Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/1511 E. 2022/1433 K. 14.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1511
KARAR NO : 2022/1433
KARAR TARİHİ: 14/09/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/06/2022 – 27/06/2022 Ara Kararlar
NUMARASI : 2022/504 Esas
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Vekaletsiz İş Görmeden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 14/09/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 14/09/2022

Davacılar vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafından müvekkillerine karşı haksız ve hukuka aykırı olarak sözleşmeden doğduğu iddia edilen hizmet bedelinin kendilerine ödenmediği gerekçesi ile Kemalpaşa İcra Dairesinin 2022/384 esas sayılı takibini açtığını, müvekkillerinin davalı yana herhangi bir borcunun bulunmadığını, davalı yan tarafından verildiği iddia edilen hizmetin müvekkillerine verilmediğini, bu nedenle taraflar arasında varlığı iddia edilen hukuki ilişkinin hiçbir şekilde doğmadığını, davalı yan tarafından müvekkillerinin kandırıldığını, hiçbir hizmet verilmeden alacak talep edildiğini, davalı yan tarafından 30/09/2021 tarihli sözleşmede müvekkillerine dava dışı … A.Ş ile 10.000.000 TL indirim başarısı sağlandığı iddia edilmiş ise de müvekkilleri ile … A.Ş arasında yapılan protokollerin şirketin mali danışmanları ve Avukatları tarafından yapıldığını, davalı tarafından müvekkillerine hiçbir şekilde hizmet verilmediğini, ispat yükünün hizmet verildiğini iddia eden davalı yanda olduğunu, müvekkilleri ile dava dışı … A.Ş arasında yapılan anlaşma ve protokollerin müvekkillerinin mali danışmanları tarafından yapıldığını, davalı yan tarafından hiçbir şekilde … A.Ş ile anlaşma yapılmadığını, müvekkillerinin davalı yandan hiçbir danışmanlık hizmeti almadığını, taraflar arasında hukuki ilişkinin doğmadığını, bu konuda ispat yükünün karşı yanda olduğunu, takip dayanağı sözleşme tarihinde davalı yan tarafından yapılan bir indirim ve dava dışı 3.şahıs … A.Ş ile müvekkilleri arasında yapılan bir protokol veya yapılandırma bulunmadığını, sözleşme tarihi ve öncesinde alınmış bir hizmet olmadığı gibi doğmuş bir alacak-borç ilişkisinin de bulunmadığını, sözleşmede belirtilen 10.000.000 TL indirim başarısı sebebiyle 700.000 TL +KV alacaklı olduğunu iddia eden davalı tarafından yapılması sağlanan bir indirim ve davalı yanın danışmanlık hizmeti çerçevesinde dava dışı 3.şahıs … ile müvekkilleri arasında yapılan bir protokol bulunmadığını, müvekkili şirketlerin mali danışmanı ve avukatları tarafından yapılan yapılandırma görüşmeleri neticesinde müvekkilleri ile dava dışı … A.Ş arasında protokol akdedildiğini, protokol tarihinin 07/12/2021 olduğunu, dolayısıyla davalı tarafından takip dayanağı yapılan sözleşmenin herhangi bir geçerliliği bulunmamakla birlikte müvekkillerinin dava dışı … A.Ş’ye olan borçlarının yapılandırılmasının dava konusu sözleşme tarihinden sonraki bir tarih olduğunu, davalının yapılan protokole hiçbir katkısının ve dahlinin bulunmadığını, dayanak sözleşmede vade tarihinin dahi muğlak olduğunu, müvekkillerinin davalı yandan almış olduğu herhangi bir danışmanlık hizmeti bulunmadığı gibi davalı tarafından yapılması sağlanan bir indirim ve danışmanlık hizmeti çerçevesinde dava dışı … ile müvekkilleri arasında yapılan bir protokol bulunmadığını, kesinlikle kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için takip dayanağı sözleşmede bahsi geçen bedelin müvekkilinden tahsil edileceği düşünülse dahi sözleşmede bedel ve vadeye ilişkin hükmünden davalının herhangi bir hakedişinin doğmadığının açıkça gösterdiğini, bu sözleşme hükmünden müvekkillerinin dava dışı …’a olan kredi borçlarının indirimli olarak 30/09/2021 tarihinden önce nakden ve defaten kapatılmış olduğu ve bu indirim üzerinden davalı yanın başarı primi kazandığı sonucunun ortaya çıktığını, ancak 30/09/2021 tarihinden önce … ile yapılan bir anlaşma ve bu anlaşma çerçevesinde …’a yapılan bir ödeme bulunmadığını, … ile yapılan tek sözleşmenin müvekkilleri şirketlerin mali danışmanı ve avukatları tarafından yapılan yapılandırma görüşmeleri neticesinde müvekkilleri ile … arasındaki 07/12/2021 tarihli protokol olduğunu, davalı yan tarafından müvekkillerine verilmiş bir hizmet bulunmadığını, ispat yükünün davalı tarafta olduğunu bildirerek davanın kabulü ile müvekkilleri ile davalı yan arasında hiçbir alacak-borç ilişkisinin bulunmadığının tespitine, müvekkilinin Kemalpaşa İcra Dairesi 2022/384 Esas sayılı dosyasının borçlusu olmadığının tespitine, %15 teminat mukabilinde icra dosyasına yapılacak / yapılan ödemenin veya kesin ve süresiz teminat mektubu bedelinin davalıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesine, ihtiyati tedbir kararına fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla alacağın %20 oranında kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEMECE:
23/06/2022 tarihli ara karar ile “Davanın Kemalpaşa İcra Müdürlüğünün 2022/384 Esas sayılı dosyasında davalı tarafça davacılar aleyhine başlatılan icra takibi nedeniyle davacıların söz konusu takip dosyası nedeniyle davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine, taraflar arasında alacak-borç ilişkisinin bulunmadığının tespitine yönelik olarak açıldığı, incelenen dosya kapsamı ile iddia ve talebin yargılamayı gerektirdiği, HMK’nun 389 ve 390.maddesi kapsamında yasal koşulların oluşmadığı sonucuna ulaşılarak davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin reddine ” karar verilmiştir.
Yine 27/06/2022 tarihli ara karar ile ” verilen 23/06/2022 tarihli ara karar ile dosya kapsamı ile iddia ve talebin yargılamayı gerektirdiği HMK’nun 389 ve 390.maddesi kapsamında yasal koşulların oluşmadığı sonucuna ulaşılarak davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin istinaf yolu açık olmak üzere reddine ilişkin karar verildiği; Menfi tespit davası İİK’da düzenlenmiş ise de icra hukukuna özgü bir dava türü olmayıp maddi anlamda kesin hüküm teşkil eden ve HMK’daki genel usul ve yargılama kurallarına tabi olan ve genel mahkemelerde görülen bir dava türü olduğu, davacılar vekilinin dava dilekçesi ve 24/06/2022 tarihli dilekçesi ekinde HMK’nun 390/3.maddesi gereğince yaklaşık ispat koşulu kapsamında herhangi bir delil ibraz edilmediği, mahkememizce verilen 23/06/2022 tarihli ara kararın istinaf yolu açık olmak üzere verilmiş olduğundan davacı tarafın 24/06/2022 tarihli ihtiyati tedbir talebinin şartları oluşmadığından reddine dair ” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU:
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; ihtiyati tedbir talebinin reddine dair kararın yasaya ve usule aykırı olduğunu, ara kararda hiçbir gerekçe bulunmadığını, tedbir talebinin hukuki dayanağının İİK’nun 72/3.maddesi olduğunu, menfi tespit davalarında ispat yükünün davalı yanda olduğunu, müvekkili tarafından dosya borcu ve yapılan tüm masrafların icra dosyasına depo edildiğini, icra müdürlüğü tarafından dosya borcu ödenmesi sebebiyle dosyanın infaz edildiğine dair tensip kurulduğunu, ihtiyati tedbir teminatı ile birlikte borcun ve eklentilerinin tamamının ödenmesi halinde takibin durdurulması hakkında hakimin takdir yetkisinden bahsedilemeyeceğini, haksız ve hukuka aykırı şekilde müvekkilinden tahsil edilen bakiyenin dava sonucunda davalı yandan geri tahsil etmek mümkün olmadığını, İİK 72/3 gereğince; tüm dosya borcunun icra müdürlüğü hesabına ödendiği hususları da dikkate alındığında tedbir talebiplerinin reddine dair 23/06/2022 ve 27/06/2022 tarihli ara kararlarının kaldırılmasını, her iki tarafın menfaatini en adaletli olacak şekilde değerlendirerek icra dosyasına ödenen paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde tedbir kararı verilmesini istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Talep, menfi tespit davasında verilen ihtiyati tedbirin reddine dair ara karara ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
HMK’nın 389. maddesinde ihtiyati tedbirin şartları düzenlenmiş olup, söz konusu maddede; meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale geleceği veya gecikmesinde sakınca bulunması yahut ciddi bir zararın ortaya çıkacağı endişesi bulunan haller, ihtiyati tedbir sebebi ve şartı olarak kabul edilmiştir. Mahkemece, ihtiyati tedbir yargılamasının gerektirdiği inceleme ve ispat kuralları dikkate alınarak, yapılan incelemeden sonra, bu sakınca veya zararı ortadan kaldıracak tedbire karar verilmesi mümkün olacaktır. İhtiyati tedbirde asıl olan ihtiyati tedbire esas hakkın bulunması ve bir ihtiyati tedbir sebebinin ortaya çıkmasıdır. Bunlar ihtiyati tedbirin temel şartlarını oluştururlar. Maddede bu iki hususa yer verilmiş ihtiyati tedbire ilişkin hak ve özellikle ihtiyati tedbir sebebi genel olarak belirtilmiştir. Tedbir talebinin kabulü veya reddi bir kısım genel ilkeler konularak hakime bırakılmış, ancak ihtiyati tedbirin sadece uyuşmazlık konusu hakkında verileceği düzenlemiştir.
Taraflar arasında danışmanlık sözleşmesi ilişkisi bulunduğu, icra takibine konu borcun bu sözleşmeye dayandırıldığı hususunda uyuşmazlık yoktur.
Tedbir, İİK’nın 72/3 maddesi uyarınca talep edilmiş olup bu hususta da HMK’nın geçici hukuki koruma karalarına ilişkin genel hükümlerinin değerlendirilmesi gerekir. HMK’nın 390/3. maddesi gereğince tedbir talep eden davacının davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi gerektiği, davacının borcunun bulunup bulunmadığın varsa miktarının ancak yargılama sonucu anlaşılabilecek nitelikte olduğundan ve bu aşamada yaklaşık ispat sağlandığını kabule değer delil bulunmadığından, davacı tarafın ihtiyati tedbir isteminin reddedilmiş olması yerinde görülmüştür.
Dosyadaki belgelere, ara kararların dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle ara kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre, kanunun olaya uygulanmasında hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu ara kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, ihtiyati tedbir talep eden davacılar vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İzmir 6.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/06/2022 – 27/06/2022 tarihli ara kararlarına karşı davacıların istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davacılar taraftan başvuru sırasında harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacılar tarafından yapılan istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/(1)-f maddesi uyarınca kesin olmak üzere 14/09/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.