Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/1638 E. 2022/422 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1638
KARAR NO : 2022/422
KARAR TARİHİ : 03/03/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/01/2021
NUMARASI : 2020/30 Esas 2021/25 Karar
DAVANIN KONUSU : Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235))
BAM KARAR TARİHİ : 03/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 03/03/2022

Davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili adına vekaleten İflas masasına alacak kaydı başvurusu yaptıklarını ancak kayıt edilen alacak miktarının eksik ve hatalı bir şekilde belirlendiğini, davacı müvekkilinin, davalı müflis … Şti.’de 14.10.2014 tarihinde işe başladığını, 31.10.2018 tarihinde işten çıkarıldığını, aylık brüt maaşının 15.221,40 TL olduğunu, ayrıca 2018 yılı Ekim ayı maaşının kendisine ödenmediğini, Ekim 2018 tarihinden 15.221,40 TL brüt alacağı bulunduğunu, maaşların banka hesabı üzerinden alındığını ve elden hiçbir ödeme alınmadığını, İflas masasına kaydını talep ettikleri alacaklarının mesnetsiz ve dayanaksız olarak kısmen kabul kısmen red edildiğini, davalı şirket hakkında 19.04.2019 tarihinde iflas kararı verildiğini, bu nedenle müvekkilinin davalı şirketten olan 21.853.43 TL net kıdem tazminatı alacağı için 23.11.2018 tarihinden 19.04.2019 tarihine kadar işleyecek bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz oranından, 23.254,97 TL net ihbar tazminatı alacağı için ve Ekim ayı maaşı 8.137.37 TL (net) için de 23.11.2018 tarihinden 19.04.2019 tarihine kadar işleyecek yasal faiz talep ettiklerini ayrıca alacak tutarına faizlerin de hesaplanarak eklenmesini istediklerin beyan ederek alacak kaydına, fazlaya, faize ve olası hesap hatalarına ilişkin hakları saklı kalmak ve tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla, sıra cetveline kaydı kabul edilen 34.249,06 TL alacağa ek olarak 18.996.71 TL (net) alacağın da yukarıda detaylı olarak talep ettikleri şekilde faizleri de hesaplanıp ana paraya eklenerek iflas masasına kayıt edilmesini karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı İflas İdare Memurları davaya cevap vermemiş, iflas idare memuru Av. … bilirkişi raporuna itiraz dilekçelerinde, iflas idaresi tarafından görevlendirilen SMM …’ün raporu doğrultusunda iflas idaresince işlem yapıldığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
MAHKEMECE: Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacı vekilinin 29/04/2019 havale tarihli dilekçesi ile 66.801,91 TL işçilik alacağını kayıt talebinde bulunduğu, dilekçesi ekinde hesap dökümünün yapıldığı, bu hesap dökümüne göre 21.853,43 TL net (22.020,57-TL Brüt) kıdem tazminatı + 23.846,63 TL net (29.159,95-TL Brüt) ihbar tazminatı + 15.221,40 TL 2018 Ekim ayı maaşı ve Ekim 2018 ayı yemek ücreti tutarı 400,00 TL olmak üzere toplamda 66.801,91 TL’nin alacak olarak kaydının yapılmasını talep ettiği, Mahkememizce taraf denetimine açık ve usul ve yasaya uygun olarak düzenlenmesi sebebiyle hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre davacının 21.853,43 TL net kıdem tazminatı, 23.846,63 TL net ihbar tazminatı, 10.881,93 TL 2018 Ekim ayına ilişkin maaş alacağı olduğu, esasen İzmir İflas Müdürlüğünün 2019/14 İflas sayılı dosyasında rapor düzenleyen SMMM …’ün de ödenecek ihbar tazminatı net miktarını 23.846,63 TL kıdem tazminatı net miktarı ise 21.853,43 TL olarak belirlediği, Mahkememizce alınan rapor ile iflas dosyasına sunulan raporların birbirini doğruladığı, anlaşıldığından bu miktarlara itibar edilmiş, ayrıca Müflis halindeki şirketin Ekim 2018 ayına ilişkin ücreti ödediğine dair belgeyi Mahkememize ibraz etmemesi karşısında davacının 10.881,93 TL ücret alacağı olduğu kanaatine varılmış, davacının dava dilekçesinde ücret alacağına ilişkin miktarı 8.137,37 TL olarak belirtmesi karşısında davacının talebiyle bağlı kalınmış, İzmir İflas Müdürlüğünün 2019/14 Sayılı İflas doyasında kabul edilen alacak miktarı 34.249,06 TL talep edilen miktardan düşülerek davacının bakiye 18.996,71 TL alacağı olduğu kanaatine varılmış, her ne kadar davacı vekili faizlerinin de hesaplanıp anaparaya eklenmesi talebinde bulunmuş ise de esasen sıra cetveline konu alacak talepleri ile ilgili olarak yargılamanın yapıldığı anlaşıldığından davacı vekilinin bu talebi yerinde görülmeyerek davanın kısmen kabulü ile 18.996,71 TL (net alacağın) İzmir İflas Müdürlüğünün 2019/14 numaralı dosyasında kayıtlı İflas Masasının Sıra Cetveline Kayıt ve Kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU: Davalı Müflis … .Şti. İflas masasını temsilen iflas idaresi vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının Ekim ayı maaşı talebi ile bağlı kalınarak 8.137,37 TL olarak kabul edildiğine göre sıra cetveline itiraz davasında bu miktara göre karar verilmesi gerekirken hesaplama hatası yapılarak 18.996,71 TL olarak kabul edilmesinin hatalı olduğunu, gerekçe kısmı ile hüküm kısmının çelişkili olduğunu, davalı vekili sıfatı ile beyan dilekçeleri tarafınca verildiğini, davalı vekili sıfatı ile davayı takip ettiklerini, red edilen kısım dikkate alınarak lehlerine vekalet ücreti takdir edilmesi, ihtiyari anlamda gerçekleşen arabuluculuk ücretinin müvekkiline yükletilmemesi gerektiğini beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, İİK 235.maddesine göre açılan sıra cetveline itiraz ve kayıt kabul davasıdır.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
İİK’nın 235. maddesi hükmü uyarınca, kayıt kabul davasının sıra cetvelinin ilanından itibaren 15 gün içerisinde açılması gerektiği, ancak alacaklının tebliğe elverişli adresini ve tebliğ için gerekli masrafı vermesi halinde dava açma süresinin İİK’nın 223/3. maddesine göre tebliğ tarihinden itibaren başlayacağı, davacı alacaklının kayıt başvurusu sırasında adresini bildirerek tebliğ giderleri için masraf vermediği bu haliyle sürenin ilandan itibaren başlayacağı, İİK 166. madde gereğince yapılması gereken ilanların ticaret sicil gazetesinde. 15/11/2019 tarihinde Basın ilan kurumunda 08/11/2019 tarihinde ilan edildiği anlaşılmıştır. Dava 09/01/2020 tarihinde açılmıştır.
Davanın İİK 235. maddede düzenlenen 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde açılmamış olduğu anlaşılmakla kayıt kabul davasının arabuluculuğa elverişli olup olmadığı ve ihtiyari ara buluculuğun sürelere etkisinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Kayıt kabul davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerini içermediğinden, kayıt kabul davası açılmadan önce zorunlu arabuluculuğa başvurulması yönünde bir dava şartı bulunmadığı gibi iflas idaresinin de arabuluculuk görüşmesine katılma yetkisinin de bulunmadığı dikkate alındığında kayıt kabul davasının arabuluculuğa elverişli olmadığı anlaşılmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesinde “Hak arama hürriyeti” ne yer verilmiştir. Maddede, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, hiçbir mahkemenin, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacağı ifade edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin birçok emsal kararında 36.maddenin ihlali, mahkemeye erişim hakkının ihlali olarak kabul edilmiştir. Farklı uygulamar neticesinde, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvuranlar yönünden, mahkemeye erişim hakkının ihlali gibi bir sonuçla karşılaşmamak ve hak kaybının önüne geçilmesi açısından, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu kapsamında sürelerin değerlendirilmesi isabetli ve hakkaniyetli olacaktır.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun, dördüncü bölümünde, “Arabuluculuk Faaliyeti“ üst başlığı ile 13. maddede, arabuluculuğa başvurma vd maddelere yer verilmiştir. 16. maddesi “Arabuluculuk sürecinin başlaması ve sürelere etkisi “ dir.16/2. fıkrada“ Arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar, geçirilen süre, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz“ dır. Arabuluculuk sürecinin başlamasıda 16/1. fıkrada düzenlenmiş ve arabuluculuk sürecinin, dava açılmadan önce arabulucuya başvuru halinde, tarafların ilk toplantıya davet edilmeleri ve taraflarla arabulucu arasında sürecin devam ettirilmesi konusunda anlaşmaya varılıp bu durumun bir tutanakla belgelendirildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı, devamında ise dava açılmasından sonraki süreç belirtilmiştir. 6325 sayılı yasanın beşinci bölümünde ise “ Dava Şartı Olarak Arabuluculuk “ başlığı ile 18/A maddesinde , “1” fıkrada ifade edildiği üzere, ilgili kanunlarda arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise sürecinde hangi hükümlerin uygulanacağı 20 fıkra şeklinde ifade edilmiştir. 18/A -15. fıkrada, 16/2. fıkraya benzer şekilde ancak farklı olarak “ Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez “ düzenlemesine yer verilmiştir. 16/2. fıkrada yalnızca, arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen sürenin zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmayacağı belirtilmişken, dava şartı olarak arabuluculukla ilgili 18/A maddesinin 15. bendinde, arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımın duracağı ve hak düşürücü sürenin işlemeyeceğine yer verilmiştir. Sürelerin hesap edilmesinde her iki düzenlemenin ayrık durumlarının dikkate alınması gerekecektir. 2 Haziran 2018 tarihli Resmî Gazetenin 30439 sayısında yayınlanan, “Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği “ nin 19/2. Fıkrasında, arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen sürenin zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmayacağı, yönetmeliğin ikinci bölümünde ise, dava şartı olarak arabuluculuk 22 vd. maddelerde düzenlenmiştir. Yönetmeliğin 27. maddesinde ise, dava şartı olarak arabuluculuğun sürelere etkisi başlığı ile, “ Adliye arabuluculuk bürosuna başvurulmasından, son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede uyuşmazlık konusu hususlarda zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez “ ifadelerine yer verilmiştir. Bu düzenlemeler kapsamında, ihtiyari arabuluculuk ile dava şartı olan arabuluculuk arasında sürelerin başlaması yönünden fark bulunmaktadır. Somut olayda, arabuluculuk sürecinin başlaması ve sürelere etkisine dair yasanın 16/2. fıkranın uygulanması isabetli olacaktır.
İş bu davanın, arabuluculuk dava şartına tabi olmamakla birlikte, davacının hak düşürücü süre içerisinde arabuluculuğa başvurmuş olmasının, hakkında 6325 sayılı Kanunun 16/2. fıkrasının uygulanmasına engel teşkil etmeyeceğinin kabulü ile arabuluculuğa 28/11/2019 tarihinde başvurulduğu, son tutanağın da 09/01/2010 tarihinde düzenlendiği, davanın da 09/01/2020 tarihinde açılmış olmasına göre süresinde açıldığının kabulü gerektiği kanaatine varılmıştır.
İzmir İflas Müdürlüğü’nden 2019/14 İflas sayılı dosyasının incelenmesinde; İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1364 E-2019/540 K sayılı ve 19.04.2019 tarihli kararı ile “… Şirketi” unvanlı şirketin iflasına karar verildiği ve iflasın 19.04.2019 tarihinde, saat 12.46’da açıldığı anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
Davacı vekilinin 29/04/2019 havale tarihli dilekçesi ile brüt 66.801,91 TL işçilik alacağı için kayıt talebinde bulunduğu, dilekçesi ekinde hesap dökümünün yapıldığı, bu hesap dökümüne göre 21.853,43 TL net (22.020,57-TL Brüt) kıdem tazminatı + 23.846,63 TL net (29.159,95 TL Brüt) ihbar tazminatı + 15.221,40 TL 2018 Ekim ayı maaşı ve Ekim 2018 ayı yemek ücreti tutarı 400,00 TL olmak üzere toplamda 66.801,91 TL’nin alacak olarak kaydının yapılmasını talep ettiği, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre davacının 21.853,43 TL net kıdem tazminatı, 23.846,63 TL net ihbar tazminatı, 10.881,93 TL 2018 Ekim ayına ilişkin maaş alacağı, 400,00 TL net yemek ücreti alacağı olmak üzere toplam 56.981,99 TL alacağı olduğu alacak bakiyesinin davacıya ödendiğine ilişkin kayda rastlanmadığı, davacının dava dilekçesi ile 8.137,37 TL net ekim ayı maaşı talep etmesine ve yemek ücreti talebi olmamasına göre talep edebileceği alacağın 53.837,43 olduğu,
İzmir İflas Müdürlüğünün 2019/14 Sayılı İflas doyasında kabul edilen alacak miktarı 34.249,06 TL’nin davacının alacaklı bulunduğu 53.837,43 TL alacaktan düşülmek suretiyle talep edebileceği alacağın bakiye 19.588,37 TL alacağı bulunduğu taleple bağlı kalınarak 18.996,71 TL alacağın kayıt ve kabulüne karar verilmesinde bir usulsüzlük olmadığı, istinaf dilekçesinde belirtildiği şekilde kısa karar ile gerekçe arasında bir uyumsuzluk olmadığı, davanın tam kabulüne karar verilmiş olmasına göre vekalet ücreti takdirine yönelen istinaf istemlerinin de yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Tüm bu açıklamalara göre; istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların, açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14/01/2021 tarihli, 2020/30 Esas 2021/25 Karar sayılı kararına karşı davalı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı taraftan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından başlangıçta alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile eksik yatırılan 21,40 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve yargılama giderlerinin iadelerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.03/03/2022