Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/6 E. 2023/1174 K. 21.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/6
KARAR NO : 2023/1174
KARAR TARİHİ : 21/06/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/06/2019
NUMARASI : 2017/483 Esas 2019/763 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan )
BAM KARAR TARİHİ : 21/06/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 21/06/2023

Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketin davalı şirkete inşaat malzemeleri satışı sebebiyle oluşan alacağının tahsili için İzmir 4. İcra Müdürlüğünün 2017/4484 Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığı, davalının itirazı ile takibin durduğunu beyanla itirazın iptali ile takibin devamına, % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı cevap dilekçesinde özetle; Yapılan takibin haksız olduğunu, müvekkili tarafından inşaat malzemeleri tedarikinde bulunması için ileri tarihli çekler verildiğini, daha sonra davacı ile yapılan mutakabakatın iptal edildiğini, fesihname ve ödeme iadesi konusunda anlaşıldığını, verilen çeklerin iade edilmediğini, peyderpey geri ödemenin yapılacağını, kısmen ödemenin yapılmadığını, borcun bir kısım için mal vererek faturalandırıldığını, ancak borcun tamamen kapatılmadığını, müvekkilinin davacıdan alacaklı olmasına rağmen müvekkili aleyhine alacak davası açılmasında haksız olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
MAHKEMECE: ” Delillerin toplanmasından sonra mahkememizin 27.12.2018 tarihli oturumunda bilirkişi incelemesine karar verilmiş, mali müşavir bilirkişi ibraz ettiği 16.02.2018 tarihli raporunda dosya kapsamı hakkında beyanda bulunduktan sonra sonuç olarak, davacı ile davalının 2013 yılından 2014 yılı Ekim ayı sonuna kadar süren bir ticari ilişkisinin olduğu, iki firma 20.10.2013 tarihinde … ilçesi, … mevkiinde bulunan … pafta, … ada, … nolu parsel üzerindeki inşaatın yapımı için sözleşme düzenlemişlerse de 09.11.2013 tarihinde yapmış oldukları sözleşmeyi, imalatı yapılması planlanan inşaatın imalatından vazgeçilmesi açıklamasıyla feshettikleri, bu fesihle …’dan aldığı ileri tarihli 1.221,65-TL tutarlı çeklerin geri verilmesinin de karar altına alındığı, davalının 2013 ve 2014 yılı defterleri ve kayıtları incelendiğinde belge ve kayıtların doğru tutulduğu, kayıtlarda yer alan davacıya verilmiş olan çeklerin ödeme dekontlarının da dosyada bulunduğu ve davacının da davalıya 312.851,64-TL borçlu gözüktüğü, davacının 2013 yılı kayıtlarında davalının kayıtlarının olmadığı, 2014 yılı kayıtlarında ise yalnızca davalıya kesilmiş olan 7 adet faturanın doğru işlendiği, yukarıda açıklanan hiçbir evrakla desteklenmeyen kayıtlarla davacının kayıtlarda 312.851,64-TL borçlandırıldığı, davalının da davacının da kayıtlarında aynı borç miktarının göründüğünü, her ikisinin de kayıtlarda karşı taraftan alacaklı olduğu ancak yalnız davalının kayıtlarının doğru tutulmuş olması nedeniyle doğru kabul edilebileceği ve kayıtlarda davacının davalıya 312.851,64-TL borçlu olduğunun tespit edildiği bildirilmiştir.
Mahkememizin 17.05.2018 tarihli oturumunda davacı vekilinin itirazları doğrultusunda bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişi ibraz ettiği 14.08.2018 havale tarihli ek raporunda sonuç olarak; davacının dosyaya yeni sunduğu dekontların incelenmesinde, davalının 2013 yılı ve 2014 yılında davacının … ve …’tan göndermiş olduğu havalelerin davalı … firması kayıtlarında yer almadığı, bu havalelerin davacının, davalının verdiği çeklerin faktoring firmalarında kırdırılarak davalı firma için davalı firma yetkilisine gönderildiği iddiası gönderilen bu tutarların hangi çeklerin karşılığı olduğunun bankalardan yapılacak incelemelerden sonra doğrulanabileceği, davalının da davacının da kayıtlarında aynı borç miktarının göründüğünü, her ikisinin de kayıtlarda karşı taraftan alacaklı olduğu ancak yalnız davalının kayıtlarının doğru tutulmuş olması nedeniyle doğru kabul edilebileceği ve kayıtlarda davacının davalıya 312.851,64-TL borçlu olduğu, davalı firma yetkilisine gönderilen havalelerle ilgili incelemeden sonra sonucun değişebileceğinin tespit edildiği bildirilmiştir.
Mahkememizin 27.12.2018 tarihli oturumunda mali müşavir bilirkişinin yanına bankacı bilirkişi de dahil edilerek yeni rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişiler ibraz ettikleri 30.04.2019 havale tarihli raporlarında sonuç olarak; davacı … San. Tic. Ltd. Şti. Tarafından davalı … Ltd. Şti’nin hesabına gönderilen havaleler, … Ltd. Şti tarafından … Tic. Ltd. Şti. adına düzenlenmiş çekler, tekrar incelenmiş ve tüm havaleler ve çeklerin davalının kayıtlarında işlenmiş olduğu tespitle davacının davalıya olan borcunun 312.851,64-TL olduğu, davacı yetkilisi … hesabından davalı yetkilisi …’ın, … AŞ’deki TR… nolu hesabına gönderilen 567.500-TL, … AŞ’deki TR… nolu hesabına gönderilen 196.500-TL olmak üzere toplam 764.000-TL’nin davalı şirket kayıtlarında yer almadığı, bu havalelerin şahsi havaleler olduğu ve davalıya gönderilmesiyle ilgili bir sözleşmenin dosyada bulunmadığı, sayın mahkemenin bu havalelerin de davalıya gönderilmesi gereken havaleler olması gerektiği kanaati halinde davacının 312.851,64-TL borçlu değil, 451.148,36-TL alacaklı olacağının (764.000-312.851,64= 451.148,36-TL) tespit edildiği bildirilmiştir.
Toplanan deliller, bütün dosya kapsamı ve alınan bilirkişi raporuna göre; Davacı şirketin davalı şirkete inşaat malzemeleri satışı sebebiyle oluşan alacağının tahsilin talep edildiği, alınan bilirkişi raporlarına göre ve en son alınan 22/04/2019 tarihli rapor kapsamına göre tüzel kişiliğe sahip davacı ve davalı şirket defter kayıtlarına göre davacının davalıya 312.851,61-TL borçlu olduğu, davacı şirket yetkilisinin davalı şirket yetkilisine yapmış olduğu havalelerin tüzel kişiliğe sahip davacı ve davalının hesapları ile ilgisinin bulunmadığı, ilgisini gösterecek herhangi bir delilin mevcut olmadığı …” gerekçesi ile ” davanın reddine,” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; borçlu tarafın müvekkili şirkete dosya kapsamında ibraz edilmiş olan faturalardan da görüleceği üzere, satın ve teslim aldığı mallar nedeniyle toplam 184.009,25-TL borçlu olduğunu, davalı tarafın huzurdaki davaya dayanak 7 adet faturanın bedellerini daha öncesinde müvekkiline verilen çekler ile tahsil ettiğini iddia ettiğini, karşı tarafın bu iddialarının asılsız olduğunu, müvekkili şirketin dosya kapsamında ibraz edilen faturalarda yer alan ürünlerin davalı tarafa teslim edildiğini ancak davalının hiçbir şekilde borcunu ödemediğini, konuya ilişkin banka hesap dökümanlarıyla ilgili detaylı dilekçe ve beyanlarının dosya kapsamında mevcut olduğunu, yerel mahkeme kararının eksik inceleme ve araştırmalar neticesinde verilmiş olduğunu, müvekkilinin hak kaybına uğramaması için istinaf yoluna başvurduklarını belirterek, mahkeme kararının aleyhe olan hüküm kısımlarının bozulmasına karar verilmesini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, satımdan kaynaklı icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
“Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesi ;
“(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır”. Şeklinde düzenlenmiştir.
28/07/2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 7251 sayılı Kanunun 23. maddesi ile yapılan değişiklik ile HMK’nın 222. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi” ibaresi “diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya birinci cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir: “Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz”.
Davacı tarafın 160.996,34 TL alacağını tahsil için İzmir 4. İcra Müdürlüğünün 2017/4484 Esas sayılı dosyası ile takip başlattığı, itiraz üzerine takibin durduğu, itirazın iptali için dava açılmış olup, davalı taraf cevap dilekçesinde kendilerinin alacaklı olduklarını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların aykırı olmamasının gerekmesine, davalı şirket kayıtlarında yer almayan şahsi havalelerin davacı tarafından davalıya gönderildiğine ilişkin delil bulunmamasına, bilirkişi heyeti tarafından sunulan denetime uygun raporda icra takip tarihi itibariyle borcun bulunmadığının tespit edilerek bu rapora göre karar verildiğinin anlaşılmasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin tüm istinaf itirazları yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/06/2019 tarih ve 2017/483 Esas 2019/763 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 179,90.TL maktu karar harcından peşin olarak alınan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50.TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın tebliği, kesinleştirme ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 21/06/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.