Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/2061 E. 2023/124 K. 25.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/2061
KARAR NO : 2023/124
KARAR TARİHİ: 25/01/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/03/2021
NUMARASI : 2019/452 Esas 2021/192 Karar
DAVANIN KONUSU : Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
BAM KARAR TARİHİ : 25/01/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 25/01/2023
Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı dava dilekçesinde özetle; 2011 yılında kurulan davacı şirketin engellilere yönelik her tür sağlıklı yaşam malzemelerinin rehabilitasyon ürünlerinin imalatını, alım ve satımını, yapmak, yaptırma ve ithalat ve ihracatını yapmak amacıyla kurulmuş olduğunu, yurt içi ve dışı satışları ile ülkeye döviz girdisi sağladığını, 2018 yılı itibarıyla global olarak nakit bolluğunun azalması ve döviz oranlarındaki ani artış nedeni ile ödeme güçlüğüne düştüğünü, 2019 yılı başından itibaren nakit sıkıntılarının baş gösterdiğini, bu nedenle konkordato hükümlerinden faydalanmak suretiyle alacaklılara faizsiz ve masrafsız %80 i tutarında %20 tenzilat ile 2020 yılına ödemesiz olmak üzere 2021 yılında 400.000,00-TL, 2020 yılında 500.000,00-TL, 2023 yılında 600.000,00-TL, 2024 yılında 850.000,00-TL, 2025 yılında 850.000,00-TL ile toplam 3.200.000,00-TL olarak borcun tasfiyesini planladıklarını, arz ve izah olunan sebeplerle, öncelikle davacı müvekkilin faaliyetine devam edebilmesi ve mal varlığının korunabilmesi için tensip kararıyla birlikte İİK’nun 287,288,294 ve 295. Maddeleri gereğince derhal, davacı müvekkil bakımından 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verilmesine, İİK’nun 206/1 sırasındaki haklar hariç olmak üzere, 6183 sayılı kanundan doğan vergi ve her türlü harç, ceza ve SGK alacakları ile ilgili takipler dahil olmak üzere, davacı aleyhine takip yapılmaması, haciz, ihtiyati haciz, e-haciz, ihtiyati tedbir, satış, muhafaza işlemleri uygulanmaması, evvelce yapılmış olan tüm takiplerin durdurulması yeni takip yapılmamasına, davacı hakkında rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılmış ve yapılacak tüm icra takiplerinde satışlarının durdurulması, rehinli menkullerin muhafazasının durdurulması, davacının tüm kurumlar ve şirketler nezdindeki hak ve alacaklarının 3. Kişilerce haciz, muhafaza ve tahsil edilmesinin önlenmesi ve tüm hak ve alacaklarının davacıya ödenmesi, davacının takip borçlusu olduğu takiplerde kendisi aleyhine veya 3. Şahıs konumunda oldukları takiplerde kendisine yönelik 89/1 haciz ihbarnameleri gönderilmesinin tedbiren önlenmesi, başta bankalar olmak üzere idare ve tüm alacaklıların takas, mahsup ve blokaj haklarının kullanmasının önlenmesine ve mahkeme taragından uygun görülecek diğer tedbirlerin alınmasına, davacıya ait çeklerde karşılıksızdır işlemi yapılamamasına, mahkemece verilecek tedbirin dava tarihi itibariyle hüküm ve sonuçlarının doğurmasına karar verilmesini, teminat mektuplarının nakde çevrilmesinin önlenmesine, tahsil amacıyla bankalara teslim edilen müşteri çeklerinin şirkete iadesine, bankalarca tahsil edilmiş ise bedelinin şirkete ödenmesine, yasa kapsamında mahkemece resen verilecek tedbirlere ilişkin karar verilmesi, İİK nun 289. Maddesi uyarınca kesin mühlet verilmesine, davacı müvekkilin konkordato talebinin kabulüne ve yasada belirtilen sair kararların alınmasına sonuç olarak yargılama neticesinde konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
MAHKEMECE: ” Davacı iddiasını ispata yönelik olarak; konkordato ön projesi, İİK m 286 gereği sunulan diğer belgeler, ticaret sicil kayıtları, ticari kayıtlar ve defterler, tapu kayıtları, bilirkişi incelemesi, ekli belgeler ve her türlü yasal delile dayandığı görülmüştür.
Davanın açılmasına müteakiben, davacı … Şirketi ‘nin dosyaya sunulan belge ve kayıtlar da dikkate alınarak davacının geçici mühlet talebinin 11/09/2019 tarihinde kabul edildiği, geçici mühlet süresinin dolmasına müteakiben 11/12/2019 tarihinde davacıya 1 yıllık kesin mühlet verildiği, kesin mühlet süresince konkordato komiseri olarak SMMM …, hukukçu ….’in görevlendirildiği;
Mahkememizin 27/11/2020 tarihli ara kararı ile Covid-19 pandemisi nedeniyle yürürlüğe giren 7226 Sayılı Kanun, sonrasında 2480 Sayılı Cumhurbaşkanlığı kararı ile İİK’da işleyen süreler durduğundan kesin mühlet süresinin 07/03/2021 tarihine kadar uzatılmış sayılmasına karar verildiği;
Kesin mühlet süresi içerisinde konkordato komiseri olarak görevlendirilen heyetin dosyaya sunduğu 29/01/2021 tarihli kesin mühlet sonuç raporunda özetle;
Davacı şirketin yasal defter kayıtları dikkate alınarak, komiserlikce düzenlenen 30.11.2020 tarihli Rayiç Değer Bilançosuna göre; şirketin varlıklarının toplamının 1.618.226,92 TL., borçlarının 4.434.738,04 TL. olduğu, borçlarının varlıklarından 2.816.511,12 TL. daha fazla olduğu, rayiç değerlere göre borca batık durumda olduğu, borçlunun konkordatoya tabi borçlarının 4.434.738,04 TL olması, aktifinin pasifini karşılamaması karşısında, borçlunun projedeki ödeme teklifini gerçekleştiremeyeceği, projesinin uygulanabilir durumda olmadığı ve ödeme teklifinin kaynakları ile orantılı olmadığı, Alacaklılar Toplantısı’nda sadece 1 kabul oyu kullanan alacaklı bulunduğundan ve bu alacaklının nisap tutarının 2.713,47 TL olması dolayısıyla; İİK m. 302’de öngörülen, kaydedilmiş olan alacaklıların ve alacakların yarısını veya kaydedilmiş olan alacaklıların dörtte birini ve alacakların üçte ikisini sağlama koşulunu oluşturmadığı, tasdik koşullarından her ikisinin de gerçekleşmediğini, netice olarak konkordato tasdik koşullarının bulunmaması nedeni ile İİK m 305/e gereğince davacı tarafından ödenmesi gereken konkordato tasdik harcı hesabının yapılmadığını, davacının konkordato projesinin tasdikine dair nihai değerlendirme ve kararın mahkemeye ait olduğunu rapor ve beyan ettikleri görülmüştür.
DEĞERLENDİRME Dava; konkordato projesinin tasdiki istemine ilişkin olduğu, yapılan yargılama, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere, mahkememizce davacının talebi üzerine verilen geçici mühlet ve kesin mühlet sürelerinin dolmasına müteakiben, mahkememizce resen görevlendirilen komiser heyetince düzenlenen nihai sonuç raporu ve tüm dosya kapsamı içeriğine göre, her ne kadar davacı tarafça konkordato projesinin tasdik şartlarının oluştuğu, iş bu nedenle projenin tasdiki talebi ile birlikte, taleplerinin reddedilmesi halinde şirketin borca batık olmadığından iflas kararı verilmemesi talebinde bulunmuş ise de;
Konkordatonun tasdiki şartlarının düzenlendiği 2004 sayılı İİK’nun 305/1-b bendinde, teklif edilen tutarın, borçlunun kaynakları ile orantılı olması gerektiği düzenlenmiş olup, davacı şirketin aktif ve pasifi ile faaliyetinin devamı süresince elde etmesi muhtemel gelir miktarı dikkate alındığında, davacı tarafın sunduğu projenin gerçekleşme ihtimalinin kaynakları ile orantılı olmadığı, borçların projede belirtilen vadelerde ödenmesini sağlamada şirket kaynaklarının ve muhtemel gelirlerinin yeterli olmadığı, bu nedenle teklif edilen projenin borçlunun kaynakları ile orantılı olmadığı, bu şartın gerçekleşmediği,
Yine konkordatonun tasdik şartlarının düzenlendiği 2004 sayılı İİK’nun 305/1-c maddesi delaleti ile İİK nun 302 maddesinde düzenlenen alacaklılar toplantısı sonucu, projenin kabulü için gerekli çoğunluğun sağlanması gerektiği düzenlenmiş olup, konkordato projesine dahil alacaklı sayısının 17, alacak miktarının ise 4.434.738,04-TL olduğu, alacaklılar toplantısı ve katılım süresi içerisinde, alacaklılardan sadece 2.713,47-TL alacaklı … Şirketi’nin kabul yönünde oy kullandığı, alacaklı sayısı ve alacak miktarı yönünden yasanın aradığı çoğunluğun sağlanmadığı, iş bu nedenle teklif edilen projenin tasdik şartının gerçekleşmediği,
Davacı şirketin rayiç değerlere göre yapılan hesaplamada 1.618.226,92-TL varlığına karşın 4.434.738,04-TL borcu bulunduğu, aktifinin pasifini karşılamadığı, bu haliyle şirketin borca batık olduğu, iflasa tabi olan davacı şirketin doğrudan doğruya iflas sebebinin bulunduğu sonuç ve kanaatine varılmakla, davacı şirketin teklif edilen konkordato projesinin tasdik şartları gerçekleşmediğinden konkordato talebinin reddine, iflasa tabi şirketin doğrudan doğruya iflasını gerektirir sebep bulunduğundan İİK nun 308. Maddesi uyarınca resen iflasına” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; konkordato kararı verilmesi talep edilmiş ise de talep reddedildiği gibi İİK m.179 gereği doğrudan doğruya iflasa kararı verildiğini, verilen kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, 29.01.2021 tarihli Komiser Raporu’nda Kovit-19 pandemi süreci hiçbir şekilde dikkate alınmadığını, ithalat ve ihracat kısıtları mevcutken yapılan üretim ve satışların tutarı ile raporun 10. Sayfasında şirketin 30.11.2020 tarihli süreçte borca batık olmadığının belirtildiğini, ancak aynı raporun sonuç kısmında bu tespitle çelişen ve şirketin borca batık olduğunun tespitininin yapıldiğini, bu raporun çelişkili olup hüküm kurmaya elverişli objektif ve denetlenebilir nitelikte olmadığını, mahkemece çelişkinin giderilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının hukuka açıkça aykırı olduğunu, üstelik sonuçlarının müvekkili açısından çok ağır olduğunu, müvekkili şirket borca batık olmadığını, hali hazırda Türkiye’de ve dünyada tanınan bir şirketle proje ortaklığı kurarak faaliyetlerine iflas baskısına rağmen devam etmeye çalışmakta olup yeni kaynak girişi sağlanmaya ve mali durumun iyileştirilmesine çalışıldığını, şirketin TÜBiTAK proje desteği olarak 2.186.877,56 TL ‘ye kadar destek alabilme ihtimalinin olduğunu, proje başladıktan sonra üretim tamamlanıp ürün ortaya çıkınca yurt dişi satışları için 50.000 $ hibe desteği sağlanacağını, projeler dahilinde yapılacak masrafların %75’i hibe olup %25 lik kısmını Vestel sosyal sorumluluk projesi kapsamında sipariş oluşturarak nakit akışının sağlayacağını, müvekkili şirketin hala mücadele ettiğini belirterek, istinaf başvurusunun kabulü ile kararın bozularak davanın yeniden hüküm verilmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, konkordato tasdiki istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
7101 Sayılı Kanunla değişik İİK.305.maddesine göre;
302 nci madde uyarınca yapılan toplantıda ve iltihak süresi içinde verilen oylarla kabul edilen konkordato projesinin tasdiki aşağıdaki şartların gerçekleşmesine bağlıdır:
Adi konkordatoda teklif edilen tutarın, borçlunun iflası hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması; malvarlığının terki suretiyle konkordatoda paraya çevirme hâlinde elde edilen hasılat veya üçüncü kişi tarafından teklif edilen tutarın iflâs yoluyla tasfiye hâlinde elde edilebilecek bedelden fazla olacağının anlaşılması,
b) Teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması (bu kapsamda mahkeme, borçlunun beklenen haklarının dikkate alınıp alınmayacağını ve alınacaksa ne oranda dikkate alınacağını da takdir eder),
c) Konkordato projesinin 302 nci maddede öngörülen çoğunlukla kabul edilmiş bulunması,
d) 206 ncı maddenin birinci sırasındaki imtiyazlı alacaklıların alacaklarının tam olarak ödenmesinin ve mühlet içinde komiserin izniyle akdedilmiş borçların ifasının, alacaklı bundan açıkça vazgeçmedikçe yeterli teminata bağlanmış olması (302 nci maddenin altıncı fıkrası kıyasen uygulanır),
e) Konkordatonun tasdikinin gerektirdiği yargılama giderleri ile konkordatonun tasdiki durumunda alacaklılara ödenmesi kararlaştırılan para üzerinden alınması gereken harcın, tasdik kararından önce, borçlu tarafından mahkeme veznesine depo edilmiş olması,
Mahkeme konkordato projesini yetersiz bulursa kendiliğinden veya talep üzerine gerekli gördüğü düzeltmenin yapılmasını isteyebilir.” hükmünü amirdir.
İİK.305 maddesindeki şartların gerçekleşmesi halinde İİK.306 maddesi uyarınca konkordato tasdikinin şartları, kararı, ilanı düzenlenmiştir.
İİK.307 maddesine göre ise;
Borçlunun talebi üzerine, tasdik kararında rehinli malın muhafaza altına alınması ve satışı, karardan itibaren bir yılı geçmemek üzere aşağıdaki şartlarla ertelenebilir.
a) Rehinle temin edilen alacak konkordato talebinden önce doğmuş olmalıdır,
b) Rehinle temin edilen alacağın konkordato talep tarihine kadar ödenmemiş faizi bulunmamalıdır,
c) Borçlu rehinli malın, işletmenin faaliyeti için zorunlu olduğunu ve paraya çevrilmesi durumunda ekonomik varlığının tehlikeye düşeceğini yaklaşık olarak ispat etmiş olmalıdır,
Rehinli malın muhafazası ve paraya çevrilmesinin ertelenmesi hâlinde satış isteme süresi işlemez.
Borçlunun talebi üzerine, tasdik kararında finansal kiralama konusu malların iadesi, karardan itibaren bir yılı geçmemek üzere aşağıdaki şartlarla ertelenebilir.
a) Borçlu finansal kiralama sözleşmesinin aynen ifasını 294 üncü maddenin yedinci fıkrası uyarınca üstlenmiş olmalıdır.
b) Finansal kiralamadan doğan kira alacağı konkordato talebinden önce doğmuş olmalıdır.
(1) Bu maddenin “Konkordato haricinde yapılan vaitler:” olan başlığı, 28/2/2018 tarihli ve 7101 sayılı Kanunun 34 üncü maddesiyle metne işlendiği şekilde değiştirilmiştir.
(2)Bu maddenin “Konkordatonun alacaklılardan birinin müracatiyle onun hakkında feshi:” olan başlığı, 28/2/2018 tarihli ve 7101 sayılı Kanunun 35 inci maddesiyle metne işlendiği şekilde değiştirilmiştir.
c) Ödenmemiş kira borcu, üç aylık tutarı aşmamalıdır.
d)Bu erteleme nedeniyle finansal kiralama konusu malın değer kaybından kaynaklanabilecek zarar, teminat altına alınmış olmalıdır.
e) Borçlu finansal kiralama konusu malın işletmenin faaliyeti için zorunlu olduğunu ve iade edilmesi durumunda ekonomik varlığının tehlikeye düşeceğini yaklaşık olarak ispat etmiş olmalıdır.
Birinci ve üçüncü fıkrada belirtilen alacaklılar yazılı görüşlerini konkordatonun tasdikine ilişkin duruşmadan önce sunmaya davet edilirler; bu alacaklılar ayrıca tasdik duruşmasına çağırılırlar.
Borçlu, rehinli veya finansal kiralama konusu malı rızasıyla devreder, iflâs eder veya ölürse, erteleme kendiliğinden hükümsüz hâle gelir.
Konkordatoyu tasdik eden mahkeme, ilgili alacaklının talebi üzerine ve borçluyu da davet ederek aşağıdaki hâllerden birinin varlığının yaklaşık olarak ispat edilmesi kaydıyla erteleme kararını kaldırır.
a) Borçlu ertelemeyi yanlış bilgiler vermek suretiyle elde etmişse.
b) Borçlunun serveti ve gelirleri artmış ve borçlu, ekonomik varlığını tehlikeye sokmadan borcu ödeyebilecek hâle gelmişse.
c) Rehinli malın paraya çevrilmesi veya finansal kiralama konusu malın iadesi, borçlunun ekonomik varlığını artık tehlikeye sokmayacaksa.
Konkordatonun tasdik edilmemesi ve borçlunun iflâsı ;
Madde 308- (Değişik: 28/2/2018-7101/36 md.) Konkordato tasdik edilmezse mahkeme konkordato talebinin reddine karar verir ve bu karar 288 inci madde uyarınca ilân edilerek ilgili yerlere bildirilir. Borçlunun iflâsa tabi şahıslardan olması ve doğrudan doğruya iflâs sebeplerinden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme, borçlunun iflâsına resen karar verir.
İİK’nın 308. maddesi gereğince, borçlunun iflasına ancak doğrudan doğruya iflas şartlarının oluşması ve borçlunun iflasa tabi olması halinde karar verilebilecektir. Konkordatoyu reddeden mahkeme, şartların oluşması halinde borçlunun iflasına re’sen karar verecektir.
Konkordatonun tasdik edilmemesine benzer bir düzenleme İİK m. 292’dedir. İlgili madde gereğince konkordato mühleti içerisinde maddede öngörülen şartların gerçekleşmesi halinde mühlet kararı kaldırılarak iflasa tabi borçlunun iflasına karar verilecektir. Görüldüğü üzere, tasdik talebinin reddinde olduğu gibi geçici mühlet ve kesin mühletin kaldırılması halinde de borçlunun iflası mümkündür. Belirtelim ki, m. 292’de hükme bağlanan iflasın şartları ile m.308 gereğince konkordatonun tasdik edilmemesi halinde mahkemece verilecek iflas kararının şartları birbirinden farklıdır. En temel farklılık ise, doğrudan doğruya iflas koşullarının aranıp aranmadığı noktasında kendisini göstermektedir. İİK m.292 gereğince borçlunun iflasına karar verebilmek için borçlunun tacir olması ve ilgili maddede sayılan işlemlerin borçlu tarafından gerçekleştirilmesi yeterlidir. Ayrıca borçlunun doğrudan doğruya iflas koşullarını gerçekleştirip gerçekleştirmediği aranmaz. 308. madde gereğince iflasın gerçekleşebilmesinin ilk koşulu yine borçlunun tacir olmasıdır. İkinci koşul ise, konkordatonun tasdiki talebinin reddedilmesidir. Üçüncü koşul ise, doğrudan doğruya iflas koşullarının varlığıdır.
Tasdik edilmeyen konkordato doğrudan doğruya borçlunun iflasına da sebebiyet vermeyebilecektir. Mahkemenin tasdik talebini reddi ile birlikte iflas kararı verebilmesi için borçlunun iflasa tabi olması ve doğrudan doğruya iflas sebeplerinin bulunması, borca batıklık halinde kooperatif veya sermaye şirketi olması gerekir. İİK 305. maddede belirtilen tasdik şartları gerçeklememesi nedeniyle konkordato talebinin reddine karar verilmesi durumunda İİK 308. maddesinde düzenlenen iflas şartının değerlendirilmesi gerekir. Konkordatonun tasdik edilmemesi ve borçlunun iflası başlıklı 308. maddesi ” Konkordato tasdik edilmezse mahkeme konkordato talebinin reddine verir ve bu karar 288. madde uyarınca ilan edilerek ilgili yerlere bildirilir. Borçlunun iflasa tabi şahıslardan olması ve doğrudan doğruya iflas sebeplerinden birinin bulunması halinde mahkeme, borçlunun iflasına karar verilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Doğrudan doğruya iflas sebepleri ise İİK 177 ila 179. maddelerde ( İİK m. 179 atfıyla TTK 377 m.) düzenlenmiştir. İİK 179. maddesine göre, ” Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin, aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden düzenlenen ara bilançoya göre borca batık olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket ya da kooperatif tasfiye hâlinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan ve mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflâsına karar verilir. Türk Ticaret Kanununun 377 nci ve 634 üncü maddeleri ile 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 63 üncü maddesi hükmü saklıdır.” Borca batıklığın tespiti için TTK’nın 324. maddesi uyarınca bir borca batıklık bilançosu hazırlanmalıdır. TTK’nın 324. maddesine göre borca batıklık bilançonda aktiflerin rayiç değerden bilançoya geçirilerek borca batıklık bilançonun çıkarılması gerekir. Böyle bir talep üzerine mahkemece, bu şirketin öncelikle borca batık durumda olup olmadığı rayiç değerlere göre tespit edilmelidir.
Konkordatonun tasdik edilmemesi ile birlikte mahkeme, şartları varsa, derhal borçlunun iflasına karar verecek ve bu karar ile birlikte iflasa bağlanan sonuçlar ortaya çıkacaktır. Bu noktada dikkat etmek gerekir ki, konkordatonun tasdik edilmediğine (reddedildiğine) ilişkin karar m. 288’e göre ilan edilecektir. İflasın açılmasına ilişkin karar ise m.166 çerçevesinde tebliğ ve ilan edilir. Görüldüğü üzere, konkordatonun tasdik edilmemesi halinde iki farklı ilan yapılacaktır. (YENİ KONKORDATO HUKUKU Prof Selçuk Öztek, Prof Ali Cem Budak, Prof Serdar Kale, Doç.Müjgan Tunç Yücel, Doç.Bilgehan Yeşilova shf,550 vd)
Borçlu hakkında kesin mühlet verilmesinden sonra komiser tarafından İİK’nın 288. maddesinde; yapılacak ilanla alacaklılar alacaklarını bildirmeye davet olunacağı (İİK.m.289), İİK’nın 300. maddesinde; komiser, iddia olunan alacaklar hakkında borçluyu açıklamada bulunmaya davet edeceği, İİK’nun 302/6. maddesinde; çekişmeli alacakların hesaba katılıp katılmamasına ve ne oranda katılacağına mahkemenin karar vereceği düzenlenmiştir. Burada konkordatoyu inceleyecek olan mahkemenin bu talep üzerine vereceği karar, sadece konkordatonun nisabına dahil olmak bakımından bir sonuç doğuracaktır. Diğer bir ifade ile mahkemece çekişmeli alacaklar hakkında verilecek karar, çekişmeli olan alacağın da projeye dahil edilip edilmemesi ve konkordato kapsamında alacaklıya oy hakkı tanınıp tanınmayacağını dolayısıyla İİK’nun 302 maddesinde yer alan nisapların sağlanıp sağlanmadığının belirlenmesi için önem arz etmektedir.
Mahkemenin çekişmeli alacağın konkordatoya dahil olmasına ilişkin kararları maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyecektir. Nitekim İİK 302/6 maddesinde çekişmeli alacaklılar bakımından ileride mahkemenin vereceği hükümlerin saklı olduğu ifade edilmiş olup bu bağlamda İİK 308/b bendinde alacakları itiraza uğramış olan alacaklılar, tasdik kararının ilan tarihinden itibaren bir ay içinde dava açabileceği hüküm altına alınmıştır.
İİK 295. maddesi “Mühlet sırasında rehinde temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez” şeklindedir.
17.07.2003 tarih ve 4949 sayılı Kanunla değişik İİK 289. maddesi de aynı ifadeleri taşımaktadır. 28.02.2018 tarih ve 7101 sayılı Kanun yürürlüğünden önce doktrin maddede belirlenen rehinli malın borçluya ait olması konusunda fikir birliği içindedir. (Gündoğan, Postacıoğlu, Üstündağ Kuru) Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 20.10.1993 tarih 6282/6805 karar sayılı ilamında da 3. kişi rehninin konkordato nisabında adi alacak olarak gözönünde bulundurulmasına karar vermiştir.
Meseleyi konkordatonun amacı çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Konkordato dürüst bir borçlunun belli bir zaman kesiti içerisindeki bütün adi alacaklarını yetkili makamın onayı ve alacaklı çoğunluğunun kabulü ile tasfiyesinin sağlandığı bir icra biçimidir.
Bu amacın gerçekleştirilmesi yani konkordatonun başarıya ulaşması için borçlunun malvarlığının korunması gerekir. İİK.nın 295. maddesi de bu amaca hizmet eden bir hüküm içerir. Rehni 3. kişinin vermesi halinde bu rehnin paraya çevrilmesi konkordato talep eden borçlunun pasifine etki etmeyecektir. Bu haliyle 3. kişi tarafından verilen rehnin paraya çevrilmesini konkordato kapsamında engellenmesi kanun koyucunun amaçladığı bir sonuç olarak düşünülemez.
İİK.’ da bu ve buna benzer maddelerde amaç borçlunun malvarlığını korumak ve bu sayede konkordato projesinin başarıya ulaşmasını sağlamaktır. Alacağı 3. kişi rehni ile teminat altına alınan alacaklı kanundaki sınırlamalara bağlı kalmadan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabilecek ve asıl borçlunun konkordato takibinin kabul edilmesi halinde rehinden karşılayamadığı alacak için konkordatoya tabi olarak talep edebilecektir. Malı satılan 3. kişide rücû alacağını ancak konkordato nisabına dahil edilmesi halinde talep edilebilcektir.
İİK 303. maddesinde “konkordatoya hayır oyu veren alacaklı borçtan birlikte sorumlu olanlara karşı bütün haklarının muhafaza eder” hükmünü taşır. Taşınmazını borçlu lehine ipotek veren 3. kişinin borçtan birlikte sorumlu olduğunda tereddüt yoktur. Alacaklının bütün haklarını muhafaza edebilmesi ancak konkordato nisabına dahil edilerek oy kullanmasına bağlanmıştır. Bu alacak rehinli alacak olarak kabul edilerek alacaklıya oy hakkı verilmediği takdirde İİK. 303. maddenin uygulanması mümkün olmayacaktır.
İİK. 298/1 maddesi “komiser görevlendirilmesini mütakip borçlunun mevcudunun bir defterini yapar ve mallarının kıymetini takdir eder” hükmünü taşır. Bu değerlendirme borçlunun malları ile sınırlıdır. 3. kişiye ait malın değeri bu aşamada belirlenmediği için alacaklının rehin dışında ne kadar alacağının kalacağı tesbit edilemeyeceğinden 3. kişi rehniyle temin edilen alacağın tamamının adi alacak olarak nisaba dahil edilmesi hem alacaklı hem de asıl borçluya rücû edecek alacaklı açısından gerekliliktir. Bu bağlamda taşınmazı satılan 3. kişi nisaba ve sonuç olarak konkordatoya tabi olmadan alacağını tam olarak alma hakkına sahip olacağından bu kabul diğer alacaklıların zararına olabilecektir.
Yukarıda belirtildiği gibi konkordatonun başarıya ulaşması için borçlunun malvarlığının korunması amaçlanmıştır. Gerek 295. maddenin ruhunda ve gerekse 45. madde bağlamında zikredilen rehinli malların borçlunun kendisine ait mallar olduğunun kabulünde zorunluluk vardır.
İİK 307. maddesi rehinli malların ve finansal kiralama konusu malların paraya çevirme ve muhafazasını erteleme hükümleri içermektedir. Hiç süphe yok ki bu madde kapsamında borçlunun konkordato projesi için gerekli olan mallar zikredilmektedir. Kanunun lafzı da bu konuda açıktır. 3. kişi ipoteklerini bu kapsamda kabul etmenin kanunun ruhuna ve konkordatonun amacına uygun olduğundan bahsedilemez.
Tüm bu gerekçeler nazara alındığında 3. kişi ipoteği ile teminat altına alınan alacakların konkordato da adi alacak olarak nisaba dahil edilmesi konkordato kurumunun işlerliği, alacaklının teminat dışı kalan alacağı, ipotek veren 3. kişinin rücû ilişkisi açısından gereklidir. (Bknz. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 2021/1792 Esas ve 2021/100 Karar sayılı İlamı)
”…Dava konkordato projesinin tasdiki istemine ilişkindir.
Konkordato dürüst bir borçlunun belli bir zaman kesiti içerisindeki bütün adi alacaklarını yetkili makamın onayı ve alacaklı çoğunluğunun kabulü ile tasfiyesinin sağlandığı bir icra prosedürü olup, amacı borçlunun içinde bulunduğu maddi dar boğazı aşması, bununla paralel olarak alacaklıların iflasa nazaran daha yüksek oranda tatmin edilmesini sağlamaktır. Bu amacı gerçekleştirmek için mahkemeye proje sunulması zorunludur. Konkordato talebinde bulunan borçlu mahkemeye sunulan projesinde alacaklarının borcun ne kadarından feragat edecekleri, alacaklarına hangi vade ile kavuşacaklarını, ödemelerin yapılabilmesi için hangi kaynakların kullanılacağı, kesin bir şekilde belirtilmelidir.
Borçlunun ancak dürüst olması halinde konkordato teklifinin mahkemece tasdik edileceğini öngören İİK.mad.298/I-1 hükmü, 17.07.2003 tarihinde kabul edilen 4949 sayılı Kanun ile kaldırılmış, yeni yasal düzenlemede ise konkordatonun mahkemece tasdik edilmesi için borçlunun dürüst olması koşuluna yer verilmemiş ise de, İİK’nın 308/f maddesinde hâlâ kötüniyetle sakatlanmış bir konkordatonun tamamen feshine ilişkin düzenlemenin aynen korunmuş olması nedeniyle konkordatonun tasdiki aşamasında dürüstlük koşulunun gözetilmesi gerektiği, kaldı ki diğer alacaklılar ile eşitsizlik yaratacak şekilde işlemler yapılması, konkordato nisabını sağlamak için fiktif alacak oluşturulması, mühlet talebine yakın tarihlerde mal varlığı devirleri gibi mal varlığını kaçırmaya yönelik davranışlarının da kötüniyetli olarak kabul edilmesi gerektiği ve bu halde borçlunun konkordato müessesinin sağladığı imkanlardan faydalanmasının mümkün olmadığının gözetilmesi gerekmektedir.
İİK’nın 305/d maddesi uyarınca konkordatonun tasdiki için imtiyazlı alacakların tam olarak ödenmesi ve mühlet içinde komiserin izni ile akdedilmiş borçların ifasının alacaklı bundan açıkça vazgeçmedikçe yeterli teminata bağlanmış olması gerekmektedir.
Konkordato talebinden sonra doğan vergi, kira, işçi alacakları elektrik, su gideri gibi şirketin olağan masraflarını dahi ödemeyen şirketin konkordato müessesinden faydalanması mümkün olmamalıdır. Bu nedenle bu alacaklar ile ilgili araştırma yapılarak özellikle kanunun 308/d maddesinde belirlenen teminat konusunda araştırma yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yeterli inceleme ve araştırma yapılmaksızın konkordatonun tasdikine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir…”(Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 17.02.2022 tarih ve 2021/4168 Esas 2022/872 Karar sayılı İlamı)
”…Konkordato vade verilmesi, tenzilat yapılması ve bu ikisinin birlikte istendiği kombine/karma konkordato şeklinde olabilir. Borçlu bu seçenekleri değerlendirirken alacaklılar arasındaki eşitliği ya da en azından denkliği sağlayacak ve onların kabul oyunu alacak uygun bir kombinasyona ulaşmaya çalışacaktır.
Yukarıda belirttiğimiz tasdik için aranan koşulların dışında mahkemenin Yasa’nın öngördüğü birtakım ilkeleri de gözetmesi gerekir.
Bunlardan ilki borçlu tarafından alacaklılardan birine konkordato projesinde öngörülenden fazla olarak yapılan vaatlerin hükümsüz olduğuna ilişkin kuraldır.(İİK m.308/d). Bu düzenleme “alacaklılar arası eşitlik ilkesinin dayanağı olarak kabul edilmektedir. Bu ilkenin mevcudiyeti öğretide de tartışmasız kabul görmektedir (Postacıoğlu, İ. E.: Konkordato, İstanbul 1965, s.11; Kuru, s.3818; Üstündağ, S.: İflas Hukuku (İflas, Konkordato, İptal Davaları), 8.b., İstanbul 2009. s.261; Budak, A.C.: Öztek Konkordato Şerhi, Ankara 2018, m.308/d, n.2; Pekcanıtez, H./Erdönmez, G.: 7101 sayılı Kanun Çerçevesinde Konkordato, İstanbul 2018, s.159; Altay, S./Eskiocak, A.: Konkordato ve Yeniden Yapılandırma Hukuku, 5.b., İstanbul 2019, s.15, n.21; Akdeniz, M./Kayıhan, Ş.: Konkordato Hukuku El Kitabı, İstanbul 2019, s.21).
Alacaklılar arası eşitlik ilkesine göre kural olarak hiçbir alacaklı diğerinin zararına olarak öncelik ya da ayrıcalık elde edemez. Konkordato süreci alacaklılar arasında eşitlik ilkesine dayalı olarak yürütülür. Konkordatoda alacaklılar arasında herhangi bir ayırım yapılmaksızın benzer durumda bulunan bütün alacaklıları kapsayan adil ve dengeli bir ödeme planının ortaya konulması ve alacaklıların tatmin edilmesinde de aynı ilkeler gözetilmelidir.
Konkordatoda alacaklılar arası eşitlik ilkesi geçerlidir. Eşitlik ilkesini adi konkordato özelinde meselenin, “sınıfsal” değil; adi alacaklıların kendi içinde, borçlu nezdinde farklı hukuki ve ekonomik özellikler gösteren alacak “grupları” arasında olduğu görülmektedir.
Borçlu açısından bakıldığında ayrıcalık sağlama yasağı hem proje aşamasında hem de konkordatonun tasdikinden sonraki süreçte söz konusudur. Bu yolla oylamanın manipüle edilmesi suretiyle nisabın sağlanmasının önüne geçilmeye çalışılmıştır. Nitekim yasa koyucu gerek eşitlik ilkesinin korunması gerek diğer tasdik şartlarının sağlanması bağlamında mahkemeye, yetersiz gördüğü konkordato projesinin düzeltilmesini isteme yetkisini de vermiştir.
Mahkemenin gözeteceği ikinci ilke konkordatonun kötü niyetle sakatlanmamış olması halidir. Mahkeme henüz tasdik aşamasında kötüniyeti fark ettiğinde konkordatoyu tasdikten kaçınmalıdır…(Aynı yönde Ankara BAM 23. Hukuk Dairesi’nin 2020/1159 Esas ve 2020/1104 Karar sayılı kararının temyizi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 2021/2409 Esas ve 2021/638 Karar sayılı İlamı)…”
Yukarıdaki yasal düzenlemeler, emsal içtihat ve kararlar ile açıklamalar ışığında; dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, alacaklı sayısı ve alacak miktarı yönünden yasanın aradığı çoğunluğun sağlanmadığından teklif edilen projenin tasdik şartının gerçekleşmediğinin görülmesine, İİK’nın 308. maddesinde aranılan koşulların oluşmasına, davacı şirketin borca batık olmasına ve davacı şirket yönünden iflas koşullarının oluşmasına, davacının tacir sıfatına haiz olmasına ve iflasa tabi kişilerden olmasına, yargılamada eksiklik bulunmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/03/2021 tarih ve 2019/452 Esas 2021/192 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında davacı taraftan alınması gereken 179,90.TL maktu harçtan peşin olarak alınan 80,70.TL harcın tenzili ile bakiye 99,20.TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadan karar verildiğinden karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider/delil avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
6-Kararın istinaf edene Dairemizce tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 10 günlük süre içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere 25.01.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.