Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/1798 E. 2022/1622 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1798
KARAR NO : 2022/1622
KARAR TARİHİ: 20/10/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MANİSA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/07/2022
NUMARASI : 2021/183 Esas ve 2022/1182 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
BAM KARAR TARİHİ : 20/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 21/10/2022
Davalı – birleşen dosya davacısı vekili …. Şti. vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirket …Şirketi ile müvekkili şirket arasındaki ticari ilişki neticesinde oluşan cari ilişki çerçevesinde davalı şirketin müvekkili şirkete takip tarihi itibariyle toplam 129.713,64-TL borcu bulunduğu, borcun davalı şirket tarafından ödenmemesi üzerine davalı hakkında Manisa 1. İcra Müdürlüğü’nün 2019/282 E. sayılı dosyasıyla cari hesaptan kaynaklanan borcun tahsili amacıyla icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı/borçluya tebliğ edilmiş olup davalı şirketin borca itirazı üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği, dava şartı olan arabuluculuk yoluna başvurulmuş ise de davalı şirket ile anlaşmaya varılamadığı, davalı-borçlunun Manisa 1. İcra Müdürlüğü’nün 2019/282 E. Sayılı takip dosyasına yaptığı haksız ve kötüniyetli itirazının iptali ile takibin devamına, davalının alacağın % 20 sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
Birleşen/karşı dava Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020/352 esas 2020/542 karar sayılı dosyasında davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında süt alımı konusunda bir anlaşma ve cari hesaba dayalı alışverişin söz konusu olduğunu, davalı şirketten süt alan müvekkili şirketin bu sütü ürünlerinde kullanıp, soğuk kahve üretip satmakta olduğunu, müvekkili şirkete davalı tarafından teslim edilen bozuk sütlerle ilgili ödeme yapılmamasından dolayı Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/664 Esas sayılı dosyası ile alacak davası açıldığını, müvekkili şirketin bozuk sütlerin bedelini haklı olarak ödemediğini, müvekkilinin bozuk sütlerle yaptığı üretim nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığını ve iki dosyanın birleştirilmesini talep ettiklerini, müvekkili ile davalı arasında elektronik ortamda gerçekleştirilen yazışmalarda davalı şirketin sütlerin depolanma ve nakliye sırasında gerekli özeni gösterilmediklerinden bozulduğunu kabul ettikleri ve bu ürünlerin iadesini aldıklarını, yerine bedelsiz süt teslim ettiklerini, bozuk sütlerle yapılan üretim sonrası müvekkilinin 13/12/2018 tarihinde davalıya Karşıyaka 5. Noterliğinin 2018/37813 Yevmiye No’lu ihtarnamesini keşide ettiğini, bu ihtar ile müvekkilinin uğradığı maddi ve manevi zararın davalı tarafından karşılanmasını istediğini, davalı şirketçe ise ihtarnamelerine karşılık Üsküdar 24. Noterliğinin 25/12/2018 ve 2018/21085 Yevmiye Nolu cevabi ihtarnameyi yolladıklarını, bu şekilde davalı yanın bozuk olan sütleri değiştirdiğini ve diğer sütlerin bozuk olmadığını iddia ederek taleplerini reddettiğini, müvekkilin bozuk sütler nedeniyle üretip sattığı ve mali kayba uğradığı iki üretim bulunduğunu, müvekkiline … tarafından iade faturası kesildiğini, yine haliç uluslarası ticaret adına kesilen fatura ile üretilen ürünlerin ihraç edildiğini ve bozuk olması nedeniyle İsrail’de kaldığını bu yaşanan süreçten sonra müvekkilince arabuluculuk başvurusu yapıldığını ve uzlaşma sağlanamadığını, müvekkilinin ürettiği soğuk kahve ürünlerinin bozulması ile ciddi bir mali kayba uğradığını yapılacak bilirkişi incelemesiyle bunun ispat edileceğini, fazlaya ilişkin hakların saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL maddi tazminatın ve 50.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesi talep ve dava edilmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın birleşen dosyadaki iddialarını kabul anlamına gelmemek ve aşağıdaki beyan ve itirazlarımız saklı kalmak kaydıyla öncelikle belirtmek gerekir ki bir an için müvekkili şirketçe davacıya satılan bir kısım ürünlerin bozuk çıktığı ve anılan nedenle davacının maddi ve manevi zarara uğradığı kabul edilse dahi anılan durumun davacıya taraflar arasındaki cari ilişkiden doğan borcun tamamını ödemekten kaçınma hakkı vermediği, davacının taraflar arasındaki cari ilişkinden kaynaklanan borcunun tamamını ödemekten imtina etmesinin hiçbir yasal dayanağının bulunmadığı, dava açılmadan önce davacı tarafça müvekkil şirkete gönderilen Karşıyaka 5. Noterliği’nin 13.12.2018 tarih ve 37813 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile 12.07.2018 – 24.09.2018 tarihleri arasında satın alınan ve parti numaraları ile adetleri daha önce gönderilen elektronik postalar ile bildirilen sütler ile üretilen kahvelerin bozulması sebebiyle 350.997,00 TL maddi ve ayrıca manevi zarara uğradığını beyanla işbu zararın ödenmesini talep ettiğini, müvekkil şirket adına davacıya gönderilen Üsküdar 24. Noterliği’nin 25.12.2018 tarih ve 21085 yevmiye numaralı ihtarnamesinde müvekkil şirket tarafından üretilen ve davacı tarafça şikayete konu edilen ürünlerin şahit numuneleri üzerinden yapılan analizler sonucunda ürünlerin hiçbirinde fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik yönden herhangi bir probleme rastlanılmadığı, ayrıca taşıma ve/veya depolama sırasında sadece ambalajlarının hasar görmüş olduğu tespit edilen ürünlerin davacının talebi ile yenileri ile değiştirilerek herhangi bir mağduriyet doğmasının da engellenmiş olması sebepleriyle müvekkilinin sorumlu tutulduğu borcun varlığını kabul etmediği, davacı tarafça sunulan analiz raporlarının müvekkil şirketten satın alınan sütler olup olmadığı bile belli değilken işbu ürünler üzerinde yaptırılan analizlere istinaden açılan davanın haksız ve mesnetsiz olduğu, davacı tarafın dava dilekçesinde maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuş ise de davacının tazminini talep ettiği maddi zarar miktarının ispatlanması gerekmekle birlikte talep edilen manevi tazminat miktarının da fahiş ve sebepsiz zenginleşme amacı ile yapılmış olduğunu, haksız, hukuki ve mesnetten yoksun olan davanın reddi, yargılama masrafları ile vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve beyan edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece; “…Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2019 tarihli 2017/11-10 Esas – 2019/401 Karar sayılı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/05/2011 tarihli 2009/13600 Esas – 2011/6019 Karar sayılı, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nin 2021/2006 Esas-2022/60 Karar sayılı, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nin 2022/72 Esas-2022/191 Karar sayılı, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nin 2021/1586 Esas-2022/33 Karar sayılı, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2022/1073 Esas-2022/2686 Karar sayılı (uyuşmazlığın giderilmesi kararı), Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2022/1760 Esas-2022/2689 Karar sayılı aynı mahiyetteki emsal niteliğinde olan kararları da dikkate alındığında, 01/09/2021 tarihinden önce açılan iş bu ticari davanın yetkili ve görevli olan Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden, mahkememizin görevsizliğine…” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davalı – birleşen dosya davacısı vekili …. Şti. vekili istinaf dilekçesinde özetle; tarafların ticari şirketler olduğunu, davanın tazminat davası olduğunu, bu davanın mutlak ticari dava olduğunu görevli mahkemenin açık şekilde ticaret mahkemesi olduğunu ileri sürerek mahkemenin usul ve yasaya aykırı kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME,
DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dairemizce HMK’nın 355 maddesi kapsamında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır.
Mahkemece; görevli ve yetkili mahkemenin Manisa 2 Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi olduğuna karar verilmiş olup, hüküm Davalı – birleşen dosya davacısı vekili …. Şti. vekili tarafından istinaf edilmiştir.
1-Somut olayda; faturaya dayalı cari hesap ilişkisi alacağının tahsili talebi ile başlatılan icra takibine vaki itiraz üzerine açılan itirazın iptali davası olup, 6102 sayılı TTK’ da düzenlendiği, aynı yasanın 4. maddesine göre TTK’dan kaynaklanan uyuşmazlıkların ticari dava sayılacağının açıkça belirtilmesine göre, uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık ise; özel kanunlarına göre kurulmuş olan ihtisas mahkemelerinin yargı alanlarının yeniden belirlenmesi ile ihtisas mahkemesi kurulmayan yerlerde bu mahkemelerin görev alanına giren iş ve davalara hangi mahkemenin bakması gerektiği hususlarında HSK’nın 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında dava tarihi itibariyle görevli olan mahkemenin davaya bakmaya devam edeceğine dair bir belirleme bulunmadığı ve eldeki davada görevli mahkemenin dava tarihi itibariyle görevli olan ve görevsizlik kararını veren Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi mi, yoksa 01.09.2021 tarihinde faaliyete geçen ve istinafa konu görevsizlik kararını veren Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’ mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
2-Öncelikle belirtilmelidir ki genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.
Bilindiği üzere, medeni yargılamada ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır.
Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt 1, s.164).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir ( 5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı).
Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı vermesi gerekir (HMK m.115). Davaya bakan hüküm mahkemesi gibi kanun yolu incelemesini yapan üst mahkemelerin de görev hususunu resen gözetip, hükmü veren mahkemenin görevli olup olmadığını incelemesi gerekir. Hatta bunun için tarafların hükme karşı görevsizlik nedeniyle kanun yoluna başvurmuş olmalarına dahi gerek yoktur.
Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmelidir. Davanın görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde; yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
Nitekim; 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir. Aynı hususlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve 2011/11-233 E., 2011/330 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Somut olayımızda ise; Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında; kurulmasına karar verilen Asliye Ticaret Mahkemeleri’ nin yargı çevrelerinin kuruldukları illerin ” mülki sınırlarını ” kapsayacak şekilde belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiş olup, halihazırda açılmış davaların il merkezlerinde yeni kurulan Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; dava tarihi 31/10/2019 olup, davanın 01/09/2021 tarihinden önce açıldığı, yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Manisa 2 Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nce davanın görülmesi mümkün olmadığından, istinafa konu görevsizlik kararında usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmamaktadır. (Aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2019 tarihli 2017/11-10 esas – 2019/401 karar sayılı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/05/2011 tarihli 2009/13600 esas – 2011/6019 karar sayılı ilamları).
Ayrıca, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 21/02/2022 tarihli, 2022/1760 esas ve 2022/2689 karar sayılı yargı yerinin belirlenmesine ilişkin kararı ile; “…Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararıyla 01/09/2021 tarihi itibariyle A… Asliye Ticaret Mahkemesi’nin faaliyete geçirildiği, davanın 08/02/2016 tarihinde açıldığı, 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararda derdest dosyaların devredileceği yönünde bir ibare bulunmadığı anlaşıldığından, dosyanın A… Asliye Hukuk Mahkemesi’nce Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görülerek sonuçlandırılması gerekmektedir. Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21. ve 22. maddeleri gereğince A… Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE,…” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
Tüm bu açıklamalara göre; istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların, açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Manisa Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/183 esas, 2022/1182 karar sayılı kararına Davalı – birleşen dosya davacısı vekili …. Şti. vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı – birleşen dosya davacısı vekili …. Şti. tarafından peşin yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcı ve 220,70 TL istinaf kanun yolu başvuru harcının Davalı – birleşen dosya davacısı vekili …. Şti. üzerinde bırakılmasına,
3-İstinaf eden tarafından yapılan istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve yargılama giderlerinin iadelerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 362/1-c maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 20/10/2022