Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/1509 E. 2022/1787 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1509
KARAR NO : 2022/1787
KARAR TARİHİ : 03/11/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : AYDIN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/04/2022
NUMARASI : 2022/108 Esas 2022/108 Karar
DAVANIN KONUSU : İhtiyati Haciz
BAM KARAR TARİHİ : 03/11/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 03/11/2022

Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : İhtiyati haciz isteyen vekili talep dilekçesinde özetle; taraflar arasında 16/12/2013 tarihli (Aydın-Didim) 14/03/2017 tarihli (Aydın-Kuşadası) posta taşıma hizmetine ait sözleşmeler akdedildiğini, müvekkili şirket tarafından 3065 sayılı KDV Kanununun 9. maddesi ve KDV Genel Uygulama Tebliğinin (I/C.2.1.3.2.5.) bölümü uyarınca, söz konusu sözleşmelere istinaden anılan Şirkete yaptığı ödemelerden KDV tutarının 9/10’unu sorumlu sıfatıyla tevkif edip kendi vergi dairesine ödenmesi gerekirken KDV tutarının tamamını anılan şirkete ödediğini akabinde ise KDV mevzuatından kaynaklanan zorunlulukların gereği olarak Vergi Usul Kanununun 371. maddesi hükümlerine göre pişmanlıkla vergi dairesine beyan ederek ödenmek durumunda kalındığını, davalı şirketin yasa şartname sözleşme hükümlerine aykırı davrandığını, verginin mükellefi olan aleyhine haciz istenen şirket tarafından ödenmesi gereken vergi müvekkili şirket tarafından ödendiğinden firmanın mamelekinde 29.614,03 TL artış olduğunu, bu miktarın kendilerine ödenmediğini beyanla borçlu şirketin taşınır taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki doğmuş doğacak hak ve alacakları üzerine ihtiyaten haciz konulmasını talep etmişlerdir.
MAHKEMECE :
Mahkemenin 22/04/2022 tarihli D.İş kararı ile İİK.’nun 257. vd. maddelerindeki ihtiyati haciz koşullarının da oluştuğu anlaşılmakla teminat karşılığı ihtiyati haciz kararı verilmiştir.
Aleyhine ihtiyatı haciz isteyen vekilinin varlığı ihtilaflı ve tespite muhtaç olan bir alacak talebi mevcutken muaccel bir alacağın varlığından bahsedilemeyeceğini alacağın yargılamayı gerektirdiğini beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Mahkemenin 06/06/2022 tarihli ek kararı ile taraflar arasındaki alacağın varlığının ihtilaflı olduğu alacağın var olup olmadığı ve varlığının miktarının yargılamaya muhtaç olduğu dava dilekçesi ve eklerinin ihtiyatı haciz kararı verilebilmesi için gerekli olan yaklaşık ispat ölçüsü sağlayacak nitelikte olmadığı anlaşıldığından itirazın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkemece itiraz eden vekilinin yargılama giderlerinin talep eden üzerinde bırakılmasına dair talepleri ile ilgili karar verilmediği bu yönlerden hükmün tamamlanması talebi üzerine 16/06/2022 tarihli ek kararla itiraz eden lehine vekalet ücretine hükmedilmesi ve yargılama giderilerinin talep eden üzerinde bırakılmasına dair ek karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU :
Talep eden vekili 06/06/2022 tarihli kararı istinaf dilekçesinde özetle; aleyhine ihtiyati haciz istenen tarafından ödenmesi gereken vergilerin sözleşmeye şartnameye ve yasa hükümlerine aykırı olarak ödenmemesi nedeniyle Vergi Usul Kanununun 371. maddesi hükümlerine göre pişmanlıkla vergi dairesine beyan ederek ödenmek durumunda kalındığını, aleyhine haciz istenenin mamelekinde 29.614,03 TL artış olduğunu , bu miktarın kendilerine ödenmediğini, verilen ihtiyati haciz kararının yerinde olduğunu beyanla kaldırılmasına ilişkin 06/06/2022 kararın kaldırılmasını talep etmiştir. borçlu şirketin taşınır taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki doğmuş doğacak hak ve alacakları üzerine ihtiyaten haciz konulmasını talep etmişlerdir.
Talep eden vekili 16/06/2022 tarihli kararı istinaf dilekçesinde özetle; kararın usül ve yasaya aykırı olduğunu beyanla kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Talep; ihtiyati haciz talebinin reddine dair verilen kararın kaldırılması istemine ilişkindir.
Mahkemece; aleyhine ihtiyati haciz istenenin itirazı üzerine İİK’nın 257. maddesi koşullarının oluşmadığından bahisle ihtiyati hacze ilişkin kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Uyuşmazlık derdest davada ihtiyati haciz koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
İİK.’nun 257-(1) maddesi hükmü uyarınca, kural olarak rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcu için ihtiyati haciz talebinde bulunabilir. Ancak, aynı maddenin 2. fıkrasında yer alan koşullardan birinin varlığı halinde henüz vadesi gelmemiş bir para alacağı içinde ihtiyati haciz talebinde bulunmak mümkündür. Bu koşullar ise şu şekilde düzenlenmiştir;
“ 1-Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa,
2-Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa.”
Anılan Yasa’nın 258. maddenin 1. fıkrası uyarınca; “…Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur…” Bu hükme göre, alacaklı alacağının varlığı ile birlikte alacağın vadesinin geldiğini veya alacağının vadesi gelmemişse, İİK.’nın 257-(2) hükmündeki sebeplerin varlığı hakkında mahkemeye kanaat verecek delilleri göstermek zorundadır.
Geçiçi hukuki koruma yargılamasını asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada normal bir yargılamada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü; hakim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez.
Ancak, kanun koyucu bazen ya doğrudan kendisi düzenleme yaparak ya da işin niteliği ve olayın özelliği gereği hakime, bu durumu belirterek, ispat olgusunu düşürme imkanı vermiştir. Bu düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Doktrinde bu yön karar verilmesi için tam ispat ölçüsü yerine yaklaşık ispat ölçüsü olarak ifade edilmektedir. Ancak, yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez.
Bir taraf iddiasını mahkeme önüne ne kadar inandırıcı şekilde getirirse getirsin, bu sadece bir iddiadan ibarettir. İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçevesinde ispat etmesi gerekir.
Tam ispatın arandığı durumlarda bu ölçü tereddütsüz ortaya konmalıdır. Yaklaşık ispat durumunda ise hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu gözardı etmez. Bu sebepledir ki, genelde geçici hukuki korumalara, özel de ihtiyati tedbire ve ihtiyati hacze karar verilirken haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür.
Geçici hukuki korumalarda, bazen karşı tarafın dinlenmemesi, tüm delillerin ayrıntılı bir biçimde incelenmesine yeterli zamanın olmaması gibi sebeplerle yaklaşık ispat yeterli görülmüştür; bu çerçevede, aslında ispat ölçüsü bakımından HMK.’unda bir yenilik getirilmemekle birlikte, “yaklaşık ispat” kavramı kullanılarak doktrinde kabul gören ifade tasarıya alınmış; ayrıca, burada hem tam ispatın aranmadığı belirtilmiş hem de basit bir iddianın yeterli olmadığı, vurgulanmak istenmiştir.
Taraflar arasında posta taşıma hizmetine ilişkin sözleşmeler bulunduğu, talep eden tarafça sözleşmeye istinaden davalı şirkete yaptığı ödemelerden KDV tutarının 9/10’unun sorumlu sıfatıyla tevkif edip kendi vergi dairesine ödemesi gerektiği, KDV tutarının tamamının davalı/borçlu şirkete ödendiği, akabinde ise KDV mevzuatından kaynaklanan zorunlulukların gereği olarak 9/10 oranındaki tevkif KDV’yi Vergi Usul Kanunun 371.maddesi gereğince pişmanlıkla vergi dairesine ödediği, davalının ödenen bu miktar kadar sebepsiz zenginleştiği iddiasıyla ihtiyati haciz talep edilmiş ise de, sebepsiz zenginleşmenin olup olmadığı hususunda yaklaşık ispat koşullarının oluşmadığı muacceliyet şartının da gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak, yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan, yerel mahkeme kararına karşı yerinde olmayan istinaf isteminin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/04/2022 tarih, 2022/108 Esas ve 2022/108 Karar sayılı kararına karşı ihtiyati haciz talep eden vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran ihtiyati haciz talep eden taraftan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı alındığından ve yeterli olduğundan, yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-İhtiyati haciz talep eden tarafından yapılan istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca yapılan inceleme sonucunda; HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince oy birliği ile kesin olmak üzere karar verildi. 03/11/2022