Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/1376 E. 2022/1565 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1376
KARAR NO : 2022/1565
KARAR TARİHİ : 12/10/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/02/2018
NUMARASI : 2014/797 Esas 2018/148 Karar
DAVANIN KONUSU : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtirazın İptali)
BAM KARAR TARİHİ : 12/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 12/10/2022

Taraf vekilleri tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, dairemizce karar verildiği ve bu kararın Yargıtay 11. HD’nin 2020/8187 Esas, 2022/3260 Karar sayılı ilamı ile bozularak dosyanın dairemize iadesi ve bozma ilamına uyulmasına karar verilerek, yapılan açık yargılama sonunda; dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının harçtan muaf olduğunu, alacağın kamu alacağı niteliğinde olduğunu, asıl borçlu … A.Ş ile … Bankası TAŞ. …bank arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davalıların bu sözleşmede müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının bulunduğunu, kredi borcunun ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek, İzmir 27. Noterliği’ nin 24203 numaralı ihtarnamesi ile taraflara bildirildiğini, ihtara rağmen borcun ödenmemesi nedeniyle İzmir 12. İcra Müd’ nün 2013/7301 E. sayılı dosyası ile takipte itirazın iptaliyle, %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dışı banka ile akdedilen sözleşmenin asıl borçlusunun … A.Ş. olduğunu, müvekkilleri … ve …’in kredinin kefili olduklarını ancak bu müvekkilleri aleyhinde ve takip başlatılmasından önceki dönemde kefil oldukları miktar dışında usulüne uygun ihtar tebliği ile temerrüde düşürülmediklerinden faiz talebinde bulunulamayacağını, müvekkili …’ in hiç bir sözleşmede kefaletinin olmadığını, müvekkilinin yalnızca sahibi bulunduğu Dikili ilçesindeki taşınmazının ipotek vermekten başka başkaca yükümlülüğü bulunmadığını, kredilerin teminatı olarak ipotek veren kişiler ile kredi teminatı olarak alınan menkul rehnine dayalı olarak takipler başlatıldığını, bu takiplerin İzmir 14. İcra Müdürlüğü’ nün 1999/6861 E. ve 1999/5084 E. sayılı dosyaları olduğunu, bu dosyalardan muhtelif taşınmazların satılarak paraya çevrildiğini ayrıca Bergama 1. İcra Müdürlüğü’ nün 1999/2852 – 2851 – 3003 – 707 E. sayılı dosyaları ile de takipler yapıldığını, bu dosyalardan da tahsilatlar gerçekleştiğini ve borcun önemli bir bölümünün tahsil edildiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEMECE ; toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda: …bank AŞ İzmir merkez Şubesi ile dava dışı …. AŞ arasında toplam bedeli 350.000,00-USD, 15.000,00-TL tutarlı 4 adet genel kredi sözleşmesi ile iki adet limit artırımı sözleşmesi imzalandığı, davalı …’in sözleşmelerde herhangi bir şahsi kefaletinin ve imzasının bulunmadığı, sözleşmelere istinaden davalı … A.Ş. tarafından kredi kullanıldığı, davalılar … ve …’ in sözleşmeleri müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaladıkları ve kefalet limitlerinin 158.148,60-TL tutarında bulunduğu, kredi geri ödemelerinin yapılmaması üzerine …bank İzmir Merkez Şubesi tarafından İzmir 27. Noterliği’ nin 31/05/1999 tarih 24203 yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiği ve borcun derhal ödenmesinin talep edildiği, ihtarnamenin davalı kredi lehdarı … AŞ, … ve …’ e 01/06/1999 tarihinde tebliğ edildiği, davalıların 02/06/1999 tarihi itibariyle temerrüde düştüğü, …bank A.Ş’ nin …’ ye devir edildiği, … tarafından da 20/02/2006 tarihli Kredi Alacağı Temlik Sözleşmesi ile alacağın davacı … AŞ’ ye devredildiği ve davacının aktif husumet ehliyetinin bulunduğu, davacının takip tarihi itibariyle davalılardan 52.389,54-TL asıl alacak, 1.004.893,12-TL faiz olmak üzere toplam 1.057.282,66-TL alacaklı olduğu, bu miktar üzerinden icra takibine yapılan itirazın haksız ve yersiz olduğu, davacı tarafça icra takibinde ayrıca 1.631,32-TL masraf talep edildiği söz konusu kalemin icra gideri olarak icra müdürlüğünce nazara alınmasının gerektiği, davacı tarafça icra takibinde % 35,50 oranında temerrüt faizi talep edildiği ancak dava dilekçesinde temerrüt faizi oranı talebinin % 13,75′ e indirildiği, talep doğrultusunda takipten sonraki temerrüt faizi oranın % 13,75 olarak hükmedilmesinin gerektiği, davalı …’ in takip konusu edilen genel kredi sözleşmelerinde müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla herhangi bir imzasının bulunmadığı, davalı …’ e icra takibinde ve davada husumet yöneltilemeyeceği, davalı …’ in pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı, dava dilekçesinde davalı olarak … Şti’ nin gösterildiği ancak sözleşmelerde kredi lehdarının … AŞ. olduğu gibi icra takibinde de borçlunun da … AŞ. olarak gösterildiği bu hususlar göz önüne alındığında HMK’ nin 124/4. maddesi gereğince davalının … AŞ. olarak düzeltilmesinin gerektiği incelenen tüm dosya kapsamı ile anlaşılmış, davanın davalı … yönünden pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine, davanın diğer davalılar yönünden kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporunda davalıların yaptıkları ödemelerin tamamının işlemiş faizden düşülmesi gerekirken anapara borcundan düşülmek suretiyle yanlış hesaplama yapıldığını davanın kısmen kabul kararının hatalı olduğunu beyanla kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili aleyhine ilamsız icra takibi yapıldığını, itiraz üzerine duran takipte itirazın iptali davası açılmış olmasına ve takibe dayanak belgede müvekkilinin imzasının bulunmamasına göre aleyhine açılan davanın esastan reddine karar verilmesi gerekirken husumetten red edilmesinin usüli olmadığından kararın bu yönden kaldırılmasını talep etmiştir.
Dairemizce, davalı …’in kredi sözleşmelerinde kefaletinin bulunmadığı, buna rağmen davalıya yönelik olarak kredi borcunun tahsili amacıyla icra takibine girişildiği ve davalı tarafından takibe itiraz edildiği anlaşıldığından davalının pasif husumet ehliyetinin olduğu, ancak davalıya yönelik girişilen takibin haksız olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin gerektiği, diğer hususlarda mahkemenin kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine, davalı vekilinin istinaf talebinin 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurularak, davanın, davalı … yönünden esastan reddine, diğer davalılar yönünden kısmen kabulüne, davalıların takibe yaptığı itirazın kısmen iptaline, takibin 52.389,54 TL asıl alacak, 1.004.893,12 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 1.057.282,66 TL ile asıl alacağa icra takip tarihinden itibaren işletilecek %13,75 temerrüt faizi ile birlikte devamına, takibin devamına karar verilen bölüm üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/8187 Esas 2022/3260 Karar sayılı ilamı ile;” Dava, alacağın tahsili amacıyla yapılan ilamsız icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf yargılaması sırasında davalılardan …’in 05.01.2019 tarihinde öldüğü, buna rağmen murisin mirasçılarının tespit edilerek, dava tüm mirasçılara yöneltilmeden davaya devam edildiği anlaşılmış olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Bozma sebep ve şekline göre, davacının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.” şeklinde karar verilmiştir.
Dairemizce usuli yazıya uygun olan bozma ilamına uyulmuş, …’in mirasçıları tespit edilerek, dava tüm mirasçılara yöneltilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Tüm dosya kapsamına göre,
İzmir 12. İcra Müd’ nün 2013/7301 E. sayılı dosyasının incelemesinde: Alacaklının … AŞ, borçluların … AŞ, …, …, … ve …, borç miktarının 116.721,34-TL asıl alacak, 1.223.009,89-TL birikmiş faiz, 1.631,32-TL masraf olmak üzere toplam 1.341.362,55-TL olduğu, ödeme emrinin borçlular… A.Ş, …, … ve …’ e 26/06/2013 tarihinde, borçlu …’ e 01/07/2013 tarihinde tebliğ edildiği, borçlular vekilinin 01/07/2013 tarihli dilekçesi ile borca itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır.
İtirazın iptali davasının İİK 67.maddede ön görülen süre içinde açıldığı görülmüştür.
Davacı istinafı yönünden;
Mahkemece bankacı bilirkişi … ‘den alınan rapordan; Alacağını temlik eden … ile davalı kredi lehdarı … A.Ş. arasında genel kredi sözleşmesi akdedildiği, sözleşmenin davalı kefiller tarafından da müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığı, sözleşme kapsamında kullandırılan kredinin geri ödenmemiş olması nedeniyle davacı şirketin davalılar hakkında takip ve dava hakkının bulunduğu kanaati edinildiği, davalı kefillerin sözleşmede gösterilen kefalet limitleri toplamının 158.148,60-TL olduğu, temerrüd tarihi itibariyle hesaplanan asıl borç tutarı olan 116.721,34-TL’ nin kefalet limitinden daha yüksek seviyede olması nedeniyle davalı kefillerin sadece kefalet limiti ile sınırlı olarak borçtan sorumlu sayılabilecekleri kanısına varıldığı, davacı şirketin takip tarihi itibariyle 52.389,54-TL asıl alacak, 1.004.893,12-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 1.057.282,66-TL alacaklı olduğu, takip tarihi itibariyle 52.389,54-TL ana para tutarı tamamen ödeninceye kadar yıllık % 13,75 ve değişen oranlarda işleyecek yasal akdi faizi ile birlikte alacağın davalılardan istenebileceği, diğer davalı …’in sözleşmelerde herhangi bir şahsi kefaletine rastlanılmadığı bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamına, mahkemenin kabule ilişkin yerinde görülen gerekçesine göre, bilirkişi raporunda, 28.05.1999 ile temlik tarihi 12.08.2005 aralığında toplam 64.331,80 TL tahsilat sağlandığı, …’nin hesap tablosuna göre tahsilatların borca mahsup edildiği, bilirkişinin de hesabını … yöntemine göre yaptığı, …’nin alacağını temlik ettiği 12/08/2005 tarihi itibariyle 52.389,54 TL ana para alacağı bulunduğu anlaşıldığından davacı istinafının reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı istinafı yönünden;
Taraf sıfatı, dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Bir subjektif hakkı dava etme yetkisi, kural olarak o hakkın sahibine aittir. (Aktif husumet) Subjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi ise, o hakka yükümlü olan kişidir. (Pasif husumet) Bir davanın tarafları, o davada gerçekten taraf sıfatını haiz değil ise, mahkemece, dava konusunun esası hakkında inceleme yapılıp karar verilemez, davanın reddi gerekir.
Somut olayda, takip dosyasında davalı … borçlu olarak gösterilmiş, 26/06/2013 tarihinde tebliğ edilen ödeme emrine vekili aracılığı ile borca ve ferilerine itiraz ettiği, davacı tarafça davalıların müşterek borçlu müteselsil kefil olduğu ileri sürülerek itirazın iptalinin talep edildiği, takibe dayanak GKS ve ilgili belgelerde davalı …’in kefaleten veya başka bir sıfat ile imzasının olmadığı görülmüştür.
Davalının aleyhine yapılan takipte borçlu ve itirazın iptali davasında da davalı olarak gösterilmiş olması karşısında pasif husumet ehliyetinin var olduğunun kabulü ile davalı hakkında esastan hüküm kurulması gerekirken husumet yokluğundan karar verilmiş olması yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2014/20225 Esas ve 2015/7696 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.)
Sonuç olarak, yukarıda açıklanan gerekçelerle davacı vekilinin tüm istinaf itirazlarının reddine, davalı muris … mirasçılarının istinaf itirazlarının kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A-Davacı istinafı yönüyle;
1)İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 22/02/2018 tarihli ve 2014/797 Esas – 2018/148 Karar sayılı kararına karşı, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2)Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından başlangıçta alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile eksik yatırılan 44,80 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3)Yapmış olduğun istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,
B-Davalı istinafı yönüyle;
1)Davalı vekilinin istinaf talebinin 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b-2.maddesi gereğince KABULÜNE,
2)İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 22/02/2018 tarihli ve 2014/797 Esas-2018/148 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3)Yatırmış olduğu 35,90 TL istinaf karar harcının davalıya iadesine,
4)Yatırmış olduğu 98,10 TL istinaf kanun yolu harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5)Yapmış olduğu istinaf yargılama gideri 52,43 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6)AÜÜT gereğince hesaplanan 11.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
C-İlk Derece Mahkemesi hükmü yerine geçmek üzere;
1)Davanın, davalı müteveffa … mirasçıları …, …, … (…) yönünden ESASTAN REDDİNE,

2)Davanın diğer davalılar … A.Ş., … ve …’in yönünden KISMEN KABULÜ ile, davalılar… A.Ş., … ve …’in İzmir 12. İcra Müdürlüğünün 2013/7301 esas sayılı dosyasına yaptıkları itirazın KISMEN İPTALİNE, takibin 52.389,54-TL asıl alacak, 1.004.893,12-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 1.057.282,66-TL ile asıl alacağa icra takip tarihinden itibaren işletilecek % 13,75 temerrüt faizi ile birlikte DEVAMINA,
3)İcra takibinde talep edilen masrafın icra gideri olarak icra müdürlüğünce nazara alınmasına,
4)Hükmedilen alacak üzerinden hesaplanacak % 20 icra inkar tazminatının aleyhine karar verilen davalılar … A.Ş., … ve …’den alınarak davacıya verilmesine,
5)Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
6)Alınması gerekli 72.222,98 TL harçtan peşin alınan 22.907,15 TL’ nin mahsubu ile bakiye 49.315,83 TL harcın davalılar … AŞ, … ve … tarafından tamamlanmasına,
7)Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. Hükümlerine göre hesap ve takdir edilen 132.582,61 TL vekalet ücretinin davalılar … AŞ, … ve …’ den alınarak davacıya verilmesine,
8)Davalı müteveffa … mirasçıları kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesap ve takdir edilen 155.309,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı müteveffa … mirasçılarına verilmesine,
9)Davalılar … A.Ş, … ve … kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden 42.771,18.TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar …. AŞ, … ve …’ e verilmesine,
10)Davacı tarafından davalı müteveffa … mirasçıları dışındaki davalılar için yapılan 11 davetiye gideri 106,00 TL, bilirkişi ücreti 525.00 TL olmak üzere toplam 631,00 TL yargılama giderinin red ve kabule göre 497,00 TL’ lik bölümünün davalılar … AŞ, … ve …’ den alınarak davacıya verilmesine, kalan bölümünün davacı üzerinde bırakılmasına, davacı tarafça yatırılan 22.936,15 TL harç giderinin davalılar …. AŞ, … ve …’den alınarak davacıya verilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı davacının istinaf talebinin reddi yönünden oy birliği ile, davalı müteveffa … mirasçıları yönünden Üye Hâkim … (…)in karşı oyuna karşı oy çokluğu ile kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere duruşmalı inceleme sonucunda karar verildi.12/10/2022

M U H A L E F E T Ş E R H İ

Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık, genel kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağın kredi borçlusu ve kefillerinden tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali davasında, genel kredi sözleşmesinde borçlu veya kefil olarak isim ve imzası bulunmayan yani genel kredi sözleşmesinin tarafı olmayan davalı … (yargılama sırasında vefat etmesi nedeniyle) mirasçılarının, taraf sıfatı (husumet) bulunup bulunmadığı yönündedir.
”…Dava, davacı ve davalı olmak üzere iki taraf sistemine göre kurulmuştur. Davanın taraflarının kimler olduğu davacı tarafından sunulan dava dilekçesinde gösterilir. Taraf ehliyeti ise, bir davada taraf olabilme yeteneğini ifade eder. Hak ehliyetine sahip olan her gerçek ve tüzel kişi, davada taraf olabilme yeteneğine sahiptir. Taraf ehliyeti dava şartı olduğundan mahkemece tarafların taraf ehliyetine sahip olup olmadıkları hususu re’sen araştırılır.
Bir davada taraf olarak gösterilen kişilerin gerçekten o dava ile ilgili olup olmadıkları hususu ise taraf sıfatı ile ilgilidir. Sıfat, dava hakkı ile taraflar arasındaki ilişkiyi ifade etmektedir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu hâlde taraf sıfatı bir usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu subjektif hakkın özüne ilişkin maddi bir hukuk sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Kural olarak, bir davada davacı olma sıfatı (aktif husumet) o hakkın sahibine, davalı sıfatı (pasif husumet) ise; o hakka uymakla yükümlü bulunan kişiye (borçlu) aittir. Davanın tarafları o davada gerçekten taraf sıfatına sahip ise mahkeme davanın esası hakkında inceleme yaparak karar verir ( Kuru, Baki: Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Ankara 2020, C.I, s. 331 vd.).
Görülmektedir ki, mahkemenin davanın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatlarına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemeyeceğinden, dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir. Taraf sıfatı, bir dava şartı, dolayısıyla bir usul hukuku sorunu değildir. Sıfat, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def’i değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir olgudur. Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 27.01.2016 tarihli ve 2014/13-684 E., 2016/106 K.; 11.11.2020 tarihli ve 2017/13-663 E., 2020/873 K.; 04.11.2021 tarihli ve 2018/1-941 E., 2021/1342 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir…” (Bknz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.03.2022 tarih ve 2021/(17)-4-282 Esas 2022/299 Karar sayılı Kararı)
“…Eğer davalı, davacının yönelttiği hakkın istenebileceği kişi değilse davada taraf sıfatı olmadığından mahkemece bu durumda davaya konu edilen hakkın esası hakkında bir inceleme yapılmayıp, davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekmektedir…” (Bknz. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2005/8103 Esas sayılı ilamından)
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine dayanak genel kredi sözleşmesinde borçlu veya kefil olarak isim ve imzası bulunmayan yani genel kredi sözleşmesinin tarafı olmayan (sadece takibin dayanağı ve davanın konusu olmayan davalı kredi borçlusu lehine ipotek veren sıfatı bulunan) davalı … (yargılama sırasında vefat etmesi nedeniyle) mirasçıları yönünden açılan itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesi tarafından pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi, usul ve yasaya uygundur.
Bu itibarla, davalı müteveffa … mirasçıları …, …, (…) vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 21/04/2022 tarih ve 2020/8187 Esas, 2022/3260 karar sayılı bozma ilamı da dikkate alınarak yapılan duruşma ve inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nın 356 ve 353/1-b-2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve kaldırılan kararın yerine geçmek üzere kurulan hükümde, davalı müteveffa … mirasçıları …, …, …. (…) yönünden davanın PASİF HUSUMET YOKLUĞU NEDENİYLE REDDİNE ve bu davalı mirasçıları, bu davada kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 7/2 maddesi gereğince davanın görüldüğü mahkemeye göre tarifenin 2. kısmının, 2. bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere 3. kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmedileceği de dikkate alınarak, bu davalı mirasçıları yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle, bu düşüncenin aksi çoğunluk görüşüne iştirak etmiyorum.12/10/2022