Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/1377 E. 2021/1251 K. 15.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/1377
KARAR NO : 2021/1251
KARAR TARİHİ : 15/09/2021
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/12/2017
NUMARASI : 2014/386 Esas 2017/1466 Karar
ASIL DAVA DOSYASINDA;
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 19/02/2010
BİRLEŞEN İZMİR 1.ATM’NİN 2011/449 ESAS SAYILI DAVA DOSYASINDA;
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 28/07/2011
BİRLEŞEN İZMİR 4. ATM’NİN 2011/465 ESAS SAYILI DAVA DOSYASINDA;
DAVA : Murazanın Men-i, Malzemelerin Teslimi ve Hasar Tazminatı
KARAR TARİHİ : 15/09/2021
KARAR YAZIM
TARİHİ : 17/09/2021
Dairemizin 2018/616 Esas -2019/14714 Karar Sayılı kararının Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 03/06/2021 tarih ve 2019/4803 Esas -2021/4720 Karar sayılı kararıyla bozularak gelmiş olmakla; istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilen dosya HMK’nın 353. maddesi uyarınca incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Asıl davada davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında davalının fabrikasında üretilen çimentonun taşıması işinin ifası amacıyla 04/06/2008 tarihinde taşıma sözleşmesi imzalandığını, daha sonra bu sözleşmeye ek üç adet ek sözleşme düzenlendiğini, sözleşmeye göre davalının yıllık 570.000 ton olmak üzere 5 yıl içerisinde 2.850.000 ton (+taksim -%10) yük taşıtmayı kabul ettiğini, sözleşmenin imzalanması ile birlikte müvekkilinin edimlerinin yerine getirdiğini, davalı taahhütlerine güvenerek harcamalar yaptığını, davalı şirketin 04/06/2008 tarihinden itibaren taşınacak yük miktarı yıllık 570.000 ton iken ilk yıl sadece 56.925,80 ton yük taşıttığını, sözleşmenin kuruluşundan beri de ancak 60.405,70 ton taşıma yaptırttığını, bu miktarın taşıtması taahhüt edilen miktarın %7,03’üne denk geldiğini, bu nedenle müvekkilinin zarara uğradığını, net zararının 2009 yılı sonuna kadar 1.436,661 TL’yi bulduğunu, önemli miktarda kazanç kaybı oluştuğunu, sözleşme imzalanırken ton başına 5 TL kar elde edilmesinin öngörüldüğünü, buna göre toplam sürede elde edilecek karın 12.825,000 TL olduğunu, bu bedelden davalıdan alınan 1.450.000 TL tutarındaki avanslar düşüldüğünde net kar kayıplarının 11.375,000 TL olduğunu, davalının çekilen ihtarlara cevap dahi vermediğini, mahrum kalınan kar kaybı başta olmak üzere şimdilik 2008 ve 2009 yıllarına ait net zarar toplamı olan 1.436,661 TL’nin temerrüd tarihinden itibaren işleyecek ticari temerred faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili, yargılama sırasında fazlaya ilişkin talepleri saklı kalmak üzere açtığı davada 02/06/2011 harç tarihli ıslah dilekçesinde dava sebebini ve miktarını ıslah ederek açılan bu davada kazanç kayıplarının da davanın konusunu oluşturduğu ileri sürülerek davalının sözleşmeyi ihlal etmesi nedeniyle davacının uğramış olduğu her nevi zarar ve kar kaybı olarak ıslah ettiklerini ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla dava miktarının 563.339,000 TL arttırılarak ıslah sonucunda toplam 2.000.000 TL’nin ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davacı vekilinin ıslah beyanı ve dava dilekçesi birlikte değerlendirildiğinde davanın kar kaybı dahil her türlü zararların tazminine yönelik bir dava olarak değerlendirilerek talep içeriğinde de belirtildiği üzere talep konusu dönemin ise 21/07/2008 tarihinden 2009 yılı sonuna kadar olduğu değerlendirilmek suretiyle ilk derece mahkemesinde yargılama yapıldığı belirlenmiştir.
Asıl davada davalı vekili; taraflar arasında yapılan sözleşmenin 18.maddesi uyarınca müvekkilinin defter ve kayıtlarını tek delil olarak kabul edilip münhasır delil anlaşması bulunduğunu, davacının zarar kalemi altında talep ettiği 1.436,661 TL’lik kısmın hangi zararlar olduğunun açık olmadığını ve bu bakımdan davanın çelişkili olduğunu, sözleşmenin süresinin sona ermediğini, bu nedenle davacının edimini ifa için yaptığı yatırımların zarar olarak nitelendirilmesinin mümkün bulunmadığını, taraflar arasındaki sözleşmeye göre müvekkili tarafından verilecek olan 300.000 TL tutarındaki işletme sermayesinin avans olarak verilmesine müteakip davacının sözleşme tarihinden 6 ay sonra kesin ve süresiz banka teminat mektubu verme mükellefiyetinin bulunduğunu, müvekkilince bu işletme sermayesinin verilmiş olmasına rağmen davacının teminat verme yükümlülüğünün yerine getirilmediğini, davacıya asgari limitten taşınma taahhütlerinin bulunmadığını, davacının kendi edimlerini yerine getirmediğinden mütemerrüt durumda bulunup BK 81.maddesi gereğince müvekkilinin kendi edimini yerine getirmeyi red etme hakkı bulunduğunu, bu bakımdan sözleşmenin ihlalinden bahisle dava açılmasının mümkün bulunmadığını, davacının mevcut kapasitesi durumuna göre müvekkili tarafından talep edilmesi halinde akdi ifa edebilecek gücü ve durumunun bulunmadığını, müvekkilinin aylık veya kesin miktarının taşıtma mükellefiyeti olmadığını, asgari miktarda mal taşıtma taahhüdü ve garantisi bulunmadığını, kar mahrumiyeti hesabının hayali hesaplara dayandığını, sözleşmenin 16.maddesi koşullarına göre mücbir sebepler gerçekleşmiş olduğundan ayrıca davacının tazminat talep etme hakkının da bulunmadığını, müvekkilinin faaliyet gösterdiği sektör itibariyle sözleşme tarihinden sonra finansal kriz oluştuğunu ve bu şartların da oluştuğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Birleşen İzmir 1. ATM’nin 2011/449 esas sayılı dosyasında davacı vekili, davalı şirketin üstleneceği çimento taşıma işine ilişkin olarak 04/06/2008 tarihli taşıma sözleşmesi ile daha sonra ek sözleşmeler imzalandığını, sözleşmeler uyarınca davalıya 1.450.000 TL teminat ödemesini yapıldığını, yapılan bu ödemenin asıl davada aldırtılan 10/05/2011 tarihli bilirkişi raporundan da sabit olduğunu, davalının haksız yere ihtilaf çıkarttığını, sözleşmedeki edimlerini ihlal ettiğini, sözleşme süresi kadar ….. ile kira sözleşmesi yapmadığını, bu durumun …..’nin vekiline tebliğ ettiği yazı ile anlaşıldığını, buna göre davalının ….. ye karşı yükümlülüklerini yerine getirmediğini ve müvekkilini zarara uğrattığını ve bu durum karşısında müvekkilince İzmir …..Noterliğinin 30/05/2011 tarih ve 12350 yevmiye sayılı ihtarnamesi keşide edilerek sözleşmenin fesih edildiğini ve müvekkilince ödenen 1.450.000 TL’nin üç gün içinde ödenmesinin ihtar edildiğini, davalının Beyoğlu ….. Noterliğinin 07/06/2011 tarih ve 19836 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile cevap vererek kendilerinin sözleşmeyi fesih ettiğini bildirdiğini ancak müvekkilinin talep ettiği 1.450.000 TL’nin ödenmediğini, tarafların defterlerinde kayıtlı olan müvekkilince ödenen 1.450.000 TL avansın iadesi borcunun doğduğunu ileri sürerek davalının tahsil ettiği bu işletme ve yatırım avansının aylık %3 gecikme faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen dosya davalısı vekili cevap dilekçesinde, asıl davada beyan ettikleri davada iade edilecek olan avansın avansı aşan tazminat alacaklarının bulunması sebebiyle takas yoluyla mahsup edilmesi gerektiğini ve yargılama sonucunda nizanın giderilmesinin mümkün olacağını, birleşen bu davadaki davacının fesih beyanının haksız olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuş, yerel mahkemece bu savunması birleşen davanın takas defiinde bulunulduğu şeklinde değerlendirilmiştir.
Birleşen İzmir 4. ATM’nin 2011/465 esas sayılı dosyasında davacı vekili; davalı ile akdedilen 04/06/2008 tarihli ve daha sonra yapılan ek sözleşmeler gereğince davalı için müvekkili tarafından vagon ve silo tüpler inşa ettirilip bunlar için 1.000.000 TL’den fazla masraf yapıldığını, ancak davalı tarafın müvekkili tarafından yapılan bu konteynerleri başka işlerde de kullandığını, yine sözleşme hükümleri uyarınca davalıya yapılan avanslarla birlikte toplan 2.600.000 TL’den fazla nakit ödeme gerçekleştirmesine rağmen davalının edimlerini yerine getirmediğini, buna rağmen haklarında tazminat davası açtıklarını, bunun üzerine müvekkili tarafından İzmir ….. Noterliğinin 03/05/2011 tarih ve 12350 y.sayılı ihtarnamesi ile sözleşmenin fesih edilip 1.450.000 TL avansın ödenmesi ve davalı şirkete ariyet olarak verilen 84 adet silo konteynerinin hasarsız ve eksiksiz şekilde iadesinin talep edildiğini, davalının karşı ihtarname ile bu talebi ret ettiğini, hatta Edirne 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde yaptırılan tespitte müvekkiline ait silo konteynerlerinin davalı tarafça arazide terk edilmiş halde bırakıldığının tespit edildiğini, bunların deforme olduklarını ve değiştirilmesi gerektiğini, hasar ve yıpranma bedellerinin maliyetinin 98.407,50 TL olduğunun tespit edildiğini, sözleşmenin 15.maddesine göre davalı tarafın bunları tam ve çalışır vaziyette müvekkiline teslim etmesi gerektiğini savunarak müvekkiline ait 74 adet silo konteyner malzemelerinin teslimine ve bunların hasar ve eksikliklerinin giderilmesi mahiyetli olarak şimdilik 98.407,50 TL’nin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı vekili birleşen bu dosyaya verdiği cevap dilekçesinde; davaya konu konteynerlerin kullanıldığı iddiasının doğru olmadığını, kendilerinin davacıdan devam eden tazminat davaları nedeniyle MK 97 maddesi gereğince hapis hakları bulunduğunu, 4 adet konteynerin arazide değil İstanbul’da şirkete ait yerde bulunduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
MAHKEME KARARI:
Mahkemece iddia, savunmalar, sözleşme hükümleri ile tarafların defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapıldıktan sonra oluşturulan ve aralarında taşıma sektör bilirkişisinin de bulunduğu üç kişilik bilirkişi kurulundan aldırtılan 24/11/2016 tarihli heyet raporu ile aynı heyetten aldırtılan 1. ve 2. ek raporlar ile 19/10/2017 en son üçüncü bilirkişi heyetinin ek heyet raporu benimsenmek suretiyle asıl davada davacının davadan önceki sözleşmenin devam ettiği dönem olan 21/07/2008 – 31/12/2019 tarihlerinde davalı tarafın sözleşme hükümleri gereğince taşıtılmasının kararlaştırıldığı mal tutarının sözleşme hükümlerine göre -%10’luk marjının o döneme denk gelen miktarının çok altında kalacak şekilde davacıya taşıma yaptırıldığı, kaldı ki sözleşmenin davalı tarafça 30/05/2010 tarihinde fesh edildiği, davacıya o tarihten sonra taşıma da yaptırılmayacağının anlaşılması karşısında davacının dava konusu edilen dönem için taşıtılması talep edilen taşımadan %10 tolerans payının düşülmesi sonucu o döneme isabet eden taşıma miktarına ilişkin olarak davacının kar kaybından davalının sorumlu olması gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak davacının kar kaybı benimsenen bilirkişi raporuna göre 2.195.721,67 TL olup, davalının birleşen İzmir 1.ATM’nin 2011/449 esas sayılı davasının konusu olan 1.450.000 TL avansının mahsubu sonucu geriye kalan kazanç kaybının 745.721,67 TL olduğu, bundan da davacının 21/07/2008-31/12/2009 döneminde taşıdığı işlerden kaynaklı karının düşülmesi sonucunda davacının talep edebileceği kazan kaybının 689.792,54 TL olduğunun kabulü ile asıl davada bu miktar alacağı kar kaybı olarak 19/02/2010 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline , fazlaya ilişkin talebin reddine, asıl dosyada takas mahsubu olarak kabul edilen ve o dosyada birleşen İzmir 1.ATM’nin 2011/449 esas sayılı davasında ise o davanın konusu olan 1.450.000 TL avansın takas nedeniyle asıl davadan mahsup edildiği dikkate alınmak suretiyle birleşen bu dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davalının davacısı bulunduğu İzmir 4.ATM’nin 2011/465 esas sayılı dava dosyası yönünden ise o davanın konusu olan muvazaanın meni ve teslime ilişkin talebin peşin harcının yatırılmadığından bu talebe ilişkin davanın açılmamış sayılmasına, o davanın konusu olan 74 adet silo konteynerin bakım ve masraflarından ise birleşen davanın davalısının sorumlu olup delil tespiti dosyasındaki bakım ve muhafaza konusundaki eksiklerin de bulunduğu değerlendirilerek bilirkişiler tarafından hesaplanan 98.407,50 TL silo konteynerlerinin yıpranma ve bakım giderlerinin ise birleşen bu dava tarihi olan 25/08/2011 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte birleşen dosya davalısından alınarak birleşen dosya davacısına verilmesine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından istinaf konusu edilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ :
Asıl davada davacı, birleşen davalarda davalı taraf vekili istinaf dilekçesinde özetle;
1-Müvekkilinin davalıdan 281.012,26 TL cari hesap alacağının bulunduğunu, bunun 12/09/2012 tarihli bilirkişi raporunda tespit edildiğini, davalının buna itirazda bulunmadığına, buna rağmen bu cari hesap alacağının mahkemece hükümde dikkate alınmadığını, ve bu talebin ret edildiğini, mahkemece bu bedelin tamamen tahsil edilmiş gibi hesaba katılmasının doğru olmadığını, davalının avans olarak verdiği 1.450.000 TL’nin iadesinin gerektiği anda müvekkilinin bu cari hesap alacağının bulunmakta olup bu bedelin tahsil edilmiş gibi hesaba katılmasının doğru olmadığını,
2- Yerel mahkeme tarafından bilirkişi raporlarında ki tespitlere karşı itirazlarında ortaya koyduğu halde müvekkili şirket zararının eksik tespit edildiğini,
3- Tek taraflı delil tespiti dosyası doğrultusunda silo konteynerlerin yıpranması nedeniyle müvekkili aleyhine hasar bedeline hükmedilmesinin hatalı olduğunu, mahkemede bu yönde herhangi bir inceleme yapılmadığını, bilirkişilerin tespit dosyasındaki rakamı yerinde görürken inceleme yapmadıklarını ve bu nedenle müvekkili aleyhine 98.450,50 TL ödemeye hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının red edilen ve aleyhe olan kısımlarının kaldırılmasına, asıl davanın kabulüne, birleşen İzmir 4.ATM’nin 2011/465 esas sayılı davanın reddine karar verilmesini istinaf konusu etmiştir.
Asıl dosyada davalı birleşen dosyalarda davacı taraf vekili istinaf dilekçesinde özetle;
1-Yerel mahkeme tarafından dava asıl ve ıslahla birlikte 2.000.000 TL üzerinden açıldığı halde, itibar edilen kazanç kaybı miktarı olan 2.195.721,67 TL den takas konusu edilen birleşen İzmir 1.ATM’nin 2011/449 esas sayılı dava konusu olan 1.450.000 TL’nin düşülmesi ile geriye kalan kazanç kaybı olan 745.721,67 TL’den davacının talep ettiği dönemdeki oluşan kar kaybı düşüldükten sonra kazanç kaybının 689.792,54 TL olarak belirlenip karar verildiğini, halbuki davacının talebinin 2.000.000 TL olup bu bedellerin aynı şekilde düşülmesi sonucu geriye 550.000 TL kalmış olmasına rağmen taleple bağlılık ilkesine aykırı bir şekilde karar verildiğini,
2- Taraflarınca herhangi bir takas beyanı olmadığı halde mahkemece reesen mahsup işlemi yapıldığını, bunun hukuken mümkün olmayacağından mahsup işlemi nedeniyle vekalet ücretinin yanlış hesaplandığını, burada HMK 331/1 maddesi uyarınca hakimin davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre giderlere hükmedilmesi gerektiği halde bu hükmün göz ardı edildiğinin, birleşen avans taleplerine ilişkin davanın davalısı davayı kabul etmesine rağmen o davalı lehine vekalet ücreti tahakkuk ettirilmesinin hatalı olduğunu,
3- Müvekkilinin daha önce alınan 10/05/2011 tarihli raporda da belirtildiği üzere aylık ya da yıllık asgari kesin miktarlar taşıtma yükümlülüğü olmamasına rağmen davanın kabulüne karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
4- Mahkemenin talep edilen döneme ilişkin davacının elde ettiği gelir ile elde etmeyi ihmal ettiği gelir miktarının tenkis edilmediğinden davacının talebi yönünden mükerrer hesaplama yapılarak kabul edildiğini,
5- Davacının kendi edimlerini yerine getirmemiş olmasına ve ayrıca temerrüte düşmüş olmasına karşın davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, ilk derece mahkemesince davacının dava açtığı dönemde …..’den kira sözleşmesi bulunmadığı hususlarının değerlendirilmediğini, gerçekte davacının sözleşmeyi devam ettirme niyeti ve fiilinin bulunmayıp bu nedenle alelacele sözleşme feshi yoluna gittiği halde anılan bu durumun ilk derece mahkemesince değerlendirilmediğini,
6- Kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının haklı olduğu kabul edilse bile uzun süre sözleşmeyi fesih etmeden beklemek suretiyle zararının doğmasının önleme ya da azaltma yükümlülüğüne aykırı davrandığı halde bu yöndeki iddialarının değerlendirilmediğini,
7- Taraflarınca İzmir 1. ATM’nin 2011/449 esas sayılı dosyasındaki avans alacaklarına ilişkin hakkı olan tarafın takas beyanında bulunmadığı sürece bunun söz konusu olmamasına ve davacının bu yönde bir irade beyanı bulunmamasına rağmen olmayan tazminat alacağı ile takas edilebileceği kanaatine ulaşılması kanaatinin kabulünün mümkün olmadığını, zira takasın tarafların irade beyanına bağlı olduğunu ileri sürerek usul ve yasaya aykırı olan ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, asıl davanın reddi ile birleşen davaların kabulüne karar verilmesini istinaf konusu etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Asıl dava, taraflar arasında yapılan taşıma sözleşmesi uyarınca davacının taşıyan taraf olarak davalı taşıtan tarafından sözleşme hükümlerinin yerine getirilmediği iddiasına dayanılarak sözleşmenin ayakta kaldığı dönemde sözleşme hükümlerine uygun miktarda mal taşıtılmadığı nedenlerine dayandırılan kar kaybına ilişkin tazminat istemine, birleşen davalar ise asıl davada davalı olan tarafın açtığı sözleşmenin asıl dava davacısının kusurundan kaynaklı fesih edilmiş olması iddiası ile asıl dava davacısına verilen avans bedeli ile sözleşme kurulurken asıl dava davacısına teslim edilen silo konteynerlerinin yıpranma ve hasar bedellerinin tazmini istemlerine ilişkindir.
İlk derece mahkemesinin yukarıda ayrıntılı yazılı gerekçeli kararı her iki taraf vekili tarafından birlikte istinaf konusu edilmiş olup istinaf istemleri 6100 sayılı HMK’nun 355.maddesi gereğince kamu düzenine aykırı haller saklı kalmak üzere istinaf sebepleri ile sınırlı olarak incelenmiştir.
Taraflar arasında 04/06/2008 tarihli dökme ve torba çimento taşıma sözleşmesi başlığı altında bir taşıma sözleşmesi ile aynı tarihli aynı tarihli ek sözleşme ve 25/07/2008 tarihli ek sözleşmeler akdedildiği, bu sözleşmeye göre asıl dava davacısının taşıyan, birleşen dosyalar davacısının ise taşıtan taraf olduğu hususlarında bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Asıl davada davacı taraf, dava açtığı 2010 yılından önceki sözleşmenin kurulduğu tarihten 2008 ve 2009 yıllarına ait çalışılan dönemde davalı tarafça sözleşme hükümlerinde belirlenen edimlerin yerine getirilmeyerek sözleşmede belirlenen bedelden daha az bir miktarda mal taşıtıldığı iddiasına dayanılarak o dönemdeki kar mahrumiyeti bedelini tazminat olarak tahsilini talep etmiştir. Kural olarak sözleşme akidi tarafın sözleşme dava tarihinde fesih edilmiş değil ise tüm sözleşme dönemine ilişkin olarak henüz dönemi gelmeyen sözleşme kısmı için kar mahrumiyeti talep edilemeyeceği açık olsa da davacı tarafça dava tarihinden önceki sözleşmenin fesih edilmediği ve geçmiş olan dönem için kar mahrumiyeti talebinde bulunulduğundan o dönem için şartların mevcut olması halinde kar mahrumiyeti talebinde bulunabileceği değerlendirilmiştir.
A) Asıl davada uyuşmazlık, taraflar arasında yapılan taşıma sözleşmesi uyarınca dava tarihi itibariyle bu sözleşmenin kar mahrumiyeti talep edilen 2008 ve 2009 dönemlerine ilişkin olarak sözleşme edimlerinin ihlal edilip edilmediği, edilmiş ise hangi tarafça ihlal edildiği ve bunun sonucunda davacı tarafın geçen bu döneme ilişkin kar mahrumiyeti bulunup bulunmadığı hususlarında toplanmaktadır. İhtilaf konusu olmayan sözleşmenin tetkikinde sözleşmenin 4.maddesine göre süresinin 5 yıl olduğu, 25/07/2008 tarihli ek sözleşme gereğince de bu 5 yıllık süre içerisinde davalı tarafça 2.850.000 ton (+taksim-%10) taşıma yaptırılacağının kararlaştırıldığı belirlenmiştir. Mahkemece hükme esas alınan ve içlerinde sektör taşıma bilirkişisi de bulunan bilirkişi heyetinin 24/11/2016 tarihli kök ve daha sonraki 3 ayrı ek raporlarında da aynı tonajda yükün davalı tarafça taşıtılması gerektiği, ancak kar mahrumiyetinin talep edildiği davaya konu 2008 ve 2009 dönemine ait sözleşmenin geçen bu süresinde toplam 21.7.2008-31/12/2009 tarihlerindeki 18 aylık dönemde davacıya 60.405,70 ton çimento taşıttırıldığı, aylık bazda yapılan hesaplamada aylık 3.355,87 ton taşıttırıldığı, halbuki 5 yıllık dönemde 2.850.000 ton taşınmasının taahhüt edildiği nazara alındığında aylık 47.500 ton taşımanın yaptırılması gerektiği, buna karşılık söz konusu dönemde aylık 3.355 ton taşıma yaptırıldığı, gerçekleşen taşımanın sözleşme hükümlerine göre aylık bazda değerlendirildiğinde, yapılması lazım gelen 47.500 aylık ton miktarından bir hayli düşük olduğu usulünce ve defter ve kayıtlar üzerinden belirlenmiştir. Mahkemece aldırtılan heyet raporu içerisinde taşıma uzmanı da olmuş olması ve ayrıca dosya kapsamına uygun bulunup Dairemizce de karar vermeye elverişli bulunmuştur. Kaldı ki dava açıldıktan bir müddet sonra bu sözleşmenin davalı tarafça fesih edildiği de uyuşmazlık konusu bulunmamaktadır. Yapılan bu tespitler ışığında asıl davaya ilişkin ihtilaf bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacı tarafça sözleşmenin feshinden önceki ayakta olduğu 2008 ve 2009 dönemlerine ilişkin olarak yeterli miktarda mal taşıtılmadığı nedenine dayalı olarak kar mahrumiyeti davası açılabileceği, her ne kadar sözleşmede herhangi bir ay ya da yıl için bir garanti tonaj taahhüt edilmemiş ise de davalı tarafça sözleşmenin davadan kısa bir süre sonra fesih edilmiş olması ve dava dönemi olan 18 aylık süre içerisinde aylık 47.500 ton yerine 3.355 ton gibi çok cüzi bir miktar mal taşıttırıldığı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalının sözleşme şartları da ayrıca bir bütün olarak değerlendirildiğinde, yaklaşık 1,5 yıllık geçen sürede olması gerekenden çok daha düşük bir miktar malı davacıya taşıttırdığı değerlendirildiğinde, davacının bu geçen 18 aylık süre için kar mahrumiyeti talebinde bulunabileceği, davacının sözleşmenin ayakta kaldığı bu sürede henüz fesih edilmediği için başka bir iş arayışı içinde bulunmasının beklenemeyeceği gerektiği kanaatine varıldığından asıl dava davalısının esas itibariyle davanın esasına ilişkin istinaf isteminin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
B) Asıl davada davalı taraf her ne kadar ayrıca usulünce talepte bulunulmadığı halde mahkemesince takas mahsup talebinde bulunulmadığı halde bu yönde karar verilmesi hususunu istinaf konusu etmişse de dosyanın tetkikinde asıl dava davalısının açmış olduğu ve iş bu davada birleştirilen İzmir 1. ATM’nin 2011/449 esas sayılı dosyasındaki davacının 1.450.000 TL avans alacağı davasına o dava davalısı ancak asıl dosya davacısının sunmuş olduğu cevap dilekçesinde takas mahsup talebinde bulunduğu görülmüştür. Birleşen o dosyanın davalısı asıl dosya davacısı dosyaya sunduğu 12/08/2011 tarihli beyan ve cevap dilekçesinde açıkça BK 118/2 maddesi de ele alınarak takas mahsup talebinde bulunduğu görülmüştür. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05/02/2015 tarih, 2014/2858 esas – 2015/1361 karar, 19. Hukuk Dairesinin 10/09/2014 tarih, 2013/16646 esas, 2014/13244 karar sayılı ilamlarında da olduğu üzere hem çekişmesiz ve hem de çekişmeli olsa bile takasın ileri sürülmesi mümkün olduğundan asıl dava davalısının bu yöndeki istinaf istemlerinin yerinde olmadığı değerlendirilmiştir. Ayrıca asıl davada hükmolunan vekalet ücretinin yerinde olmadığı istinaf konusu edilmiş ise de asıl davacısının 2.000.000 TL kar mahrumiyetine uğradığı belirlendikten sonra davalının avansı mahsup edilip geriye kalan kısım hüküm altına alındığından esasen davanın ıslahla birlikte 2.000.000 TL’lik kısmı kabul edilmiş sayıldığından bu miktar üzerinden o davanın davacısı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken bu konuda hata edilerek ayrıca davalı lehine de vekalet ücretine de hükmedilmesi doğru bulunmamış ise de anılan bu eksiklik asıl davanın davacısı tarafından açıkça istinaf konusu edilmediğinden bu durum aynı zamanda o davanın davalısı lehine kazanılmış hak oluşturduğundan ve ayrıca davacı lehine hükmedilen vekalet ücreti kabul edlimiş olduğu varsayılan 2.000.000 TL’nin karşılığı olan vekalet ücretinden daha düşük olduğundan asıl dosya davalısının asıl dosyaya ilişkin vekalet ücreti yönündeki istinaf isteminin yerinde olmadığı değerlendirilmiştir.
C) Buna karşın asıl davada, davacı tarafça ıslahla birlikte dava 2.000.000 TL üzerinden açılmıştır. Dairemizce de uygun görülen bilirkişi raporu içeriğine göre davacının talep ettiği döneme ilişkin kar mahrumiyeti usulünce 2.195.721,67 TL olarak belirlenmiştir. Bu belirleme her ne kadar dosya kapsamı ve sözleşme hükümlerine uygun olsa da belirlenen bu bedelden davalının davacıya vermiş olduğu 1.450.000 TL avansın mahsubu doğru bulunmamıştır. Zira taleple bağlılık ilkesi gereğince davacının ıslah ile birlikte talep ettiği toplam kar mahrumiyeti miktarı 2.000.000 TL olup aldırılan ve benimsenen bilirkişi raporları içeriğine göre bu bedelin talep edilebilir nitelikte bulunduğu anlaşılmasına göre davacının bu talebi aşılmadan bu bedel üzerinden süresinde takas mahsup talebinde bulunulduğu değerlendirildiğinde, davalının birleşen davaya konu ettiği ve davacının da esasen kabulünde bulunan 1.450.000 TL’nin bu dava bedelinden mahsup edilerek davanın 550.000 TL üzerinden kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgıya düşülerek talebi aşan miktardan mahsubu ile 689.792,54 TL’ye hükmedilmiş olması doğru bulunmamış olduğundan bu yönlerle sınırlı olmak üzere asıl dava davalısının istinaf isteminin HMK’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Ayrıca birleşen İzmir 1. ATM’nin 2011/449 esas sayılı dosyasına ilişkin olarak verilen hükümde dosya kapsamına göre o davanın takas mahsup talebinde bulunulmaması halinde taraf beyanlarına göre kabulüne karar verileceği, o dosya davalısının o dosyada talep edilen 1.450.000 TL’lik avansın davacı tarafça yatırıldığı hususunun tarafların kabulünde olmasına karşın davanın açıldığı tarih itibariyle HMK’nun 331/1 maddesi gereğince haklılık durumu gözetildiğinde davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya uygun bulunmadığından asıl dava ile birleşen bu dosya yönündeki vekalet ücretleri hususundaki ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun bulunmadığı sonuç ve kanaatine varıldığından asıl dava davalısının istinaf istemlerinin bu bentte belirtilen sebeplerle sınırlı olmak üzere kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının bu yönden de HMK’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaatine oluşmuştur.
D) Asıl dava davacısı ve birleşen davalar davalısının istinaf istemine ilişkin olarak yapılan değerlendirmede ilk derece mahkemesince bu davacının 281.012,26 TL tutarındaki cari hesap alacağının hükümde dikkate alınmadığı yönündeki istinaf isteminin bu yöndeki cari hesap alacağı dava konusu edilmediğinden açıkça harcı yatırılıp dava konusu edilmeyen bu alacak kaleminin ilk derece mahkemesince de nazara alınmamasında usul ve yasaya aykırı bir durum görülmemiştir. Dava açıkça kar kaybı mahrumiyetine ilişkin olarak açılmış bulunmaktadır. Ayrıca cari hesap alacağına ilişkin açılmış ve harçlandırılmış bir dava ya da dava miktarı bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesince davacının talep edebileceği geçmiş dönemlere ilişkin kar mahrumiyeti zararı yukarıda davalının istinaf istemi gerekçelerinde de belirtildiği üzere içerisinde taşıma sektör uzmanı da bulunan bilirkişiler marifeti ile davalının sözleşme hükümleri gereğince davacıya eksik taşıttırdığı yük miktarları sözleşme ve taraf kayıtlarına göre usulünce tespit ettirilmek suretiyle bilirkişi heyeti kurul kararlarından tespit olunmuştur. Kar zarar tespit olunurken sözleşme hükümlerine göre %10 tenzilat yapılmak suretiyle taşıtılması gereken miktar ile o dönemdeki taşınan cüzi miktar farkları değerlendirilmek suretiyle usulünce belirlenmiştir. Bu bakımdan asıl dosya davacısının cari hesap alacağı yönündeki istinaf istemi ile müvekkili şirketin zararının eksik tespit edildiği yönündeki istinaf istemlerinin istinafta gerekçelendirilmediği gibi ayrıca içerik ve esas olarak da yerinde olmadığı değerlendirilmiştir. Birleşen İzmir 4. ATM’nin 2011/465 esas sayılı dosyasına ilişkin ilk derece mahkemesi kararında bilirkişilerce sadece dosya üzerinden rapor alınarak o dosyanın davacısının silo konteynerlerinin hasar ve yıpranma bedelleri tespit edilmemiş, esasa ilişkin davada ayrıca daha önce yapılmış olan tespit bilgileri ile dosyadaki sözleşme hükümlerinde belirlenen ve nitelikleri belirli olan silo konteynerleri esas alınarak itibar edilen rapor içeriğinde görüldüğü üzere sektör ve taşıma bilirkişisinin de bulunduğu heyette bu konteynerlerin hasar ve yıpranma değerleri usulünce belirlenmiş bulunduğundan asıl dosya davacısının davalı bulunduğu bu birleşen dosya yönündeki istinaf isteminin yerinde olmadığı, o dosyanın davacısı tarafından davalıya sözleşme ile teslim edildiği sabit olan silo konteynerlerinin teknik nitelikleri zaten belirli olup usulünce bu işte uzman teknik bilirkişinin de bulunduğu kök rapor , ek rapor ve daha önce aldırılan raporlardan da açıkça kabul edilen miktar kadar hasar miktarlarının oluştuğu usulünce belirlenmiş bulunduğundan asıl dosya davacısının hem asıl dosyada hem de birleşen o dosya yönünden istinaf istemlerinin yerinde olmadığı kanaatine varıldığından istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Dairemizin 2018/616 Esas -2019/14714 Karar Sayılı kararının Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 03/06/2021 tarih ve 2019/4803 Esas -2021/4720 Karar sayılı kararında belirtilen; “… 1- Asıl dava, taraflar arasında akdedilen taşıma sözleşmesine aykırılık nedeniyle kar kaybından kaynaklanan tazminat, birleşen davalar ise, sözleşmenin feshi nedeniyle ödenen avansın istirdadı ile sözleşme kapsamında teslim edilen konteynerlerin yıpranma ve hasar bedellerinin tazmini istemlerine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kısmen kabulüne, Birleşen İzmir 1. ATM’nin 2011/449 E. sayılı dosyasında karar verilmesine yer olmadığına, Birleşen 4. ATM’nin 2011/465 E. sayılı dosyasında muarazanın men’i ve iade talebine ilişkin davanın açılmamış sayılmasına, konteynerlerin yıpranma bedeli olarak talep edilen tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiş, verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince yazılı olduğu şekilde asıl davada davalı vekilinin istinaf istemi ile Birleşen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/449 E. sayılı dosyasında davacı vekilinin istinaf istemi kabul edilmiş, taraf vekillerinin sair istinaf istemlerinin reddine karar verilmiştir.
Ancak, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesinde ‘’Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verilir.’’ hükmü düzenlenmiştir. Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince asıl davada davalının istinaf istemi kabul edilerek 550.000,00 TL’ne hükmedilmesi gerekirken 689.792,54 TL’ne hükmedilmesi doğru görülmemiş ve yukarıda anılan kanun hükmü uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verildiği belirtilmiş ise de, hüküm fıkrasının 4. bendinde sadece hükmedilen tazminat miktarı değiştirilip, yargılama gideri ve vekalet ücretleri yönünden İlk Derece Mahkemesince verilen hükmün aynen verildiği ve bu itibarla, HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğinin yerine getirilmediği anlaşılmıştır.
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK’nın 382 ve devamı maddelerinde gerekse de yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 294 vd. maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi, dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş olacaktır. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi, verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalardan sonra somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince asıl davada HMK’nın 353/1-b-2 maddesine aykırı olarak yeniden hüküm tesisi cihetine gidilmemesi doğru olmadığı gibi, karar başlığında birleşen davaların yer almaması da doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. …” gerekçelerle bozulmuştur.
Dairemizce usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyulmuş olup, Dairemizin yukarıda belirtilen gerekçeleri ile, bozma ilamında belirtilen gerekçeler doğrultusunda karar başlığındaki ve hüküm fıkrasında yapılan usuli hatalar ve eksiklikler düzeltilerek aşağıdaki şekilde yeniden hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Asıl dosya davacısı ve birleşen dosyalar davalısı vekilinin istinaf isteminin yukarıda D bendinde açıklanan gerekçeler uyarınca HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,
2- Asıl dosya davalısı ve birleşen dosyalar davacısı taraf vekilinin sair istinaf nedenlerinin yukarıda A ve B bendinde belirtilen nedenlerle HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine,
3- Asıl dosya davalısı ve birleşen dosyalar davacısının asıl dosyaya ilişkin alacak miktarı ile birleşen İzmir 1. ATM’nin 2011/449 esas sayılı dosyasındaki vekalet ücretine ilişkin istinaf istemlerinin yukarıdaki C bendinde belirtilen nedenlerle HMK’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜNE, İzmir 3. ATM’nin 22/12/2017 tarih, 2014/386 esas, 2017/1466 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
4- Mahkemenin 2014/386 esas sayılı asıl dava yönünden;
a- Davacı ….. tarafından ….. aleyhine açılan asıl davanın KISMEN KABULÜNE, 550.000 TL’nin 19/02/2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalı …..’den alınarak davacı …..’ne verilmesine,
Fazlaya dair talebin reddine,
b-Karar tarihi itibariyle alınması gerekli 37.570,50 TL harçtan peşin alınan 21.334,45 TL ile ıslah sırasında alınan 8.365,60 TL harcın mahsubu ile bakiye 7.870,45 TL harcın davalı …..’nden tahsili ile hazineye gelir kaydına,
c-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AÜTT ve davanın kabul edilen kısmına göre takdir olunan 44.550,00 TL avukatlık ücretinin davalı …..’nden alınarak …..’ne verilmesine,
Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AÜTT ve davanın reddedilen kısmına göre takdir olunan 83.550,00 TL avukatlık ücretinin davacı …..’nden alınarak …..’ne verilmesine,
d-Davacı tarafından asıl dava için sarfolunan 5.173,00 TL yargılama giderinden davanın kabul edilen kısmı dikkate alınarak takdiren 1.784,14 TL ile asıl dava için davacı tarafından yatırılan harç toplamı 29.717,20 TL toplamı olan 31.501,34 TL’nin davalı …..’nden alınarak davacı …..’ne verilmesine,
Asıl davada davalı tarafından sarfolunan 6.292,00-TL yargılama giderinin davanın reddolunan kısmı dikkate alınarak takdiren 4.122,00-TL’sinin davacı …..’nden alınarak davalı …..’ne verilmesine,
Taraflarca yatırılan sarf edilmeyen gider avansının HMK’nun 333.maddesi gereğince karar kesinleştiğinde ve talepte bulunulması halinde yatıran tarafa iadesine,
5- Birleşen İzmir 1. ATM’nin 2011/449 Esas sayılı davasında davacı …..’nin dava konusu ettiği avans davalı …..’nin asıl davadaki alacağından mahsup edildiğinden birleşen bu dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına,
Karar tarihi itibariyle alınması gerekli 31,40-TL harcın peşin alınan 21.532,50-TL harçtan mahsubu ile bakiye fazla kalan 21.501,10 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacı …..’ne iadesine,
Bu davada davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden dava konusu edilen bedelin avans olarak sözleşme hükümleri gereğince davacı tarafça yatırıldığı açık olup tarafların da kabulünde bulunduğuna göre karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre 67.450,00 TL avukatlık ücreti hesaplanmış olmakla birlikte, birleşen bu dosya davacısının istinaf isteminde ki talebi ile bağlı kalınması gerektiğinden, bu dosya için hesap ve takdir olunan 63.256,22 TL vekalet ücretinin davalı ….. alınarak davacıya verilmesine,
Davacı tarafından bu dava için sarfolunan yargılama giderinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan sarf edilmeyen gider avansının HMK’nun 333.maddesi gereğince karar kesinleştiğinde ve talepte bulunulması halinde yatıran tarafa iadesine,
6- Birleşen İzmir 4. ATM’nin 2011/465 Esas sayılı dosyasında, davacı ….. tarafından davalı …..’ne karşı açılan davada;
a-74 adet silo konteyner vs.malzemelere ilişkin murazaanın meni ve iade talebine ilişkin davanın açılmamış sayılmasına,
b-Bu davada yıpranma silo konteynerlerin yıpranması nedeniyle hasar bedeli olarak talep edilen 98.407,50-TL’nin 25/08/2011 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalı …..’nden alınarak davacı …..’ne verilmesine,
c-Karar tarihi itibariyle alınması gerekli 6.722,21-TL harçtan peşin alınan 1.461,40-TL harcın ve ıslah nedeniyle yatırılan 634,98-TL harcın mahsubu ile bakiye 4.625,83-TL harcın davalı …..’nden tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
d-Bu davada davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AÜTT’ne göre ve davanın kabul edilen kısmına göre takdir olunan 10.622,60-TL avukatlık ücretinin davalı …..’nden alınarak davacı …..’ne verilmesine,
Bu davada davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AÜTT’ne göre ve davanın açılmamış sayılmasına karar verilen kısmı dikkate alınarak takdir olunan 1.980,00-TL avukatlık ücretinin davacı …..’nden alınarak davalı …..’ne verilmesine,
e-Bu davada davacı tarafından sarfolunan 60,00-TL yargılama giderinden davanın kabul edilen kısmı dikkate alınarak takdiren 30,00-TL’si ile davacı tarafından yatırılan harç toplamı 2.114,79-TL olmak üzere toplam 2.144,78-TL’nin davalı …..’nden alınarak davacı …..’ne verilmesine,
f- Taraflarca yatırılan sarf edilmeyen gider avansının HMK’nun 333.maddesi gereğince karar kesinleştiğinde ve talepte bulunulması halinde yatıran tarafa iadesine,
7-İstinaf yargılama giderleri yönünden;
1-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşılıklı taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
2- İstinafa başvuran asıl dosya davalısı birleşen dosyalar davacısı ….. vekili tarafından yatırılan istinaf nispi karar harcının istinaf incelemesi kabul edildiğinden karar kesinleştiğinde ve talepte bulunulması halinde yatıran bu tarafa İADESİNE,
3- İstinafa başvuran asıl dosya davalısı birleşen dosyalar davacısı ….. vekili tarafından sarf edilen 98,10 TL başvuru harcı, 14 TL tebligat giderinden oluşan 112,10 TL ile posta giderlerinden oluşan 229,60 TL olmak üzere toplam 341,70 TL istinaf yargılama giderinin asıl dosya davacısı ve birleşen dosya davalısı olan …… alınarak asıl dosya davalısına verilmesine,
4- İstinafa gelen asıl dosya davacısı ve birleşen dosya davalıları …… 6.722,22 TL istinaf nispi karar harcından istinafa gelirken bu taraftan peşin alınan 1.680,55 TL nispi karar harcının mahsubu ile geriye kalan 5.041,67 TL nispi karar harcının bu taraftan alınarak hazineye gelir kaydına,
5- İstinafa gelen asıl dosya davacısı ve birleşen dosya davalıları …… Şirketinin sarf etmiş olduğu istinaf yargılama giderlerinin verilmiş karar uyarınca kendisi üzerinde bırakılmasına,
6- Kullanılmayan istinaf gider avanslarının HMK’nun 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve talepte bulunulması halinde yatıran taraflara İADESİNE,
Dair, tarafların yüzüne karşı dosya üzerinden yapılan yargılama sonunda kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi. 15/09/2021