Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/1296 E. 2022/382 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1296
KARAR NO : 2022/382

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/05/2021
NUMARASI : 2019/462 Esas, 2021/495 Karar
DAVANIN KONUSU : İflas (Adi Takipten Doğan İflas (İİK 156))
BAM KARAR TARİHİ : 24/02/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 24/02/2022
Davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; 12/09/2019 tarihli dava dilekçesinde; İzmir 5. Tüketici Mahkemesinin 2016/1286 Esas 2018/48 Karar sayılı 01/02/2018 tarihli ilamında belirtilen alacak kalemleri yönünden davalı aleyhine İzmir 12. İcra Müdürlüğünün 2018/5229 Esas sayılı dosyası ile 4-5 örnek ilamlı takip başlattıklarını, borcun ödenmediğini, takibin kesinleştiğini, bunun üzerine, İİK’ nun 43. maddesine göre ilamlı takip yolundan, bir defaya mahsus iflas yoluna geçildiğini, borçluya iflas ödeme emrinin tebliğ edildiğini, bu takibin de kesinleştiğini, borçlunun iflasa tabi olduğundan, İİK’ nın 159/2 maddesi gereği teminat aranmaksızın muhafaza tedbirlerinin emredilmesi ile, İİK 37 – 43 – 177/4 göre davalı borçlu şirketini iflasına karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili; 28/01/2021 tarihinde davasını ıslah ederek, davalı borçlu şirketin İİK 177/4 maddesi gereğince doğrudan iflasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; davacının kötü niyetli olduğunu, davacının alacağının kaynağı olan İzmir 5. Tüketici Mahkemesi dosyası kesinleşmeden İzmir 12. İcra Müdürlüğünün 2018/5229 sayılı dosyası başlatılan takipte müvekkilinin her biri 150.000,00 TL olan 3 otomobiline haciz ile yakalama talebinde bulunduklarını, müvekkili ile davacı tarafın yeni bir sözleşme ilişkisine girdiği halde bunu mahkemeye bildirmediğini, davacının davalı şirketin hissedar ve sorumlusu …’den şikayetçi olduğunu, şirket yetkilisinin İzmir 23. ACM 2019/357 sayılı dosyası ile beraat ettiğini, davalının iflasını gerektiren husus bulunmadığını belirterek, davanın reddi gerektiğin savunmuştur.
Mahkemece, dosya kapsamına göre, davacı tarafından ilama dayalı alacağın yapılan icra takibine rağmen ödenmediğinden bahisle, davalı şirketin iflasına karar verilmesi talebi ile açılan davada, ödeme emrinin tebliğine rağmen itiraz edilmediği, tahsilat yapılmadığı, davacı tarafça takibin iflas yoluyla devamı için İİK 43. Maddesine göre talepte bulunulduğu, borçluya gönderilen örnek bir iflas ödeme emrinin İzmir 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2020/567 sayılı dosyası ile iptaline karar verildiği, bunun üzerine davacı tarafça davanın ıslah edilerek davalı şirketin İİK 177/4 maddesinde belirtilen doğrudan doğruya iflasının talep edildiği, söz konusu düzenleme doğrultusunda davacının davalıdan olan ve ilama dayalı alacağını İzmir 12. İcra Müdürlüğünün 2018/5229 E. sayılı dosyasıyla 4-5 Örnek icra emriyle talep ettiği, ancak davalı tarafça ödeme yapılmadığı ,davalı borçlunun iflasa tabi olduğu ve İİK 177/4. maddesindeki doğrudan iflas koşullarının oluştuğu, İİK 177/ son maddesi gereğince borçlu şirket yetkilisini 27/05/2021 tarihli duruşmada dinlenildiği ve davalı taraf ile borcun ödenmesine yönelik anlaşma sağlandığı ancak anlaşma şartlarının halen tam olarak gerçekleştirilemediğini beyan ettiği gerekçesi ile davanın kabulü ile davalı şirketin iflasına karar verilmiştir.
Mahkeme kararına karşı, davalı şirketi vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili; herkesin haklarını kullanırken iyi niyet kurallarına riayet etmekle yükümlü olduğunu, davacının iflas yoluyla takibe geçilmesi yönünde yargısını belirtmesinden ve iflas ödeme emrinin iptalinden sonra davasını ıslah etmesinin gerçek iradesini yansıtmadığını, davanın zaman aşımı yönünden reddi gerektiğini, davacının ikinci kez takip yolunu değiştirme hakkı bulunmadığının, davasının reddi gerektiğini, bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
Dava, İİK 177 /1-4 maddeleri gereğince davalının doğrudan iflası talebine ilişkindir.
İzmir 12. İcra Müdürlüğü’nün 2018/5229 sayılı dosyasında, alacaklının …, borçlunun …, borç miktarının 263.530,00 TL asıl alacak, 3.068,74 TL yargılama gideri, 36.899,53 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 303.498,27 TL, takip dayanağı ilamın İzmir 5. Tüketici Mahkemesinin 01/02/2018 tarih 2016/1286 Esas , 2018/48 Karar sayılı ilamı , takibin haciz yolu ile ilamlı takip olduğu, takibin 16/04/2018 tarihinde başlatıldığı , 4-5 örnek icra emrinin borçluya 18/04/2018 tarihinde tebliğ edildiği , alacaklı tarafından 30/11/2018 tarihinde takibin İflas yolu ile adi takibe çevrildiği, 11 örnek ödeme emrinin borçluya 01/11/2018 tarihinde tebliğ edildiği belirlenmiştir.
Alacaklının borçlu aleyhine aldığı ilamı ilamı takibe koymuş ve usülüne uygun olarak icra emri borçluya tebliğ edilmiş olmasına rağmen borçlu borcunu ödememişse alacaklı tarafça borçlunun mallarının haczi veya iflasını isteyebileceği düzenlenmiştir.
Davacı tarafından takibin iflas yoluyla devamı yönünde İİK 43. Maddesi gereğince iflas yoluyla takibe geçilmiş ve iflas ödeme emri şikayet üzerine İzmir 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2020/567-625 E.K sayılı ilamı ile iptaline karar verilmiştir.
Mahkemece, ilanların yapılması için gerekli masraflar davacı alacaklı tarafından 28/10/2019 tarihinde yatırılmış, davalı şirketin faaliyet alanının Balçova olduğu ve yetkeli ve görevli mahkeme iflas talebinde davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Tensip zaptı gereğince, iflas talebinin trajı 50.000’i aşan ulusal ve yerel gazete ile Ticaret Sicil gazetesinde ilanına ve karar verildiği halde İİK 166/2 maddesi gereğince ticaret sicil gazetesinde ilanları yapılmıştır.
Mahkemece depo kararına rağmen paranın depo edilmediği görülmüş ise de, doğrudan doğruya iflas talebi ile açılan iflas davasında yargılama sırasında borçluya borcunu faiz ve masrafları ile birlikte ödemesini bildiren bir depo kararı verilmesine gerek bulunmamaktadır.(Yargıtay 23. Hukuk Dairesi esas no: 2016/1745 karar no: 2017/1303 sayılı kararı bu yöndedir)
İİK 177/1-b-4 maddesi gereğince davalı şirket temsilcisinin dinlenmek üzere meşruhatlı davetiye ile mahkemeye çağrılması davetiyeye uyarak gelmesi halında dinlenmesi gerekir. Emredici nitelikteki bu hükmün mahkemece resen gözetilmesi zorunludur. Mahkemece davalı şirketi temsile yetkili kişi 27/05/2021 tarihli celsede dinlenilmiştir.
Sonuç olarak; mahkemenin davalı şirketin iflasına dair verdiği kararda ve davacı tarafın davasını ıslah etmesinde ve yargılamaya ıslah edilen talep üzerinden devamında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan, yerel mahkeme kararına karşı yerinde olmayan istinaf isteminin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 27/05/2021 tarih ve 2019/462 Esas, 2021/495 Karar sayılı kararına karşı davalının istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı taraftan alınması gereken 80,70 TL istinaf nispi karar harcından başlangıçta alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile eksik yatırılan 21,40 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca yapılan inceleme sonucunda; HMK’nın 361/1. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 24/02/2022