Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/2473 E. 2022/36 K. 06.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/2473
KARAR NO : 2022/36
KARAR TARİHİ : 06/01/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MUĞLA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/10/2021
NUMARASI : 2021/599 Esas ve 2021/275 Karar
DAVANIN KONUSU : İflas
BAM KARAR TARİHİ : 06/01/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 07/01/2022

Muğla Asliye Ticaret Mahkemesinin 07/10/2021 tarihli, 2021/599 esas ve 2021/275 karar sayılı dosyası dairemize gönderilmiş olmakla, yapılan inceleme sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı … A.Ş.’nin Bodrum Ticaret Sicil Odası’na 9928 Sicil numarası ile kayıtlı tekne/yat imalat sektöründe faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, şirketin tek imza yetkilisinin … olduğunu, şirkete ait ticaret sicil kayıtlarının sunulduğunu, müvekkili …’in davalı şirkete; 26.09.2018 tarihinde 60.000-EURO, 05.10.2018 tarihinde 90.000-EURO, 01.11.2018 tarihinde 30.000-EURO, 02.11.2018 tarihinde 20.000-EURO, 23.01.2019 tarihinde 281.500- TL, 23.01.2019 tarihinde ise 31.200-EURO borç olarak gönderdiğini, bu nedenle müvekkilinin 281.500-TL ile 231.200 EURO karşılığı (1.443.543-TL olmak üzere + 281.500-TL) olmak üzere fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 1.725.043 TL alacaklı olduğunu, alacaklarının dava tarihine kadar ödenmediğini, davalı şirketin İİK’nun 177. maddesi gereği doğrudan doğruya iflasına karar verilmesinin gerektiğini, davalı şirketin iflasını talep etme şartlarının oluştuğunu, davalı/borçlunun, alacaklıların haklarını ihlal eden hileli davranışlarda bulunduğunu, davalı … A.Ş. sahibi olduğu “…” isimli tekneyi, yaklaşık 4 ay önce Yönetim Kurulu Başkanı …’in sahibi olduğu … Limited isimli ve Malta merkezli bir şirkete muvaazaalı olarak devrettiğini, yönetim kurulu başkanı tarafından, yine kendisinin sahibi olduğu şirkete yapılan bu satış ile şirketin mevcudunun eksiltildiği ve alacaklıların haklarının ihlal edildiğinin açık olduğunu, davalı şirketin maliki olduğu … ili, … ilçesi, … köyü, … mevkii, …/… pafta, … parsel, 332 m² arsa niteliğinde, … ili, … ilçesi, … köyü, …mevkii, …/… pafta, … parsel, 325 m² arsa niteliğinde, … ili, … ilçesi, … köyü, …mevkii, …/… pafta, … parsel, 411 m² arsa niteliğinde, … ili, … ilçesi, … köyü, … mevkii, …/… pafta, … parsel, 317 m² arsa niteliğinde, … ili, … ilçesi, … köyü, … mevkii, …/… pafta, … parsel, 278 m² arsa niteliğinde, … ili, … ilçesi, … köyü, … mevkii, …/… pafta, …parsel, 278 m² arsa niteliğinde, … ili, … ilçesi, … köyü, … mevkii, …/… pafta, … parsel, 304 m² arsa niteliğinde, … ili, … ilçesi, … köyü, … mevkii, …/… pafta, … parsel, 207 m² arsa niteliğinde, … ili, … ilçesi, … köyü, … mevkii, …./… pafta, … parsel, 291 m² arsa niteliğinde, … ili, … ilçesi, … köyü, … mevkii, …./…. pafta, … parsel, 307 m² arsa niteliğinde, … ili, … ilçesi, … köyü, … mevkii, …/… pafta, … parsel, 390 m² arsa niteliğinde, … ili, … ilçesi, … köyü, … mevkii, …./…. pafta, … parsel, 270 m² arsa niteliğinde, … ili, … ilçesi, … köyü, … mevkii, …./….. pafta, … parsel, 270 m² arsa niteliğinde, … ili, … ilçesi, … köyü, … mevkii, …./…. pafta, … parsel, 270 m² arsa niteliğinde, … ili, … ilçesi, … köyü, … mevkii, …./….. pafta, … parsel, 270 m² arsa niteliğinde, … ili, … ilçesi, … köyü, … mevkii, …./… pafta, … parsel, 401 m² arsa niteliğinde, … ili, … ilçesi, … köyü, … mevkii, …/… pafta, … parsel, 271 m² arsa niteliğinde, … ili, … ilçesi, … köyü, … mevkii, …../…. pafta, … parsel, 270 m² arsa niteliğinde, … ili, … ilçesi, … köyü, … mevkii, … pafta, …/…. parsel, 270 m² arsa niteliğinde, … ili, … ilçesi, … köyü, … mevkii, …/… pafta, … parsel, 393,00 m² arsa niteliğinde, … ili, … ilçesi, … köyü, … mevkii, …../…. pafta, … parsel, 287 m² arsa niteliğinde, … ili, … ilçesi, … köyü, … mevkii, …../…. pafta, … parsel, 269 m² arsa 7niteliğinde, … ili, … ilçesi, … köyü, … mevkii, …../…. pafta, … parsel, 269 m² arsa niteliğinde, … ili, … ilçesi, … köyü, … mevkii, …../…. pafta, … parsel, 200 m² arsa niteliğinde, … ili, … ilçesi, … köyü, … mevkii, …../…. pafta, … parsel, 200 m² arsa niteliğinde, … ili, … ilçesi, … köyü, … mevkii, …./….. pafta, … parsel, 262 m² arsa niteliğindeki taşınmazlar olduğunu, davalı şirketin Yönetim Kurulu Başkanı … tarafından teminat gösterilerek şirket adına … Bankası’ndan 1.000.000-EURO (birmilyonEuro) bedelli kredi kullanıldığını, şirket adına ve lehine verilen bu kredi için banka tarafından yapılan ödemenin, davalı şirketin Yönetim Kurulu Başkanı … tarafından Londra’da bulunan … Bank’taki kendi şahsi hesabına aktarıldığı ve yine kendi adına Londra’da gayrimenkul alımında kullanıldığı, davalı şirketin yönetim kurulu başkanı …’in yapmış olduğu fiktif işlemlerle şirketi kendisine borçlandırdığı; kendisini, fiktif olarak 24.000.000-TL (yirmidörtmilyonTürklirası) şirketten alacaklı olarak gösterdiğinin öğrenildiğini, davalı/borçlunun ödemelerini tatil etmiş bulunduğunu, davalı şirketin, müvekkiline alacağını ödemediği gibi … Bankası’ndan kullanılan 1.000.000-EURO (birmilyonEuro) bedelli kredinin de geri ödemelerini yapmadığını, bu nedenle adı geçen banka tarafından keşide edilen Üsküdar 27.Noterliği’nin 07.03.2019 tarihli ve 1896 yevmiye numaralı hesap kat ihtarnamesi ile davalı şirketin tüm borçlarının muaccel hale geldiği ve tüm borçların ödenmesinin ihtar edildiği, davalı şirketin ödemelerini yapmadığı bir diğer borcu ise yapım aşamasında olan “…” isimli tekneye ilişkin ödemeler olduğunu, davalı şirketin, teknenin bulunduğu yere ödemesi gereken kira bedelini ödemediği gibi yapımı için gerekli ödemeleri de yaklaşık bir senedir yapmadığını, ödemelerin yapılmaması nedeniyle teknenin, yapım aşamasında kalmış olduğunu, teknenin yaklaşık 1 yıldır yapımının durduğunu, davalı şirketin borçlarının olduğunu, işbu borçlarına ilişkin alacaklılarına da hiçbir ödeme yapmadığı ve ödemelerini tatil ettiğinin öğrenildiğini, davalı şirket aleyhine Bodrum 2. İcra Müdürlüğü’nün 2019/522 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığının öğrenildiğini, davalı şirketin mülkiyetinde olan … isimli teknenin devredildiğini, yine davalı şirkete ait tüm gayrımenkullerin bankaya ipotek edildiğini, davalı şirket adına sadece yapımı süren natamam … isimli teknenin bulunduğunu, bu teknenin de elden çıkartılması halinde alacaklıların alacağını karşılayacak hiçbir mal varlığının kalmayacağını, davalının, borçlarını ödemekten kaçınarak yalnız müvekkiline olan ödemelerini değil diğer alacaklılarına da borçlarını ödemediğinin görüldüğünü, bu nedenlerle, alacaklıların haklarını ihlal eden hileli davranışlarda bulunan, ödemelerini tatil etmiş olan davalı bakımından İİK’nun 177. maddesindeki şartlar mevcut olduğundan iflasına karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece; “…6100 sayılı HMK.nun 114/1-c maddesi gereğince görev hususunun dava şartı olduğu, 6100 sayılı HMK.nun 115/1 maddesi gereğince dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılacağının belirtildiği anlaşıldığından, 6100 sayılı HMK.nun 114/1-c maddesi delaletiyle, 6100 sayılı HMK.nun 115/2 maddesi gereğince davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine, 6100 sayılı HMK’nun 21/1-c maddesi gereğince görevli ve yetkili mahkemenin Bodrum 3. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi olduğunun tespitine…” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; HSK’nun asliye ticaret mahkemelerinin yargı çevrelerini belirlediği kararında ise yürürlük tarihinden önce açılan davaların açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam edileceğine ilişkin bir düzenlemenin yer almadığını, HSK kararı ve TTK hükümleri doğrultusunda görevli İlk Derece Mahkemesinin vermiş olduğu görevsizlik kararı hatalı olduğunu, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME,
DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dairemizce HMK’nın 355 maddesi kapsamında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır.
Mahkemece; görevli ve yetkili mahkemenin Bodrum 3. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi olduğuna karar verilmiş olup, hüküm davacı ve davalı vekilleri tarafından istinaf edilmiştir.
1-Somut olayda; alacaklı tarafça İİK 177 maddesi kapsamında davalının iflası istemine ilişkin olup, 6102 sayılı TTK’ da düzenlendiği, aynı yasanın 4. maddesine göre TTK’dan kaynaklanan uyuşmazlıkların ticari dava sayılacağının açıkça belirtilmesine göre, uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık ise; özel kanunlarına göre kurulmuş olan ihtisas mahkemelerinin yargı alanlarının yeniden belirlenmesi ile ihtisas mahkemesi kurulmayan yerlerde bu mahkemelerin görev alanına giren iş ve davalara hangi mahkemenin bakması gerektiği hususlarında HSK’nın 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında dava tarihi itibariyle görevli olan mahkemenin davaya bakmaya devam edeceğine dair bir belirleme bulunmadığı ve eldeki davada görevli mahkemenin dava tarihi itibariyle görevli olan ve görevsizlik kararını veren Bodrum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi mi, yoksa 01.09.2021 tarihinde faaliyete geçen ve istinafa konu görevsizlik kararını veren Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’ mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
2-Öncelikle belirtilmelidir ki genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.
Bilindiği üzere, medeni yargılamada ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır.
Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt 1, s.164).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir (5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı).
Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı vermesi gerekir (HMK m.115). Davaya bakan hüküm mahkemesi gibi kanun yolu incelemesini yapan üst mahkemelerin de görev hususunu resen gözetip, hükmü veren mahkemenin görevli olup olmadığını incelemesi gerekir. Hatta bunun için tarafların hükme karşı görevsizlik nedeniyle kanun yoluna başvurmuş olmalarına dahi gerek yoktur.
Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmelidir. Davanın görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde; yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
Nitekim; 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir. Aynı hususlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve 2011/11-233 E., 2011/330 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Somut olayımızda ise; Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında; kurulmasına karar verilen Asliye Ticaret Mahkemeleri’ nin yargı çevrelerinin kuruldukları illerin ” mülki sınırlarını ” kapsayacak şekilde belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiş olup, halihazırda açılmış davaların il merkezlerinde yeni kurulan Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; dava tarihi 20/03/2019 tarihi olup, davanın 01/09/2021 tarihinden önce açıldığı, yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Bodrum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nce davanın görülmesi mümkün olmadığından, istinafa konu görevsizlik kararında usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmamaktadır. (Aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2019 tarihli 2017/11-10 esas – 2019/401 karar sayılı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/05/2011 tarihli 2009/13600 esas – 2011/6019 karar sayılı ilamları).
Tüm bu açıklamalara göre; istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların, açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Muğla Asliye Ticaret Mahkemesinin 07/10/2021 tarihli, 2021/599 esas ve 2021/275 karar sayılı kararına karşı davacı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken istinaf kanun yolu harcı olan 80,70 TL’den davacı tarafından peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir yazılmasına,
3-Davacı tarafın yatırmış olduğu istinaf kanun yoluna başvuru harcı olan 162,10 TL’nin üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafından yapılan istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve yargılama giderlerinin iadelerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 362/1-c maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.07/01/2022