Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/171 E. 2022/431 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/171
KARAR NO : 2022/431
KARAR TARİHİ : 03/03/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/10/2021
NUMARASI : 2019/11 Esas 2021/856 Karar
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 03/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 04/03/2022

Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili iddia ve taleplerinde özetle; davalının, müvekkil şirket hakkında başlattığı İzmir 8. İcra Müdürlüğü’nün 2014/5307 sayılı icra takibinin müvekkilini haberi olmaksızın kesinleştiğini, davalının icra takibine konu alacak iddiasını İzmir 12. İcra Müdürlüğü’nün 2014/2653 sayılı dosyasında müvekkilinin dosya borcu olan 51.0000,00 TL yi alacaklı …’e ödedikleri iddiasına dayandırdıklarını, davalı şirketin davacı şirketin borcunu ödemesi için bir neden olmadığını, haciz baskısı savunmasının gerçeği yansıtmadığını,
İcra dosyası alacaklısı …’in, davalının istihkaka iddiasının reddi istemi ile dava açtığını, davanın usulden reddedildiğini, davalı şirketin davacı şirkete ait olduğu kabul edilen hacizli malları teslim etmek yerine davacı şirket borcunu yatırdığını iddia ettiğini, haciz baskısı altında davacı şirketin borcunu ödediği iddiasının doğru olmadığını, davacı şirketin davalı şirkete borcu bulunmadığını beyanla bu hususun tespitini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili savunmalarında özetle; müvekkili şirketin İzmir 12. İcra Müdürlüğü’nün 2014/2563 sayılı kesinleşmiş dosyasında üçüncü kişi olup söz konusu dosyada borçlu olan davalı şirketin dosya borcunu alacaklıya ödediğini, söz konusu icra dosyasında alacaklının …, borçlunun davacı … olduğunu, alacağın dayanağının 30.000,00 TL lik senet olduğunu, …’in borçlu …’in ortağı olduğunu, müvekkili şirketin söz konusu icra dosyasında davacının borcunu alacaklı …’e haciz baskısı ile ödediğini, zira davalı müvekkil şirketin davacı …Şirketi’nden daha önceleri mal aldığını, bu ticaretten dolayı herhangi bir borçları bulunmadığını, 03/06/2014 tarihinde davacı …’den fatura ile satın alınan ve ödemesi yapılan malların haczedildiğini, …’in tapuya kayıtlı pek çok taşınmazı ve menkul malı var iken bunların hiç birine haciz konulmadığını, … Şirketi’nin işyerine hacze dahi gidilmediğini, kötü niyetle hareket edildiğini ve müvekkilin …’dan satın aldığı malların müvekkiline ait işyerinde haczedildiğini, icra dosyasında alacaklıya istihkak davası açması için süre verildiğini, İzmir 8. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2011/595 Esas, 2012/563 Karar sayılı dosyası ile görülen davanın reddedildiğini, bu dava ile söz konusu hacizli malların davalı şirkete ait olduğunun sabit olduğunu, davalı şirketin hiç bir şekilde borca taraf değil iken haciz baskısı ile 27/02/2014 tarihinde borcun tamamını icra dosyasına ödendiğini ve 2014/5307 sayılı dosya ile icra takibi açıldığını beyanla davanın reddini, davacı tarafın HMK.’nun 329/2 maddesi uyarınca disiplin para cezasına çarptırılmasını ve %20 tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir.
MAHKEMECE:
Davacının takip borçlusu olarak yer aldığı İzmir 12. İcra Müdürlüğü’nün 2014/2563 sayılı dosyasında dosya borcunu ödediği, davanın konusu olan icra takibinin davalı tarafından bu dosyada alınan rücu belgesine dayalı olarak başlatıldığı, uyuşmazlığın davacı adresinde haczedilen malların (kabloların) kime ait olduğu noktasında toplandığı, bu hususu kanıtlama yükünün ise davacıya ait olduğu, İzmir 8. İcra Hukuk Mahkemesi’nin kabul ettiği istihkak İİK’nın takip hukukundan kaynaklanan ve alacaklının alacağını almasını kolaylaştıran bir hüküm olmakla birlikte zilyetliğin, mülkiyete karine oluşturduğu, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 7. maddesinde “…, …dan konsinye olarak 50 koli her üründen stok da bulunduracaktır” dendiği, davalı elinde bulunan taşınır malın satın alma ile mi yoksa sözleşme kapsamında emanet olarak mı davalıda bulunduğu konusunda taraflara ait ticari defterler ile belgeler üzerinde yapılan inceleme sonucunda sözleşmenin 7. maddesindeki düzenleme çerçevesinde davacı ve davalı defterlerinde konsinye verilen mallara ilişkin bir kaydın bulunmadığının belirlendiği, davacı vekilinin yemin deliline dayanmadığı, davalı elindeki mallar yönünden bu malların mülkiyetinin davacıya ait olduğu yönündeki davacı iddiasının kanıtlanamadığı, bu durumda davalının, kendisine ait olmayan bir borcu ödemiş olması nedeniyle davacıya rücu hakkının olduğu ve davacıdan takip konusu alacağının bulunduğu kanaatine ulaşıldığından, davanın kabulüne karar verilmiştir.”
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili 08.12.2021 tarihli istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun yetersiz olduğunu,bilirkişilerin, flash bellek içeriğinin davacının davasını destekler belge ve bilgilerin mevcut olmadığını ileri sürseler de, bu iddia gerçekleri yansıtmadığını,kaldı ki, dayanağımız sadece flash bellek olmayıp, taraflara ait ticari defter ve kayıtları, ithalat ve gümrük belgelerini, tanık beyanlarını da kapsadığını,tanık deliline dayandıklarını,Mahkemece bu hususun ilk kararında usul ve yasaya aykırı olarak reddedildiğini,uyuşmazlığın konusunun haczedilen malların kime ait olduğu hususunda olduğunu,haczedilen malların müvekkiline ait olduğunu iddia etmelerinin sebebinin, Müvekkili tarafından ithal edilen malların davalının deposunda saklanıyor olduğunu,bunun ise bir maddi vakıa olup, maddi vakıaların tanıkla ispat edilebileceğini,tarafların aralarındaki güven ilişkisi nedeniyle birbirlerinin depolarını kullanmakta oluşu senetle ispat edilebilecek bir vakıa olmadığını, ayrıca, taraflar arasında bir ticari ilişkinin mevcut olduğunun sabit olduğunu,taraflar arasında yapılan görüşmeye ilişkin kayıtlar ve e-posta yazışmaları da dosyaya sunulduğunu,taraflar arasındaki yukarıda anlatılan tüm ilişkinin, davalı tarafından, Müvekkiline gönderildiğini,bunun bir delil başlangıcı olarak kabul edilmesi gerektiğini, HMK m. 202’ye göre, “Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.” denildiğini,tanık dinletme taleplerinin reddinin hukuka aykırı olduğunu mahkeme kararının kaldırılarak,davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinafa cevaplarında özetle; dosyaya sunulan tüm raporların ışığında davacının istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN VE DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, haciz baskısı iddialarının doğru olmadığı ve haklı bir neden olmaksızın borcun ödenmesi nedeniyle açılan menfi tespite ilişkindir.
Davacı taraf, dava dışı … tarafından kendisi aleyhine 30.000,00TL meblağlı kambiyo senedine dayalı olarak başlattığı 2014/2563 sayılı takip sırasında, mülkiyeti taraflar arasında çekişmeli olan ve davalının işyerinde bulunan menkul malların davalının işyerinde haczi sırasında, menkul malların haczedilmemesi için, davalının icra takip borcunu ödediği iddiası ile başlattığı 2014/5307 sayılı icra takibinden dolayı, borçlu olmadığının tespiti istemine dayanmaktadır.
Davalı taraf, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece yukarıda belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili istinaf etmiş olup istinaf incelemesi HMK’nun 355.maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemenin kararında belirtildiği gibi, davacının takip borçlusu olarak yer aldığı İzmir 12.İcra Müdürlüğü’nün 2014/2563 sayılı dosyasında dosya borcunun davalı tarafından ödendiği konusunun bu davada tartışmasız olduğu, davanın konusu olan icra takibinin bu dosyada alınan rücu belgesine dayalı olarak davalı tarafından başlatıldığı, esasında uyuşmazlığın davalı adresinde haczedilen malların (kabloların) kime ait olduğu noktasında toplandığı, bu hususu kanıtlama yükünün ise davacıya ait olduğu,sabittir.
İzmir 8. İcra Hukuk Mahkemesi’nin kabul ettiği istihkak, İİK’nın takip hukukundan kaynaklanan ve alacaklının alacağını almasını kolaylaştıran bir hüküm olmakla birlikte zilyetliğin, mülkiyete karine oluşturduğu, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 7. maddesinde “…, …dan konsinye olarak 50 koli her üründen stok da bulunduracaktır” dendiği, davalı elinde bulunan taşınır malın satın alma ile mi yoksa sözleşme kapsamında emanet olarak mı davalıda bulunduğu konusunda taraflara ait ticari defterler ile belgeler üzerinde yapılan inceleme sonucunda; sözleşmenin 7. maddesindeki düzenleme çerçevesinde davacı ve davalı defterlerinde konsinye verilen mallara ilişkin bir kaydın bulunmadığının belirlendiği, davacı vekilinin yemin deliline dayanmadığı, davalı elindeki mallar yönünden bu malların mülkiyetinin davacıya ait olduğu yönündeki davacı iddiasının kanıtlanamadığı,bu hususların ispatının tanık delili ile ispatlanamayacağı, bu durumda davalının, kendisine ait olmayan bir borcu ödemiş olması nedeniyle davacıya rücu hakkının olduğu ve davacıdan takip konusu alacağının bulunduğu kanaatine ulaşıldığından, mahkemece davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.
Bu durumda HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1-b-1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının istinaf talebinin HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına istinaf vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
3-Alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından, peşin olarak alınan 59,30-TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40- TL karar harcının davacı vekilinden alınarak Hazineye irat kaydına,
4-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafın yapmış olduğu masrafların üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayan istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde ve istek halinde HMK’nun 333. Maddesi gereğince yatıran tarafa İADESİNE,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dair dosya üzerinde HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince oy birliği ile kesin olmak üzere karar verildi. 03/03/2022