Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/2186 E. 2022/2050 K. 14.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/2186
KARAR NO : 2022/2050
KARAR TARİHİ : 14/12/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/07/2022
NUMARASI : 2022/585 Esas Ara Karar
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 14/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 14/12/2022

Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece açık yargılama sonucunda ”
İSTEM: Davacı vekili dava dilekçesinde; dile getirdiği nedenlerle müvekkili şirketin, davalı şirkete davaya konu icra dosyası ve dayanağa faturalar nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemi yanında öncelikle takibin tedbiren durdurulmasına kararı verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Dava, taraflar arasındaki ticari satım ilişkisi nedeniyle davalı tarafça düzenlenen faturalara konu mal ve hizmetlerin davacı tarafa verilmediği iddiası ile davacı tarafın, davaya konu icra dosyasında takip konusu yapılan alacak ve bu alacağın dayanağı faturalar nedeni ile davalı tarafa borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İstem, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında takibin tedbiren durdurulması konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesine ilişkindir.
İhtiyati tedbir, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 389. ila 399. maddeleri arasında düzenlenmiş olup, aynı yasanın 389. maddesinde ihtiyati tedbirin şartlarına yer verilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 389. maddesine göre “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir”. Anılan maddeye göre öncelikle mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden endişe edilmesi hallerinde ihtiyati tedbir kararı alınabilecektir. Mevcut durumda meydana gelebilecek değişmeyle kastedilen taraflar arasında çekişmeli olan veya yargılama konusunu oluşturan şey ya da hak üzerindeki değişimlerdir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 389/1.maddesi uyarınca ihtiyati tedbir kararı uyuşmazlık konusu hakkında verilebilecektir. Buna göre çekişmeli olan şey veya yargılama konusunu oluşturan şey ya da hak, aynı zamanda ihtiyati tedbirin konusunu da oluşturacaktır. Dava konusu yapılmayacak veya yapılmamış olan şey veya hak hakkında ihtiyati tedbir kararı verilemeyecektir. Taraflar arasında çekişmeli olan şey veya yargılama konusunu oluşturan hak, aynı zamanda tedbirin konusu hakkı da oluşturacaktır. Kanun, “uyuşmazlık konusu hakkında” diyerek bu hususa vurgu yapmıştır.
İhtiyati tedbir öğretide “…kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca, davacı veya davalının (dava konusu ile ilgili olarak) hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte, geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır.” şeklinde tarif edilmiştir. Anılan tariften de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbirin diğer fonksiyonları yanında davanın devamı sırasında ve verilecek hükmün kesinleşmesine kadar olan süreç içerisinde dava konusu şey üzerinde yeni bir takım ihtilafların çıkmasını da önleyici niteliği itibariyle geçici bir hukuki korumadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 390/3. maddesinde ise tedbir talep eden tarafın dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek zorunda olduğu belirtilmiştir. Bu düzenleme gereği tedbir talep eden tarafın talebi dışında resen başkaca bir ihtiyati tedbir kararı verilmesi mümkün değildir.
İhtiyati tedbir kararına itiraz 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 394/2.maddesinde; ”İhtiyati tedbirin uygulanması sırasında karşı taraf hazır bulunuyorsa, tedbirin uygulanmasından itibaren; hazır bulunmuyorsa tedbirin uygulanmasına ilişkin tutanağın tebliğinden itibaren bir hafta içinde, ihtiyati tedbirin şartlarına, mahkemenin yetkisine ve teminata ilişkin olarak, kararı veren mahkemeye itiraz edebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 391/3. ve 394/5. maddelerinde ihtiyati tedbire dair belirtilen (ilk derece) mahkeme kararlarına karşı kanun yoluna başvurulabileceği öngörülmüş; bu kanun yolunun ne anlama geldiği ise 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341/1. maddesinde “ilk derece mahkemelerinden verilen … ihtiyati tedbir … taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.” hükmü ile istinaf olarak açıkça belirtilmiştir.
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 72. maddesinde ise; ”Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.
İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.
İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/6 md.) Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./15.md.) yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/6 md.) Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./15.md.) yüzde yirmisinden aşağı olamaz.
Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.
Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir.
Menfi tesbit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Davacı istirdat davasında yalnız paranın verilmesi lazım gelmediğini ispata mecburdur.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia savunmaları ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu uyuşmazlığın davalı şirket tarafından davacı şirket adına düzenlenen faturalarda yer alan malların davacı şirkete teslim edilmediği iddiası kapsamında, davacı şirketin davalı şirket tarafından İzmir 2. İcra Dairesinin 2022/7651 Esas sayılı dosyasında başlattığı icra takibinden ve faturalardan dolayı davalı şirkete borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkin olduğu, davanın icra takibinden sonra açılmış olduğu, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 72/2. maddesi dikkate alındığında icra takibinden sonra açılan davalarda icra takibinin durdurulmasına karar verilmeyeceği anlaşılmakla, davacı vekilinin İzmir 2. İcra Dairesinin 2022/7651 Esas sayılı dosyasındaki icra takibinin durdurulması talebinin reddine ” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU : Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; icra takibine dayanak faturalara konu mal ve hizmetin teslim edilmemiş olması ve buna rağmen fatura bedellerinin haksız ve kötü niyetli olarak talep edilmiş olması nedeni ile söz konusu faturalar kayıtlarda çıkartılmış ve bu husus vergi dairesi kayıtlarında da onaylanmış olmakla ;dosyaya sunulu resmi nitelikteki vergi dairesi kayıtları da dikkate alındığında davanın icra takibinden sonra açılmış olmasının ret kararı verilmesi için gerekçe olarak kabul edilemeyeceği ve ihtiyati tedbirin şartlarının mevcut olduğunun kabulü gerekeceğini beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Davacı tarafça davalı tarafın aleyhine fatura alacağına istinaden ilamsız icra takibi yapıldığı, takibe konu mal ve faturaların kendisine teslim edilmediği beyanıyla borçlu olmadığının tespiti ile takibin tedbiren durdurulmasını talep edilmiştir.
Mahkemece icra takibinden sonra açılan davalarda İİK 72/2 maddesi gereğince takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğinden talebin reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına göre davacı vekilinin tüm istinaf itirazları yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK m. 353/1,b.1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/07/2022 tarih, 2022/585 Esas sayılı ara kararına karşı davacı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı taraftan alınması gereken 80,70 TL istinaf harcı başlangıçta alındığından ve yeterli olduğundan, yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 14/12/2022