Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/81 E. 2023/1496 K. 12.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/81
KARAR NO : 2023/1496
KARAR TARİHİ : 12/09/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/09/2019
NUMARASI : 2016/1037 Esas 2019/887 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
BAM KARAR TARİHİ : 12/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 12/09/2023

Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalılar arasında 26/04/2010 başlangıç tarihli, “Taahhütlü Satışlar Sözleşmesi” imzalandığını, diğer davalı-borçlu …’in ise bu sözleşmeyi müşterek borçlu-müteselsil kefil sıfatı imzaladığını, davalının sözleşme yükümlülüklerine aykırı olarak taahhüdünü yerine getirmediğini ve nakdi destek tutarını iade etmediğini, davalının davacıdan sözleşme süresince almayı taahhüt ettiği ürünü almadığını, hedefini gerçekleştiremediğini, gerçekleşmeyen miktarın tahhüt edilen miktara oranının sözleşmede bahsi geçen meblağ ile çarpımı sonucu bulunan tutarın iki katı olan 10.141,16 TL’nin tahsili için davalı şirket ve sözleşmedi müşterek ve müteselsil kefil … hakkında icra takibi başlatıldığını belirterek, davalıların itirazlarının iptaline ve takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından hazırlanarak imzalatılan sözleşmenin boş kısımlarının davacı tarafından doldurulduğunu, yapılacak bilirkişi incelemesiyle budurumun anlaşılacağını, ekleme yapılan kısımlarda davalının parafının bulunmadığını, dolayısıyla bu sözleşmenin geçersizsiz olduğunu, davalının sözleşme süresince toplam 200 ml şişe ayran, 4200 koli 10.800 adet kasa/koli miktarında ürünü …’tan alacağına dair bir taahhüdünün bulunmadığını, sonradan eklenen bu kısmın doğru olduğu kabul edilse dahi kendilerine tebliğ edilen sözleşme örneğinde 200 ml şiye ayran 420 100800 adet yazdığını, bunun koli mi, adet mi yoksa hangi ürünler olduğunun dahi belli olmadığını, davalı şirketin böyle bir taahhüt altına giremeyeceğini, davacının hangi yıl için davalının taahhüdünün yerine getirmediğini açıklamak zorunda olduğunu, davaya dayanak sözleşmenin başlangıç tarihinin 26/04/2010 bitiş tarihinin 26/04/2011 olduğunu, davalı …’in kafaletinde yasanın aradığı koşulların bulunmadığını ve kafaletinin geçerli olmadığının beyanla davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
MAHKEMECE:
“…Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, taraflar arasında imzalanan sözleşme, denetim ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Taraflar arasında 26/04/2010 tarihli sözleşme imzalandığı, yargılama sırasında ölen davalı …’in de kefil olarak imzaladığı, kefilin şirketin temsilcisi olduğu, kefaletin geçerli olduğu, sözleşmenin Genel Hükümler bölümünün 1/g maddesinde 200 ml şişe ayran alım taahhüt miktarının 100.800 adet olduğunun belirlendiği, davalı şirketin davacı şirketten 2010, 2011, 2012, 2013, 2014 ve 2015 yıllarında taahhüt edilen miktarın 59.434 adetlik kısmını satın aldığı ancak 41.366 adet ürün alım taahhüdünü yerine getirmediği, sözleşmenin Genel Hükümler bölümünün 1/g maddesi hükmüne göre gerçekleşmeyen miktarın tahhüt edilen miktara oranının “Özel Hükümler” Madde 1’deki bahsi geçen meblağ ile çarpımı sonucu bulunacak tutarın iki katını nakden ve defaten ödenmesini davalı şirketten talep edebileceği kanaatine varılarak davacı şirketin davalılardan 6.955,54 TL katkı payı iadesi talep edebileceği anlaşılmakla, davacının davasının kısmen kabul kısmen reddi ile, İzmir 10. İcra Dairesi’nin 2016/4864 esas sayılı takip dosyasına davalı tarafından yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 6.955,54 TL asıl alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, alacak likit ve belirlenebilir olmadığından, yargılamayı gerektirdiğinden davacının icra inkar tazminat talebinin reddine, dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile;
“Davacının davasının kısmen kabul kısmen reddi ile,
İzmir 10. İcra Dairesi’nin 2016/4864 esas sayılı takip dosyasına davalı borçlu tarafından yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 6.955,54 TL asıl alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
-Alacak likit ve belirlenebilir olmadığından davacının icra inkar tazminat talebinin reddine,” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkil şirket ile davalılardan … San. Tic. Ltd. Şti. arasında 26.04.2010 başlangıç tarihli, “Taahhütlü Satışlar Sözleşmesi” akdedildiğini, diğer davalı-borçlu … ise bu sözleşmeyi müşterek borçlu-müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, sözleşmede “Bu menfaatin gerçekleşmemesi, İŞLETMECİ’nin Sözleşme’deki yükümlülüklerinden herhangi birini ihlal etmesi ve/veya herhangi bir sebeple Sözleşme’nin belirlenmiş süresinden önce sona ermesi halinde İŞLETMECİ, …’ın ilk talebi üzerine derhal ve hiçbir kayıt, şart ve itiraz ileri sürmeksizin iade edecek ve 6. Maddede belirtilen cezai şartı ödeyecektir” hükmü yer aldığını, davalıların işbu sözleşme yükümlülüklerine aykırı olarak taahhüdü yerine getirmedikleri gibi, nakdi destek tutarını da iade etmediklerini, davalı … işbu sözleşmeyi müşterek borçlu, müteselsil kefil ve garantör sıfatı ile imzaladığını, İşletmeci’nin, bu sözleşmeden doğmuş ve doğacak bütün edim, taahhüt ve yükümlülüklerini gereği gibi ve zamanında yerine getireceğini ve …’ın bu Sözleşme’den doğacak her türlü borcunu , cezai şartını, zarar, ziyan, masraf ve kaybını ödemeyi 20,000,00-TL ile sorumlu olmak kaydı ile gerek müşterek borçlu-müteselsil kefil, gerekse garantör sıfatıyla gayri kabili olarak taahhüt ve garanti ettiğini, miştir. bu madde uyarınca İşletmeci’nin, bu sözleşmeden doğmuş borcundan, cezai şartından, zarar, ziyan, masraf ve kaybından davalı …’in de sorumlu olduğunu, Yerel Mahkemece aldırılan bilirkişi raporlarına karşı taraflarınca yapılan itirazlar değerlendirilmeksizin karar tesis edildiğini, istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava: itirazın iptali istemine ilişkindir.
HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf incelemesi istinafa başvuran vekilinin dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlarda res’en gözetilerek yapılmıştır.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 24/11/2016 tarihli ve 6763 Sayılı Kanunun 41. maddesi ile değiştirilen 341/2 fıkrasında öngörülen kesinlik sınırı 3.000,00 Türk Lirasıdır. 6100 Sayılı HMK’nın ek 1. maddesi uyarınca 01/01/2019 tarihinden itibaren ise bu sınır 4.400,00 Türk Lirasıdır.
HMK’nın 341/4. fıkrasında “Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz” düzenlemesi bulunmaktadır.
Davacı tarafın istinafa konu ettiği alacak miktarının yani reddedilen miktarın 3.185,62 TL olması nedeniyle 13/09/2019 tarihli karar bu yönü ile kesin niteliktedir.(Yargıtay 19. HD. 2019/2829 E ve 2019/4446 Karar sayılı ilamı da bu doğrultudadır.)
Somut olayda; mahkemece reddedilen miktar kesin nitelikte olup, kesin olan kararlara karşı HMK’nın 346. maddesi hükmü uyarınca ilk derece mahkemesince istinaf dilekçesinin reddine karar verilebileceği gibi, HMK’nın 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince de bu yönde karar verilebilir. Bu karar usule ilişkin nihai karardır. Bölge Adliye Mahkemesince verilen bu usulden ret kararına karşı temyiz yolu da kapalıdır.(Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05/01/2018 tarih, 2017/5397 esas ve 2018/5 karar sayılı ilamı bu yöndedir.)
Öte yandan; mahkemece verilen kararlara karşı tarafların hangi kanun yoluna ve hangi sürede başvuracağının tereddüde mahal vermeyecek şekilde belirtilmesi, bu belirlemenin tarafların iradesini yanıltmayacak bir şekilde doğru olarak yapılması gerekeceği, başka bir deyişle, verilen karar, ara ve ek kararlarda, yargı mercii tarafından hem kanun yolunun hem de kanun yoluna ilişkin başvuru süresinin tarafları hataya düşürmeyecek şekilde doğru olarak gösterilmesi gerekecektir. Aksi takdirde, bu durumun tarafların haklarını arayabilmelerini zorlaştıracağı, dolayısıyla mahkemece verilen kararda kanun yolunun hatalı belirlenmesi durumunda, hatalı belirlemenin sonuçlarının taraflara yükletilmeyeceğinden gerek istinaf başvuru harcı ve gerekse istinaf karar harcının davacıdan tahsiline yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerden HMK’nın 352. maddesindeki düzenleme gereğince mahkemece reddedilen miktarın kesin olması nedeniyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341/2. maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf
kanun yolu başvurusunun kararın miktar itibariyle kesin olması nedeniyle USULDEN
REDDİNE,
2-Peşin alınan harcın davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın tebliği, kesinleştirme ve yargılama giderlerinin iadelerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352 maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 12/09/2023