Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/1855 E. 2022/1833 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1855
KARAR NO : 2022/1833
KARAR TARİHİ: 10/11/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/06/2022
NUMARASI : 2022/189 Esas 2022/589 Karar
DAVANIN KONUSU : Alacak (Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 10/11/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 10/11/2022
Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, 05/05/2016 tarihli simsarlık sözleşmesine dayalı olarak 1.000.000,00 TL tutarındaki komisyon alacağı için, İzmir 7.Asliye Hukuk Mahkemesinde 5.000,00 TL’lik kısmi alacak davası açtığını, yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen kararın, BAM 17.Hukuk Dairesi tarafından ortadan kaldırılarak yeniden ve kesin olarak tesis edilen hükümle 08/02/2019 tarihli 2019/167 E, 2019/291 K. sayılı ilamı ile davacının 10/03/2017 tarihi itibariyle komisyon ücretine hak kazandığı kabul edilerek 5.000,00 TL komisyon bedelinin davalıdan tahsiline karar verildiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.03.2015 tarih 2013/1728 E. , 2015/1036 K. sayılı kararında belirtildiği üzere davanın kısmi nitelikte olması halinde önceden açılan davada kesinleşen ilamın tespit kısmı, kalan kısım hakkında açılan ikinci davanın tespit kısmı için kesin hüküm oluşturacağını ve bağlayıcı olacağını, öğretide ve yargısal uygulamalarda da aynı durumun kabul edildiğini, ikinci davaya bakan mahkemenin kısmi davanın davalının sorumluluğuna ilişkin bu tespit bölümüyle bağlı olduğunu, davalının haksızlığı olgusunun artık tartışılamaz hale geldiğini, kesin hüküm bulunan bir konuda mahkemenin bu yönün doğruluğunu yeniden araştırma ve inceleme konusu yapmasına hukuken olanak bulunmadığını, bu yönün kamu düzenine ilişkin olup mahkemeler ve Yargıtayca doğrudan doğruya (resen) göz önünde tutulması gerektiğini, Yargıtay HGK kararı gereğince, İzmir Bam 17.hukuk Dairesi’nin 2019/167 E, 2019/291 K. Sayılı kararı ile müvekkilinin davalıdan, sözleşmede belirtilen miktarda komisyon ücreti alacağı olduğunun ve davalının haksızlığı olgusunun hukuken sabit olduğunu, bu alacak ile ilgili olarak İzmir 22. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açtıkları 2021/161 esas sayılı dosyasında açtıkları davada görevsizlik kararı verildiğini, İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/14 esas sayılı dosyasında görülen davanın ise arabuluculuğa başvuru yapılmadan açıldığı gerekçesiyle usulden reddedildiğini, bu nedenle arabulucuya başvurulduğunu, ancak anlaşma olmadığından bu davanın açıldığını, davanın İzmir BAM 17. Hukuk Dairesinin kesin kararına dayalı olarak ve hükmedilen kısım dışında kalan bakiye alacak için açıldığını bildirmiş, teminatsız olarak davalının menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmesini veya davalının taşınmazları üzerine ihtiyati tedbir konulmasını, bakiye alacakları olan 995.000,00 TL’nin sözleşmenin feshedildiği 10/03/2017 tarihinden veya dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İzmir 22. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada görevsizlik kararı verildiğini, gerekçeye katılmalarının mümkün olmadığını, davanın müvekkili şirketin ticari işi ile ilgili olmadığını, davacının esnaf olduğunu, tacir olsa bile davanın konusunun ticari iş niteliğinde olmaması nedeniyle asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğunu, bu nedenle görevsizlik itirazında bulunduklarını, sözleşme tarihinin 05/05/2016 olup TBK’nun 147(5) maddesinde simsarlık sözleşmesinden doğan alacaklar yönünden 5 yıllık zamanaşımı öngörüldüğünü, dava tarihi itibariyle alacağın zamanaşımına uğradığını, simsarlık sözleşmesinin TBK’nun 520. ile 525. maddeleri arasında düzenlendiğini, 521. maddede simsarın sözleşmesinin kurulması halinde ücrete hak kazandığının belirtildiğini, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin ilamında aynı koşulun vurgulandığını, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesinin 14/07/2017 tarih 2017/515 esas, 2017/1027 karar nolu ilamında da simsarın aracılık hizmetini vermemesi nedeniyle simsarın açtığı davanın reddine karar verildiğini, sözleşmeye konu taşınmazın 06/11/2019 tarihinde üçüncü kişiye satıldığını, müvekkilinin, davacı tarafa komisyon parası vermemek adına davacıyı aradan çıkarmak suretiyle taşınmazını satmadığını, taşınmazın gerçek değerini bulduğu 06/11/2019 tarihinde sattığını, davacı tarafın simsarlık görevini hakkaniyet ölçüsünde ve müvekkilinin isteği doğrultusunda yerine getiremediğini, simsarlık sözleşmesinde minimum işlem bedeli yazılı kısım dolu iken 37.000.000,00 TL olarak doldurulduğunu, bu tutar üzerinde tahrifatın söz konusu olup, yanında herhangi bir paraf olmadığını, tarafların kendi arasında maksimum işlem bedeli ve taşınmazın en çok kaç paraya satılacağı ile ilgili bir ortak kanaate varamadıklarını, bu hususun sözleşme ile belirlenemediğini, sözleşmenin her iki tarafın ortak iradeleri ile uyumlu olduğu anda doğduğunu, dolayısı ile davacı taraf ile söz konusu taşınmazın en çok kaç paraya satılacağı konusunda herhangi bir anlaşmaya varmayan müvekkilinin, taşınmazın değerinde satılabilmesi için tüm teklifleri değerlendirmeye alarak, tam değerini bulduğu anda satmak istediğini, bu sırada davacı tarafın taşınmaza müşteri aramaya başladığını ancak bu müşterilerin taşınmazın hak ettiği parasal miktarı veremediklerini, en sonunda müvekkilinin taşınmazın tam değerine satılamayacağını anladığında satmaktan vazgeçerek, davacı tarafa noter aracılığıyla 10/03/2017 tarihli ihtarnameyi gönderdiğini, ihtarnamede aralarında imzalanan 05/05/2016 tarihli simsarlık sözleşmesinin sona erdirildiğini ifade ettiğini, sözleşme ve ihtarname tarihi arasında 10 ay kadar bir süre olmasına rağmen davacı tarafın taşınmazın satımı konusunda gerekli dikkat ve özeni göstermediğini, taşınmazın satımı için uğraş vermediğini, hakkaniyete ve dürüstlük kuralına aykırı ve fahiş taleple açılan davanın reddinin gerektiğini bildirmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEMECE:
“Toplanan tüm deliller, davacı tarafın tacir olup olmadığı konusunda yazılan müzekkerelere verilen cevaplar ve tüm dosya kapsamı ile; davaya konu simsarlık sözleşmesinin, TBK’nun 520 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olduğu, taraflar arasında aynı sözleşmeden kaynaklanan kısmi alacak için açılan davanın yargı yolu denetiminden de geçerek asliye hukuk mahkemesinde görülmek suretiyle kararın kesinleştiği, bu dava ile mahkememizde açılan dava arasında davacının, esnaf sıfatının gerek işletmesinin niteliği ve büyüklüğü gerekse Bakanlar Kurulu tarafından esnaf-tacir ayrımı için belirlenen limitler yönünden değişmediği, davacının işletmesinin niteliği, büyüklüğü ve gelirine göre esnaf olduğu konusunda bir şüphe bulunmadığı, mutlak ticari dava niteliği bulunmayan davanın, davacının tacir olmamasına bağlı olarak nispi ticari dava niteliğinde de olmadığı, buna göre önceki kısmi davanın görüldüğü gibi bakiye alacak bölümü için de uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde çözümlenmesinin gerektiği, mahkememizin görevsiz olup görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesinin zorunlu olduğu, görevin dava şartlarından olup HMK nun 115(1) maddesi uyarınca davanın her aşamasında resen gözetilmesi gerektiği dikkate alınarak mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın, dava şartı yokluğu yönünden usulden reddine, dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar mahkememizin kararından önce davacı tarafça, aynı günde İzmir 22 Asliye Hukuk ve İzmir 4 Asliye Ticaret Mahkemelerinde derdestlik oluşturacak şekilde, aynı uyuşmazlık için iki ayrı dava açılmış ve İzmir 22 Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından, asliye ticaret mahkemesinin görevli olacağı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş ise de bu kararın istinaf edilmeksizin kesinleştiği, HMK’nun 20.maddesi uyarınca, davacı tarafça, dosyanın asliye ticaret mahkemesine gönderilmesi talep edilmeden mahkememizdeki bu davanın ayrı bir dava olarak açıldığı, İzmir 22 Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davanın HMK’nun 20. maddesi uyarınca açılmamış sayılması hükmüne tabi olduğu, dolayısıyla mahkememizin görevsizlik kararı ile 22 Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen görevsizlik kararı arasında olumsuz görev uyuşmazlığının söz konusu olmadığı dikkate alınarak yargı yeri belirlenmesi başvurusu konusunda yasal koşullar oluşmadığından mahkememizin görevsizliğine” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece, ” İzmir 22. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/161 ve aynı günde İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/14 esas sayılı dosyasında 14/09/2021 tarihinde iki ayrı dava açıldığını kabul ettiğini ve bu kabulün, dosya kapsamına aykırı olduğunu, zira aynı gün iki ayrı dava açılmadığını, İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/14 Esas sayılı dosyanın gerekçeli kararında belirtildiği üzere “İzmir 22. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 31/12/2021 tarihinde kesinleşen 29/11/2021 tarihli, 2021/161 Esas ve 2021/124 Karar sayılı görevsizlik kararı ile dava dosyasının 03/01/2022 tarihli yazı ekinde mahkemeye gönderildiğini, davacı vekilinin 22/12/2021 tarihli dilekçesiyle gönderme isteğinde bulunduğunu, yani 22.Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararı ve talepleri üzerine, dosyanın İzmir 4.Ticaret mahkemesine gönderildiğini, İzmir 4.Ticaret Mahkemesi, – karar yazma tekniğine aykırı olarak ve yanlışlıkla sanki yeni bir dava açılmış gibi- gerekçeli kararında dava tarihi olarak 14.09.2021 tarihini yazdığını, aslında aynı konuda ve aynı gün açılan iki davanın söz konusu olmadığı halde, yerel mahkemenin yanlış tespitte bulunarak yanlış karar verdiğini, yerel mahkemece “İzmir 22.Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından, asliye ticaret mahkemesinin görevli olacağı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş ise de bu kararın istinaf edilmeksizin kesinleştiğini, HMK’nun 20.maddesi uyarınca, davacı tarafça, dosyanın asliye ticaret mahkemesine gönderilmesi talep edilmeden yerel mahkemedeki bu davanın ayrı bir dava olarak açıldığı”nın kabul edildiğini, yerel mahkemenin bu kabulünün, dosya kapsamına aykırı olduğunu, davacı tarafça, dosyanın asliye ticaret mahkemesine gönderilmesi talep edildiği halde yerel mahkemenin yanlış tespitte bulunarak yanlış karar verdiğini, olayda “olumsuz görev uyuşmazlığı” söz konusu olduğu halde, yerel mahkemece HMK’nun 21.maddesi uyarınca bir hüküm kurulmadığını, bu nedenlerle asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi arasında olumsuz görev uyuşmazlığı bulunduğundan, görevli mahkemeyi tayin etmek üzere dosyanın mercii tayini için ilgili Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği halde, usule aykırı karar verildiğini, usul ve yasaya aykırı yerel mahkeme kararının ortadan kaldırılması gerektiğini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, TBK’nun 520 ve devamı maddeleri uyarınca, taraflar arasında düzenlenen simsarlık sözleşmesinde kararlaştırılan simsarlık ücretinin, daha önce açılan davada hükmedilen kısmi bölümü dışında kalan bakiye bölümüne ilişkin alacağın tahsili istemine ilişkindir.
HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf incelemesi istinafa başvuran vekilinin dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlarda res’en gözetilerek yapılmıştır.
Davacı vekili tarafından İzmir 7 Asliye Hukuk Mahkemesine açılan 2017/196 esas 2018/541 karar sayılı kısmi davanın BAM 17.Hukuk Dairesinin 2019/167 esas 2019/291 karar sayılı kararı ile incelenerek kesinleştiği, aynı sözleşmeye dayalı olarak İzmir 22. Asliye Hukuk Mahkemesine açılan davada 2021/161 esas 2021/124 karar sayılı karar ile Asliye Ticaret Mahkemesine görevsizlik kararı verildiği, dosyanın gönderildiği İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesince 2022/14 esas 2022/14 karar sayılı kararla arabulucuğa başvurulmadığı gerekçesi ile dava şartı yokluğundan usulden red kararı verildiği görülmüştür.
Yargı yerinin belirlenmesini gerektiren sebeplerin belirtildiği HMK’nın 21/c maddesinde ‘İki mahkeme de görevsizlik kararı verir ve bu kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşirse’ şeklinde düzenlemenin bulunduğu, somut olayda maddede belirtilen şekilde kesinleşmiş iki mahkeme kararı bulunmadığından olumsuz görev uyuşmazlığının söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır.
Tarafları aynı İzmir 7 Asliye Hukuk Mahkemesine açılan 2017/196 esas 2018/541 karar sayılı kısmi davaya ilişkin Dairemizin 2019/167 esas 2019/291 karar sayılı kararının bulunması, davacının tacir olmaması, davanın mutlak ticari davalardan olmaması gözetildiğinde ilk derece kararında isabetsizlik görülmemiştir.
Dosyadaki belgelere, dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre, kanunun olaya uygulanmasında hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/06/2022 tarih ve 2022/189 Esas 2022/589 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 80,70 TL maktu harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 10.11.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.