Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/1726 E. 2022/1794 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1726
KARAR NO : 2022/1794
KARAR TARİHİ: 03/11/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/02/2022
NUMARASI : 2019/175 Esas ve 2022/188 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 03/11/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 04/11/2022
Davacılar vekili ve davalı … vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müteveffa … ‘ın müvekkilleri davacılar … ve …’ın babası olduğunu, müteveffanın 18.11.2017 tarihi saat 17.45 sularında davalı …’ün kullanmakta olduğu … plakalı Işıkkent-Uzundere dolmuşuna ilk duraktan bindiğini, davalıya 50,00-TL verip arka tarafta bulunan boş koltuğa oturduğunu, para üstünü almak için oturduğu koltuktan kalkmak üzereyken davalının ani bir fren yaparak başka yolcu almak istediğini, ancak müteveffanın dolmuş içinde yüz üstü düştüğünü, davalı şoför, ambulans çağırmayarak müteveffayı o anki durumuna dikkat etmeden Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürdüğünü, müteveffanın ilk muayenesinde boyun omurunda kırık tespit edildiğini ve tedavi görmeye başladığını, ancak tedavi gördüğü Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Anestezi yoğum bakımında vefat ettiğini, müteveffanın hastaneye getirildiği ve kazanın gerçekleştiği 18.11.2017 tarihli 23.45 saatli ifade tutanağında konuşabildiği ancak kollarını ve ellerini kıpırdatamadığı, davalıdan da şikayetçi olduğunun tutanağa geçtiğini, İzmir CBS tarafından yürütülen soruşturma neticesinde düzenlenen iddianame ile müteveffanın hastanede alınan beyanı, şüpheli savunması, tanık beyanı, otopsi raporu, trafik bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde şüphelinin taksirle ölüme neden olma suçundan hakkında İzmir 13. Asliye Ceza Mahkemesinde 2018/296 E. Sayılı ceza davası açıldığını, davanın henüz derdest olduğunu, davalı sürücünün, aracına aldığı yolcuların trafik kazaları yönünden can güvenliklerinden sorumlu olduğunu, toplu taşıma görevini ifa ederken almış olduğu yolcuları sağlıklı bir şekilde gitmek istedikleri yere ulaştırmakla yükümlü olduğunu, ceza dosyasında alınan bilirkişi raporunda, davalının yol üzerinde herhangi bir olumsuzlukla karşılaşmadığı, yolda yolcu almak için gerekli özen ve dikkatten yoksun bir biçimde ani fren yaparak müteveffanın ölümüne sebebiyet verildiğinin tespit edildiğini, davalının alınan beyanında yolcunun alkollü olduğunu, arka koltuğun orta kısmında uyukladığını gördüğünü belirttiğini, böyle bir durum söz konusu olsa bile davalı sürücünün sorumluluğunun devam ettiğini, ancak müteveffanın otopsi raporunda alkol vb. uyarıcı maddeye rastlanılmadığının tespit edildiğini ve ölüm nedeninin boyun travmasına bağlı 3. servikal vertebra kırığı ile birlikte medulla spinalis hasarı ve hastanede yattığı sürede gelişen komplikasyonlar sonucu meydana geldiğini ve müvekkilin olay anında vücudunda oluşan kırığın ölüme sebebiyet verdiğini, kaza sonrası ambulans çağrılmadan davalı tarafından vücudundaki kırıklara dikkat edilmeden hastaneye götürüldüğünü, davalı sürücünün kazaya ve sonraki sürece, tedbirsiz ve dikkatsiz davranışlarının sebep olduğunu, bu nedenle davalı araç sürücüsün maddi ve manevi zararlarla ilgili olarak sorumluluğu bulunduğunu, davalı …’ın ise kazaya karışan … plakalı dolmuşun sahibi olduğunu, bu sebeple davalı …’ın aracı kendi adına, hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği sabit olduğundan işleten sıfatı ile sorumluluğu bulunduğunu, davacı müvekkillerine maddi ve manevi tazminat ödemekle yükümlü olduğunu, hatta davalı …A.Ş. ‘nin de maddi ve manevi tazminat ödemekle yükümlü olduğunu, kazaya karışan … plakalı dolmuşun kasko sigortasının davalı …A.Ş. tarafından yapıldığını, davalı …A.Ş.’nin kasko sigortası kapsamında maddi ve manevi zararları tazmin yükümlülüğü bulunduğunu, müvekkilinin doğum gününde kaza olayının olduğunu, kazayı öğrenen kızı ve oğlunun hastaneye koştuğunu ve on gün boyunca babalarının başında beklediklerini, ancak babalarının ani ölümü karşısında yıkıldıklarını, bekar olan müvekkili …’in, bir aile kurma aşamasında babasının desteğinden mahrum kaldığını, müvekkili …’nin ise yeni doğan bebeği ile babası arasında dede torun ilişkisinin hiç kurulamayacak olmasının üzüntüsünü içerdiğini, müvekkillerin acısını bir nebze de olsa hafifletmek adına müvekkili … için 20.000,00-TL ve müvekkil … için 20.000,00-TL olmak üzere toplamda 40.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 18.11.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalılar araç sürücüsü, araç işleteni ve … Sigorta A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ettiklerini, müteveffa …’in 18.11.2017 tarihinde Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldığını 27.11.2017 tarihinde aynı hastanede vefat ettiğini, bu nedenle hastanede görmüş olduğu tedavi masraflarının tüm davalılar tarafından karşılanması gerektiğini, yine yapılan cenaze masraflarının da tüm davalılar tarafından karşılanması gerektiğini, 13.02.2018 tarihli dilekçe ile davalı … A.Ş.’ye 28.02.2019 tarihli dilekçe ile de … A.Ş.’ye yazılı başvuruda bulunduklarını ancak taleplerine menfi cevap verildiğini, arabuluculuğa başvuru yapıldığını ancak arabuluculuk görüşmeleri neticesinde tarafların anlaşmaya varamadıklarını, açıklanan nedenlerle maddi tazminat yönünden; 1000,00-TL tedavi ve cenaze giderlerinin müştereken ve müteselsilen tüm davalılardan müteveffanın ölüm tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline, manevi tazminat yönünden; müvekkillerinden her biri için ayrı ayrı 20.000 TL manevi tazminatın müştereken ve müteselsilen sorumlu olan tüm davalılardan kaza tarihi olan 18/11/2017 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara tahmiline karar verilmesini dava ve talep ettiği görülmüştür.
Davalı … AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil sigorta şirketinin, … plakalı aracı, 12/12/2016-12/12/2017 tarihleri arasında K-80315453-0-0 numaralı 35kasko-genişletilmiş kasko sigorta poliçesi ile sigortaladığını, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte; müteveffa açısından destekten yoksun kalma tazminatı talep eden davacıların müteveffanın ölmeden önceki sürekli ve düzenli desteğini maddi olgularla ispat etmesi gerektiğini, yine aktüerya hesaplamasında ölüm tarihi itibariyle müteveffanın yaşı olduğu ve gelir durumunun ispatının ise ise davacı tarafa düştüğünü, poliçede belirtilen limitin ölüm halinde mutlak ve likit ödenecek meblağ olmayıp, vefat edenin bakmakla yükümlü olduğu kişilerin yoksun kaldıkları zararın hesaplanması sonucunda belirlendiğini, ferdi kaza poliçesinin yalnızca sigortalının ölümü ya da sürekli sakatlık hali teminat altına alındığını 3. şahısların taleplerinin teminat harici olduğunu, Ferdi Kaza teminatından doğan tazminat talep hakkı yalnızca sigortalıya veya vefat durumunda onun hak sahiplerine ait olduğundan bu davada davacının aktif husumet ehliyet bulunmadığını, bu nedenle önce aktif husumet ehliyeti yokluğundan davanın reddi gerektiğini, davacıların talep ettiği tedavi giderinden müvekkili şirketin sorumlu tutulamayacağını, zira bu hususta sorumluluğun sosyal güvenlik kurumuna ait olacağını, davacının maddi tazminat talebi açısından müvekkili şirket tarafından düzenlenen poliçede yer alan İhtiyari Mali Mesuliyet teminatı kapsamında bir sorumluluğunun doğması için trafik poliçesinde teminat olarak verilen limitten daha yüksek bir zararın meydana gelmesi gerektiğini, bu kapsamdaki ispat yükünün ise davacıya ait olduğunu, manevi tazminat miktarının da fahiş olduğunu, zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerektiğini, açıklanan nedenlerle esasa ilişkin itirazları kapsamında davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Davalı … vekili cevap dilekçesi ve duruşmalarda özetle; Müvekkiline ait … Plaka sayılı minibüsün … Sigorta A.Ş. tarafından ZMMS ile sigortalı olduğunu öncelikle bu sigorta şirketine davanın ihbarını talep ettiklerini, müteveffa …’ın kaza sırasında yolcuların uyması gereken kurallara uymadığı için kazaya sebep olduğunu, araç şoförünün ani fren yaptığı iddiasının tamamen hayal ürünü olduğunu, müteveffanın, kendi kusurlu hareketi ile dolmuş şoförüne ve müvekkiline yükletilemeyecek bir kusurla hareket ettiğini, diğer yolcuların aynı seyir halinde hiçbir reaksiyon göstermemiş iken sadece müteveffanın yere düştüğünü, müvekkilinin dikkat yükümlülüklerine uyduğunu, müteveffanın bilinci açık bir şekilde kaldırıldığı hastanede tedavi gördüğünü ve kaza sonrası müteveffanın ilk muayenesinde boyun omurunda kırık tespit edildiğini, kazadan 9 gün sonra vefat ettiğini, müteveffanın kazanın meydana geldiği tarihte 57 yaşında olduğunu, mağdurun yaşı dikkate alındığında birçok rahatsızlığının olması ve bu rahatsızlıklardan kaynaklı olarak tedavi gördüğü hastanede yeni bir atak geçirmesi yüksek ihtimal dâhilinde olduğunu, ölümünün kaza ile direk ilintili olduğunun adli tıp incelemesi ile tespit edilmesi gerektiğini, zira müteveffanın kazadan 9 gün sonra vefat etmiş olması nedeniyle illiyet bağının kesilmesi için oldukça uzun bir süre olduğunu, davacı taraf her ne kadar 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/296 E. Sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporuna dayansa da alınan bilirkişi raporunun kabulünün mümkün olmadığını, araç sahibi olan müvekkilinin ceza dosyasının tarafı olmayıp kendisine savunma imkanı verilmediğini, bu nedenle eksik inceleme soruşturma aşamasında alınan raporun denetime ve hüküm kurmaya elverişli olmadığını, kaza tarihinde alkol veya uyuşturucu madde etkisinde bulunan müteveffanın ağır kusuru ile yere düştüğünü, davacı vekilinin her ne kadar müteveffanın alkollü olmadığını iddia etse de, otopsi muayenesinin yaralı üzerinde değil müteveffa üzerinde yapıldığını, kazadan 9 gün sonra vefat eden kişinin kanında alkolün zaten bulunmayacağını, alkolün vücuttan tamamen atılmasının 8 – 9 saati bulduğunu, müteveffanın kazaya kendisinin sebep olduğunu, zira müvekkiline ait araçta her koltukta emniyet kemeri bulunduğunu, müteveffa tarafından emniyet kemerinin takılmadığını, ayrıca kaza sonrası alınan doktor raporunda müteveffanın alkollü olduğunun kayıtlarla sabit olduğunu, davacılar murisinin kaza anında alkollü olduğunun bizzat kendi mirasçılarının ve tanıklarının beyanları ile de sabit olduğunu, Yasa koyucu tarafından, trafik kazası nedeniyle sağlık hizmetleri sunucularına verilen tedavi hizmet bedellerinin tamamının SGK tarafından karşılanması gerektiğini, bu nedenle müvekkilinin söz konusu zararları karşılama gibi bir yükümlülüğü bulunmadığını, ayrıca davacı yanın uğramış oldukları bu maddi zararların da açık bir şekilde listelenmediği ve bu zararlarıh tespit edilmediğini, açıklanan nedenlerle İzmir 13.Asliye Ceza Mahkemesindeki 2018/296 E. sayılı ceza dosyasının eldeki davaya bekletici mesele yapılmasına, davacının maddi-manevi tazminat taleplerinin reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece; “…1-Davacıların maddi tazminat isteminin KISMEN KABULÜ ile; 400,00-TL cenaze gideri maddi tazminatın davalılar … ve …’dan talep ile bağlı kalınarak 27/11/2017 tarihinden, davalı … yönünden ise dava tarihi olan 17/05/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, 2-Davacıların manevi tazminat isteminin KISMEN KABULÜ ile, 7.500,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve … ‘dan kaza tarihi olan 18/11/2017 tarihinden, davalı … yönünden ise dava tarihi olan 17/05/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacı … ‘a verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, 7.500,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve … ‘dan kaza tarihi olan 18/11/2017 tarihinden, davalı … yönünden ise dava tarihi olan 17/05/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’a verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,…” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; adli tıptan aldırılan raporun hatalı olduğunu ve rapor neticesinde verilen hükmün hatalı olduğunu, manevi tazminat miktarının düşük olduğunu ve faiz başlangıç tarihinin hatalı olduğunu ileri sürerek mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; araçta kimseye birşey olmamışken müteveffanın düşüp yaralanmasının olayda müvekkilinin kusurunun olmadığını gösterdiğini, müteveffanın olaydan çok sonra vefat ettiğini ölümünün olay ile illiyet bağının olmadığını ileri sürerek mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmalıdır.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cenaze gideri ve tedavi giderinin tahsili talebi ile açılan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Her ne kadar taşıma sözleşmesi TTK’da düzenlenmişse de, 28.05.2014 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6502 Sayılı Yasa’nın 3/k bendinde “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” tüketici, 3/ı bendinde ise “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” tüketici işlemi olarak tanımlanmıştır. Aynı Yasa’nın 73/1. maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve 6502 Sayılı Yasa’nın görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasının engelleyemeyeceğine değinilmiştir. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici, diğer tarafın ise satıcı, sağlayıcı olması gerekir.
Ayrıca davacıların murisi ve desteği olan …’ın kazaya karışan ticari dolmuşta yolcu konumunda bulunduğu kazadan yaklaşık 11 gün sonra 27/11/2017 tarihinde vefat ettiği görülmüştür.
HMK’nın 1. maddesinde ise görev hususunun kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen gözetileceği düzenlenmiştir.
Somut olayda da davanın açıldığı 17/05/2019 tarihi itibariyle 6502 sayılı yasanın yürürlükte olduğu, davacının ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesi nedeniyle tüketici, dava konusu taşıma işleminin de tüketici işlemi sayıldığı, işleten, malik ve sürücü olan davalılara birlikte açılan dava yönünden yukarıda belirtilen yasa hükümleri uyarınca davaya bakma hususunda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu açıktır.
Davalı … yönünden ise davalı … şirketleri ile davacı arasında bir sigorta sözleşmesi ilişki olmadığından bu davalılar yönünden uyuşmazlığı inceleme görevi ticaret mahkemesine ait ise de işbu dava, taşıyan ve sürücü olan davalılara karşı birlikte açıldığı, bu durumda davalar arasında bağlantı olduğu, usul ekonomisi, daha isabetli bir karar verilmesi ve davaların makul bir süre içinde bitirilmesi yükümlüğü açısından, davaların birlikte görülmesi gereklidir. Ayrıca davalı … şirketleri hakkındaki davanın da ticaret mahkemesine göre daha özel nitelikteki tüketici mahkemesinde görülmesi, göreve ilişkin usul kurallarına da uygun düşecektir.
O halde mahkemece, yukarıda belirtilen hususlar nazara alınarak, dava konusu uyuşmazlıkta tüm davalılar yönünden tüketici mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
HMK 20, 355 ve 353/1-a-3 madde hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; görevsiz mahkemenin esasla ilgili kararının İstinaf Dairesince kaldırılarak görevli Mahkemeye dosyanın res’en gönderilebileceğinden, istinaf istemine ilişkin diğer sebepler incelenmeksizin, istinaf başvurularının kabulüne; kararın HMK nın 353/1-a-3. maddesi uyarınca açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahal mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf kanun yolu başvurularının esasına ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE; İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22/02/2022 tarihli, 2019/175 Esas 2022/188 Karar sayılı kararının HMK’nın 355. ve 353/1-a-3 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA,
2-HMK 353/1-a-3 maddesi gereğince dosyanın Tüketici Mahkemesine tevzi edilmek üzere İzmir Hukuk Tevzi Bürosuna gönderilmesine,
3-Karardan bir örneğinin istinaf kaydının kapatılması için kararı veren İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine,
4-İstinaf eden davacılar vekilinin yatırmış olduğu;
a-80,70 TL istinaf karar harcının istemi halinde ilk derece mahkemesi tarafından davacılara ödenmesine,
b-220,70 TL istinaf başvuru harcının ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderlerinde değerlendirilmesine,
5-İstinaf eden davalı … vekilinin yatırmış olduğu;
a-263,00 TL nispi karar harcının istemi halinde ilk derece mahkemesi tarafından davalıya ödenmesine,
b-220,70 TL istinaf başvuru harcının ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderlerinde değerlendirilmesine,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-3 maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf eden ilgilisine iadesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a-3 ve 362/1-c maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi 03/11/2022