Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/1677 E. 2022/1918 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1677
KARAR NO : 2022/1918

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/02/2022
NUMARASI : 2018/1294 Esas 2022/197 Karar
DAVA : İFLAS
KARAR TARİHİ : 24/11/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 24/11/2022
İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1294 Esas ve 2022/197 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı… Şirketi’nde 11.000 TL’ye karşılık 22 payla şirket ortağı olduğunu, davalı şirketin içinde bulunduğu finansal ve hukuki durum sebebiyle müvekkilinin 1.895.000 Euro kullandığı krediye kefil olduğunu, ancak şirketin kredi borçlarını ödememesi üzerine müvekkilinin faizleri ile birlikte bu kredi borcunu ödemek zorunda kaldığını, şirketin halen aktif olmayıp faaliyete geçmediğini, 09.09.2014 tarihinde başlayan kredi faiz ödemeleri için şirketin mali kaynak bulamadığını, davalı şirkete karşı İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün 2015/257 esas sayılı dosyası ile 6.122.363,26 TL icra takibine başladığını, takibin kesinleştiğini, 18.03.2015 tarihinde aciz vesikası alındığını, takibin 28.05.2015 tarihinde iflas talepli takibe dönüştürüldüğünü, İİK m. 156’ya göre süresi içerisinde iflas davası açtıklarını, davalı şirketin İstanbul’da kurulu olduğunu, 08.06.2015 tarihinde … ne taşındığını, 01.07.2015 tarihinde … Müdürü tescil edildiğini, icra takibinin şirket merkezinin İstanbul’da olduğu dönemde başladığını, davanın şirketin merkezinin İzmir’e taşınması nedeniyle İzmir Asliye Ticaret Mahkemesinde açıldığını, davalı şirketin borcu ödemediği gibi ödeme emrindeki müddet içerisinde itirazda bulunmadığını belirterek İİK m. 156’ya göre davalı … Şirketi’nin iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı şirket davaya cevap vermemiş, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuna itiraz etmiştir. İtirazında iflas yolu ile yapılan takipten haberleri olmadığını ve borçlu müvekkilinin defter ve kayıtlarının incelenmediğini ileri sürmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; “… Dava; takibe dayalı iflas talebidir.
Tarafların delilleri toplanmış ve değerlendirilmiştir.
İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün 2015/257 esas sayılı takip dosyası, İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/203 Esas sayılı dosyası, bilirkişi incelemesi yapılmış ve değerlendirilmiştir.
İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün 2015/257 esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; takip alacaklısı …’nın takip borçlusu … Şirketi aleyhine 06.01.2015 tarihinde 5.944.363,26 TL (2.136.108,69 Euro karşılığı) ve 178.000 TL asıl alacak toplamı 6.122.363,26 TL üzerinden yıllık %10.5 faizi ile birlikte tahsili yönünden ilamsız takibe geçtiği, borçluya tebligat yapılmasına rağmen tebligatı alan şirketin borca itiraz etmediği ve takibin kesinleştiği, davacı alacaklı vekilinin daha sonradan 28.05.2015 tarihli talep ile takip türünü iflas talepli ilamsız icra takibi olarak değiştirilmesini talep ettiği ve bu tarihten sonra borçluya yeni ödeme emrinin gönderildiği, borçluya ödeme emrinin 02.06.2016 tarihinde tebliğ edildiği ve borçlunun itiraz etmediği belirlenmiştir.
İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/203 Esas sayılı dosyası incelendiğinde; davacı …’ nın davalı … Şirketi aleyhine açtığı 06.04.2015 tarihli dava dilekçesi ile davacının şirkette ki hisselerini devrederek TTK m.638/2 ve 245 gereğince şirketten çıkma talebine ilişkin olduğu, davalı şirketin 07.12.2015 tarihli cevap dilekçesi ile yetkili mahkemenin İzmir Mahkemesi olduğunu belirterek davanın usul yönünden reddini talep ettiği, esas yönünden de davanın reddine karar verilmesini talep ettiği, mahkemenin 03.03.2016 tarihli 2016/229 karar sayılı kararla davacının haklı sebepleri ayrı ayrı belirtmediği somut iddialar ileri sürmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verdiği belirlenmiştir.
Davacı dilekçesinde yer aldığı üzere icra takibini İstanbul 9. İcra Müdürlüğünde başlatmış ancak iflas davasını İzmir Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesinde açmıştır. İflas davalarında yetkili ve görevli mahkeme İİK m. 154/3. fıkraya göre şirketin muamele merkezinin bulunduğu yer Asliye Ticaret mahkemesidir. Somut olayda da şirketin muamele merkezi şirketin kurulduğu 28.01.2014 tarihi itibariyle İzmir … Mahallesi … yolu sokak no:… …/İzmir adresi olup daha sonra şirketin genel kurulunda alınan kararla 21.02.2014 tarihinde … Caddesi … Apt. no:.. D:… …/İstanbul adresine nakil olduğu ve bu durumun … Müdürlüğünde tescil edildiği,… Müdürlüğünden 18.04.2014 tarihinde kaydın silindiği, bilahare şirket merkezinin tekrar 02.06.2015 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında 2015/1 sayılı kararla İstanbul’daki adresinden … Mahallesi … Yolu Sokak no:… …/İzmir adresine nakil edildiği ve bu durumunda… Müdürlüğü’ne tescil edildiği, 08.06.2015 tarihinde ilan edildiği belirlenmiştir. Bu nedenle dava tarihi itibariyle davanın yetkili ve görevli mahkemede açıldığı tespit edilmiştir. Her ne kadar iflas yönü ve takipte yetkili merci şirket muamele merkezinin bulunduğu icra dairesi yetkili ise de takip tarihi itibariyle İstanbul İcra Daireleri yetkili olduğu gibi davalının da takibin yetkili icra dairesinde yapılmadığı yönünde genel bir itirazı olmamıştır ( İİK m. 154 ).
Dava İİK m.176 ya göre 1 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açılmıştır.
Davalı borçlu şirket gerek iflas yolu ile yapılan takibe ve gerekse davaya cevap vermemiş takibe itiraz etmemiştir.
Davalının itirazı olmaması nedeniyle takip kesinleşmiştir.
İİK m.173 e göre davalı borçlunun itiraz etmemesi nedeniyle İİK m.166/2 f. ya göre ilanlar yapılmıştır.
İlanlara ilişkin olarak üçüncü kişiler davaya müdahil olma talebinde bulunmamışlardır.
Ayrıca davacıya İİK m.160 da belirtilen iflas avansı yatırtılmıştır.
Davalının borçlu olup olmadığı, verilecek depo kararına esas olmak üzere ne kadar borcunun olduğu yönünde bilirkişi incelemesi yapılmış, bilirkişi …’in 17.01.2017 tarihli raporunda icra dosyasındaki senetler üzerinde yaptığı inceleme ile davalı takip borçlusu …. Şirketi.’nin borcunun 7.599.011,72.-TL olduğu belirlenmiştir.
Davacı alacaklı vekili bilirkişi raporunda belirlenen alacağın yanlış hesaplandığını müvekkilinin davalı şirkete kefil olduğu bankaya EURO cinsinden ödeme yaptığını, bunun ve kur farkının dikkate alınmadığını bilirkişinin bu hususu gözden kaçırdığını belirterek rapora itiraz etmiş ek rapor alınmasını talep etmiştir. Mahkememizce bu itiraz kabul edilmemiştir. Zira davacının takip talebinde EURO üzerinden alacağını TL’ na çevirdiği ve TL üzerinden takip yaparak işlemiş faizi de TL üzerinden talep ettiği (3095 sayılı Kanun m.4/a da ki faiz oranını talep etmediği) EURO üzerinden (sadece harca esas değer olarak göstermeksizin) talepte bulunmadığı, bu nedenle talep TL üzerinden olduğundan takibin EURO üzerinden devam etmesine ilişkin talebi kabul edilmemiştir.
Davalı tarafında İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinde ki davanın da Mahkememiz dosyasıyla ilgisinin olmadığı, davacının çıkma talebine ilişkin davanın bu dosyada ret edildiği belirlenmiştir.
Davalının usulüne uygun bir tebligat yapılmadığı itirazının yerinde olmadığı, bu konuda takibi öğrendiği tarihten itibaren İİK m.16 ya göre şikayet yoluna başvuru yapıldığına dair bir talebi bulunmadığı ve bu nedenle iddianın bir gerekçesi bulunmadığı, icra dosyasında alacaklı vekilinin 28.05.2015 tarihli iflas yolu ile takip talebi ve bu yolda yapılan ihtar / ödeme emrinin davalıya … Müdürlüğüne bildirdiği adrese yapıldığı belirlenmiştir. Davalı şirketin … Müdürlüğüne yeniden kayıt olma tarihi ise 08.06.2015 dir. Bu nedenle davalı şirket usulüne uygun olarak süresinde itiraz ederek takibi durdurmamıştır. Kesinleşen takip alacağı için yeniden davalının defter kayıtlarının incelenmesi talebi red edilmiştir.
Davalı ödeme emrine itiraz etmemiş olmakla davalı borçluya depo kararı verilerek takip konusu borcu faiz ve giderleri ile icra masrafları da dahil olarak birlikte ödemesi için ihtarat çıkarılmış ve 7 günlük süre verilmiş, bu süre içerisinde depo kararında belirtilen miktarı yatırmadığı takdirde iflasına karar verileceği hususu davalıya 29.03.2017 tarihli celsede tebliğ edilmiştir.
Buna rağmen davalı şirket ödeme yapmadığından davalı borçlu… Şirketi iflasına karar verilmiştir.
Bu karar aleyhine iflas kararı verilen davalı tarafından 21.08.2017 tarihli dilekçe ile istinaf edilmiş, istinaf dilekçesinde İstanbul 10. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2017/490 E. sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiği belirtilerek talepte bulunulmuş, İzmir BAM 17. HD. 2017/1552 – 2018/1254 E.K. sayılı karar 26.09.2018 tarihli kararla mahkememiz hükmünü İİK. m. 158 hükümlerine göre yargılama aşamasında usulsüz tebligat yapıldığı, iflas takibinin kesinleşmediği, takipteki ödeme emrinin iptali için İstanbul 10. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2017/490 E. – 2018/282 K. sayılı dosyasında dava açıldığı ve bu davada ödeme emrinin 24.05.2017 tarihinde yapıldığının kabulüne karar verildiği belirtilerek iflas davasının açıldığı tarih itibariyle kesinleşmiş bir icra takibi bulunmadığından HMK m. 353/1-a-6 bentleri gereğince kararın kaldırılmasına karar verildiği ve dosyanın mahkememize gönderildiği belirlenmiştir.
İstinaf kaldırma kararı kapsamında İstanbul 10. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2017/490 E. – 2018/282 K. sayılı kesinleşmiş kararı istenmiş ve bu karar kapsamında İstanbul 9. İcra Müdürlüğü’nün 2015/257 E. sayılı dosyasında yapılan tebligatın usulsüzlüğünden haberi olduğu ve bu nedenle davayı süresinde açmadığından davanın reddine karar verilmesi nedeniyle İstanbul 9. İcra Müdürlüğü’nün 2015/257 E.sayılı dosyasına itirazı bulunmadığı değerlendirilmiştir.
Mevcut durumda takibe dayalı iflas davalarında iflas davasının görülebilmesi için borçlunun ödeme emrine itiraz etmemiş olması halinde istinaf kararından önce belirtildiği üzere kesinleşmiş alacak olması nedeniyle bu alacağa ilişkin usul hükümleri uygulanarak yargılama yapılması gerekmiştir. Somut olayda davacının alacağına ilişkin takibe itirazın bulunmadığı, kesinleşmiş mahkeme kararının sabit olduğu kabul edilmiştir.
Mahkememizce daha önceden İİK. m 166/2’ye göre ilanlar yapılmış olmakla yeniden ilan yapılmasına gerek olmadığı tespit edilmiştir.
Davalı ödeme emrine itiraz etmiş olmakla birlikte yapılan yargılamada alacaklının alacağının sabit olması ve alacaklının iflas talebinde bulunması, iflas talebinin ilan edilmesine rağmen müdahil olmak isteyen alacaklının bulunmaması gözetilerek; davalı-borçluya depo kararı verilerek takip konusu borcu faiz ve giderleri ile icra masrafları da dahil olarak birlikte ödemesi için hesaplama yaptırılmış, 17.01.2022 tarihli bilirkişi raporunda yer alan hesaplamaya göre; davacının toplam alacağının 02.02.2022 tarihi itibariyle 12.228.681,25 TL olduğu, 02.02.2022 tarihli celsede davalı tarafa ihtarat yapılarak bildirilmiş, belirtilen yedi günlük kesin süre içerisinde depo emrine konu olan alacak ödenmediği taktirde; iflas kararı verileceği ihtar edilmesine rağmen; davalı taraf süresi içerisinde ödeme yapmamıştır (İİK m. 158/2).
Sonuç olarak; belirtilen nedenlerle davalı-borçlunun iflasına karar verilmiştir. (İİK m.158/2)…” gerekçesi ile davanın KABULÜ ile, Davalı … Müdürlüğü’nün merkez … sicil numarasında kayıtlı … Mahallesi no:… … yolu sokak …/İzmir adresinde işlem merkezi bulunan borçlu … Şirketi’nin İİK m.158 gereğİ 23.02.2022 günü saat 11:30’da İFLASINA, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; iflas talepli takip dosyasında müvekkil şirkete yapılan tebligatın usulsüz olduğunu, icra dosyasındaki tebligat mazbataları ve ticaret sicil kayıtlarının bu durumu açıkça ortaya koyduğunu, ilk derece mahkemesince eksik inceleme sonucu maddi vakıaları tespit edemediğini ve hukuka aykırı bir karar verdiğini, bilirkişi raporunun müvekkili şirketin defter ve belgeleri incelenmeden düzenlendiğini ve buna rağmen hükme esas alınmasının usul ve hukuka aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, İİK’nun 155 ve devamı maddeleri gereğince itirazın kaldırılması ve iflas istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
“…2004 sayılı İİK’nın “Ödeme emri ve münderecatı” başlıklı 155. maddesi:
“Borçlu iflas yoliyle takibe tabi şahıslardan olup da alacaklı isterse ödeme emrine yedi gün içinde borç ödenmediği takdirde alacaklının mahkemeye müracaatla iflas talebinde bulunabileceği ve borçlunun gerek borcu olmadığına ve gerek kendisinin iflasa tabi kimselerden bulunmadığına dair itirazı varsa bu müddet içinde dilekçe ile icra dairesine bildirmesi lüzumu ve konkordato teklif edebileceği ilave olunur.”
2004 sayılı İİK’nın “İflas talebi ve müddeti” başlığını taşıyan 156. maddesi ise: “Ödeme emrindeki müddet içinde borçlu tarafından itiraz olunmamışsa alacaklı bir dilekçe ile Ticaret Mahkemesinden iflas kararı isteyebilir.
Bu dilekçeye borçlunun ödeme emrine itiraz etmediğini mübeyyin ödeme emri nüshasının raptedilmesi lazımdır.
Borçlu ödeme emrine itiraz etmişse takip durur ve alacaklı bu itirazın kaldırılması ile beraber borçlunun iflasına karar verilmesini bir dilekçe ile Ticaret Mahkemesinden isteyebilir.
İflas istemek hakkı ödeme emrinin tebliği tarihinden bir sene sonra düşer.” Hükmünü içermektedir.
İflasa tabi şahıslardan olan borçlusunu, para veya teminat alacağından dolayı iflas yoluyla takip etmek isteyen alacaklı, yetkili icra dairesine yazılı veya sözlü olarak iflas yolu ile takip talebinde bulunabilir. Takip talebinde adi haciz yoluyla takip talebinde yer alan kayıtlardan başka, iflas takip yolunun izlenmek istediği de belirtilir (m. 58/b5).
İflas yoluyla takip talebi üzerine icra dairesinin düzenleyeceği ödeme emrinde adi haciz yoluyla takipteki ödeme emrinde yer alması gereken kayıtlar bulunur. İflas yoluyla takipte düzenlenen ödeme emrinde ayrıca iki kayıt daha yer alır. Bu kayıtlar “iflas tehdidi” ve “konkordato teklif edilebileceği” hususlarıdır.
İflas yoluyla takipte ödeme emrinde, ödeme emrinin tebliğ edildiği tarihten itibaren yedi gün içerisinde takip konusu borcun ödenmesi, aksi hâlde alacaklının mahkemeye başvurup borçlunun iflasının talep edebileceği belirtilir.
Borçlunun gerek borcu olmadığına ve gerekse kendisinin iflasa tabi kişilerden bulunmadığına dair bir itirazı varsa, bu itirazın da ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde bir dilekçe ile icra dairesine bildirilmesi lüzumu da ödeme emrinde yer alır (Muşul T.: İcra ve İflas Hukuku Esasları, Ankara 2015, s. 684).
Borçlu ödeme emrinin kendisine tebliğinden itibaren yedi içinde ödeme emrine itiraz edebilir. Borçlu anılan süre içinde ödeme emrine itiraz etmezse ödeme emri kesinleşir. Ödeme emrine itiraz etmeyen borçlu, borcunu ve iflas takibinin harç ile giderlerini öderse iflas takibi son bulur; ödemezse alacaklı ticaret mahkemesinde borçluya karşı iflas davası açabilir (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, İstanbul 2004, s. 950).
Adi iflas yoluyla takipte borçlu, ödeme emrini tebellüğ ettiği tarihten itibaren yedi gün içinde bir dilekçe ile icra dairesine başvurup takip konusu borca itiraz ettiği takdirde, takip durur (m. 155, m. 156/3).
Alacaklı ödeme emrinin tebliğinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde (m.156/son f.) borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret mahkemesine bir dilekçe ile başvurup, itirazın kaldırılmasını ve borçlunun iflasına karar verilmesini talep edebilir (Muşul T., s. 691).
Adi iflas yoluyla takipte gönderilen ödeme emrine karşı yedi günlük süre içinde itiraz etmiş olan borçlu, ödeme emrine itiraz süresi içerisinde ileri sürmediği diğer itiraz sebeplerini, iflas dava dilekçesinin tebliği üzerine vereceği cevap dilekçesinde ilk defa ileri sürebilir.
İflas davasının açıldığı ticaret mahkemesinde, icra mahkemesindeki gibi sıkı şekil şartlarına tâbi bir yargılama yapılmayıp, 6100 sayılı HMK’nın genel hükümleri uygulanır. Basit yargılama usulünün uygulanacağı iflas davasında borçlu evvelce ödeme emrine karşı ileri sürdüğü itiraz sebepleri ile bağlı olmaksızın meselâ, takip konusu borcu ödemiş olduğu ya da borcun zamanaşımına uğradığı itirazını cevap dilekçesinde beyan edebilir.
İflas davasında alacaklı alacağını ispat bakımından 2004 sayılı İİK’nın 68. maddesinde tahdidi olarak sayılmış bulunan belgelerle bağlı değildir. Alacaklı normal bir alacak davasında olduğu gibi alacağın varlığını 6100 sayılı HMK’ya göre mümkün olan her türlü delil ile ispat edebilir.
Mahkemenin yapacağı inceleme sonucunda borçlunun borçlu olmadığı kanısına varılırsa iflas davasının reddine karar verilir. İflas davasının reddi kararı maddi anlamda kesin hüküm teşkil eder ve alacaklı iflas takibi ve davası konusu yapılmış alacak için borçluya karşı yeni bir alacak davası açamaz.
Mahkemece yapılan inceleme sonucu alacağın mevcut olduğu kabul edilirse borçlunun itirazının kesin olarak kaldırılmasına karar verilir ve mahkemece aynı zamanda bir depo kararı verir. Bu depo kararı ile mahkeme, borçluya yedi gün içerisinde faiz ve icra giderleri ile birlikte borcunu ifa etmesini veya o kadar miktarı mahkeme veznesine depo etmesini emreder (m.158, II c. 2).
Borçlu yedi günlük depo süresi içerisinde faiz ve giderleri ile birlikte borcu ödemez veya mahkeme veznesine depo etmez ise, mahkemece depo kararından sonraki ilk oturumda borçlunun iflasına karar verilir (Kuru B., s. 957)…”(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/23-852 Esas ve 2020/866 Karar sayılı kararı);
İİK’nın 158. maddesine göre; “Alacaklının iflas takibi kesinleştiğinde l66 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki usulle ilan edilir. İflas talebinin ilanından itibaren onbeş gün içinde diğer alacaklılar davaya müdahele veya itiraz ederek iflası gerektiren bir hal bulunmadığını ileri sürerek mahkemeden talebin reddini isteyebilirler.
Mahkeme, icra dosyasını celbeder ve basit yargılama usulüne göre duruşma yaparak, gerek iflas talebini gerek itiraz ve defileri umumi hükümler dairesinde tetkik ve intac eder. Şu kadar ki, borçlu takibe karşı usulü dairesinde itiraz etmemiş veya itiraz ve defileri varit görülmemişse mahkeme yedi gün içinde faiz ve icra masrafları ile birlikte borcunu ifa veya o miktar meblağın mahkeme veznesine depo edilmesini borçluya veya iflas davasında kendisini temsil etmiş olan vekiline, dava vicahda devam ediyorsa duruşmada, aksi takdirde Tebligat Kanunu hükümleri dairesinde yapılacak tebliğ ile emreder. Borçlu imtina ederse ilk oturumda iflasına karar verilir.”
İİK’nın (Değişik madde: 18/02/1965 – 538/21 md.) 143. maddesine göre; ” İflas yolu ile takip, ancak Ticaret Kanunu gereğince tacir sayılan veya tacirler hakkındaki hükümlere tabi bulunanlar ile özel kanunlarına göre tacir olmadıkları halde iflasa tabi bulundukları bildirilen hakiki veya hükmi şahıslar hakkında yapılır. Şu kadar ki, alacaklı bu kimseler hakkında haciz yolu ile de takipte bulunabilir.
Bu yollardan birini seçen alacaklı bir defaya mahsus olmak üzere o yolu bırakıp harç ödemeksizin diğerine yeni baştan müracaat edebilir.”
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle İstanbul 10. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2017/490 Esas 2015/282 Karar sayılı kesinleşmiş kararına, hükme esas alınan bilirkişi raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun olmasına, yedi günlük kesin süre içerisinde depo emrine rağmen davalı tarafından borcun ödenmemesine, yargılamada eksiklik bulunmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/02/2022 tarih ve 2018/1294 Esas 2022/197 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 80,70 TL ilam harcından peşin olarak alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 49,30 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
6-Kararın Dairemizce taraf vekillerine tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde İİK’nun 164. ve HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 10 günlük süre içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere 24/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.