Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/1161 E. 2021/1250 K. 15.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1161
KARAR NO : 2021/1250
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/03/2018
NUMARASI : 2015/687 Esas, 2018/284 Karar
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 15/09/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 15/09/2021
İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 13/03/2018 tarih ve 2015/687 Esas, 2018/284 Karar sayılı karara karşı istinaf yoluna başvurulduğu anlaşılmış olmakla, raportör hakim tarafından okunan rapor dinlendi, dosyada bilgi ve belgeler değerlendirilerek gereği düşünüldü:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; müvekkili şirket ile davalı arasında 31.10.2012 tarihli “İletim Sistemi Sistem Kullanım Anlaşması” imzalandığını, buna göre ara bağlantının … tarafından yapıldığını, davalı firma tarafından, meydana gelen arızanın uyarıya rağmen giderilmediğinden bahisle müvekkili şirkete 3 adet ceza faturası toplamı olarak 199.705,96 TL tutarında ceza faturası tahakkuk ettirdiğini, bu ceza faturalarının haksız olduğunu belirterek, ceza faturaları sebebi ile müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine ve davanın kabulüne ve müvekkili ile arasında akdolunan vekalet ücreti olan 19970,00 TL nin (davada hüküm altına alınan tutarın %10 u) bedelinin hüküm tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, söz konusu davalı tarafa tahakkuk ettirilen ceza faturalarını, davacının Scada ve haberleşme sisteminde oluşan arıza yüzünden davacıya … arasında düzenlenen sistem kullanım anlaşmasının hükümleri doğrultusunda düzenlendiğini ve davanın reddini gerektiğini savunmuştur.
Davacı taraf, arıza raporları, davacı ile davalı arasındaki farklı tarihlere ait yazışmalar, e-fatura, vekalet ücret sözleşmesi, sistem kullanım anlaşması, keşif ve bilirkişi incelemesine delil olarak dayanmış, davalı taraf ise, sistem kullanım ceza fatura sorgulama raporu, tanık anlatımları, bilirkişi incelemesi ve sair delillere dayanmıştır.
Mahkemece, davanın, ticari hizmet sözleşmesi kapsamında borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu, dosya kapsamından, taraflar arasında düzenlenen Sistem Kullanım Anlaşmasının ‘Cezai Şartlar’ başlıklı 9. Maddesinde; ‘Bağlantı anlaşması kapsamında temin ve tesis edilmesi gereken iletişim ve … Scada sistemine bağlantı ve sekonder frekans kontrolü ile ilgili teçhizatın/sistemlerin kurularak servise alınması konusundaki eksikliklerin giderilmemesi, işletmede olan tesislerde ise kullanıcıya ait arızalı iletişim teçhizatının …’ın yazılı uyarısına rağmen onarılmaması/değiştirilmemesi ve bu durumu ile kullanılmaya devam edilmesi halinde; Gerekli olan servise alma işleminin tamamlanamaması halinde kullanıcıya verilen sürenin bitiş tarihinden itibaren gecikilen her gün için o ayki Sistem Kullanım fiyatına göre hesaplna bedelin %1’i oranında ceza uygulanır. İşletmede olan tesislerde gerekli onarımın/değişikliğin yapılmayıp ihlalin devam ettiği her gün için kullanıcının o ayki Sistem Kullanım fiyatına göre hesaplanan bedelin %1’i oranında ceza uygulanır’ hükmünün kararlaştırıldığı, buna göre, taraflar arasında Sistem Kullanım Anlaşmasını imzaladıktan sonra, Elektrik İletim Sistemi Arz Güvenilirliği ve Kalitesi Yönetmeliğinin 6. (y) maddesi gereği, Yönetimsel Kontrol ve Veri Toplama Sistemini (SCADA sistemini) ve … merkezi ile haberleşmek üzere … iletişim sistemini … firması aracılığı ile … marka … cihazı kurularak … SACADA sistemine bağlantısı yapıldığı, bağlantı işleminin tamamlanmasından sonra, gerekli testlerin 15.04.2014 – 30.04.2014 tarihleri arasında, davacı şirket, … ve … görevlilerinin katılımı ile yapıldığı, kurulumun tamamlanmasından sonra arıza olduğu, eksik parçaların … tarafından temin edildiği, davalı şirketin 05/01/2015 tarihi itibariyle arızanın devam ettiğine ilişkin davacı şirkete yazı yazdığı, arızanın ilk bildirim tarihi olan 03/12/2014 tarihinden itibaren 30 gün içerisinde giderilmemesi sebebiyle, davalı şirket tarafından Ocak 2015 dönemi sistem kullanım bedeli olan 289.428,94-TL tutarının %29 u oranında ve 83.939,00-TL tutarında 31/01/2015 tarihli ceza faturası tahakkuk ettirdiği, SCADA ve haberleşme arızasının 2015 yılı Şubat ayının tamamında da devam etmesi sebebiyle 81.040,10-TL tutarında 17/03/2013 tarihli ceza faturası tahakkuk ettiği, arızanın 12/03/2015 tarihinde giderildiği, 12 günlük Mart ayı içerisindeki arıza sebebiyle 34.731,47-TL tutarında ceza faturası tahakkuk ettirildiği, her ne kadar davacı tarafça sistemin dava dışı … firması tarafından kurulduğu, arızanın davalı şirketçe bildirildiği tarihten, arızanın sona erdiği tarih aralığında gerek kendilerince gerekse de dava dışı yüklenici … firması tarafından SCADA ve haberleşme sistemine ilişkin herhangi bir müdahale ve onarım yapılmadığını, iş bu nedenle var ise arızanın kendilerinden kaynaklanmadığı, davalı tarafın sistemlerinden kaynaklandığı bu nedenle tahakkuk ettirilen faturalardan dolayı borçlu olmadıkları iddiasında bulunmuş iseler de, dosya kapsamı ve bilirkişi raporuna göre, davacı şirket ile dava dışı şirketlerin bağlı bulunduğu …Müdürlüğü kayıtlarına göre, davacı şirkete ait kayıtlar dışında bağlı bulunan diğer şirketlere ait SCADA ve haberleşme arızasının anılan dönem içinde tespit edilemediği, bu nedenle davalı şirket sisteminden kaynaklı bir arızanın bulunmadığı, ortaya çıkan arızanın davacı şirket sisteminden kaynaklandığı, davalı şirketin arızanın giderilmesine dair talep yazısının iletilmesine karşın sözleşmede kararlaştırılan süre içerisinde arızanın giderilmediği, bu nedenle davalı şirketin, taraflar arasındaki sistem kullanım anlaşmasının 9. maddesi hükmüne göre tahakkuk ettirilen ceza fatura miktarlarının taraflar arasındaki sözleşme ve hukuka uygun olduğu gerekçesi ile, davanın reddine ve 17.932,35-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,karar verilmiştir.
Mahkeme kararına karşı davacı vekili ve davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davacı vekili; davalı tarafın müvekkilinin enerji santralinden olumsuz sinyal aldığını belirterek, uyarı yazısı yazdığını, olumsuzluğun sebebinin, üretim sistemindeki bir parçada bulunan arızadan kaynaklandığını, bu parçada bakım veya değişim yapılmadığını, santralini kuran … firmasının yazısı ile de bu halin sabit olduğunu, daha sonra davalının arıza algılamadığını bildirdiğini ve arıza algıladığı dönem için ceza faturası kestiğini, arızalı döneme ait yargılama sırasında yapılan keşif ve bilirkişi raporları ile sabit olmadığını, davalı tarafın arızanın bulunduğunu ispatlayamadığını ancak mahkemenin eksik ve hatalı bilirkişi raporunu hükme esas alarak davayı kabul ettiğini, kararın kaldırılması gerektiğini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
Davalı vekili; dava dilekçesinde harca esas değer olarak 219675,96 TL gösterilmesine rağmen mahkemenin ceza faturası tutarı olan 199.705,96 TL üzerinden vekalet ücretini hesapladığını, eksik ve hatalı hesaplanan vekalet ücretinin 19.130,56 TL olarak arttırılması gerektiğini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
Dava, tacirler arası hizmet sözleşmesinde akdedilen cezai şarttan dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık, 31/10/2012 tarihli Sistem Kullanım Anlaşmasının, cezai şartları düzenleyen 9. Maddesine göre, davacı tarafın cezai şart ödemesinin gerekip gerekmediği, buna dayalı olarak, davalı tarafın ilk arıza bildirilen 03/12/2014 tarihinden, arızanın giderildiği 12/03/2015 tarihine kadar arıza bulunup bulunmadığı ve arızanın giderilmesinin sorumluluğun hangi tarafta olduğu noktalarında toplanmaktadır.
HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf incelemesi istinafa başvuran vekilinin dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlarda res’en gözetilerek yapılmıştır.
Yargılama sırasında mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi raporlarına göre davacı şirkete cezanın uygulandığı dönemlerde davalı firmanın reaktif güce ait sayısal değerleri incelendiğinde, 3 sn gibi kısa bir sürede reaktif güç değerinin 16 MVAR olarak büyük bir değişim gösterdiği bu durumun davalı … yük tevzi merkezinden sağlıklı bir reaktif güç bilgisi alınmasını ve görüntülenmesini imkansız kıldığı, bu durumun ceza uygulanan dönemde sürekli olarak tekrarlandığı, bu nedenle davalı şirket tarafından davacı tarafa uygulanan cezanın doğru ve sözleşmeye uygun olduğu, ayrıca 31/10/2012 tarihli sistem kullanım sözleşmesinin 9. Maddesinde arızanın uyarıdan itibaren 30 gün içinde giderilmemesi halinde gecikilen her gün için o aya ait sistem kullanım bedelinin %1 i oranında ceza uygulanacağının hüküm altına alındığı buna göre ocak 2015 ayı için 83.934,39 TL, şubat 2015 ayı için 81.040,10 TL, mart 2015 ayı için 34.731,47 TL olmak üzere 199.705,96 TL ceza tahakkukunun doğru bulunduğu, davacı şirketin SCADA sisteminde oluşan arızayı gidermek için yeterli çabayı göstermediği arızalanan kart yedeğini bulundurmadığı yeni kart temini için gerekli organizasyon yapmadığı ve üzerine düşen özel yükümlülüğünü göstermediği sonucuna varıldığında yerel mahkemenin vermiş olduğu davanın kabulüne dair karar da usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Davacı vekilinin istinaf isteminin reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Davalı vekilinin istinaf sebeplerine gelince, harçlandırılan dava değeri üzerinden hesaplanan vekalet ücretinin, davanın reddine karar verilmesi nedeni ile, AAÜT tarifesine göre hesaplanarak, 23.827,32 TL’nin davacı yandan alınarak davalı tarafa verilmesi gerektiği, ancak davalı vekilinin istinaf başvurusunda talebinin 19.130,56 TL olarak bildirdiği nazara alındığında HMK’nun 26. Maddesi gereğince 19.130,56 TL’nin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine ve davalı tarafın istinaf isteminin kabulü gerektiği değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak, yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan, yerel mahkeme kararına karşı yerinde olmayan davacı vekilinin istinaf isteminin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine, davalı vekilinin ise; istinaf isteminin vekalet ücreti yönünden kabulü ile kararın HMK’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılmasına dair verilen karar davalı vekilinin temyizi ile Yargıtay 15. Hukuk Dairesi tarafından incelenerek bozulmuş ve Dairemize iade edilmiştir.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2021/4272-1794 Esas ve Karar sayılı bozma ilamının gerekçesi özetle; ”Dava, taraflar arasındaki sistem kullanım anlaşması uyarınca davalı tarafından düzenlenen ceza faturalarından kaynaklı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. 02/12/2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan, 25/11/2020 tarihli 7257 sayılı Kanun’un 33. maddesi ile, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasına (ç) bendinden sonra gelmek üzere (d) bendi eklenmiş, buna göre “İletim sisteminin normal işletme koşulları içerisinde işletilmesi ile işletme güvenliği ve bütünlüğü üzerinde risk oluşturan durumlara ilişkin olarak bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında düzenlenen sistem kullanım ihlallerinin takibini yapmak, ihlal durumu tespit edilen tüzel kişilere sistem kullanım anlaşmasında düzenlenen ceza-i şartları ve diğer yaptırımları uygulamak” …’ın görev ve yükümlülükleri arasında gösterildikten sonra 6446 sayılı Kanun’a Ek madde 3 ile “8 inci maddenin ikinci fıkrasının (d) bendinin uygulamasından kaynaklanan uyuşmazlıklar idari yargıda görülür.” hükmü eklenmiş, 46. madde ile de Kanun’un yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği düzenlenmiştir. Bu bağlamda, ilk derece mahkemesinin ve Dairemizin karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 7257 sayılı Kanun ile bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında düzenlenen sistem kullanım ihlallerine ilişkin ceza-i şartlara ilişkin uyuşmazlıkların idari yargı yolunda görüleceği hükme bağlandığından yargı yoluna ilişkin bu değişikliğin usul hükmü niteliğinde olduğu, derhal ve kesinleşmemiş tüm uyuşmazlıkları da kapsar şekilde uygulanması gerektiği anlaşıldığından 6100 sayılı HMK’nın 114/1-b maddesine göre dava şartı olan “yargı yolunun caiz olmaması” nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğinden ilk derece mahkemesi kararının bozulması uygun görülmüştür. Bozma nedenine göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.” gerekçesi ile bozulmuştur.
Tarafların diyeceklerinin sorulması için Dairemizce duruşma açılmış ve dosyanın Dairemizce verilen karar tarihinin 15/10/2020 olması bozma gerekçesinde belirtilen 7257 sayılı yasanın 33. Maddesine eklenen D bendinin ise, 25/11/2020 tarihli olup, 02/12/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanması ile yürürlüğe girdiği görülmüştür. Bozma ilamına ve Dairemiz kararına konu davanın ise, 13/03/2018 tarihinde açıldığı, buna göre dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan yasa hükümleri gereğince iş bu davayı görme görevinin adli yargıda olduğu bilinmektedir. Önceki tarihli Hukuk Genel Kurulu kararları ve hukuk usulculerinin ağırlık görüşlerine göre de, usul kurallarının derhal uygulanacağı ibaresinin geçmişe şamil olmamak üzere usul kuralının yürürlüğe girdiği tarihten itibaren açılan davalarda uygulanacağı benimsenmiştir. Her dava, davanın açıldığı tarihteki şartlara göre usul kurallarının belirleneceği de aksi kararlaştırılmadıkça gereklidir. Hukuk güvenliği, adalete güven ilkesi de bunu gerektirmektedir. Yukarıdaki gerekçeler ile, davanın açılış tarihi itibariyle adli yargının görevli olduğu kanaati ile önceki tarihli kararımızda direnilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

(Bu konuda bakınız; Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez – Prof. Dr. Oğuz Atalay – Prof. Dr. Muhammet Özekez, Medeni Usul Hukuku 3 cilt kitabı, Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez internette bulunan usul kurallarının yürürlüğü ile ilgili makale çalışması.)
HÜKÜM:
-Dairemizin 15/10/2020 tarih 2018/1154 Esas, 2020/10080 Karar sayılı kararında direnilmesine,
1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı vekilinin istinaf talebinin 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜNE,
3-İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 13/03/2018 tarih ve 2015/687 Esas, 2018/284 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
4-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı taraftan alınması gereken 54,40-TL istinaf harcından başlangıçta alınan 35,90-TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 18,50 -TL’nin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına, belirlenen bakiye miktar 20,00-TL altında kaldığından Harçlar Kanunu’nun ilgili hükümleri uyarınca tahsili için müzekkere yazılmasına yer olmadığına,
İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının talep halinde karar kesinleştiğinde iadesine,
5-Davacı tarafından yapılan istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan 98,10 TL istinaf başvuru harcı olan yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran davacıya iadesine, artan yargılama gideri ve peşin harcın davalıya iadesine,
7-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından, taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
B-İlk aşama yargılamasında kaldırılan hükmün yerine geçmek üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı tarafça peşin yatırılan 3.751,52-TL harçtan Harçlar Kanunu 1 Sayılı tarife gereğince alınması gereken 35,90-TL red karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 3.715,62-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Avukatlık asgari ücret tarifesine göre hesap edilen 19.130,56 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı tarafça peşin yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
6-Davalı tarafça yapılan 10,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davalı tarafça peşin yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde temyiz edilmesi halinde dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na gönderilmesine esas yönünden oy birliği ileri haç yönünden oy çokluğu ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 15/09/2021
MUHALEFET ŞERHİ:
İstinaf Mahkemeleri, üst derece mahkeme olmayıp ilk derece mahkemesinin bir inceleme merciidir. Keza hukuk sistemimizde üst derece mahkemesi adli yargı için Yargıtay’dır. Ve İstinaf Mahkemesi de Yargıtay’ın tabii olduğu usul ve yasayla kurulmuş değildir. Nitekim Anayasa Mahkemesi’ninde konuyla ilgili kararında İstinaf Mahkemesi’nin üst derece mahkemesi olmadığı vurgulanmıştır. Dolayısıyla alınacak harçlar yönünden Yargıtay’ın örnek alınması mümkün değildir.
Harçlar Anayasa’nın 138. Maddesine göre Harçlar gibi mali yükümlülükler kanunla konulup, kanunla kaldırılır. Kanunda yer almayan bu tür yükümlülüklerin yorum veya kıyas yoluyla uygulanması da yerleşik içtihatlarla belirtildiği gibi mümkün değildir.
Konuyla ilgili olarak Harçlar Yasası ve bununla ilgili tebliğler incelendiğinde İstinaf için başvuru harcı açıkça düzenlenmiş, ayrıca red veya kabul halinde karar harcı alınacağına dair de herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Buradan yasa koyucunun şu andaki iradesinin ilk derece mahkemesinin bir unsuru olan istinaf mahkemesince istinaf karar harcı adı altında maktu veya nispi harç öngörmediği yönünde olduğu anlaşılmaktadır.
Varılan bu kanaat ile ilgili olarak genel hukuk öğretisi açısından değerlendirme yapıldığında da ilk derece mahkemesinde başlangıçta ilk kararda alınan karar harcından sonra aynı derecenin bir unsuru olan istinaf mahkemesince de verilecek istinaf talebinin reddi halinde ayrıca bir nispi veya maktu karar harcına tabii tutulmasının hak arama özgürlüğüne, kanuni dinlenme hakkının kısıtlanmasına sebebiyet verebileceği gibi aynı sonuç için birden çok kere mali yükümlülük altına konulması da genel adalet ilkelerine uygun olmayacağı düşünceleriyle yukarıdaki gerekçeler, Yargıtay’ın konuyla ilgili içtihatların birleştirilmesi kararından kaynak bulduğu bazı harçların alınması yönündeki uygulamanın kıyas yoluyla istinaf mahkemelerinde uygulanması da yine usul kurallarına aykırı olduğu gibi Yargıtay’ın 29/09/2018 tarihli içtihadı birleştirme kararı ile düzelterek onamalarda ayrıca karar harcı alınmayacağına dair içtihadı da nazara alındığında Yargıtay’ın da son içtihadı ile yukarıdaki ilkeleri üstün tutarak sonuca varıldığı anlaşılmış olmakla çoğunluğun istinaf karar harcı adı altında alınan harcın yasal dayanağının bulunmadığı bu sebeple karar harcı namında yatırılan harcın istinaf edene iade edilmesi gerektiği kanaatiyle çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmak mümkün olmamıştır.