Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/1060 E. 2022/1247 K. 05.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1060
KARAR NO : 2022/1247

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/04/2022
NUMARASI : 2021/388 Esas 2022/326 Karar
DAVA : KONKORDATONUN KISMEN FESHİ
KARAR TARİHİ : 05/07/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 05/07/2022

İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/388 Esas ve 2022/326 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

DAVA:

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin teklif ettiği konkordatonun İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 06.12.2019 tarihli, 2018/1088 esas 2019/1145 karar sayılı kararı ile onaylandığını, mahkemece borçlunun alacaklılara 19.12.2018 tarihinden itibaren faizsiz olarak 2020 yılı Ocak ayından başlamak üzere ve her ayın son günü ödenmesine ilişkin karar verilmesine rağmen davalı tarafından bu tarihe kadar ödeme yapılmadığını, davalının konkordato şartlarını ihlal ettiğini ileri sürerek, İİK’nun 308(e) maddesi uyarınca konkordatonun kısmen feshine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP:

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından müvekkiline ait olan … İli, … İlçesi, …, … Mah., … Ada, … parselde kayıtlı taşınmazın ipotek alacağına mahsuben 451.000,00-TL bedelle banka tarafından satın alındığını, davacının alacağını tahsil ettiğini, hiç ödeme almadıklarına ilişkin beyanının gerçeği yansıtmadığını ayrıca konkordatonun tasdiki kararının istinaf edildiğini ve henüz kesinleşmediğini, tasdik kararının kesinleşmesinin beklenmesi gerektiğini bunun yanı sıra covit 19 salgın hastalığının öngörülemeyen bir durum olduğunu, müvekkilinin taahhüt ettiği ödemelere uymasının beklenmesinin dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğini, imkanları ölçüsünde konkordato projesi kapsamında ödemeleri yaptığını belirterek davanın reddine karar verilmesi istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:

Mahkemece yapılan yargılama sonunda; “…İzmir 3. ATM’nin 2018/1088 esas 2019/1145 karar sayılı 06/12/2019 tarihli kararı ile …. Şti. ‘nin konkordato talebinin kabulüne, konkordatosunun İİK 306 maddesi uyarınca tasdikine, konkordatoya tabi borçlarını birer ay ara ile 60 eşit taksitle kesin mühlet tarihi olan 19/12/2018 tarihinden itibaren faizsiz olarak 2020 yılı Ocak ayından başlayarak her ayın son günü ödenmesine karar verildiği, bu kararın 15/06/2021 tarihinde Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin onaması ile kesinleştiği anlaşılmıştır.
İİK 308/e maddesinde “kendisine karşı konkordato projesi uyarınca ifada bulunulmayan her alacaklı konkordato uyarınca kazanmış olduğu yeni hakları muhafaza etmekle birlikte konkordatoyu tasdik eden mahkemeye başvurarak kendisi hakkında konkordatoyu feshettirebilir” hükmüne yer verilmiştir. Davacının bu yasal düzenleme uyarınca kendisi hakkındaki konkordatonun feshine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Konkordato tasdik kararı ile birlikte kayyım olarak atanan …’in 2018/1088 esas sayılı dosyasına sunduğu kayyım raporlarının bir örneği dosyamız arasına alınarak incelenmiştir.
Kayyım … mahkememize sunduğu 14/10/2021 havale tarihli raporunda; davalı şirketin adi alacak hükmündeki taksit ödemeleri yapmadığını, firma tarafından sağlıklı bilgi ve belge akışı yapılmadığını, konkordato projesine uygun davranmadığını, davacı banka ile davalı şirket arasında imzalanan protokol gereği 17/09/2019 tarihi itibariyle banka tarafından faiz ve ferilerinden feragat edilmesi nedeniyle davacıya olan toplam borcun 643.000,00-TL olduğu konusunda mutabık kalındığını, bunun 347.157,67-TL’sinin protokol uyarınca ipotekli borç olduğunu, geriye kalan 295.842,33-TL’sinin adi borç olduğunu, davacının gayrimenkul satışı ile elde ettiği tahsilat tutarının 451.000,00-TL olup geriye kalan 103.842,33-TL tahsilatın gayrimenkul bedeli ile ipotekli borç tutarı arasındaki fark olduğunu, bankanın gayrimenkul satışı sonrasında ipotekli alacağından 103.842,33-TL fazla tahsilat yaptığını ortaya koymuştur.
Davacı vekili 15/04/2022 tarihli duruşmada; davalının ipotekli taşınmazının alacağa mahsuben taraflarından 451.000-TL bedel ile satın alındığı ve tahsilat yaptıklarının doğru olduğunu ancak ödenen harçlarla birlikte ellerine daha az tahsilat geçtiğini, rehinli borcun 347.157,67-TL olarak anlaşıldığına itirazlarının olmadığını, kayyım raporunda belirtildiği üzere 295.841,33-TL adi alacakları bulunduğunu beyan etmiştir.
Toplanan tüm deliller karşısında; davacı banka ile davalı şirket arasında yapılan protokol uyarınca ipotek kapsamındaki alacaklarının 347.157,67-TL olduğu, adi alacaklarının 395.841,33-TL olduğu, davalının tasdik edilen konkordato kapsamında 2020 Ocak ayında başlayarak 60 ayda ödenmesi gereken adi alacaklarına ilişkin hiçbir ödeme yapmadığı, ancak davacı bankanın ipotekli alacağının tahsili kapsamında davalının taşınmazını satışa çıkarttığı, alacağına mahsuben 451.000-TL bedelle satın aldığı, davacının 347.157,67-TL olarak protokol ile belirlenen rehinli alacağının bu tahsilat tutarından düşüldüğünde davacının rehinli alacağı dışında 103.842,33-TL adi alacak kapsamında tahsilat yaptığının kabulünün gerektiği, bunun yanı sıra davacının 295.842,33-TL olarak belirlenen adi alacağının 60 taksite bölünmesi ile davalının 2020 yılı Ocak ayından itibaren davacıya ödemesi gereken her bir taksit tutarının 4.930,70-TL olduğu, iş bu fesih davasının açıldığı tarihe kadar ödenmesi gereken 16 taksite karşılık olmak üzere davalı tarafından davacıya 78.891,20-TL ödenmesi gerekirken bu tutarın taksitler halinde ödenmediği ancak davacının davalıya ait taşınmazın satışı sonrasında rehinli alacağından fazla tahsil ettiği adi alacak kapsamında sayılan 103.842,33-TL dikkate alındığında bu dava tarihine kadar ödenmesi gereken 78.891,20-TL’nin ödenmiş olduğu, dolayısıyla davacının iş bu fesih dava tarihine kadar ödenmesi gereken adi alacak taksitlerini tahsil etmiş olduğu ve İİK 308/e maddesi uyarınca konkordatonun feshine ilişkin şartların oluşmadığı…” gerekçesi ile davanın REDDİNE karar verilmiş, verilen bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; konkordato davasının devamı sırasında borçlu davalı şirket ile davacı banka arasında yapılandırma yönünden protokol yapıldığını, borçlu firmanın protokole konu gayrimenkul üzerindeki hacizleri terkin ettiremediğinden, protokolün gerçekleştirilemediğini ve protokol gereği adi alacak kapsamındaki ödemelerini de yapmaması üzerine konkordatonun feshi talepli davanın açıldığını, müvekkili bankanın rüçhanlı alacağının 347.157,67,00.TL olarak kabul edildiği düşünüldüğünde ve tasdik kararında 19/12/2018 kesin mehil tarihinden itibaren ilgili rakama faiz işletme haklarının bulunulduğu kabul edildiğinde gayrimenkulü satın aldıkları 15/01/2021 tarihine kadar işleyen faiz meblağının 326.000,00.TL ulaştığını, anapara ve faiz toplamının 676.000,00.TL olduğunu, ilgili gayrimenkulün alımı için müvekkili banka tarafından ihale bedeli olan 451.000,00.TL üzerinden %11,38 tahsil harcı, %1 tellaliye, %2 de cezaevi harcı olarak toplam 64.853,80.TL masraf yapıldığını buna göre müvekkili bankanın rüçhanlı alacağının 289.853,80.TL olmasına 103.842,33-TL’lık fazladan bir tahsilatın bulunmamasına rağmen davanın reddine karar verilmesinin hatalı, usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, İİK.’nun 308/(e) maddesinden kaynaklanan konkordatonun kısmen feshi istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Konkordatonun bir alacaklısınca feshinden söz edebilmek için öncelikle tasdik edilmiş bir konkordato projesinin bulunması gerekmektedir. Konkordatoya tabi borcun yani konkordato alacağının proje gereğince ifa edilmemiş olması davanın sebebini teşkil eder. Ademi ifayı takiben yeni bir mühlete yahut borçlunun ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek yoktur.
Konkordatonun kısmen feshi 2004 sayılı İİK’ya 28/2/2018 tarihinde 7101 sayılı Yasa’nın 37. Maddesiyle eklenen 308/e maddesinde “Kendisine karşı konkordato projesi uyarınca ifada bulunulmayan her alacaklı konkordato uyarınca kazanmış olduğu yeni hakları muhafaza etmekle birlikte konkordatoyu tasdik eden mahkemeye başvurarak kendisi hakkında konkordatoyu feshettirebilir. Fesih talebi üzerine verilecek hükmün tebliğinden itibaren on gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir. Bölge adliye mahkemesi kararına karşı tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.” biçiminde düzenlenmiştir.
Kısmen Feshi Talep Edebilmek İçin Gereken Şartlar ;
Konkordatonun bir alacaklısınca (yani kısmen) feshinden söz edebilmek için öncelikle tasdik edilmiş bir konkordatonun (projesinin) bulunması gerektiğinde tereddüt edilemez. Mademki, proje gereğince ifada bulunulmamıştır, şu hâlde evvela elde davacı alacaklı için mecburi bir proje olmalıdır. Eş deyişle konkordato projesi, tasdik edilmiş bulunmalıdır.Bu sırada tasdik kararının kesinleşmesinin gerekip gerekmediği, mülga 300. maddenin aksine yeni m. 308/c, f. 1, c. 1 hükmüyle birlikte değinilmesi gereken meselelerdendir. Zira artık proje, tasdik kararıyla birlikte, alacaklılarını (ve doğal olarak borçlusunu) -aksi alacaklılarınca oylanıp kabul edilen projede öngörülmediği sürece- derhâl bağlamaktadır. Bu hâlde, ilk bakışta önceki dönemden farklı olarak konkordatonun kısmen feshi bakımından kesinleşmesinin de aranmayacağı söylenebilmekle beraber bu sonuç, yüzeysel kalacaktır. Zira Kanunun bu kez 308/a maddesinde öngörülen kanun yolu denetiminden geçemeyen bir projenin, tasdik edilmekle başta bağlayıcılık kazanmış olsa da, anılan özelliğini sürdürmesi zaten mümkün olamayacak; takiben feshini istemek de gerekmeyecektir. Kısacası, konkordatonun feshini talep etmek bakımından her hâlükârda [kesinleşmekle işlerlik kazanacak projeler içinse kaçınılmaz olarak, m. 308/c, f. 1, zira bu son hâlde elde, işler hâlde olup da ihlâl edildiğinden feshi istenebilecek bir proje de bulunmamaktadır], tasdik kararının kesinleşmiş olması şartını da aramak gerekir. (YENİ KONKORDATO HUKUKU 7100 ve 7155 Sayılı Kanunlarla Değişik İcra ve İflas Kanunu m.285-309 Şerhi sayfa 636 )
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle davacı vekilinin 15.04.2022 tarihli celsedeki beyanına, konkordato kayyımının raporuna, verilen ve 15.06.2021 tarihinde kesinleşen konkordato tasdik kararına aykırı olarak davalı tarafından dava dışı alacaklılara ödeme yapılmamasına rağmen davacı alacaklı yönünden 2020 yılı Ocak ayından dava tarihine kadar davalı tarafından davacı alacaklıya 16 taksitte toplam 78.891.20.TL ödeme yapılması gerekirken davacı alacaklı tarafından davalıya ait ipotekli taşınmazın 451.000.00.TL’ ya satın alınarak 347.157.67.TL rehinli alacağının tenzili ile bakiye 103.842.33.TL’ yı davacı alacaklının üzerinde tutmasına, böylece dava tarihi itibariyle davacı yönünden konkordatonun kısmen feshini isteme koşullarının oluşmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/04/2022 tarih ve 2021/388 Esas 2022/326 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 80,70.TL maktu harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadan karar verildiğinden davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın kesinleştirme ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
6-Kararın Dairemizce taraf vekillerine tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi ve İİK m. 308/a maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren on gün içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere 05.07.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.