Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/1659 E. 2022/1541 K. 07.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1659
KARAR NO : 2022/1541

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/02/2021
NUMARASI : 2019/523 Esas 2021/198 Karar
ASIL DAVA : ALACAK
BİRLEŞEN DAVA: MENFİ TESPİT
KARAR TARİHİ : 07/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 07/10/2022
İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/523 Esas ve 2021/198 Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda verilen görevsizlik nedeniyle usulden red kararına karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; ”…Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin taşıma işi yaptığını, davalı firma ile araç satım sözleşmesi ve taşıma işi yapılması yönünde anlaştıklarını, müvekkilinin … plakalı aracı ile davalı adına yaptığı taşıma işlerinden dolayı davalı şirketten olan alacaklarının ödenmediğini, ayrıca davalı firma adına kayıtlı … plakalı aracın da satış vaadi sözleşmesi ile müvekkile satılması ve bu aracın yalnızca 24 ay boyunca davalının işinde çalışması amacıyla karma bir sözleşme imzalandığını, söz konusu sözleşme ile satış vaadi sözleşmesinin yanında aracın aylık kira karşılığı çalıştırılmasının kararlaştırıldığını, davalının haksız olarak sözleşmeyi feshederek aracı müvekkilinden geri aldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000 TL alacağın ticari faizi ile birlikte ödenmesine, ve 237,79 TL ihtar masrafının ve sözleşmede kararlaştırılan 50.000 TL cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı taraf ile yapılan sözleşmenin müvekkili şirket tarafından feshedilmediğini, buna ilişkin davacı tarafın Karşıyaka 5 Noterliğinin 31379 yevmiye numaralı ihtarnamesine karşı müvekkili şirket tarafından düzenlenen Üsküdar 25 Noterliğinin 52331 yevmiye numaralı ihtarnamesinde belirtildiği üzere taraflar arasında imzalanan sözleşmenin davalı müvekkil şirket tarafından feshinin söz konusu olmadığını ve hala yürürlükte olduğunun bildirildiğini, satış sözleşmesinin feshinin müvekkili tarafından davacının işi bıraktığının ikrarı sonucu olduğunu, davacı tarafından edim yükümlülüklerinin yerine getirilmediğini, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle sözleşmeye konu aracın müvekkil şirket tarafından geri alındığını, davacının bedeli ödenen bonolar üzerinden takip yapıldığı yönündeki iddialarının asılsız olduğunu, sözleşmede yer almamasına rağmen … plakalı araç ile yapılan tüm hizmet bedellerinin ödendiğinin hesap kayıtlarında mevcut olduğunu, ayrıca davanın yetkisiz mahkemede görüldüğü, yetkili mahkemelerin İstanbul Anadolu Mahkemeleri olduğunu, belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir
B-)Birleşen İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/899 Esas sayılı dava dosyasında,
İDDİA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil aleyhine davalı şirket tarafından belirtilen dosya ile icra takibi başlatıldığını, dosya borcu müvekkilden tahsil edilmiş olmakla, müvekkilin yapılan araç satış vaadi sözleşmesindeki taksitleri için teminat amaçlı alınan senetler iade edilmeyerek takibe konu edildiğini, buna dair ödenen bedeller için alınmış olan senetler icraya konulduğunu, Savcılığa şikayette bulunduklarını, taraflarınca davalı tarafından haksız yere yapılan sözleşme feshedildiği ve araçta taraflarınca alındığını, icra takibinden önce ödediği davaya ve takibe konu senet bedellerinin ve diğer alacaklarımızın ödenmesi için İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/523 sayılı dosyasında 25.11.2019 tarihinde dava açıldığını, aralarında fiili irtibat ve ilgisi bulunması, ayrıca aynı alacağa konu olmakla biri hakkında verilecek karar diğer dosyayı da etkileyeceğinden dolayı bu dosya ile İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/523 Esas sayılı dosyasının birleştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkiline ait aracın araç satış vaadi ile davacıya devredildiği yine bu aracın davacıdan kiralandığı, sözleşmenin müvekkili tarafından fesh edilmediğini, davacının sözleşmeye uygun olarak yükümlülüklerini yerine getirmediğini, bu nedenle aracın davacıdan geri alındığını, sözleşme uyarınca düzenlenen bononun teminat senedi olmadığı, ifa amacıyla düzenlendiği belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVA:
Asıl dava, araç satış vaadi ve soförlü araç kiralama hizmet akdinden kaynaklanan alacak davasıdır.
Birleşen dava araç satış vaadi ve soförlü araç kiralama hizmet akdinden kaynaklanan ve kambiyo senedinin bedelsiz olduğu iddiasına dayalı menfi tespit davasıdır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanunu’un 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile Asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’de ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nin 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği açıktır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; asıl ve birleşen dosya davacısı ile davalısı arasında Bornova 1 Noterliğinin 05/12/2018 tarih ve 29999 yevmiye nolu motorlu araç satış vaadi ve araç kiralama sözleşmesi bulunduğu, bu sözleşmeye göre mülkiyeti asıl ve birleşen dosya davalısına ait … plakalı aracın 105.000,00 TL karşılığında asıl ve birleşen dosya davacısına satılacağının vaat edildiği, ayrıca anılan aracın asıl ve birleşen dosya davalısına 24 ay süreyle şoförlü olarak kiralanacağının taraflarca kararlaştırıldığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın bu sözleşmeden kaynaklandığı, her ne kadar davacı kendisinin yaptığı hizmeti taşıma olarak nitelendirmiş ve mahkememizde işbu davayı ikame etmiş ise de, belirli bir bedel karşılığında taşıyıcı tarafından taşıma sözleşmesi ile eşya veya yolcu taşımanın somut olayda söz konusu olmadığı, taraflar arasındaki ilişkinin taşıma hukukundan kaynaklanmadığı, uyuşmazlığın araç satış vaadi ile şoförlü araç kiralama sözleşmesine ilişkin olduğu, uyuşmazlığın niteliğine ve taraflar arasındaki temel ilişkiye göre dava mutlak ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği gibi İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğü, İzmir Vergi Dairesi cevabı yazılarına göre davacının tacir olarak ticaret siciline kayıtlı olmadığı, bilanço usulüne göre defter tutmadığı, işletme hesabına göre defter tuttuğu, gayri safi hasılasına göre tacir sayılan kimselerden olmadığı, bu nedenlerle asıl ve birleşen dosya davacısının tacir olarak kabul edilemeyeceği, davacı tarafından davalıya karşı ileri sürülen talep ve talebin dayanağı olan maddi olgular bakımından her iki tarafın tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmuş olması şartı gerçekleşmediğinden asıl ve birleşen davanın nisbi ticari dava olarak kabulüne de olanak bulunmadığı, uyuşmazlığın çözümünün genel mahkemelerin görev kapsamında kaldığı, bu durumda davaya bakma görevinin asliye hukuk mahkemesine ait olduğu, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c maddesi uyarınca görev hususunun dava şartı olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerektiği, asıl ve birleşen davanın aynı hukuki ilişkiden kaynaklanmış olması ve biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek mahiyette bulunması ve olası hüküm uyuşmazlıklarının bertaraf edilmesi için davaların birlikte yürütülmesi gerektiği anlaşılmakla asıl ve birleşen dosya yönünden mahkemenin görevsizliğine…” gerekçesi ile Davacının dava dilekçesinin 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE, Görevli mahkemenin İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olması nedeniyle mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, karar verilmiş, verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı ile yapılan sözleşme birden çok sonuç ve edim içeren karma nitelikli bir sözleşme olmakla ayrıca aralarında fatura keserek hizmet verildiğinden ve sözkonusu senetlerle ilgili birleşen dosya açısından işlem yapıldığından dolayı Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Asıl dava, araç (kamyon) satış vaadi ve şoförlü araç (kamyon) kiralama hizmet akdinden kaynaklanan alacak, birleşen dava ise icra takibine dayanak yapılan kambiyo senetlerinin araç satış vaadi ve şoförlü araç kiralama hizmet akdinden kaynaklanan bedelsizlik iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmalıdır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde mutlak ticari davalar “(1)Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları (Ek ibare: 26/06/2012-6335 S.K./1.md.) ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
A) Bu Kanunda,
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava (Ek ibare: 26/06/2012-6335 S.K./1.md.) ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır” şeklinde düzenlenmiştir.
Bunun yanında TTK.’nın 21. maddesi gereğince her iki tarafın tacir olması ve tarafların ticari işletmesi ile ilgili olan davalar, taraflardan birinin ticari işletmesiyle ilgili olması kaydıyla Borçlar Kanunu’nun havale hakkındaki 457-462 ve vedia hakkındaki 463-482. maddelerinde düzenlenen hususlardan doğan nispi nitelikteki ticari davalar yönünden de ticaret mahkemesi görevlidir.
Türk Ticaret Kanunun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk “davalarının” ticari dava sayıldığı, aynı Kanunun 5. maddesinin 2.fıkrasında, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu Kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan “davalara”, ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
Türk Ticaret Kanunun 3. maddesi ise, ”Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir” hükmünü içermektedir.
Bir hukuki işlemin veya fiilin Türk Ticaret Kanun’u kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukuki işlemin veya fiilin olması gerekir.
Somut uyuşmazlıkta birleşen davada kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadığının tespiti isteminde, kambiyo senetleri 6102 sayılı TTK’nın 670 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. TTK’ da düzenlenmiş olan kambiyo senetlerinden kaynaklanan hukuk davaları, mutlak ticari dava olup, aynı Kanun’un 5/1. Maddesi gereğince uyuşmazlığın Asliye Ticaret Mahkemesi’nde çözümlenmesi gerekmektedir. (Aynı yönde Bknz. Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 13.02.2020 tarih ve 2019/6433 Esas 2020/697 Karar sayılı Kararı) Asıl ve birleşen davanın mahkemenin kabulünde de olduğu üzere aynı hukuki ilişkiden kaynaklanması ve biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek mahiyette olduğundan birlikte yürütülmesi usul ve yasaya daha uygun olduğundan mahkemece asıl ve birleşen dava yönünden görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, doğru görülmemiştir.
Bu itibarla, davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a-3 maddesi uyarınca yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun KABULÜ ile İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/02/2021 tarih ve 2019/523 Esas 2021/198 Karar sayılı hükmün HMK’nın 353/(1)-a-3 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-HMK’nın 353/(1)-a maddesi gereğince dava dosyasının Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere mahal MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunun kabulü nedeniyle davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının yatıran tarafa iadesine,
4-İstinaf kanun yolu başvurusu aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin yerel mahkemece verilecek nihai kararda hüküm altına alınmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider/delil avans iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 353/(1)-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 07/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.