Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/31 E. 2023/253 K. 15.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/31
KARAR NO : 2023/253
KARAR TARİHİ: 15/02/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/11/2019
NUMARASI : 2019/414 Esas 2019/1219 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ticari Nitelikteki Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 15/02/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 15/02/2023
Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda ” DAVA : Davacı vekili, dava dilekçesi ve duruşmalarda özetle; Müvekkil davalının, Ordu ilinde Orta ve Doğu Karadeniz illerini de kapsayan şarap gibi ürünlerinin toptan dağıtım işi ile iştigal eden bayii olduğunu, pek çok dağıtım aracı ve 5 iş yeri olduğunu, vergilerini, bankalardan kullandığı kredi taksitlerini, aylık olarak ödenmesi gereken telefon, su, elektrik, doğalgaz gibi faturalarını zamanında ödediğini, müvekkilinin, davalıya mal tesliminden önce avans çekler verdiğini, bilahare davalının partiler halinde müvekkile sevkiyat yaptığını, ancak müvekkilin avans olarak gönderdiği T. … Bankası Ordu Şubesi üzerine keşideli 7143841 nolu 26.01.2016 ödeme günlü 125.000 TL tutarlı çek karşılığı mallar müvekkile gönderilmediği halde, işbu çekten bankasına kredi karşılığı ciro etmek sureti ile karşılıksız olarak faydalanıldığını, bu sebeple, müvekkil hali ile karşılığını almadığı işbu çekini gününde ödeyememiş ve davalının çekleri ciro ettiği T. … Bankası A.Ş. tarafından hakkında icra takibi başlatıldığını ve tüm mal varlığına hacizler konulduğunu, halen derdest olan işbu takipler sonucunda müvekkilin tüm ticari malları, araçları, taşınmazları haczedilerek muhafazaya alınmış, yok pahasına satılmış olup, eş deyişle tüm ticari hayatının sona erdiğini belirterek, Müvekkilin işbu karşılıksız kullanma nedeni ile maruz kaldığı manevi çöküntüsünün telafisi için 25.000,- TL. manevi tazminata, müvekkilin işbu karşılıksız kullanmanın neden olduğu icra takipleri nedeniyle uğradığı ve halen devam etmekte olan menfi zararlar için şimdilik 5.000,- (Yalnız beş) TL. ve halen devam eden maddi zararları için de şimdilik 5.000,- TL olmak üzere toplam 10.000,- TL nin Sn. Mahkemenizce yaptırılacak incelemede tespit edilecek zarar tutarlarına yükseltilmek kaydıyla ve doğdukları günlerden itibaren ticari reeskont faizleri ile birlikte davalıdan alınarak müvekkile ödetilmesine, faizin karşılamadığı zararlar için munzam zarar davası hakkımızın saklı tutulmasına, her türlü yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine dair belirsiz alacak davası talebinde bulunduğu görülmüştür.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ve duruşmalarda özetle; müvekkili şirketin, davacı tarafın, davasına dayanak yaptığı T. … Bankası tarafından Ordu 1.İcra Müdürlüğü 2016/1584 sayılı dosyasında aleyhine icra takibine konu 26.01.2016 tarih ve 125.000,00 TL. bedelli çekin lehdarı olmadığını, anılan çek, lehdar … Şirketi tarafından müvekkil Şirkete ciro edilerek, müvekkil Şirket çek üzerindeki hakkını kullandığını, müvekkil şirketin, söz konusu çek ile ilgili olarak yapmış olduğu ticari işlemden, davacı bir zarara uğramış olsa dahi herhangi bir sorumluluğunun olmadığını, müvekkili şirketin taraf ehliyeti bulunmadığını belirterek, Haksız ve yersiz davanın reddi gerektiği, yine davacının belirsiz alacak davası açma hakkı bulunmadığını, menfi ve maddi zararı olarak kısmi talepte bulunulamayacağını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
DELİLLER : Davacı iddiasını ispata yönelik olarak; Ordu 1. İcra Müdürlüğünün 2016/1584 E. sayılı dosyası, tarafların ticari defterleri, taraflar arasındaki ticari ilişkinin geçmişine ilişkin kayıtlar, müvekkilin mal varlığındaki müspet ve menfi azalma, müvekkilin mal varlığının icra yolu ile yok pahasına satıldığına ilişkin icra dosyası, tanık, bilirkişi incelemesi, yemin ve her türlü yasal delile
dayandığı görülmüştür.
Davalılar vekili savunmasını ve iddialarını ispat yönünde; Ordu 1.İcra Md. 2016/1584 sayılı dosya içeriği, takibe konu 26.01.2016 tarih ve 125.000,00 TL. bedelli çek vs belge ve bilgiler, Tarafların ticari defterleri ve dayanağı belgeler, tanıklar, bilirkişi incelemesi, yemin ve sair her türlü yasal delile dayandığı görülmüştür.
DEĞERLENDİRME : Dava; satış sözleşmesinden kaynaklı müspet ve menfi maddi tazminat istemi ile, manevi tazminat istemine ilişkin olduğu, yapılan yargılama, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere, her ne kadar davacı tarafça satış sözleşmesi kapsamında sipariş edilen mal karşılığı peşin olarak çekle yapılan ödeme karşılığı sipariş edilen malın teslim edilmediği, bedelsiz kalan çekin icra takibine konulaması sebebiyle uğranılan manevi zarar ile müspet ve menfi maddi zararının karşılanmasına yönelik, belirsiz alacak davası açmış ise de; manevi tazminat alacağının bölünemezliği ilkesi gereği, manevi tazminat istemine ilişkin talebin kısmi veya belirsiz alacak davasına konu edilerek, kısmen talep edilemeyeceği gibi, yine her ne kadar davacı tarafça, icra takibi ve satıma konu mal tesliminde bulunulmaması sebebiyle oluşan müspet ve menfi zararının tazminine ilişkin belirsiz alacak davası ile istemde bulunulmuş ise de, taraflar arasındaki hukuki ilişkiye göre ve zararın objektif olarak davacı tarafça hesaplanmasına engel kayıt ve belgelerden yoksunluk durumunun söz konusu olmadığı, oluşan zararının hesaplanabilir nitelikte olduğu ayrıca yargılamayı gerektirmediği, işbu nedenle işbu zarar kaleminin de belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceği kanaatine varılmakla, belirsiz alacak davası olarak açılan işbu davada hukuki yarar bulunmadığından davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerektiğinden davanın reddi ile, aşağıda yazılı hüküm kurulmuştur.” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle ; somut olayda kısa kararda davanın husumetten reddolduğuna dair açık emareler bulunduğu halde gerekçeli kararda davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağından dava şartı yokluğundan reddedildiğini, kısa karar ve gerekeçeli kararın çelişkili olmamasının esas olduğunu, davadaki manevi tazminat taleplerinin tam olarak talep edildiğini, kısmi veya belirsiz alacak davası konusu yapılmadığını, manevi tazminat konusundaki yazım hatalarının sehven dilekçe içinde 50bin TL, talep kısmında 25 bin TL yazıldığından) düzeltildiğini ve düzeltilmiş hali ile yeni dava dilekçesi sunduklarını, davalının husumet itirazı üzerine, düzeltme dilekçesi ile gerçek davalının davaya dahil edilmek istendiğini ancak bu taleplerinin gerçek davalıyla arabuluculuk sürecinin gerçekleşmediği gerekçesiyle kısa kararda reddedildiğini, usul ekonomisi gereği davalı hususundaki maddi hatayı düzeltme dilekçesinin kabulü ile taraflarına arabuluculuk prosedürünü işletmek için bir sonraki celseye kadar süre verilebileceğini, müvekkilin halen devam eden müspet ve menfi zararlarının miktarını bilmesinin kendisinden beklenemeyeceğini, müvekkilinin davalı yüzünden haksız hacizlere uğramasaydı ticaret hayatı devam edeceğinden kar elde edeceğini, bu menfi zararının miktarını hesaplayabilmesinin kendisinden beklenemeyeceğini, müvekkil davalı yüzünden haksız hacizlere uğramasaydı mal varlığının elinden yok pahasına çıkmayacağını, mal varlığının piyasanın ne kadar altında elinden çıktığını zararının miktarını hesaplayabilmesinin de yine mümkün olmadığını, menfi – müspet zarar miktarını hesaplamanın uzmanlık işi olup, miktarın tayininde hakimin takdir yetkisi bulunduğunu, davalarının tam anlamıyla bir belirsiz alacak davası olduğu kanısında olduklarını beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava, satış sözleşmesinden kaynaklı manevi tazminat müspet ve menfi maddi tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı tarafça satış sözleşmesi kapsamında avans olarak verilen çek karşılığı mal teslim edilmediği, bedelsiz kalan çekin icra takibine konulduğu beyanıyla uğranılan manevi zarar ile müspet ve menfi maddi zararların tazmini talep edilmiştir.
Davalı tarafça husumet itirazında bulunulmuştur.
Mahkemece belirsiz alacak davası açılamayacağından davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Mahkemenin 26/11/2019 tarihli ara kararı ile ” Her ne kadar davacı tarafça dava dışı …. Şti.’nin mecburi dava arkadaşı olması sebebiyle davalı yanında davaya dahil edilmesine ve taraf değişikliğine ilişkin talepte bulunmuş ise de , dosya kapsamı ve dava dilekçesi içeriğine göre davalı ile, dava dışı şirket arasında mecburi dava arkadaşlığının bulunmadığı, yine taraf değişikliğine ilişkin talebin taraf değişikliği istenen şirket yönünden arabulucuya müracaatı bulunmadığından bu husustaki dava şartı gerçekleşmeden yapılan talebin reddi” ne dair karar verilmiş ise de mahkemece husumet konusunda yapılmış bir değerlendirme bulunmamaktadır.
Davacı aleyhine yapılan icra takip dosyasından çek görüntüsü dosya kapsamına dahil edilerek davalı tarafın davalı sıfatını taşıyıp taşımadığı, davalı sıfatını taşımadığının anlaşılması halinde tarafta hata olarak değerlendirilebilecek husus bulunup bulunmadığı, bu hususlardan sonra arabulucuk dava şartı yönüyle dava şartlarının değerlendirilmesi gerekmesine rağmen alınan hususlar yerine getirilmeden karar verilmesi yerinde olmamıştır.
Kabule göre de,
Manevi tazminatın bölünemezliği ilkesi gereği dava değeri sonradan bedel artırım ya da ıslah yolu ile arttırılamaz, sonradan tekrar talepte bulunulamaz,talepte bulunulsa bile arttırılan kısım mahkemece dikkate alınmaz. Ancak bu durum dilekçesinde fazlaya ilişkin hakların saklı tutularak dava açılmasına engel bir hal olmayıp, manevi tazminatın bölünemezliği ilkesine aykırı değildir. Buna göre talebin eldeki miktar yönüyle değerlendirilmemesi yerinde olmamıştır.
Menfi ve Müspet zarar yönüyle,
6100 sayılı HMK’nın 107. maddesinde; “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğunda hakim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki hafta kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olmak üzere belirleyebilir. Aksi takdirde dava talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna yada objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır. Madde gerekçesinde “Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya ilişkin hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola başvurulması kabul edilemez.” şeklindeki açıklamayla, alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olması durumunda, belirsiz alacak davası açılarak bu davanın sağladığı imkanlardan yararlanmanın mümkün olmadığına işaret edilmiştir.
Alacağın hangi hallerde belirsiz, hangi hallerde belirli veya belirlenebilir olduğu hususunda kesin bir sınıflandırma yapılması mümkün olmayıp, her bir davaya konu alacak bakımından somut olayın özelliklerinin nazara alınarak sonuca gidilmesi gereklidir. 6100 sayılı HMK’nın 107/2. maddesinde, sorunun çözümünde yol gösterici mahiyette kriterlere yer verilmiştir. Anılan madde fıkrasında, karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabileceği hüküm altına alınmış, madde gerekçesinde de “karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneği bilirkişi ya da keşif incelemesi sonucu)” belirlenebilme hali açıklanmıştır.
Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da mümkün bulunmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir.
Somut olayda, alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu, durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kanaatine varılmıştır.
Bu nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin KABULÜNE,
2-İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/11/2019 Tarih, 2019/414 Esas 2019/1219 Karar sayılı kararın 353/1-a-4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-Yukarıda yapılan açıklamalara göre davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına istinaf vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuran davacı vekili tarafından yatırılan 597,71 TL istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
6-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından alınan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
7-Davacı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4. bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 15/02/2023