Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/2142 E. 2022/914 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/2142
KARAR NO : 2022/914
KARAR TARİHİ : 26/05/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/07/2021
NUMARASI : 2021/366 Esas 2021/659 Karar
DAVANIN KONUSU : Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
BAM KARAR TARİHİ : 26/05/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 26/05/2022

Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; müvekkilinin teknik hırdavat ve ağır sanayi tedarikçisi olarak 2012 yılından bu yana faaliyet gösterdiğini, küresel kriz ile ödeme sorunu yaşaması nedeni ile 1 yıl ödemesiz 5 yıl vade içerisinde ve her yıl %25 oranında tüm borçlarının ödeyebileceği teklif ve taahhüdünde bulunarak konkordato kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; ” …. toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda ; davacı tarafça davacı şirketin borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemediği veya ödeyememe tehlikesi altında olduğundan bahisle alacaklıları ile borçların ertelenmesine yönelik tenzilat ve vade konkordatosu yapılabilmesi için geçici ve kesin mühlet verilerek sonucunda konkordatonun tasdikine karar verilmesi için Mahkememize dava açıldığı, Mahkememizce 16/08/2018 tarihli tensip tutanağı ile davacı şirkete 19/07/2018 tarihinden itibaren geçici mühlet verilerek geçici konkordato komiseri atandığı ve davacı şirket ile ilgili ihtiyati tedbirlerin düzenlendiği , Mahkememizce 15/11/2018 tarihinde kesin mühlet verilmesi talebi ve konkordato talebinin reddi ile davacı şirketin iflasına karar verildiği , kararın İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17 .Hukuk Dairesi Başkanlığı’ nın 2019/674 Esas , 2019/922 Karar sayılı kararıyla kaldırıldığı , dosyanın yeniden esasa alınarak Mahkememizin 19/07/2019 tarihli ara kararıyla konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşıldığından bahisle davacı hakkında 1 yıllık kesin mühlet verilmesine karar verildiği ayrıca Mahkememizin 09/09/2019 tarihli ara kararı ile alacaklılar kurulunun oluşturulduğu , kesin mühlet süreci içerisinde konkordato komiser heyetinden ara raporlar alındığı, kesin mühletin sona ermesinden önce konkordato komiser heyeti tarafından 22/09/2020 tarihinde İİK’nun 302 maddesi gereğince düzenlenen raporunun Mahkememize ibraz edildiği , Mahkememizce konkordato komiser raporunun alınmasından sonra İİK 305. Maddesindeki konkordatonun tasdiki şartlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine yönelik olarak dosya üzerinde SMMM, Sektör Bilirkişisi ve Hukukçu bilirkişiden oluşturulan üç kişilik bilirkişi kurulu vasıtası ile bilirkişi incelemesi yaptırıldığı , İİK’nun 288.maddesi hükümleri gereğince gerekli ilanlar yaptırıldığı,
Konkordato komiser heyeti raporu ile alınan bilirkişi kurulu raporunda da ayrıntılı ve gerekçeli olarak belirtildiği üzere borçlu davacı … – … ‘ın 30/06/2020 tarihli kaydi bilançosunda varlıklarının 16.492.326,99-TL, borçlarının 8.954.293,54-TL, öz kaynaklarının 7.538.033,45-TL tutarında olduğu ve firmanın 30/06/2020 tarihi itibariyle borca batık durumda olmadığı, davacı şirketin 30/06/2020 tarihli rayiç bilançosunda varlıklarının 9.876.343,73-TL, borçlarının 8.954.293,54-TL, öz kaynaklarının 922.050,19-TL tutarında olduğu, firmanın 30/06/2020 tarihli rayiç değer bilançosuna göre borca batık durumda olmadığı, iflas durumunda adi alacaklıların alabileceği oranın % 44 olduğu ve adi konkordatoda teklif edilen % 60 tutarın borçlunun iflası halinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olduğu, davacının nisaba alınan konkordatoya tabi adi alacaklı sayısının 77 adet ve konkordatoya tabi adi alacağın 7.777.449,03-TL olduğu, şirketin konkordato projesinde adi alacaklılara alacağın % 60’ını ilk taksidi 01/09/2021 olmak üzere üçer aylık 16 taksitle ödeme teklifi içerdiği, 21/08/2020 tarihinde yapılan alacaklılar kurulu toplantısında ve toplantının bitimini takip eden 7 günlük iltihak süresinde yapılan konkordato projesi oylaması sonucu kabul oylarının 50 adet 4.531.153,97-TL, red oylarının 3 adet ve 317.776,26-TL, kullanılmayan oy adedinin 34 adet 2.928.518,80-TL tutarında olduğu, oylama sonucu İİK 305/c maddesindeki alacaklı sayısının yarısı ve alacak tutarının yarısına ilişkin çoğunlukla kabul edildiği ve 305/c maddesindeki şartın yerine getirildiği , davacı şirketin İİK 206 maddesi anlamında 1. Sıra borcunun bulunmadığı, davacı tarafça adi alacaklılar için 10.592,89-TL, rehinli alacaklılar için 4.461,63-TL yatırması gerektiği ve gerekli tasdik harcının yatırıldığı, konkordatonun tasdikine yönelik İİK 305. Maddesinde belirtilen şartlardan 305/b bendinde belirtilen teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması şartı dışındaki diğer tüm şartların davacı lehine gerçekleştiği ,
İİK 305/b hükmü anlamında davacı tarafça konkordato ön projesinde tenzilat ve vade konkordatosu talebinde bulunulduğu ve borçların % 50 sinin ödenmesinin öngörüldüğü ,davacı tarafça daha sonra konkordato projesinin revize edildiği ve borçların % 60 ının ilk taksidi 01/09/2021 tarihinde olmak üzere üçer aylık 16 taksitle ödenmesinin teklif edildiği, konkordato komiser heyeti raporunda her hangi bir açıklama yapılmaksızın İİK 305/b hükmü anlamında şirket tarafından teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olduğu ve bahsi geçen tasdik şartının gerçekleştiğinin söylenebileceğinin belirtildiği, bilirkişi kurulu raporunda da şirketin borca batık olmadığı, bu şartlar altında İİK 305/b maddesindeki teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması şartının yerine gelip gelmediği hususunun mahkemenin takdirinde olduğunun belirtildiği , davacının kaydi değerlere ve rayiç değerlere göre borca batık durumda olmadığı , borca batıklığın söz konusu olmaması dolayısıyla davacı tarafça ancak vade konkordatosu talep edilebileceği , tenzilat konkordatosu talep edilemeyeceği , bu husus göz önüne alındığında İİK 305. Maddede düzenlenen tasdik şartlarından teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması şartının gerçekleşmediği , söz konusu şartın gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun borca batıklık hesabı dışında hukuki yorum niteliğinde olup bilirkişi kurulu raporunda da doğru olarak belirtildiği üzere takdir ve değerlendirmesinin Mahkememize ait olduğu bu sebeble İİK 305/b bendinde belirtilen şartın gerçekleşip gerçekleşmediği yönünden yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına veya bilirkişi kurulundan ek rapor alınmasına gerek görülmediği , tüm bu hususlar göz önüne alındığında İİK 305. maddesinde belirtilen konkordatonun tasdikine yönelik tüm şartların davacı lehine gerçekleşmediği, davacı tarafça konkordato süreci içerisinde rehinli alacaklılarla da herhangi bir yapılandırma yapılmadığı incelenen tüm dosya kapsamıyla anlaşılmış, davacı …. – …. ‘ın konkordato talebinin reddine….” karar verilmiştir.

Mahkeme kararına karşı, davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurarak, İİK 305. Maddesinde tahdidi olarak sayılan ve konkordatonun tasdiki için mevcudiyeti zaruri tüm şartların gerçekleştiğini, gerekçeli karara esas teşkil eden konkordato komiseri heyeti nihai raporu ve devamında tanzim edilen bilirkişi heyeti raporunda da gerekli şartlarının gerçekleştiğinin ve konkordatonun tasdiki kanaatinin belirtildiğini, mahkemenin takdir hakkı ile tasdik talebinin reddine karar verildiğini, mevcut raporların hatalı-eksik yorumlandığını, talebin hukuki yorumlarla reddi nedeni ile müvekkili şirketin ekonomik çıkmaza sürüklendiğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını konkordato talebinin tasdikini, müvekkili işletmenin korunması amacıyla tüm tedbirlerin aynen devamına karar verilmesi gerektiğini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
Dava, konkardatonun tastiki istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. mad. düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
İcra İflas Kanunu’un 304’üncü maddesinde “Komiserin gerekçeli raporunu ve dosyayı tevdi alan mahkeme, konkordato hakkında karar vermek üzere yargılamaya başlar. Mahkeme, komiseri dinledikten sonra kısa bir zamanda ve her hâlde kesin mühlet içinde kararını vermek zorundadır. Karar vermek için tayin olunan duruşma günü, 288 inci madde uyarınca ilân edilir. İtiraz edenlerin, itiraz sebeplerini duruşma gününden en az üç gün önce yazılı olarak bildirmek kaydıyla duruşmada hazır bulunabilecekleri de ilâna yazılır.düzenlemesi mevcuttur.
Somut olayda, konkordatonun olumlu görüşü ile hazırladığı rapor ve ilanlar tamamlanmış, tastik harcı yatırılmıştır. Yine yargılama sırasında, yasal düzenlemelere uygun olarak, İlk derece Mahkemesince;
-İstemci şirketlere 10.10.2018 günü saat 17:26 itibariyle üç ay süre ile geçici mühlet verildiği (süre sonu: 10.01.2019),
-04.01.2019 günlü kararla geçici mühletin 10.01.2019 gününden itibaren iki ay süre ile uzatıldığı (süre sonu: 10.03.2019),
-07.03.2019 günlü kararla 10.03.2019 günü itibariyle bir yıllık kesin mühlet verildiği (süre sonu: 10.03.2020),
– 05.03.2020 günlü kararla kesin mühletin İİK m.289/V uyarınca) kesin mühletin sona ereceği 10.03.2020 tarihinden başlamak üzere üç ay süreyle uzatıldığı (süre sonu: 10.06.2020),
-15.06.2020 günlü talep üzerine 06.07.2020 günlü kararla kesin mühletin sona ereceği 08.09.2020 (bu dönemde 7226 sayılı Yasa uyarınca sürenin 86 gün boyunca durdurulduğu anlaşılmaktadır) tarihinden başlamak üzere iki ay süreyle uzatıldığı (süre sonu: 08.11.2020),
-02.11.2020 günü komiserlerin raporunu sunduğu,
-05.11.2020 günlü duruşmada kesin mühletin (İİK m.289/V uyarınca) kesin mühletin sona ereceği 08.11.2020 tarihinden başlamak üzere yirmi gün süreyle uzatıldığı (süre sonu: 28.11.2020),
– 26.11.2020 günlü duruşmada kesin mühletin (İİK m.289/V uyarınca) kesin mühletin sona ereceği 28.11.2020 tarihinden başlamak üzere bir ay süreyle uzatıldığı (süre sonu: 28.12.2020),
– 24.12.2020 tarihinde de nihai kararın yasanın aradığı süre içerisinde verildiğii görülmüştür.
İcra ve İflas Kanunu’nun 285’inci maddesine göre konkordato, borçlarını vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflâstan kurtulmak için talep edebileceği kolektif bir tasfiye biçimidir.

Konkordatonun temel amacı borçların ödenmesidir. 7101 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle bu amaçtan sapılmamakla birlikte borçlunun işletmesinin iyileşmesi de bir işlev olarak konkordatoya yüklenmiştir. Ancak bu işlev alacaklıların alacaklarının çeşitli yollarla yok edilmesi suretiyle borçlunun borçlarından kurtulması ve buna ek olarak işletmesini kalkındırması maksadıyla kullanılamaz. Borçlu alacaklılarına mümkün olan en yüksek tatmini sağlamak zorundadır.
Nitekim 7101 sayılı Yasa’nın 285’inci maddeye ilişkin gerekçesinde bir ilke olarak borca batık olmayan borçlunun tenzilat isteyemeyeceği hususuna değinilmiş ve fakat bu ilke Yasa metnine alınmamakla birlikte öğretinin değerlendirmesine bırakılmıştır.
Esasen kısa vadeli borçların ödenememesi ya da ödenememesi tehlikesi konkordatoya başvuru için yeterli olmakla birlikte varlıkları borçlarının kat be kat üstünde olan borçlular için konkordatoya müracaat kabul edilemeyeceği yerleşik Yargıtay uygulaması halindedir (Yargıtay İİD. 01.10.1964 gün ve 1964/12958; bkz. Altay, S./Eskiocak, A.: Konkordato ve Yeniden Yapılandırma Hukuku, 5.b., İstanbul 2019, s.670).
Varlıkları borçlarını ödemeye yeten fakat varlıklarını paraya çevirmesinin zaman alacağı anlaşılan bir borçlu, gerekçede ifade edildiği gibi, borçlarını makul bir vadeye yayarak tam olarak ödemelidir (Öztek, S.: Öztek Konkordato Hukuku Şerhi, Adalet yay. Ankara 2019, m.285, n.31). Ancak alacaklıların da onayı ile borçlunun tenzilat istemesi kabul edilebilmelidir. Bu sefer de borçlu istediği tenzilata oranla kısa bir vade önermeli, yapacağı indirimden doğan alacaklı zararını bu şekilde telafi etmelidir. Sonuç olarak borca batık olmayan bir borçlunun hem tenzilat istemesi hem de ödemeleri -faiz vermeksizin- uzun vadeye yayması kabul edilemez(Karakaş, C.F.:”Borca Batık Olmayan Borçlunun Konkordato İstemi ve Seçenekli Konkordato Projesi”, MİHDER, 2020/3, C.XVI, S.47, s.789 vd.).
İcra ve İflas Kanunu’nun 294’üncü maddesinin üçüncü fıkrasına göre tasdik edilen konkordato projesi aksine hüküm içermediği takdirde kesin mühlet tarihinden itibaren rehinle temin edilmemiş her türlü alacağa faiz işlemesi durur. Aynı Yasa’nın 288’inci maddesinin birinci fıkrasında geçici mühletin, kesin mühletin sonuçlarını doğuracağı ifade edilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, enflasyonist ortamlarda konkordatoda faiz ödenmemesi de faiz oranı kadar tenzilat anlamına gelmektedir.
Somut olaya dönüldüğünde, istem sahibi şirketin, borca batık olmadığı,yani bütün borçlarını tam olarak ödedikten sonra dahi bir miktar varlığını muhafaza edeceği tartışmasızdır. Buna rağmen borçlu, revize ettiği ve oylamaya sunulan projesinde, borçların %60 nı 3’er ay ara ile 16 taksitte olmak üzere 4 yıllık döneme yaymıştır.
Borçlunun projesinde tenzilat önermesi mümkündür. Zira 7101 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle “asgari yüzde elli ödeme koşulu” kaldırılmış, bunun altındaki tenzilatların da proje kapsamında sunulmasına izin verilmiştir. Ancak bu durumda özellikle borçlunun ve komiserlerin alacaklıları bu yönde bilgilendirmesi ve oylamanın buna göre yapılması gerekirdi. Alacaklıların yüzde otuz iki tenzilata verdikleri kabul oylarının, onlara yüzde altmış üç kayıp yaşatacak olması konusunda aydınlatılmadıkları anlaşılmaktadır.
İflas halinde alacaklıların eline geçecek tutar da bir itiraz nedeni olarak ileri sürülmüştür. Tasfiye değeri elbette işletmenin devamlılığı esasına göre düzenlenecek bilançoya göre daha düşük olacaktır. Zira her işletmeyi ayakta tutan ve maddi olmayan, paraya çevrilemeyen varlık unsurları vardır. Her ne kadar cebri icra satışlarının muhammen bedelin %50’si oranında yapıldığı peşin hükmünden hareketle hesaplamalar bu şekilde yapılsa da iflasın kârlı bir durum olmadığı tartışmasızdır. Ancak, borçlu iflasın konkordatodan daha kötü sonuç yaratacağı noktasında itirazı yerine, borçlunun alacaklıları tatmin bağlamında çok daha iyi tekliflerle mahkeme önüne gelebileceğini göstermelidir.

Borçlu borca batık değildir ve bütün borçları belirli bir süre içinde tam olarak ödeme gücüne sahiptir. Oysa borçlu bir tenzilat önermesi yanında toplam 4 yıllık ödeme sürecinde faiz de vermeyerek borçlarını, bu ikisinin toplamı kadar indirmektedir. Borca batık olmayan borçlu makul bir tenzilatla borçlarını derhal ya da 2-3 ay içinde ödemeyi önerebilir ya da vade istiyorsa oluşan enflasyon riskini makul bir faizle giderebilir. Oysa eldeki dosyada alacaklıları koruyacak hiçbir öneri sunulmamıştır. Bu haliyle alacaklılar yeterince aydınlatılmamış ve oylama bu şekilde sonuçlanmıştır.
Gelinen noktada konkordatonun istemci borçlu tarafından borçların ödenmesi ve işletmeye hayatiyet kazandırılmasından öte bir finansal enstrüman olarak kullandığı izlenimi uyanmıştır. Açıklanan nedenlerle alacaklıların zarara uğrama ihtimali bulunan bir konkordatonun tasdik edilmesi, kurumun amacına uygun bulunmadığından, davacının tasdik talebinin reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır.
Sonuç olarak, yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan, yerel mahkeme kararına karşı yerinde olmayan istinaf isteminin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12/07/2021 tarih ve 2021/366 Esas 2021/659 Karar sayılı kararına karşı davacının istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı taraftan alınması gereken 80,70 TL istinaf harcından başlangıçta alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 21,40 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın dairemizce taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca yapılan inceleme sonucunda; HMK’nın 361/1. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 26/05/2022