Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/1297 E. 2022/1411 K. 08.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1297
KARAR NO : 2022/1411
KARAR TARİHİ: 08/09/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MANİSA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/02/2022
NUMARASI : 2021/341 Esas ve 2022/702 Karar
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 29/09/2020
BİRLEŞEN MANİSA 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN (ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA) 2020/421 ESAS 2020/106 KARAR SAYILI DOSYASINDA
DAVA : İtirazın İptali
BAM KARAR TARİHİ : 08/09/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 12/09/2022
Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalı borçlunun Manisa 1.İcra Müdürlüğü 2020/2350 E sayılı icra dosyasına vaki itirazın 30.400 EUR asıl alacak yönünden iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, borç bakiyesinin en yüksek kamu banka EUR faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, alacağın likit ve belirlenebilir olduğundan davalının %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı yanın haksız ve kötü niyetli davasının reddine, takas/mahsup defileri de dikkate alınarak davanın reddine, Manisa 1.İcra Müdürlüğü 2020/2359 Esas sayılı icra takibinin iptaline, davacı şirketin icra inkâr tazminatı talebinin reddine, davalı-müvekkili şirket lehine, davacı şirket aleyhine haksız ve kötü niyetli dava ve icra takibi sebebiyle dava konusu alacağın %20 sinden az olmayacak şekilde tazminata karar verilmesini istemiştir.
BİRLEŞEN DOSYADA DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin …. Şti. hava, kara ve denizyolu taşımacılığı yaptığını, davalı firma ile olan uyuşmazlığın kara taşımasından kaynaklandığını, müvekkili, davalı … A.Ş ‘ye ait emtiaların Dusseldorf Almanya’dan, Manisa/Türkiye’ye nakliye işlemini gerçekleştirdiğini, Söz konusu nakliye işlemi tarafların anlaşmaya vardığı şartlar üzerinden gerçekleştirildiğini, müvekkilinin basiretli bir tacir gibi davranarak edimini eksiksiz yerine getirdiğini fakat davalı söz konusu taşıma hizmetinden kaynaklanan borçlarını ödemediğini. Nakliye işleminden doğan navlun alacağı, faturalar, bekleme masrafı, ceza masrafı konulu temel e-faturalar olup, davalı yana elektronik sistem üzerinden tebliğ edildiğini, TTK 21/2 md gereğince davalı tarafın 8 gün içinde faturalara herhangi bir itirazda bulunmadığından kesinleştiğini, zira ilgili hüküm gereği faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmayan muhatabın bu içeriği kabul etmiş sayılacağını, fatura alacaklarına ilişkin olarak davalı tarafa İhtarname çekilerek alacağın tahsili talep edildiğini fakat herhangi bir sonuç alınamadığını, Alacağın geçmiş fatura ve cari hesap kayıtları ile TTK ve VUK hükümleri gereğince kesinleştiğini, Kesinleşen fatura ve cari hesap alacağı ile müvekkilinin davalı şirketten toplam 50.550 EUR alacağı bulunması nedeniyle, 16.06.2020 tarihinde Manisa 1. İcra Müdürlüğü’nün 2020/2359 esas sayılı dosyası ile davalı aleyhinde icra takibi başlatıldığını. Davalı icra takibi açıldıktan sonra 17.06.2020 tarihinde müvekkil şirket hesabına 20.150 EUR haricen ödeme yaptığını, ticari defter kayıtları incelendiğinde davalı firmanın, müvekkiline 30.400 EUR borcu olduğunun görüleceğini, Davalı tarafın herhangi bir borcu olmadığından bahisle alacak taleplerinin tamamına ve dosya ferilerine 20.07.2020 tarihinde itiraz ettiğini, Manisa 1.İcra Müdürlüğü 2020/2350 E sayılı dosyasında davalının haksız itirazının iptali için ödenmeyen kısım olan 30.400 EUR üzerinden Manisa 5. Asliye Hukuk Mahkemesi 2020/516 E. Sayılı dosyasıyla dava ikame edildiğini, huzurdaki dava ise Manisa 1. İcra Müdürlüğü 2020/2350 E. Sayılı dosyasında davalı tarafından müvekkile yapılan 20.150 Euro’luk haricen ödeme sebebiyle taraflarına tahakkuk eden 18.864 TL vekalet ücreti ve 765 TL icra masraflarına yönelik ikame edilen dava olduğunu, her iki dosyanın birbiri ile bağlantısı bulunduğundan dosyaların Manisa 5. Asliye Hukuk Mahkemesi 2020/516 E. dosyasında birleştirilme talep edildiğini, davalı tarafın icra takibi açıldıktan sonra müvekkili firmanın hesabına 20.150 EUR haricen ödeme yaptığını, İşbu haricen ödemenin icra takibi açıldıktan sonra yapıldığı ticari defterlerde yapılacak inceleme ile görülebileceği gibi davalı vekilinin icra takibine yaptığı itirazdan da anlaşıldığını, davalı tarafın icra takibinin açılmasına sebebiyet verdiğinden takipten sonra haricen ödediği 20.150 EUR üzerinden hesaplanacak takip masrafları ve vekalet ücreti yönünden İ.İ.K’nın 15/1 ve 59/1 maddeleri gereğince sorumlu olduğunu, dolayısıyla davalı tarafın icra takibine konu olmayan 20.150 EUR bedel üzerinden dosya ferisi olarak vekalet ücreti ödemek zorunda olduğunu, haricen yapılan ödemenin alenen borç ikrarı olduğunu, bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla yukarıda anlatılan sebeplerle davanın kabulüne, işbu davanın Manisa 5. Asliye Hukuk Mahkemesi 2020/516 E. Dosyası ile birleştirilerek birlikte görülmesine, bu talebin kabul edilmediği takdirde alacak davası olarak devamına, davalı borçlunun Manisa 1.İcra Müdürlüğü 2020/2350 E sayılı icra dosyasında davalı tarafından müvekkile yapılan 20.150 Euro’luk haricen ödeme sebebiyle tahakkuk eden 18.864 TL vekalet ücreti ve 765 TL icra masrafları yönünden iptali ile takibin devamına, borç bakiyesinin en yüksek Kamu Banka EUR faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, alacağımız likit ve belirlenebilir olduğundan davalının %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece; “…Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2019 tarihli 2017/11-10 Esas – 2019/401 Karar sayılı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/05/2011 tarihli 2009/13600 Esas – 2011/6019 Karar sayılı, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nin 2021/2006 Esas-2022/60 Karar sayılı, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nin 2022/72 Esas-2022/191 Karar sayılı, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nin 2021/1586 Esas-2022/33 Karar sayılı aynı mahiyetteki emsal niteliğinde olan kararları da dikkate alındığında, 01/09/2021 tarihinden önce açılan iş bu ticari davanın yetkili ve görevli olan Manisa 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden, mahkememizin görevsizliğine…” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; her iki tarafın tacir olmasının TTK’ya göre tüzel kişiliğe haiz olmaları, dava konusu ve mahiyeti gereği uyuşmazlığın ticaret mahkemelerinde görülmesi gerektiğini, bu sebeple Manisa Asliye Ticaret Mahkemesince verilen görevsizlik kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME,
DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dairemizce HMK’nın 355 maddesi kapsamında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır.
Mahkemece; görevli ve yetkili mahkemenin Manisa 5. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi olduğuna karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
1-Somut olayda; tacir olan taraflar arasında; asıl davada taşıma sözleşmesine ilişkin birleşen davada ise hizmet sözleşmesine ilişkin başlatılan icra takiplerine karşı yapılan itiraz üzerine açılan itirazın iptali davaları olup, 6102 sayılı TTK’ da düzenlendiği, aynı yasanın 4. maddesine göre TTK’dan kaynaklanan uyuşmazlıkların ticari dava sayılacağının açıkça belirtilmesine göre, uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık ise; özel kanunlarına göre kurulmuş olan ihtisas mahkemelerinin yargı alanlarının yeniden belirlenmesi ile ihtisas mahkemesi kurulmayan yerlerde bu mahkemelerin görev alanına giren iş ve davalara hangi mahkemenin bakması gerektiği hususlarında HSK’nın 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında dava tarihi itibariyle görevli olan mahkemenin davaya bakmaya devam edeceğine dair bir belirleme bulunmadığı ve eldeki davada görevli mahkemenin dava tarihi itibariyle görevli olan ve görevsizlik kararını veren Manisa 5. Asliye Hukuk Mahkemesi mi, yoksa 01.09.2021 tarihinde faaliyete geçen ve istinafa konu görevsizlik kararını veren Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’ mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
2-Öncelikle belirtilmelidir ki genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.
Bilindiği üzere, medeni yargılamada ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır.
Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt 1, s.164).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir ( 5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı).
Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı vermesi gerekir (HMK m.115). Davaya bakan hüküm mahkemesi gibi kanun yolu incelemesini yapan üst mahkemelerin de görev hususunu resen gözetip, hükmü veren mahkemenin görevli olup olmadığını incelemesi gerekir. Hatta bunun için tarafların hükme karşı görevsizlik nedeniyle kanun yoluna başvurmuş olmalarına dahi gerek yoktur.
Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmelidir. Davanın görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde; yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
Nitekim; 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir. Aynı hususlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve 2011/11-233 E., 2011/330 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Somut olayımızda ise; Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında; kurulmasına karar verilen Asliye Ticaret Mahkemeleri’ nin yargı çevrelerinin kuruldukları illerin ” mülki sınırlarını ” kapsayacak şekilde belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiş olup, halihazırda açılmış davaların il merkezlerinde yeni kurulan Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; asıl davanın tarihi 29/09/2020, birleşen davanın tarihi 16/11/2020 olup, asıl ve birleşen davanın 01/09/2021 tarihinden önce açıldığı, yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Manisa 5. Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nce davanın görülmesi mümkün olmadığından, istinafa konu görevsizlik kararında usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmamaktadır. (Aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2019 tarihli 2017/11-10 esas – 2019/401 karar sayılı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/05/2011 tarihli 2009/13600 esas – 2011/6019 karar sayılı ilamları).
Ayrıca, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 21/02/2022 tarihli, 2022/1760 esas ve 2022/2689 karar sayılı yargı yerinin belirlenmesine ilişkin kararı ile; “…Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararıyla 01/09/2021 tarihi itibariyle A… Asliye Ticaret Mahkemesi’nin faaliyete geçirildiği, davanın 08/02/2016 tarihinde açıldığı, 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararda derdest dosyaların devredileceği yönünde bir ibare bulunmadığı anlaşıldığından, dosyanın A… Asliye Hukuk Mahkemesi’nce Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görülerek sonuçlandırılması gerekmektedir. Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21. ve 22. maddeleri gereğince A… Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE,…” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
Tüm bu açıklamalara göre; istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların, açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Manisa Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/341 esas, 2022/702 karar sayılı kararına davacı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı tarafından peşin yatırılan; asıl dava yönünden, 80,70 TL istinaf karar harcı ve 220,70 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ve birleşen dava yönünden, 80,70 TL istinaf karar harcı ve 220,70 TL istinaf kanun yolu başvuru harcının davacı üzerinde bırakılmasına,
3-İstinaf eden tarafından yapılan istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve yargılama giderlerinin iadelerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 362/1-c maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.08/09/2022