Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/2157 E. 2023/443 K. 08.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/2157
KARAR NO : 2023/443
KARAR TARİHİ: 08/03/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : AYDIN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/09/2022
NUMARASI : 2022/275 Esas 2022/526 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 08/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/03/2023
Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Aydın İcra Müdürlüğü’nün 2021/33720 esas sayılı dosyası ile icra takibine başlandığını, davalının haksız yere itiraz ettiğini beyan ederek davanın kabulü ile davalının icra takibine yapmış olduğu itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket hakkında başlatılan icra takibinin davacı tarafından yetkisiz icra müdürlüğünde başlatıldığını, yetki itirazında bulunduklarını, davanın esasına geçmeden önce icra dairesinin yetkisine yapılan itirazın değerlendirilerek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, dava konusu ürünlerin müvekkili şirkete teslim edildiğine dair davacı yan tarafından hukuka ve usule uygun bir şekilde ispat edilmediğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEMECE:
” İtirazın iptali davasının koşullarını; ilamsız bir icra takibine girişilmesi, bu takip nedeniyle çıkarılan ödeme emrine 7 günlük itiraz süresi içinde itiraz edilmiş olması, borçlunun itirazının alacaklıya tebliğinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içinde mahkemeden itirazın iptalinin talep edilmesi şeklinde sıralamak mümkündür.
İtirazın iptali davasında usulüne uygun olarak başlatılmış ve itirazla durmuş bir takibin varlığı dava şartı olup, 6100 sayılı HMK’nın 115. maddesi uyarınca dava şartının varlığı yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmelidir. İtirazın iptali davasını gören mahkemenin, icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı öncelikle incelemesi gerekir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, bu sonuca etkili değildir. Eş söyleyişle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, mahkeme öncelikle, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır ( HGK’nın 28.03.2001 gün ve 2001/19-267 E. 2001/311 K.; 20.03.2002 gün ve 2002/13-241 E.,2002/208 K. ).
Kaldı ki, itirazın iptali davasını görme yetkisi, takibin yapıldığı yer mahkemesine aittir. O nedenle, mahkemenin, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı incelemesi doğaldır. Bu yetki itirazının incelenmesi sonucunda, mahkeme, kendisinin yetkili olup olmadığını da belirlemiş olacaktır.(Üstündağ, S: İcra Hukukunun Esasları, İstanbul 1995, 6. Bası, s. 101-102)” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27.11.2013 gün ve 2013/13-372 E., 2013/1606 K. sayılı kararı)
İlamsız bir takipte yetkili icra dairesi de İİK 50. maddesinin yollaması ile HMK genel hükümlerine göre belirlenecektir. HMK’nın 6. maddesine göre genel yetkili icra dairesi, davalı gerçek veya tüzel kişinin takibin yapıldığı tarihteki yerleşim yeri icra dairesidir. Aynı yasanın “sözleşmelerden doğan davalarda yetki” başlıklı 10. maddesinde; sözleşmeden doğan davaların sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceği hüküm altına alınmış olup, bu sebeple sözleşmeden doğan para borcunun tahsili için başlatılan takipte, sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi de yetkili kılınmıştır. Takibin konusu sözleşmeden kaynaklı para borcu olduğunda, davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK 89. maddesine göre, aksi kararlaştırılmadıkça para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilecektir.
Yetki itirazının incelemesi neticesi mahkeme yetkili olduğuna karar verirse borçlunun icra dairesine yapmış olduğu yetki itirazının reddine karar verilecektir. Mahkeme yapmış olduğu inceleme neticesi takip yapılan icra dairesinin yetkili olmadığına kanaat getirir ise “Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir takip olmadığından davanın reddine” karar verecektir. (06.10.2004 tarih E:2004/19-410 K:2004/471 karar sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı)
Bu açıklamalar karşısında icra takibinde yetkili icra müdürlüğü alacaklının ikametgahı olan Nazilli icra müdürlükleri olup, yetkili icra müdürlüğünde başlatılan takip olmaması sebebiyle davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Mahkememizce her ne kadar yetki itirazı ilk celse reddedilmişse de; her zaman hatalı ara karardan dönülmesi mümkün olup davalının süresinde yetki itirazında bulunması hususu dikkate alınarak davanın dava şartı sebebiyle usulden reddine ” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; icra takibinin yetkili icra dairesinde yapıldığını, davaya konu icra takibinin sözleşmeden kaynaklı bir para borcu olduğundan hem genel yetki kuralının hem de özel yetki kuralının uygulanabileceğinin şüphesiz olduğunu, 05/05/2022 tarihinde davalı tarafça ”Ara karara ilişkin beyan” konulu dilekçe sunulmuş olup işbu dilekçede yerel mahkemenin yetki itirazının reddine ilişkin verilen 1 nolu ara kararına karşı hiçbir itirazda ve beyanda bulunulmadığını, gerekçeli kararda dayanak gösterilen; HMK m.10 ve TBK m. 89 maddeleri incelendiğinde bahsi geçen yetkinin kesin yetki kuralı kapsamına girmediği ve dava şartı olmadığı açıkça anlaşıldığını, somut olayda kesin yetki kuralı bulunmadığından yetki hususunun ancak ilk itirazlarda öne sürülebilecek bir husus olduğunu, bu sebeple nihai kararda haklı davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddedilmesinin mümkün olmadığını, yerel mahkemenin tutumunun usul ekonomisine aykırı olduğunu, yerel mahkeme kararında kararın gerekçesinin belirtilmediğini, davalı borçlunun itirazında kötüniyetli olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, satıma dayalı icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Bilindiği üzere yetkiye ilişkin hükümler 6100 sayılı HMK’nın m. 5-19 “Yetki” başlıklı ikinci kısmında düzenlenmiş olup, çok genel bir açıklamayla bunlar; davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi, sözleşmenin ifa olunacağı yer mahkemesi, haksız fiilin işlendiği yer mahkemesi ve diğer yetki belirlemeleridir.
Davalının yerleşim yeri mahkemesinin yanında, başka yer mahkemeleri de yetkili kılınmıştır. Öğretide ve uygulamada özel yetki kuralları olarak adlandırılan ve bazı dava çeşitleri için kabul edilen bu istisnai nitelikteki yetki kuralları, ilke olarak kamu düzenine ilişkin değildir.
Böylece, kamu düzenine ilişkin olmayan özel yetki kuralları, genel mahkemenin yetkisini kaldırmadığından, eş söyleyişle onunla birlikte uygulandığından, davacı davasını genel veya özel yetkili mahkemede açmak hususunda bir seçim hakkına sahiptir. Zira özel yetki genel yetkiyi ortadan kaldırmaz. Onun yanında varlığını sürdürür; dolayısıyla dava veya icra takibi, davacının/alacaklının seçimine göre, hem genel ve hem de özel yetkili icra dairesinde veya mahkemede açılabilir.
Davalının adresinin İncirliova/ Aydın olduğu, takibinde Aydın İcra Dairesinde başlatıldığı görülmektedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafın talebinin ticari ilişki kapsamında faturalı alacağa ilişkin girişilen icra takibine yönelik itirazın iptaline karar verilmesi istemini içermekte olup, takibin davalının ikametgahının bulunduğu icra dairesinde başlatıldığı, kamu düzenine ilişkin özel yetki söz konusu olmadığı, davacının genel yetkili icra dairesinde takip başlatması nedeniyle yetki itirazının yerinde olmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesini yerine davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin KABULÜNE,
2-Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/09/2022 Tarih, 2022/275 Esas 2022/526 Karar sayılı kararının 353/1-a-4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-Yukarıda yapılan açıklamalara göre davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına istinaf vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuran davacı vekili tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf peşin (maktu) karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
6-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından alınan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
7-Davacı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4. bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 08/03/2023