Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2022/1991
KARAR NO : 2023/8
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/05/2022
NUMARASI : 2022/47 Esas 2022/498 Karar
DAVA :İTİRAZIN İPTALİ
BİRLEŞEN İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN 2016/905 ESAS SAYILI DAVA DOSYASI
DAVA : SÖZLEŞMENİN İPTALİ – TAZMİNAT
KARAR TARİHİ : 12/01/2023
KARAR YAZIM TARİHİ :12/01/2023
İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/47 Esas ve 2022/498 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda asıl davanın kabulüne, birleşen dava davalısı … yönünden usulden reddine, … yönünden davanın esastan reddine dair verilen karara karşı davalı-birleşen dava davacı vekili ile birleşen dava davalılar vekili tarafından ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…DAVA: Davacı-Birleşen Dava davalı vekili dava ve cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin davacıdan gramajlama makinası satın aldığını, davalıya 03/05/2016 tarihinde teslim edildiğini, buna dair 04/05/2016 tarihinde fatura düzenlendiğini, fatura bedelinin ödenmemesi nedeniyle İzmir 10. İcra Müdürlüğü’nün 2016/8417 Esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalının itiraz ederek takibi durdurduğunu, davalı şirketin icra takibi yapılana kadar ayıp ihbarında bulunmadığını, yasal mevzuat gereği malın tesliminden itibaren 2 gün içinde, en nihayetinde 8 gün içinde ayıp ihbarında bulunulması gerektiğini, davalının malın tesliminden 1 ay sonra ayıp ihbarı ile ilgili olarak ihtarname çektiğini, bunun da davacıya 08/06/2016 tarihinde tebliğ edildiğini, davalı şirketin tacir olduğunu, ayıp ihbarının geçerli olmadığını, itirazın haksız olması nedeniyle itirazın iptaline, alacak istemli birleşen davanın ise reddine karar verilmesi gerektiğini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı-Birleşen dava davacı vekili cevap ve dava dilekçesinde özetle; davalı ile gramajlama makinasının 72.500,00-TL bedelle alımı hususunda davacı şirket arasında sözleşme akdedildiğini, söz konusu makinanın 03/05/2016 tarihinde kapalı halde olacak şekilde teslim alındığını, 06/05/2016 tarihinde uzmanlar denetiminde kurulumunun gerçekleştiğini, kurulumdan sonra makinanın içinde bulunan tüplerin bozuk olduğu, malzemenin çap ölçüsünde farklılıklar olduğunu, yüzeyinde pürüzler olduğunu, tezgahın içinde tıkanıklar olduğunu, bunun sonucunda da tezgahta bulunan kalıpların patladığını, bunun davacı firmaya bildirildiğini, davacı firmanın makine içinde bulunan tüpleri söküp yenisiyle değiştireceklerini söyleyip montajı tamamladıklarını, makinanın kullanımı sırasında gizli ayıpların bulunduğunu, bunun teknik şartnameye uygun olmadığını, davacı şirkete ihtarname ile bunun 03/06/2016 tarihinde bildirildiğini, buna karşın davacı şirket tarafından bir işlem yapılmadığını, malın ayıplı olması nedeniyle sözleşmeden dönme hakkının kullanılıp ayıplı maldan doğan zararların tazminini, haksız icra takibine yönelik itirazın iptali isteminin ise reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
İcra Dosyası: İzmir 10. İcra Müdürlüğü’ nün 2016/8417 E. Sayılı dosyasında …’ nun … A.Ş. aleyhine 85.550,00- TL asıl alacak üzerinden takip başlattığı, … A.Ş. Vekilinin 31/05/2016 tarihli dilekçesi ile borca , faize ve her türlü ferilerine itiraz ettiği takibin durduğu görülmüştür.
İhtarname: Üsküdar 4. Noterliği’ nin 03/06/2016 tarih ve 16228 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile …. A.Ş. ‘ nin …’ na 03.05.2016 tarihinde akdedilen sözleşme gereği gramajlama makinesinin 03/05/2016 tarihinde kapalı bir şekilde teslim edildiği, 06/05/2016 tarihinde kurulumunun yapıldığı, makinenin ayıplı olması nedeniyle malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi, bu maddi imkansızlık nedeniyle mümkün değilse sözleşmenin haklı nedenle feshedileceğinin ve ödemelerin iadesinin ihtar edildiği, görülmüştür.
Bilirkişi Raporu : Talimat Mahkemesince bilirkişi … tarafından düzenlenen 08.05.2019 tarihli raporda özetle ; Tespite konu Kaşar Gramajlama makinasının çalıştırılması mümkün olmadığı, tespit edildiği kadarıyla Plastik Polyamid malzemeden imal daire şeklindeki parçanın kınlması sonucu kırılan bu parçayı firmanın kendi imkanları ile yaptırdığı ancak bu parçanın metal tablaya iyi oturmadığı ve randımanlı çalışmaya elverişli olamayacağı görüşü ile raporunu düzenlemiştir.
Bilirkişi Raporu : Talimat Mahkemesince bilirkişiler … ve … tarafından düzenlenen 02.08.2019 tarihli raporda özetle ; Dava konusu makinenin davalı şirkete 03/05/2016 tarihinde teslim edildiği, dava konusu makinanın plastik polyamid malzemeden imal edilen daire şeklindeki parçanın teslimden ne kadar süre sonra arıza yaptığı, makinanın ne kadar bir süre çalıştığı, parçadaki arızanın makinanın imalatından mı yoksa makinanın kullanımından mı kaynaklandığı hususlarının tespitinin bu mevcut verilere göre tespitinin mümkün olmadığı, bu durumda makinanın arızalı olan parçasının makinanın görünen yerinde olması, ayıplı veya arızalı olduğunun anlaşılmasının ilk bakışta anlaşılabileceği, bu durumunda belirtmiş olduğu yasal mevzuat hükümleri çerçevesinde bildirim sürelerinin teslimden itibaren 2 ve 8 günlük süreler olarak değerlendirilmesi gerektiği, bu süreler içinde bildirim yapıldığına dair dosyada herhangi bir kayıt ve belge olmadığı, bildirimin söz konusu süreler geçtikten sonra 03/06/2016 tarihinde yapıldığı, süresi içinde yapılmayan bildirim sonucunda davalı şirketin alıcı tacir malı satın aldığı hali ile kabul etmekte ve seçimlik haklara başvuru hakkını kaybettiği görüşü ile raporlarını düzenlemişlerdir.
Bilirkişi Ek Raporu : Talimat Mahkemesince bilirkişi … tarafından düzenlenen 23.01.2020 tarihli ek raporda özetle ; Tespite konu Kaşar Gramajlama makinasının çalıştırılması sonucu yapılan tespitte makinaya gelen kaşar hamurunun gramajlama pistonlarında kaşar hamurunu iyi kesemediği, gramajlanan ve kesilen kaşar hamurunun gerisinde çapak diye tabir edilen kaşar artıkları bıraktığı ve kesilen kaşar hamurlarının şekilsiz ve gramajları farklı olduğunun görüldüğü, kaşar gramajlama makinasının verimli ve randımanlı çalışmadığı ve üretime elverişli olmadığı görüşü ile raporunu düzenlemiştir.
Bilirkişi Ek Raporu : Talimat Mahkemesince bilirkişiler … ve … tarafından düzenlenen 04.02.2020 tarihli ek raporda özetle ; … ve … arasında yapılan yazışmaların davacı- karşı davalı vekilinin 19.11.2019 tarihli beyanında e-mail ve e-imzalı sözleşmeler bulunmadığını bildirmesi nedeniyle inceleme yapılmasının mümkün olmadığı, diğer itirazlar yönünden dava konusu makinanın 03.05.2016 tarihinde dvacı şirket tarafından fatura edildiği, malın teslimi ile ilgili olarak dosya arasında teslim tesellüm tutanağı bulunmadığı, taraf beyanlarından anlaşıldığı kadarıyla 03.05.2016 tarihinde makinanın davalı şirkete teslim edildiği, davalı şirketin ise Üsküdar 4. Noterliği’nin 03.06.2016 tarihli ve 16228 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile ayıp ihbarında bulunduğu, sözleşmeden dönme ile birlikte seçimlik haklarının kullanılması ile ilgili olarak talepte bulunduğu, davalı vekilinin itirazları yönünden tutanak, telefon kaydı, arama kaydı, yazışma, belge kayıt, tanık beyanı ve bu benzeri herhangi bir veri bulunmadığından bu yönde inceleme yapılmadığı görüşü ile raporlarını düzenlemişlerdir.
İzmir BAM 17. H.D 2021/1130 E. 2021/1736 K. 02/12/2021tarihli İlamı:”..Somut olayda, birleşen davada ayıp nedeniyle sözleşmenin iptali ve ayıplı mal nedeniyle doğan zararın tazmini yönünden şimdilik 5.000.00.TL’ nın tahsili istemi, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 16. maddesi ile (1) sayılı tarifedeki nispi esas üzerinden harca tabidir. Hal böyle olunca, sözleşme bedeli ve tazminat miktarı toplamı üzerinden hesaplanacak nispi karar ve ilam harcının 1/4’ü anılan Kanun’un 28. maddesi uyarınca peşin olarak alındıktan sonra ve bu yapılmamışsa Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi uyarınca noksan tespit edilen değer üzerinden dava harcı tamamlatıldıktan sonra yargılamaya devam olunması gerekir iken dava açılırken birleşen davacı tarafından harca esas değer olarak bildirilen 10.000.00.TL üzerinden alınan eksik nisbi harç ile işin esasına girilip yargılama yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
Ayrıca birleşen davalı … şirketi tarafından husumet itirazında bulunulmuştur.
Bilindiği üzere, maddi hukuk açısından dava şartlarından olan husumet (sıfat) ehliyeti, davanın tarafları arasındaki ilişki ile ilgili olup dava konusu hakkında bir karar verilebilmesi için bu kişilerin gerçekten davacı ve davalı sıfatlarına haiz olmaları gerekir. Husumet ehliyeti maddi hukuk dava şartı olup mahkemece re’sen dikkate alınmalıdır. Birleşen davalı … şirketi vekili hem cevap dilekçesinde hem de istinaf dilekçesinde davada husumet ehliyetinin bulunmadığını iddia etmiştir. Mahkemece bu yöne ilişkin gerekli incelemeler ve araştırmalar yapılarak husumete dair iddianın yerinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekirken hiçbir gerekçe ve itiraza dair bir açıklama yapılmadan birleşen davada bu davalı yönünden de esastan karar verilmesi doğru görülmemiştir. ..”
Asıl Dava; Taraflar arasında 03/05/2016 tarihli sözleşme ile “gramajlama makinesi” satımı nedeniyle fatura kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.
Birleşen Dava:Taraflar arasında 03/05/2016 tarihli sözleşme ile “gramajlama makinesi” satın alımı ve “gramajlama makinesi” nin ayıplı olması nedeniyle sözleşmeden dönme ve bu nedenle oluşan doğrudan zararın tahsili davasıdır.
Asıl dava Dava, 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmıştır.
Asıl davada; Taraflar arasında alım satım ilişkisinden kaynaklanan bir ticari ilişki bulunduğu, düzenlenen faturadan kaynaklanan davacı alacağı nedeniyle davalı aleyhine takip başlatmış olduğu görülmüştür.
Birleşen davada; gramajlama makinesi satımı nedeniyle ayıp nedeniyle oluşan zararın talep edilmiştir.
Taraflar tacir olduğundan somut olayda 6102 sayılı TTK’nın 23. maddesindeki ayıplı mal satışına ilişkin özel hükümlerin uygulanması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 23/1-c maddesine göre; malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı 2 gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra 8 gün içinde malı incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Basiretli bir tacirden beklenen, satın aldığı malı 6102 sayılı TTK’nın 23. maddesinde belirtilen 2 ve 8 günlük süreler içerisinde kontrol ve muayene ettikten sonra belirlediği ayıpları da aynı süreler içerisinde karşı tarafa ihbar etmesidir. Tacirler arasında ayıp ihbarı noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılabilecektir. Davalı- birleşen dava davacısı, her ne kadar icra takibine itiraz da ayıp savunmasında bulunulmuş ve birleşene davada ayıp nedeniyle tazminat talebinde bulunmuş ise de;
Tüm dosya kapsamı ve hükme esas alınan bilirkişi heyeti kök ve ek raporlarına göre; Davaya konu gramajlama makinasının çalıştırılması mümkün olmadığı, tespit edildiği kadarıyla Plastik Polyamid malzemeden imal daire şeklindeki parçanın kırılması sonucu kırılan bu parçayı firmanın kendi imkanları ile yaptırdığı ancak bu parçanın metal tablaya iyi oturmadığı ve randımanlı çalışmaya elverişli olamayacağı, makinanın arızalı olan parçasının makinanın görünen yerinde olması, ayıplı veya arızalı olduğunun anlaşılmasının ilk bakışta anlaşılabileceği, bu durumunda belirtmiş olduğu yasal mevzuat hükümleri çerçevesinde bildirim sürelerinin teslimden itibaren 2 ve 8 günlük süreler olarak değerlendirilmesi gerektiği, ,dava konusu makinanın 03.05.2016 tarihinde davacı şirket tarafından fatura edildiği, malın teslimi ile ilgili olarak dosya arasında teslim tesellüm tutanağı bulunmadığı, ancak davalı şirketin ise Üsküdar 4. Noterliği’nin 03.06.2016 tarihli ve 16228 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile ayıp ihbarında bulunduğu, ihtarnamede 03.05.2016 tarihinde makinanın davalı şirkete teslim edildiğinin kabul edildiğinin anlaşıldığı bu nedenle bildirimin söz konusu süreler geçtikten sonra 03/06/2016 tarihinde yapıldığı, süresi içinde yapılmayan bildirim sonucunda davalı şirketin alıcı tacir malı satın aldığı hali ile kabul etmekte ve seçimlik haklara başvuru hakkını kaybettiği kanaatine varılmıştır.
İstinaf ilamına göre, birleşen dava yönünden eksik harç tamamlattırılmıştır.
Asıl dava davacısının davaya konu mal teslimi nedeniyle KDV dahil 85.550,00-TL faturadan kaynaklı alacaklı olduğuna davalı- birleşen dava davcısının taraflar arasında sözleşme gereği gramajlama makinesinin bedelinin 72.500,00TL olarak kararlaştırıldığını, mal teslimini ve ayıp nedeniyle ödeme yapmadığını kabul ettiği ancak süresinde yapmadığı ayıp ihbarı nedeniyle seçimlik hakları kullanamayacağı ve malı bu haliyle kabul etmiş sayılacağı…” gerekçesi ile A-Asıl davanın KABULÜ ile; 1-İzmir 10. İcra Müdürlüğü’nün 2016/8417 E. sayılı dosyasında davalının; 85.550,00-TL asıl alacaktan oluşan borca ilişkin İTİRAZIN İPTALİ ile, Asıl alacağa ticari temerrüt faiz uygulanmak suretiyle TAKİBİN DEVAMINA, 2-Alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan İİK 67/2 uyarınca % 20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, B-Birleşen davanın, 1-Davalı …. Şti yönünden PASİF HUSUMET YOKLUĞU NEDENİYLE USULDEN REDDİNE, 2-Davalı … yönünden esastan REDDİNE, verilen bu karara karşı davalı-birleşen dava davacı vekili ile birleşen dava davalılar vekili tarafından ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı-birleşen davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili firmanın dış ticaret yaptığından dolayı KDV avantajını kullanarak 03.05.2016 tarihli sözleşmede belirtildiği üzere 72.500.00.TL bedel karşılığı … gramajlama makinesini 2.500.00.TL’ sı peşin, kalan 70.000.00.TL makine teslimini takiben 30, 60 ve 90 günlük çek ile banka hesabına ödenmek üzere satın alındığını defaatle dile getirilmesine ve bu yönde bilirkişi incelemesi yapılmasını talep etmelerine rağmen yerel mahkemece bu durumun gözardı edilerek 85.500.00.TL üzerinden hüküm kurulmasının hukuka ve kanuna aykırı olduğunu, davaya konu gramajlama makinesinin sözleşmede belirtilen seri numarasına haiz olan makine olduğunu ve alıcının istediği malın seri numarasının satıcı tarafından bildirilmediği takdirde bilmesinin mümkün olmadığını, mahkemece sözleşmeye değil faturaya değer verilmesinin buna göre kararın bedel ve muacceliyet yönünden hatalı olduğunu, teslim ile kurulum süresi arasında müvekkili firmanın makineyi açıp inceleme durumunun olmadığını, kullanım sırasında makinenin teknik şartnamede belşirtilen özelliklerde olmadığını ve ayıplı olduğunu fark ettiklerinde davalı firmaya durumun haber verildiğini, yetkili servisin gelerek hatayı giderdiklerini belirtmelerine rağmen ayıbın devam ettiğini ve defaatle telefonla davalı tarafa bildirmelerine rağmen herhangi bir işlem yapılmaması üzerine noterden 03.06.2016 tarihli ihtarnameyi gönderdiklerini, ayıbın açık değil gizli ayıp olduğunu ve süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunduklarını, borcun vadesinin gelmediğini, icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu, bilirkişi raporlarına itiraz ettiklerini ve raporların hüküm kurmaya elverişsiz olduğunu, birleşen davada davalı … şirketi yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı … yönünden esastan reddine şeklinde hüküm kurulmasının taleple bağlılık ilkesi kapsamında talebin genişletilmesi yasağına aykırılık teşkil ettiğini ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Birleşen davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; birleşen davada … A.Ş. yönünden husumetten, … yönünden esastan reddine ve her bir davalı yönünden ayrı ayrı 5.100.00.TL maktu vekalet ücretine hükmedildiğini ancak her iki davalı lehine nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılarak düzeltilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Asıl dava, fatura alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, birleşen dava, sözleşmenin ayıp nedeniyle iptali ve tazminat, istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Birleşen dava davalılar vekilinin istinaf kanun başvurusu yönünden;
02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 Sayılı Yasa ile değişik HMK 341/2. maddesinde öngörülen istinaf sınırı, yeniden değerleme oranı da dikkate alındığında ek karar tarihi olan 2022 yılı için 8.000.00-TL’dir.
Birleşen dava davalılar vekili tarafından birleşen dava değeri üzerinden her bir davalı yararına 12.400.00.TL nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken her bir davalı yararına 5.100.00.TL maktu ücreti vekalete hükmedildiği iddiası ile her bir birleşen davalı yararına hükmedilmediği iddia edilen 7.300.00.TL vekalet ücreti miktarı, 26.05.2022 karar tarihi itibariyle miktar yönünden kesin nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Kesin olan kararların istinaf istemleri hakkında HMK 346/1. madde uyarınca mahkemece bir karar verilebileceği gibi, Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından da istinaf isteminin reddine karar verilebilir.
Bu itibarla, birleşen dava davalıları vekilinin her bir birleşen davalı lehine hükmedilen 5.100.00.TL ücreti vekaletin dışında ayrıca 7.300.00.TL daha vekalet ücreti hükmedilmesi gerektiği yönünden istinaf kanun yolu başvurusunun, kararın miktar itibariyle kesin nitelikte olması nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Davalı-birleşen dava davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusu yönünden;
Satıcının ayıptan sorumluluğu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 219-231. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Ayıp kavramının tanımı kanunda tam olarak bulunmamakla birlikte, ayıptan sorumluluk halleri bu maddelerde hüküm altına alınmıştır. Ayıp kavramı hakkındaki genel tanım, sözleşme gereği edimin taşıması gereken nitelik ile mevcut nitelik arasındaki fark şeklindedir.
TBK. m. 219’da sözleşmeye aykırılık halinde iki ayrı durum mevcuttur. Bunların ilki, satıcının alıcıya birtakım nitelikler bildirmesi ve bu niteliklerin söz konusu şeyde bulunmamasıdır. İkincisi ise sözleşme konusu şeyden beklenen faydayı azaltan veya ortadan kaldıran durumların mevcut olmasıdır. Buna dürüstlük kuralı çerçevesinde karar verilmektedir. Alıcının beklediği faydanın dürüstlük kuralı çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Burada objektif değer baz alınır.
Satıcının ayıptan sorumluluğunun doğması için aranan şartlar:
a) Ortada bir ayıp bulunmalıdır
Ayıp; maddi, ekonomik veya hukuki olabilir. Satılanın yırtık, bozuk, kırık, lekeli olması gibi haller maddi ayıp teşkil eder. Hukuki ayıp ise, satılanın değerini ve ondan beklenen faydaları etkileyen eksikliklerdir. Satıcının bildirimi yoksa fakat eşyanın niteliği gereği, eşyadan beklenen bir fayda varsa, dürüstlük kuralı çerçevesinde beklenen bu faydanın sağlanamaması durumunda ayıptan bahsedilebilir.
b) Satılandaki ayıp önemli olmalıdır.
Ayıp sonucunda, söz konusu şeyin değerinin veya elverişliliğinin önemli şekilde azalması veya tamamen ortadan kalkması gereklidir. Bu gibi durumlarda, satılan şeydeki ayıp önem kazanmış olur. Önemsiz ayıplardan dolayı satıcı sorumlu tutulamaz.
c) Alıcı malın ayıplı olduğunu bilmiyor olmalıdır.
Bu konu, TBK. m. 222’de düzenlenmiştir. Buna göre, “Satıcı, satış sözleşmesinin kurulduğu sırada alıcı tarafından bilinen ayıplardan sorumlu değildir. Satıcı, alıcının satılanı yeterince gözden geçirmekle görebileceği ayıplardan da, ancak böyle bir ayıbın bulunmadığını ayrıca üstlenmişse olur.” Böylece alıcı, sözleşmenin kurulması esnasında ayıpları biliyorsa, bunları kabul etmiş sayılır ve satıcı ayıptan sorumlu olmaz. Ancak bunların gerçekleşebilmesi için, alıcının sözleşmeden önce, satın aldığı şeyi gözden geçirme imkânını bulabilmesi gereklidir . Burada gözden geçirmeden kasıt, olağan bir muayenedir.
Alıcının satın aldığı şeyde, dikkatli özeni gösterseydi fark edebileceği ayıplardan da satıcı sorumlu değildir. Alıcının, malın ayıplı olduğunu bilmiyor olması gerekmektedir. Gizli ayıplarda, alıcının malın ayıplı olduğunu bilmesi mümkün değildir. Olağan gözden geçirme, malın alınırken kabaca gözden geçirilmesidir. İlk bakışta görülebilecek olan ayıplar mevcutsa, satıcının ayrıca bunu üstlenmesine gerek yoktur. Bu gibi durumlarda, sorumluluk aranmaz.
d) Ayıptan sorumluluk sözleşme ile kaldırılmıyor olmalıdır
e) Alıcı ayıbı kabul etmemiş olmalıdır
f) Alıcı ayıptan doğan sorumluluk hükümlerinden yararlanabilmek için kanunun kendisine yüklediği külfetleri yerine getirmiş olmalıdır
Alıcıya kanunen yüklenen külfetler, satılanı gözden geçirme ve varlığı iddia edilen ayıpları satıcıya bildirme külfetleridir. Alıcı, satın aldığı malı gözden geçirmek ve herhangi bir ayıp halinde de bunu satıcıya bildirmek zorundadır . Bu zorunluluklar TBK. m. 223’te düzenlenmiştir. TBK. 223’e göre, “Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır.” Burada kesin bir süre belirlenmemiştir, ancak alıcı ayıbı en kısa sürede bildirmekle yükümlüdür.
Tacirler arası ticari satımlarda, satılanın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli değilse, alıcı teslimden itibaren 8 gün, diğer hallerde ise 2 gün içinde satılanın gözden geçirilmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu hüküm 6102 Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiştir. TTK. m. 23/1.c’ye göre, “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanunu’nun 223’üncü .maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” Bu durumda, TBK. m. 223 burada da uygulama alanı bulacaktır. TBK. m. 225’e göre, satıcının ağır kusurlu olması halinde ayıbın kendisine zamanında bildirilmediğini ileri sürerek sorumluluktan kurtulamayacaktır. Aynı hüküm, satıcılığı meslek edinmiş kişiler için de geçerlidir.
Alıcı, satılanın durumunu gecikmeksizin usulüne göre tespit ettirmekle yükümlüdür. Bunu yaptırmazsa, ileri sürdüğü ayıbın, satılanın kendisine ulaştığı zamanda var olduğunu ispat yükü alıcıya düşer.
Bir sözleşmede ayıbın şartları mevcut ise ve alıcı da kendisinden beklenen külfetleri yerine getirmişse, bu durumda alıcı TBK. m. 227’de kendisine tanınan haklardan birini kullanabilir. Bu haklar;
-Sözleşmeden dönme, bedelde indirim talebi, satılanın ücretsiz onarımı talebi, imkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesi talebi (Kaynakça: ARAL, Fahrettin, Borçlar Hukuku (Özel Borç İlişkileri), 8. Baskı, Ankara, 2009- AVUZ, Cevdet, Borçlar Hukuku Dersleri (Özel H, 9. Baskı, İstanbul, 2011)
Bu açıklamalar ışığında; dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle ticari satıma konu makinadaki ayıbın açık ayıp niteliği taşımasına, ayıp ihbarının süresinde olmamasına, hükme esas alınan bilirkişi rapor ve ek raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun olmasına, alacağın likit ve belirlenebilir olmasına, birleşen davalı … şirketinin davanın diğer tarafları arasında yapılan alım satım sözleşmesinin tarafı olmamasına, yargılamada eksiklik bulunmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı-birleşen dava davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
I-1-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341/2. maddesi gereğince birleşen dava davalılar vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun her bir birleşen davalı yönünden kararın miktar itibariyle kesin olması nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Peşin alınan harcın birleşen davada davalılara iadesine,
3-Birleşen davada davalılar tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
II-1-İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/05/2022 tarih ve 2022/47 Esas 2022/498 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı-birleşen dava davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında;
a-Asıl dava yönünden, davalıdan alınması gereken 5.843,92.TL nispi ilam harcından peşin olarak alınan 1.460,98.TL harcın mahsubu ile bakiye 4.382,94.TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
b-Birleşen dava yönünden, birleşen davacıdan alınması gereken 179,90.TL maktu ilam harcından peşin olarak alınan 80,70.TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20.TL harcın birleşen davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davalı-birleşen davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı-birleşen davalılar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
III-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali/iadesi ve gider/delil avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 12/01/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.