Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/1244 E. 2022/1422 K. 14.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1244
KARAR NO : 2022/1422

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/03/2022 Karar – 11/04/2022 Ek Karar
NUMARASI : 2022/58 Esas 2022/299 Karar

DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ : 14/09/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 14/09/2022

İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/58 Esas ve 2022/299 Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda verilen davanın usulden red kararına karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından ve 11/04/2022 tarihli ihtiyati haczin kaldırılması talebinin reddine yönelik ek karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; ”..Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının yedek parça işletmesi bulunduğu, davalının forklift alım satımı yaptığı, taraflar arasında geçmiş ticari ilişkiler olduğu, davalının davacıya satılık iki adet forklitf bulunduğunu bildirdiği, davacının bu forkliftleri beğendiği satın almayı kabul ettiği, taraflar arasındaki anlaşmaya göre davacının forklift bedelinin bir kısmını dava dışı ….’ye bir kısmını ise davalıya gönderdiği, forklift makinelerinin davacıya ulaştığı, davacının bunlardan birini dava dışı …. ‘a sattığı, diğerini ise elinde tuttuğu, 12/10/2021 tarihinde polisler tarafından söz konusu forkliftlerin çalıntı olduğunun bildirildiği ve bu nedenle her iki forkliftin ilgililere iade edildiği, davalı ve dava dışı …. ‘nin davacıyı dolandırdığı, çalıntı malları sattıkları, ilgililer aleyhinde şikayette bulunulduğu, söz konusu malların fatura ile zilyetliğinin devredildiği, davalı aleyhinde takip yapıldığı, davalının takibe haksız yere itiraz ettiği, TBK’nun 77 maddesi uyarınca davalının sebepsiz zenginleştiğini belirterek davalının yetki ve borca ilişkin takibe itirazlarının iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının simsar olduğu, görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğu, icra daireleri yetkili olmadığı gibi mahkemeninde yetkili olmadığı, davalının davacı ile dava dışı …. arasındaki satış ilişkisinde simsarlık yaptığı, davacının iddialarının gerçek dışı olduğu, söz konusu makinelerin davacıya teslim edildiği, tarafların faturayı aşan kısmın davalı üzerinden gönderilmesini kararlaştırdıkları, bu nedenle davacı tarafından davalıya gönderilen 53.800,00 TL den simsarlık ücreti mahsup edildikten sonra bakiye 37.500,00 TL’nin dava dışı satıcı …. ‘ye gönderildiği, davacının kötüniyetli olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVA:
Dava, sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibine vaki itirazın iptali isteğine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İtirazın iptali davasının koşullarını; ilamsız bir icra takibine girişilmesi, bu takip nedeniyle çıkarılan ödeme emrine 7 günlük itiraz süresi içinde itiraz edilmiş olması, borçlunun itirazının alacaklıya tebliğinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içinde mahkemeden itirazın iptalinin talep edilmesi şeklinde sıralamak mümkündür.
İtirazın iptali davası icra takibi ile sıkı sıkıya bağlıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06.10.2004 tarih 2004/19-410 Esas, 2004/471 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, itirazın iptali davasının görülebilmesi için, öncelikle ortada takip hukuku kuralları çerçevesinde yasaya ve yöntemine uygun şekilde yapılmış geçerli bir icra takibinin bulunması gerekir. Ortada geçerli bir takibin bulunmadığı durumlarda, itirazın iptali davasının görülebilmesine usulen olanak yoktur. Bu husus dava şartıdır ve mahkemece re’sen gözetilmesi gerekmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacının, İzmir 12. İcra Müdürlüğü’nün 2021/12157 Esas sayılı dosyasında davalı aleyhinde ilamsız icra takibi yaptığı, ödeme emrinin davalı borçluya 03/11/2021 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun yasal süresi içerisinde 04/11/2021 tarihli dilekçesiyle icra dairesinin yetkisine, borca ve ferilerine itiraz ettiği, icra müdürlüğünce davalı borçlu yönünden takibin durdurulmasına karar verildiği, işbu itirazın iptali davasının bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde ikame edildiği, davacının davalının kendisine iki adet forklift makinesini sattığı, sattığı makinelerin çalıntı olduğunun tespit edildiği ve ilgililerine iade edildiği, davalının sebepsiz zenginleştiği ve kendisine yapılan satım bedeline ilişkin ödemenin iadesi gerektiği, İzmir İcra dairelerinin yetkili olduğunu iddia ettiği, davalının ise davacı ile aralarındaki sözleşmenin satım sözleşmesi olmayıp simsarlık sözleşmesi olduğu, simsar olarak satım gerçekleşmekle birlikte ücrete hak kazandığı ve davacıya borçlu olmadığı, İzmir İcra Dairelerinin yetkili olmadığını savunduğu, davalı tacir olmamakla birlikte taraflar arasında sözleşmenin bulunduğu ihtilafsız olup niteliğine ilişkin uyuşmazlık bulunduğu, somut uyuşmazlıkta simsarlık sözleşmesinin bulunup bulunmadığının tartışılması gerektiğinden mutlak ticari dava niteliğindeki uyuşmazlıkta mahkememizin görevli olduğu, davalının icra dairesinin yetkisine yönelik itirazının yapılan incelemesinde ise itirazın iptali davalarının niteliği itibariyle takibe sıkı sıkıya bağlı olduğu, davacının takip talebinde alacağını sözleşmeye dayandırmayıp açıkça sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayandırdığı, bu halde 2004 sayılı İİK’nun 50 ve 6100 sayılı HMK’nun 6. Maddesi uyarınca genel yetki kuralına göre yetkili icra müdürlüğünün belirlenmesi gerektiği, HMK’nun 10.maddesinin uygulanamayacağı, buna göre davalının takibin açıldığı tarihteki yerleşim yeri icra dairelerinin yetkili olduğu, takip tarihi itibariyle davalının yerleşim yerinin Afyonkarahisar olduğu, davalının yetki itirazının usûlüne uygun olduğu, bu durumda İzmir İcra Dairelerinin takipte yetkili olmadığı, itirazın iptali davalarında yetkili icra dairesinde başlatılmış bir takibin bulunmasının dava şartı olduğu, dava şartlarının mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerektiği…” gerekçesi ile 6100 sayılı HKMK’nun 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın USULDEN REDDİNE, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Ayrıca Mahkeme 11.04.2022 tarihli ek kararı ile ”…İhtiyati hacze itiraz eden davalı vekili talep dilekçesinde özetle; mahkemece müvekkilin menkul, gayrimenkul malvarlıkları ile üçüncü kişilerdeki ve bankalardaki hak ve alacaklarına İİK md.257/1 uyarınca ihtiyati haciz uygulanmasına karar verildiğini, söz konusu karar ile davacı tarafın müvekkilin malvarlığına haciz uyguladığını, müvekkilinin sadece simsar olarak dahil olduğu bir olay nedeniyle ticari hayatının zedelendiğini, davacı tarafın iddialarının gerçek dışı olduğunu, yine mahkemenin görevsiz olduğu dikkate alındığında uygulanan ihtiyati haczin usul ve yasaya aykırı olduğunu, gerçek dışı iddialar doğrultusunda verilen 04.03.2022 tarihli ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
İhtiyati haciz kararının hangi koşullarda verilebileceği hususu İİK’nın 257.maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre; rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya 3.kişide olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacakları ile diğer haklarını ihtiyaten haczedebilir.
Aynı kanunun 258.maddesinde de; “alacaklının, alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecbur olduğu” düzenlemesine yer verilmiştir.
Yukarıda belirtilen kanun maddelerinde de açıkca yazılı olduğu şekilde; ihtiyati haciz kararı, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun varlığı durumunda ve alacağın ve haciz sebeplerinin varlığını ispata yarar delillerin sunulması koşulu ile verilebilecektir.
Mahkememizce davacı vekilinin ihtiyati haciz talebinin 04/03/2022 tarihli ara karar ile yerinde görüldüğü ve kabul karar verildiği, söz konusu ara kararın taraflara tebliğe çıkartıldığı, davalı adına çıkartılan tebligatın 19/03/2022 tarihinde tebliğ edildiği, davalının 24/03/2022 tarihli cevap dilekçesi ile birlikte yasal süresi içerisinde ihtiyati haciz kararına itirazda bulunduğu, davacının iddialarının gerçek dışı olduğu, mahkemenin görevli olduğu, ihtiyati haciz kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürdüğü, davacının davalının kendisine iki adet forklift makinesini sattığı, sattığı makinelerin çalıntı olduğunun tespit edildiği ve ilgililerine iade edildiği, davalının sebepsiz zenginleştiği ve kendisine yapılan satım bedeline ilişkin ödemenin iadesi gerektiğini iddia ettiği, davalının ise davacı ile aralarındaki sözleşmenin satım sözleşmesi olmayıp simsarlık sözleşmesi olduğu, simsar olarak satım gerçekleşmekle birlikte ücrete hak kazandığı ve davacıya borçlu olmadığını savunduğu, davalı tacir olmamakla birlikte taraflar arasında sözleşmenin bulunduğu ihtilafsız olup niteliğine ilişkin uyuşmazlık bulunduğu, somut uyuşmazlıkta simsarlık sözleşmesinin bulunup bulunmadığının tartışılması gerektiğinden mutlak ticari dava niteliğindeki uyuşmazlıkta mahkememizin görevli olduğu, ayrıca davacı tarafından davalının hesabına dava değeri tutarında ödeme yapıldığının davalının kabulünde olduğu, davacıya satılan iki adet forklift makinasına yürütülen soruşturmalar kapsamında el konulduğu, ayrıca davacının davalı ve dava dışı …. aleyhinde suç duyurusunda bulunduğu, dosya kapsamı itibarı ile İİK 258/2 maddesindeki yasal koşulların davalı yönünden oluştuğu ve davalı tarafından ileri sürülen sebeplerin ihtiyati haczin kaldırılmasını gerektirir nitelik ve mahiyette olmadığı… ” gerekçesiyle ihtiyati haczin kaldırılmasına dair talebin reddine karar verilmiş, verilen bu ek karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı yanın müvekkilinin güvenini kazanarak müvekkiline satın alması için forklift fotoğrafları göndermeye başladığını, 06.10.2021 tarihinde de Karaman’da iki adet satılık forklift olduğunu müvekkiline bildirdiğini, davalının bu makinaları …. ’den satın aldığını, şimdi de kendisinin satılığa çıkardığını, müvekkiline de almak isteyip istemediğini sorduğunu, müvekkilinin de satıcının …. olması sebebiyle, herhangi bir sorgulama yapmadan, davalının söylediği şekilde forkliftlerin bir kısım ücreti olan 53.810.TL’yi 07.10.2021 tarihinde davalının …. ‘ndaki hesabına gönderdiğini, davalının da forkliftler için nakliyeci bularak ve bu araçların yüklemesini yaptırarak müvekkiline ulaştırdığını, iş makinası olan bu forkliftlerin noter işlemi yapılmadan ve herhangi bir sicile kaydedilmeden sadece fatura düzenlenerek, müvekkilinin zilyetliğine geçtiğini, ancak forkliftlerin çalıntı olduğundan bahisle müvekkilinden geri alınmasıyla TBK madde 77’te yer aldığı şekilde davalı …. ve dava dışı …. ‘nin sebepsiz zenginleştiğini, …. aleyhinde İzmir 12. İcra Müdürlüğü 2021/12149 E. Nolu dosya ile …. aleyhinde de İzmir 12. İcra Müdürlüğü 2021/12157 E. Nolu dosya ile icra takibi başlatıldığını, davalı …. ‘nın 04.11.2021 tarihinde yetkiye ve borca itiraz ettiğini, itirazın iptali davası açabilmek için 24.11.2021 tarihinde 2021/129058 Arabuluculuk nolu başvuru yapıldığını, …. ’nın arabuluculuğa ilişkin yetki itirazında bulunması sebebiyle İzmir 2 Sulh Hukuk Mahkemesi 2021/1747 E. 2021/1657 K. nolu 21/12/2021 tarihli kararıyla ve “Taraflar arasındaki uyuşmazlık “icra takibine itirazın iptali” isteminden kaynaklanmaktadır. Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesinin 1. fıkrasının 1. bendinde para borçlarının alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edileceği öngörülmektedir. Uyuşmazlık konusunun para borcu olması sebebiyle, para borcunun ödeneceği, yani ifa edileceği yer başvurucu alacaklının ikametgahının bulunduğu İzmir’dir. Bu sebeple İzmir mahkemeleri özel yetkiye sahiptir. Özel yetki genel yetkiyi ortadan kaldırmayıp, onun yanında varlığını sürdüreceğinden dava başvurucu alacaklının seçimine göre ya genel yetkili ya da özel yetkili mahkemede açılabilecektir. Tüm dosya kapsamındaki delillerden; 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/a-4. maddesi uyarınca yetkili arabuluculuk bürosu uyuşmazlığın konusuna göre yetkili mahkemenin bulunduğu yer arabuluculuk bürosu olacağından, bu başvuruda yetkili mahkeme Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca genel yetkili mahkeme olan karşı tarafın yerleşim yerinin bulunduğu İzmir Mahkemeleri ile HMK 10. Madde ve Türk Borçlar Kanunu’nun 89/1-b maddesi uyarınca götürülecek borçlardan olan karşı tarafın para borcunun ifa yeri olan başvurucu alacaklının yerleşim yeri İzmir Mahkemeleri yetkili olup, başvurucu seçimlik hakkını İzmir Arabuluculuk Bürosunu seçmek suretiyle kullandığından, yetkili mahkemenin bulunduğu yer arabuluculuk bürosu olan İzmir Arabuluculuk Bürosu’nun yetkili olduğu anlaşılmakla, karşı taraf şirket vekilinin yapmış olduğu yetki itirazının reddine” gerekçesiyle dosyanın yeniden Arabuluculuk Bürosu’na gönderildiğini, 11.01.2022 tarihinde anlaşma sağlanmaması nedeniyle Arabuluculuk son tutanağının imza altına alındığını, dava konusunun para alacağına ilişkin olup yetkili İcra Müdürlüğü’nün de TBK Madde 89 kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, para alacaklarının götürülecek borçlardan olup, yetkili icra müdürlüğünün alacaklının seçimlik yetkisi kapsamında kendi ikametgah icra müdürlüğü de olabildiğini, Davaya konu olan olay sebebiyle müvekkilinin mağdur olduğunu, davalı yanın cevap dilekçesinde yer alan komisyon bedeli olarak bir ücret aldığı iddiasının da doğru olmadığını, cevap dilekçeleri ile 30.11.2021 tarihinde …. Polis Merkez Amirliği’nde vermiş oldukları ifadenin de birbiriyle örtüşmediğini, davalının müvekkiline yönelik olarak en baştan beri satıcı olarak hareket ettiğini, whatsapp yazışmalarında da bu durumun açık olduğunu, davalının, forkliftleri müvekkiline sattıktan sonra whatsapp durumunda da “makinalar …. ‘e satılmıştır” beyanıyla durum paylaşımı yaptığını, mahkemenin esasa ilişkin incelemeye girmeyerek, yetki yönünden davanın usulden reddine karar vermesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İzmir 1.Asliye Ticaret Mah. 2022/58 E. sayılı dosyasında 04.03.2022 tarihli ara karar ile müvekkilin; menkul, gayrimenkul mal varlıkları ile üçüncü kişilerdeki ve bankalardaki hak ve alacaklarına yeter miktarının İİK’nun 257/1 maddesi uyarınca ihtiyaten haczine karar verildiğini ve davacı tarafın İzmir 12.İcra Müdürlüğü’nün 2021/12157 E. sayılı icra dosyası ile işbu ihtiyati haciz kararını icra ettiğini, ihtiyati haciz kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında müvekkilinin icra takibine yapmış olduğu yetki itirazında haklı olduğunu kabul ederek İzmir İcra Dairelerinin takipte yetkili olmadığını kabul ettiğini ve yetkili icra dairesinde açılmış bir takip bulunmadığı için de dava şartı yokluğu nedeniyle davayı usulden reddettiğini, 04.03.2022 tarihli ihtiyati haciz ara kararının 19.03.2022 tarihinde tebliğ edildiğini ve yasal süresinde 24.03.2022 tarihli cevap dilekçesi ile ihtiyati haciz kararına açıkça itiraz ettiklerini ancak ön inceleme duruşmasında söz konusu itirazlarının değerlendirmediğini, gerekçeli kararda da ihtiyati hacze itirazımıza ilişkin bir değerlendirme yapılmaması üzerine 30.03.2022 tarihinde bir kez daha, cevap dilekçesinde belirttiği hususları tekrar ettilerini ve 04.03.2022 tarihli ara karar ile konulan ihtiyati haczin kaldırılmasını talep ettiklerini, İlk derece mahkemesinin 11.04.2022 tarihli ara kararıyla ihtiyati haczin yasal şartlarının davacı yönünden oluştuğunu belirterek ihtiyati haczin kaldırılmasına ilişkin taleplerini reddetmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, yetkisiz bir mahkeme tarafından ihtiyati haciz kararı verilmesinin mümkün olmadığını, ihtiyati haciz kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, uyuşmazlığın simsarlık ücretinden kaynaklandığından görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olduğunu ve öncelikle görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, müvekkili ile davacı arasında dava konusu ve dayanağı icra takibi bağlamında hiçbir alışveriş olmadığını, alış veriş (asıl sözleşme) davacı ile dava dışı …. isimli şahıs arasında olup müvekkilinin simsarlık yaptığını, müvekkilinin davacı tarafından kendisine gönderilen 53.800,00-TL’nin, 37.500,00-TL’sini davacının talimatı ile anında dava dışı …. ‘ye gönderdiğini ve 16.300,00-TL’nın ise müvekkili ile davacı arasındaki forkliftlerin incelenmesine ilişkin simsarlık sözleşmesi kapsamında komisyon bedeli olarak müvekkilinde kaldığını, ilk derece mahkemesi gerekçeli kararında, AAÜT 7 ve 13/1 maddesi uyarınca maktu vekalet ücretinin yarısı olan, 2.550,00-TL’nin lehlerine ödenmesine hükmedildiğini ancak davanın usulden reddedildiği dikkate alındığında lehlerine tam maktu vekalet ücreti hükmedilmesi gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının ve ek kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, geçersiz (forkliftin satışının noter aracılığıyla yapılmaması nedeniyle) sözleşmeden kaynaklanan sebepsiz zenginleşmeye istinaden alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
HMK’nın 1. maddesinde görev hususunun kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen gözetileceği düzenlenmiştir.
Mahkemece yapılan tacir araştırması sonucunda davalının TTK. 12. maddesindeki gerçek kişi tacirlerden olmadığı anlaşılmıştır.
Ticaret Mahkemesi, TTK. 5/1. maddesi gereğince “Aksine hüküm bulunmadıkça dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir”.
Ticari davalarda, TTK.’ nun 4. maddesi açıkça belirtilmiştir. Ticari dava olması için her iki tarafın tacir olması ve dava konusu uyuşmazlığın her iki tarafında ticari işletmesi ile ilgili bulunması gerektiği, TTK. 19. maddesinin yani ‘taraflardan biri için ticari iş sayılan sözleşmeler, diğeri içinde ticari iş sayılır’ hükmünün burada uygulama olanağı söz konusu olamaz.
Bir iş, her iki taraf tacir değilse ve her iki taraf içinde ticari iş değilse ticari dava sayılmaz, yani her ticari iş şartlarını taşımıyorsa aynı zamanda ticari dava sayılmaz.
Bir işin; ticari iş olması, ticaret hukuku hükümlerinin uygulanabilmesi ile ticari dava olması ayrı şeylerdir.
Ticari iş olan ancak ticari dava olmayan bir uyuşmazlık, Ticaret Mahkemesinin görevine girmemektedir.
Bir iş, ticari iş olmakla birlikte ticari dava değilse görev bakımından Asliye Hukuk Mahkemesinde görülecektir, ancak Asliye Hukuk Mahkemesi böyle bir durumda ticari işe ilişkin hükümleri uygulamak durumundadır..
Somut olayda; davalı gerçek kişi tacir olmadığından açılan dava, ticari dava değildir. Buna göre, ticari dava olmayan geçersiz sözleşmeden kaynaklanan sebepsiz zenginleşmeye istinaden alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin uyuşmazlığı esas yönünden ve ihtiyati haciz ile ihtiyati haciz kararı verilmesi halinde ihtiyati hacze itirazı incelemede, HMK.’nın 10. ve TBK.’nun 89 maddesi ile HMK.’ nun 2. maddesi gereğince yetkili ve görevli mahkemenin İzmir Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilerek dosyanın İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ ne gönderilmesi gerekirken yukarıda yazılı şekilde karar ve ek karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, doğru görülmediğinden, 6100 sayılı HMK’nın 355 ve 353/(1)-a-3. maddeleri uyarınca ilk derece mahkemesince verilen karar, ek ve ara kararın re’sen kaldırılmasına, kaldırma kararının sebep ve şekline göre istinaf yoluna başvuran davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin
a.)25/03/2022 tarih ve 2022/58 Esas 2022/299 Karar sayılı hükmün,
b.)İhtiyati haczin kaldırılması talebinin reddi ile ilgili 11.04.2022 tarih ve 2022/58 Esas 2022/299 Karar sayılı ek kararın,
c.)2022/58 Esas sayılı dosyasında ihtiyati haciz konulması ile ilgili olarak verilen 04.03.2022 tarihli ara kararın,
6100 sayılı HMK’nın 355 ve 353/(1)-a-3 maddeleri gereğince RE’SEN KALDIRILMASINA,
2-HMK’nın 353/(1)-a maddesi gereğince Dairemizce verilen istinaf başvurusunun kabul ve kaldırma kararında belirtilen esaslar doğrultusunda dava dosyasının yetkili ve görevli İZMİR NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’ NE GÖNDERİLMESİNE,
3-Karardan bir örneğin istinaf kaydının kapatılması ve gerekli işlemlerin yapılması için İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ ne gönderilmesine,

4-Kararın kaldırılma sebep ve şekline göre istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf başvurusu sırasında davacı ve davalı tarafından yatırılan karar ve ilam harcının yatıran tarafa iadesine,
6-İstinaf kanun yolu başvurusu aşamasında taraflarca yapılan yargılama giderlerinin yerel mahkemece verilecek nihai kararda hüküm altına alınmasına,
7-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, ihtiyati haczin kaldırılması, harç ve gider avans iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 353/(1)-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 14/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.