Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/2366
KARAR NO : 2022/461
KARAR TARİHİ : 10/03/2022
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/06/2021
NUMARASI : 2019/482 Esas, 2021/441 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 10/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 10/03/2022
Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı … Şti. Vekili; müvekkilinin davalı … A.Ş. ile … olarak bilinen altın madeni kurma, işletme işine yönelik olarak 50.000.000 USD bedelli 19.06.2006 ve 14.05.2009 tarihli anlaşmalar yaptığını, çalışmalar başladıktan bir süre sonra davalı tarafça işin iptalinin talep edilmesi ile, 16.10.2009 tarihli protokolün imzalandığını, 19.06.2006 ve 14.05.2009 tarihli sözleşmelerin imzalanan bu protokolle fesih edildiğini,aynı protokolle 6.500.000 USD bedelli tazminat, başlamış ve tamamlanmış işlerin kalan hak ediş, kesin hesap alacakları için 917.206 TL + KDV alacak bedelinin ödenmesi konusunda anlaşma yapıldığını, toplam tazminat alacağından 2.000.000 USD + KDV lik bölümünün çeşitli tarihlerde yatırıldığını, ancak 4.500.000 USD + KDV lik tazminat alacağının halen ödenmediğini, müvekkili firmanın davalı firmaya kalan tazminat ödemesini yerine getirmesi konusunda 26.11.2014 tarihinde ihtarnameyi gönderdiğini, davalının 02.12.2014 tarihli ihtarla cevap verdiğini, buna rağmen sonuç elde edilemediğini, tazminat bedelinin ödenmeyen kısmı hakkında arabuluculuk görüşmesi için başvuru yapıldığını, anlaşma sağlanamadığını belirterek, kalan 4.483.000 USD tazminat bedelinin 16.10.2009 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ve KDV siyle birlikte tahsiline, davalının taşınmazları üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili; davacı tarafın Ankara 14. ATM nin 2015/1039 Esas sayılı dosyası ile 100.000,00 TL lik kısmı alacak davası açtığını, mahkemenin davayı ret edeceğinden davacının kötü niyetli olarak davadan feragat ettiğini, akabinde bu davayı açtığını, müvekkilinin 16.10.2009 tarihli ibra protokolü ile geçmişe dönük tüm iş anlaşmalarının iptal edildiğini, protokolün 8. Maddesi uyarınca müvekkili şirketin danışmanlık ve kiralık iş makinesi hizmetlerinin bedellerinin 16.10.2009 tarihli fatura bedellerinin ödendiğini, protokolün 5-b, 6-a, 6-b maddelerinden kaynaklanan 4.500.000,00 USD + KDV tazminat tutarının ödenmediğinden bahisle açılan davada 10.08.2016, 19.04.2018, 19.11.2019 tarihli bilirkişi raporlarında, müvekkili şirketin davacıya ödeme yapmasını gerektirecek bir iş ve işlem olmadığının belirlendiğini, bu davanın TMK m. 2 e aykırı olduğunu, yetkili mahkemenin müvekkili şirketin iş merkezinin bulunduğu Ankara olduğunu belirterek, davanın öncelikle usul yönünden olmadığı takdirde esas yönünden reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, açılan alacak davasında, uyuşmazlığın, taraflar arasında yapılmış olan 16.10.2009 tarihli protokol gereğince davalının davacıya yapacağı ödemelerin gerçekleşip gerçekleşmediği ve davacının bu protokol kapsamında alacak hakkının bulunup bulunmadığına ilişkin olduğu, taraflar arasında yapılmış olan 19.06.2006 ve 14.05.2009 tarihli sözleşmeler, 16.10.2009 tarihli protokol ve 16.09.2006 tarihli ve 16.10.2009 tarihli sözleşmeler incelendiği, 16.09.2006 tarihli sözleşmede, bu sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarla ilgili Ankara Mahkemeleri ve İcra Dairelerini yetkili kıldıklarının belirlendiği, yine bu sözleşmeye istinaden yapılan ve davamıza konu teşkil eden …. – … İbra Protokolü m.1’de 19.06.2006 tarihinde imzalanan, İşbirliği Taahhüt Protokolü ile ilgili olarak tarafların delillerini ibra ettiği, ancak m. 2’de bu protokollerle ilgili olarak doğacak kesin hesap alacakları ve devam eden işlere ait hak ediş alacakları hariç olmak üzere tarafların birbirlerini ibra ettikleri, davacının alacağının bulunup bulunmadığının tespitinde, mevcut protokolün tarafları bağlayan bu hükmünün uygulanması gerektiği, kaldı ki feragat ile sonuçlanan ilk kısmi davanın davacı tarafından Ankara Mahkemelerinin yetkili görülerek, Ankara Asliye Ticaret Mahkemesinde açıldığı, taraflar arasında yapılmış olan sözleşme hükümlerine göre Ankara Mahkemelerinin yetkili kılındığının belirlendiği, tarafların tacir HMK. m. 17 gereğince, sözleşmede yetkinin de düzenlendiği gerekçesi ile, davalının süresinde yapmış olduğu yetki itirazının kabulü ile davanın yetki yönünden reddine (taraflar arasında yapılan sözleşme kapsamına göre … mevkiinde yapılacak çalışmalar ile ilgili olarak, taraflar arasında yetki sözleşmesini içeren 16.09.2006 tarihli sözleşmenin, 16.10.2009 tarihli protokolle iptali ile, yetki konusu da gündemden çıkartılmış olduğundan HMK m. 10 ve BK m. 89 kapsamına göre İzmir Ticaret Mahkemeleri davaya bakmaya yetkili olduğu yönünden muhalefet şerhi ile) karar verilmiştir.
Mahkeme kararına karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davacı vekili; yerel mahkemenin, dava konusu olmayan ve taraflar arasında sona erdirilen, 16.09.2006 tarihli sözleşmede yer alan yetki maddesine dayanarak ve kısmi açılan ve o kısımdan feragat edilen davanın Ankara’da açılmış olduğuna dayanarak yetkisiz olduğuna karar verdiğini, bu hükmün hukuk kuralına, yasaya uymadığını, ayrıca mahkemede muhalif olan üyenin de yetki yönünden davanın reddine ilişkin verilen karara katılmadığını, dava konusu protokolde yetki düzenlemesinin olmadığını, bu nedenle özel yetki düzenlemeleri gereği; sözleşmenin ifa ve işin yapım yeri İzmir olduğundan, dava konusu para borcu ve para borçlarının ifa yerinin alacaklının ikametgahı, müvekkilin merkezi de İzmir olduğundan, davalının İzmir’de şubesi bulunduğu ve sözleşme, İzmir’de imzalandığından, üç ayrı özel yetki düzenlemesi ile yetkili Mahkemenin, İzmir Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, bu açıklamalar doğrultusunda, sözleşmenin aynen ifası istenildiğinden ve sözleşmenin ifa yerinin de Konya olduğundan, davacının HUMK.nun 10. Maddesindeki kurala dayanarak eldeki davayı açtığı Konya Asliye Hukuk Mahkemesi, davaya bakma yetkisine sahip olduğunu belirterek, yetki yönünden davanın reddine ilişkin verilen kaldırılması gerektiğini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
Dava, taraflar arasında akdedilen 16.10.2009 tarihli protokole dayalı olarak alacağın tahsili istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık, Ankara mahkemelerinin HMK 17. maddesinde düzenlenen yetki sözleşmesi nedeni ile yetkili olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf incelemesi istinafa başvuran vekilinin dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlarda res’en gözetilerek yapılmıştır.
Davalı vekili süresinde cevap dilekçesi ile, müvekkili şirketin faaliyet adresinin Ankara da olduğunu ve Ankara mahkemelerinin yetkili olduğunu bildirerek, yetki itirazında bulunmuş, mahkemece, taraflar arasında akdedilen 16.09.2006 tarihli sözleşme ile, bu sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarla ilgili Ankara Mahkemeleri ve İcra Dairelerini yetkili kıldıklarının belirlendiği gerekçesi ile, davanın yetkisizlik nedeni ile, usulden reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafça Ankara 14 ATM.nin 2015/1039 esas sayılı dosyası ile, alacak davası açıldığı tarafların kabulündedir. Taraflar arasında … Altın madeni projesi -İşbirliği Taahhüt -sözleşmesinin 16/09/2006 tarihinde akdedildiği, bu sözleşmenin 5 maddesi ile ihtilaf halinde Ankara mahkemelerinin yetkili olacağının düzenlendiği ve 16/10/2009 tarihli protokolle, 16/09/2006 tarihli İşbirliği Taahhüt sözleşmesinin hükümsüz kaldığının düzenlendiği hususunda da ihtilaf yoktur. Yetki hususunun düzenlendiği sözleşmenin hükümsüz bırakılması ile, HMK 17 madde hükmü uygulanamayacaktır.
Somut olayda, kesin yetki de söz konusu değildir.
O halde, yetkili mahkemenin davalı şirketin faaliyet merkezinin bulunduğu yer olan Ankara olduğu gibi, sözleşmenin ifa edileceği yer olmanın yanında para alacağına ilişkin olduğundan alacaklının yerleşim yeri olan İzmir’in de yetkili olduğu, açılan davada davacı tarafın seçimlik hakkı bulunup, ilk davayı Ankara da açması yanında, sözleşmenin ifa yerinde açmasında da usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Bu durumda, yerel mahkemenin farklı gerekçeler ile davanın yetkisizlik nedeni ile usulden reddine karar vermesi yerinde olmamıştır.
Sonuç olarak, yargılamaya devam etmek, tarafların delillerini toplamak ve sonucuna göre karar vermek üzere yerel mahkeme kararının HMK nun 353/1-a-3 maddesi gereğince kaldırılarak, dosyanın görevli ve yetkili İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hükmün kurulması gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,
2-İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 02/06/2021 Tarih ve 2019/482 Esas, 2021/441 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-3 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-Yukarıda yapılan açıklamalara göre, yargılamaya devam edilmesi ve karar verilmesi için dosyanın kararı veren İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
4-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek esas hükümle birlikte değerlendirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 353/1-a-3 bendi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.10/03/2022