Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/1353 E. 2022/1618 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1353
KARAR NO : 2022/1618
KARAR TARİHİ: 20/10/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MUĞLA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/05/2022
NUMARASI : 2021/215 Esas ve 2022/550 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
BAM KARAR TARİHİ : 20/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 21/10/2022
Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde; “Davacı müvekkil şirketin, … Belediyesi bünyesinde bulunan, davalı ….A.Ş. ile yapmış olduğu ticari işlerden dolayı 160 adet faturanın bedeli ve teslim edilen mallarm karşılığı olan toplam 452.529,17 TL alacağının ödenmemesiyle nedeniyle 24/02/2016 havale tarihli, 12918-26585 kayıt numaralı ihtarı ile … Belediye Başkanlığı (…-… A.Ş.)’ye ihtar gönderilmiştir. …-… A.Ş. kayyumu tarafından gönderilen yazıda …. Şti.’ye 103.235,2$ TL’lik borcun olduğu, geriye kalan 349.293,92 TL tutarında bir borcun olmadığı belirtilmiştir. Her ne kadar 349.293,92 TL borcun olmadığı bildirilmiş ise de, 160 adet faturada belirtilen malların tamamı davalı şirkete teslim edilmiş ve bu faturaların tamamı her iki şirketin ticari defterlerinde mevcuttur. İşbu faturalar Sayın Mahkemenize ibraz edilecektir. Nitekim müvekkil şirketin ticari defterleri ve davalı …A.Ş.’nin ticari defterleri ile, alacağa konu faturaların tasdikli suretleri Muğla 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/12 Esas sayılı dosyasında mevcuttur. Bu nedenle; Muğla 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne müzekkere yazılarak, davacı müvekkil şirketin ve davalı şirketin ticari defterlerinin ve alacağa konu faturaların tasdikli suretlerinin ve listelerinin celbini talep etmekteyiz. Fazlaya ilişkin dava ve talep haklarımız saklı kalmak kaydı ile, Muğla 1. İcra Müdürlüğü’nün 2016/6824 Esas sayılı dosyası ile, … Belediyesi’nin ve … A.Ş.’nin de kabulünde olan 103.235,25 TL Asıl Alacak ve 7.305,66 TL Asıl Alacağa işlemiş faiz olmak üzere; toplam 110.540,91 TL takip tutarı üzerinden, 27/09/2016 tarihinde davalı …A.Ş. aleyhine ilamsız icra takibi yapılmıştır. Bu takipten sonra işbu dosyanın borcu tüm ferileri ile birlikte ödeme yapılarak dosya infaz edilmiştir. Davacı müvekkil şirket ile, …A.Ş. arasında yapılan ticari işler nedeniyle, kesilen ve teslim edilen malların karşılığı 160 adet fatura bedeli toplamı 452.259,17 TL’dir. Müvekkil şirkete 452.259,17 TL’lik asıl alacak bedelinden, Muğla 1. İcra Müdürlüğü’nün 2016/6824 Esas sayılı dosyasına ödenen 103.235,25 TL asıl alacak tutarı düşüldüğünde, müvekkil şirketin bakiye asıl alacak tutarı 349.293,92 TL kalmaktadır. Müvekkil şirket tarafından, borçlu …A.Ş. faturaya konusu mallar eksiksiz teslim edilmiştir. İşbu faturalar şirket defter kayıtlarında bulunmaktadır. Muğla 1. İcra Müdürlüğü’nün 2018/8912 Esas sayılı dosyası ile, 17/09/2018 tarihinde bakiye kalan fatura bedellerinden dolayı 349,293,92 TL’lik Asıl Alacak ve 97.130,03 TL Asıl Alacağa işlemiş faiz olmak üzere toplam 446.423,95 TL üzerinden, davalı şirket aleyhine ilamsız icra takibi yapılmıştır. Davalı …A.Ş. tarafından, 28/11/2018 tarihli itiraz dilekçesi ile, Muğla 1. İcra Müdürlüğü’nün 2018/8912 Esas sayılı dosyasında borcun tamamına, faize haksız olarak itiraz edilmiştir. Bu itiraz dilekçesi alacaklı vekiline tebliğ edilmemiştir. Davalı …A.Ş. tarafından yapılan itirazdan şonra, Muğla 1. İcra Müdürlüğü’nün 2018/8912 Esas sayılı dosyasında, 06/12/2018 tarihli, karar tutanağında özetle; “…Ödeme emrinin itiraz eden borçlu şirket kayyımına 27/11/2018 tarihinde tebliğ edildiği anlaşıldı. Borçlunun itirazının yasal süresinde olması kaydıyla İ.İ.K.66. maddesi gereğince alacaklı vekili tarafından itirazın kaldırıldığına dair kararın dosyamıza ibrazına kadar itiraz eden borçlu yönünden İTİRAZIN KABULÜNE VE TAKİBİN DURDURULMASINA ”’ karar verilmiştir. Muğla 1. İcra Müdürlüğü’nün 2018/8912 Esas sayılı dosyasında, borca yapılan itirazlar ve takibin durdurulmasına ilişkin Muğla 1. İcra Müdürlüğü’nün 06/12/2018 tarihli karar tutanağı müvekkil şirkete tebliğ edilmemiştir. Müvekkil şirket borca itiraz edildiğini ve takibin durdurulduğunu; 17/06/2019 tarihinde müvekkil şirket yetkilisi …’in dosya fotokopilerini aldığında öğrenmiş bulunmaktadır. Davalının itirazı, davacı müvekkil şirkete fatura alacaklarını ödememek, geciktirmek ve mal kaçırma amaçlı olup, kötü niyetlidir. Davaya konu tüm malların teslimi yapılmış olmasına rağmen. davalı sirket tarafından ödeme yapılmamıştır. Muğla 1. Asliye Hukuk (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nin 2014/127 Esas sayılı dosyası ile… Belediyesi bağlı kuruluşlarından olan davalı şirkete kayyum atanmış olması davalı şirketin mali ve ekonomik sıkıntı içerisinde olduğunu açıkça göstermektedir. Bu nedenle; davacı müvekkilin dava sonucunda alabileceği miktar, hiçbir teminata bağlı değildir. Yargılamanın uzun sürmesi ihtimali de dikkate alındığında, Sayın Mahkemece hüküm altına alınacak miktarın tahsili tehlikeye düşecektir. Sunulan nedenlerle ve Yargıtay 19.Hukuk Dairesi kararları gereğince, müvekkilin alacaklarının teminat altına alınması için, UYAP sisteminden tespit edilecek ve davalının adına kayıtlı olan araç ve gayrimenkullerine, ayrıca davalının …. isimli … Limanı … numarası … olan atık toplama teknesine ve diğer tüm tekneleri ila 3.kişilerdeki hak ve alacaklarına TEMİNATSIZ olarak İHTİYATİ HACİZ kararı verilmesinitalep etmekteyiz.” diyerek talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ” Davaya konu faturaya dayandırılmaya çalışılan alacak şirketimizce kabul edilmesi imkansızdır. Şirketimiz … Belediyesinin ortak olduğu kamu iktisadi teşebbüsü niteliğinde bir şirket olduğundan alacağı mal ve| hizmetleri 4734 sayılı ihale kanununa göre yapması zorunlu olması nedeniyle davaya konu aldcak da hiçbir ihaleye ve sözleşmeye dayanmadığından dolayı davacının kesmiş olduğu faturayd istinaden bu alacağın var olduğu kabul edilemez. Kaldı ki şirketimiz ticari defterlerinde de davaya konu alacaklarla ilgili herhangi bir borç gözükmemektedir. Şirketimiz ticari kayıtlarında gözüken fakat ihalesiz ve sözleşmesiz olan alacakları iyi niyet çerçevesinde Muğla 1. İcra Müdürlüğünün 2016/6824 sayılı dosyası ile 103.235,25TL yasal faizleri ve masrafları ile birlikte ödemiş olup. şirketimizin davacı şirkete bu ödemelerden başka herhangi bir borcu bulunmamaktadır. Ayrıca herhangi bir ihale ve sözleşmeye dayanmayan davaya konu faturalar mahkemenizce incelendiğinde faturaların konu olan nakliyelerin irsaliye ve kontrol fişlerinin belirtilmediği, nakliye işlerinin hangi araçlarla ne zaman yapıldığının faturalardan anlaşılamadığı, faturada belirtilen hizmetlerin verilip verilmediğinin muallak olduğu, faturaların irsaliye veya kontrol fişine dayanmaması nedeniyle hizmetlerin yapılıp yapılmadığı konusunda kuşklıların oluşacağı açıkça anlaşılacaktır. Ayrıyeten bazı faturalar çimento alım satım ve nakliye hizmeti olarak kesilmiş olup bu faturalarda da hangi araçlarla nakliyenin yapıldığı, çimento alımı satımımnın tarâflar arasında hangi ihale ve sözleşmeye göre yapıldığı, böyle bir mal ve hizmet alımının gerçekte var olup olmadığı sadece faturaya dayandırmaya çalışılıp başkaca bilgi belge dayandırılamaması nedeniyle şirketimizce böyle bir borç alacak ilişkisihi var olduğu tarafımızca kabul edilmemektedir. Şirketimiz mal ve hizmet yapmak zorunda olan kamuliktisadi teşebbüsü bir şirket olması nedeniyle davacı basiretli tacir gibi davranarak sadece faturaya dayalı olarak mal ve hizmel verdiğini beyan etmemesi ve ihale sözleşmeye dayalı bilgil ve belgeler sunarak mal ve hizmet verdiğini ispat etmesi gerekmektedir. Bunun dışında yapıldığı beyan edilen mal alımı ve hizmetlerin hiçbir hukuki geçerliliği yoktur ve olamaz. Davacı taraf iyi niyetli basiretli tacir gibi davranarak var olduğunu iddia ettiği mal ve hizmetlere ilişkin faturaların hangi ihale ve sözleşmeden kaynaklandığını ispat etmek ve bunun nedenini ortaya koymakla yükümlüdür. Fakat davacı taraf bunlarla ilgili herhangi bir neden ve ispat ortaya koyamadığından dolayı davaya konu faturalar İle borç arasında illiyet bağı hiçbir şekilde kurulamamaktadır. Ayrıca şirketimiz … Belediyesi bünyesinde ve ortaklığındaki kamu iktisadi teşebbüsü niteliğinde şirketlerden biri olması sebebiyle iş bu davanın sonuçlarından … Belediyesi de etkileneceğinden dolayı davanın … Belediyesine ihbar edilmesini talep ederim. Yukarıda açıklamış olduğumuz nedenlerle davacının herhangi bir ihale ve sözleşme olmaksızın düzenlemiş olduğu mal ve hizmetlere ilişkin davaya konu fatura alacakları şirketimiz ticari defterlerinde olmaması sebebiyle de tarafımızca kabul edilmemekte olup iş bu davanın reddine karar verilerek takibin iptal edilmesini ihtiyati haczin kaldırılması gerekmektedir.” diyerek beyanda bulunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece; “…6100 sayılı HMK.nun 114/1-c maddesi gereğince görev hususunun dava şartı olduğu, 6100 sayılı HMK.nun 115/1 maddesi gereğince dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılacağının belirtildiği anlaşıldığından, 6100 sayılı HMK.nun 114/1-c maddesi delaletiyle, 6100 sayılı HMK.nun 115/2 maddesi gereğince davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine, 6100 sayılı HMK’nun 20/1 maddesi gereğince görevli ve yetkili mahkemenin Muğla 2. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi olduğunun tespitine…” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğunu, asliye hukuk mahkemesinin davaya bakmasının mümkün olmadığını ileri sürerek mahkemenin usul ve yasaya aykırı kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME,
DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dairemizce HMK’nın 355 maddesi kapsamında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır.
Mahkemece; görevli ve yetkili mahkemenin Muğla 2 Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi olduğuna karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
1-Somut olayda; faturaya dayalı cari hesap ilişkisi alacağının tahsili talebi ile başlatılan icra takibine vaki itiraz üzerine açılan itirazın iptali davası olup, 6102 sayılı TTK’ da düzenlendiği, aynı yasanın 4. maddesine göre TTK’dan kaynaklanan uyuşmazlıkların ticari dava sayılacağının açıkça belirtilmesine göre, uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık ise; özel kanunlarına göre kurulmuş olan ihtisas mahkemelerinin yargı alanlarının yeniden belirlenmesi ile ihtisas mahkemesi kurulmayan yerlerde bu mahkemelerin görev alanına giren iş ve davalara hangi mahkemenin bakması gerektiği hususlarında HSK’nın 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında dava tarihi itibariyle görevli olan mahkemenin davaya bakmaya devam edeceğine dair bir belirleme bulunmadığı ve eldeki davada görevli mahkemenin dava tarihi itibariyle görevli olan ve görevsizlik kararını veren Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesi mi, yoksa 01.09.2021 tarihinde faaliyete geçen ve istinafa konu görevsizlik kararını veren Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’ mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
2-Öncelikle belirtilmelidir ki genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.
Bilindiği üzere, medeni yargılamada ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır.
Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt 1, s.164).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir ( 5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı).
Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı vermesi gerekir (HMK m.115). Davaya bakan hüküm mahkemesi gibi kanun yolu incelemesini yapan üst mahkemelerin de görev hususunu resen gözetip, hükmü veren mahkemenin görevli olup olmadığını incelemesi gerekir. Hatta bunun için tarafların hükme karşı görevsizlik nedeniyle kanun yoluna başvurmuş olmalarına dahi gerek yoktur.
Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmelidir. Davanın görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde; yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
Nitekim; 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir. Aynı hususlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve 2011/11-233 E., 2011/330 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Somut olayımızda ise; Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında; kurulmasına karar verilen Asliye Ticaret Mahkemeleri’ nin yargı çevrelerinin kuruldukları illerin ” mülki sınırlarını ” kapsayacak şekilde belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiş olup, halihazırda açılmış davaların il merkezlerinde yeni kurulan Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; dava tarihi 22/11/2019 olup, davanın 01/09/2021 tarihinden önce açıldığı, yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Muğla 2 Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nce davanın görülmesi mümkün olmadığından, istinafa konu görevsizlik kararında usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmamaktadır. (Aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2019 tarihli 2017/11-10 esas – 2019/401 karar sayılı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/05/2011 tarihli 2009/13600 esas – 2011/6019 karar sayılı ilamları).
Ayrıca, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 21/02/2022 tarihli, 2022/1760 esas ve 2022/2689 karar sayılı yargı yerinin belirlenmesine ilişkin kararı ile; “…Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararıyla 01/09/2021 tarihi itibariyle A… Asliye Ticaret Mahkemesi’nin faaliyete geçirildiği, davanın 08/02/2016 tarihinde açıldığı, 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararda derdest dosyaların devredileceği yönünde bir ibare bulunmadığı anlaşıldığından, dosyanın A… Asliye Hukuk Mahkemesi’nce Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görülerek sonuçlandırılması gerekmektedir. Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21. ve 22. maddeleri gereğince A… Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE,…” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
Tüm bu açıklamalara göre; istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların, açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Muğla Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/215 esas, 2022/550 karar sayılı kararına davacı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı tarafından peşin yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcı ve 220,70 TL istinaf kanun yolu başvuru harcının davacı üzerinde bırakılmasına,
3-İstinaf eden tarafından yapılan istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve yargılama giderlerinin iadelerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 362/1-c maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.20/10/2022