Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/498 E. 2023/2027 K. 07.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/498
KARAR NO : 2023/2027
KARAR TARİHİ : 07/11/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/12/2019
NUMARASI : 2018/669 Esas 2019/803 Karar
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 07/11/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 07/11/2023

Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalının kardeşi … arasında ticari ilişki olduğunu, bu nedenle verilen dava konusu senetlerin, mal teslimi yapılmamasına rağmen davalıya ciro edildiğini ve davalının 7 adet çek nedeniyle davacı aleyhine İzmir 9. İcra Müdürlüğünün 2018/14489 sayılı dosyası ile icra takibi yaptığını, yapılan icra takibinin haksız olduğunu, mal teslimi yapılmadığını belirttiği, İzmir 9. İcra Müdürlüğünün 2018/14489 sayılı dosyasına konu senetler nedeniyle davacının borçlu olmadığının tespitine, mevcut takibin iptaline, senet asıllarının müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; eksik harcın tamamlanması gerektiğini, davalının iddialarının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, bonolarda malen ibaresi olduğundan ispat yükünün davacıda olduğunu, davacının iddiasını kanıtlar nitelikte yazılı delil sunması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
MAHKEMECE:
“…Tüm dosya kapsamı birlikte incelenmekle; taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacının dayanak İzmir 9. İcra Müdürlüğünün 2018/14489 sayılı dosyasına konu senetler nedeni ile davalıya borçlu olup olmadığının ve varsa miktarının tespiti hususlarında toplandığı anlaşılmakla, toplanan deliller, tarafların beyanları ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında; davalının dayanak 14/03/2018 tanzim tarihli ,20/05/2018, 20/06/2018, 20/07/2018, 20/08/2018, 20/09/2018, 20/10/2018 ve 20/11/2018 tarihli toplam 350,00 TL bedelli 7 adet senedin tahsili için davacı hakkında İzmir 9. İcra Müdürlüğünün 2018/14489 sayılı dosyası ile icra takibi yaptığı, davacının senetler nedeniyle davalıya borçlu olmadığı iddiasıyla mahkememize dava açtığı, ancak dava konusu edilen senetlerin ” malen” kaydı ile düzenlendiği , davacı tarafın “malen” kaydı içeren senet ile ilgili olarak malın teslim edilmediğini ispat etmesi gerektiği, davacı tarafça yazılı belge ile senetlerin bedelsiz kaldığının ispat edilemediği gibi , davacının delil listesinde yemin deliline de başvurmadığı anlaşılmakla ispat külfeti kendisine düşen davacı keşidecinin usulüne uygun delillerle davasını ispat edemediği anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiştir.” gerekçesi ile;
HÜKÜM : Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Davacı tarafından davalı aleyhine açılan menfi tespit davasının REDDİNE,
Verilen kesin süreye rağmen harçlandırılmayan 100.000 TL lik kısım için açılan davanın 03/08/2019 tarihi itibariyle H.M.K.’nun 150. maddesi uyarınca AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,” şeklinde karar verilmiştir.
Mahkeme kararına karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı tarafından müvekkili aleyhine İzmir 9.İcra Müdürlüğünün 2018/14489 E. Sayılı dosyasıyla 10 örnek icra takibi başlatıldığını, takibe konu, ödeme emrinde senet ve tarih konusunda farklılıklar olduğunu, senet fotokopilerine bakıldığında- 14.03.2018 tanzim tarihli, 20.04.2018 vade tarihli olarak başlayan ve birer ay arayla düzenlenen her biri 50.000-TL bedelli senetlerin müvekkili tarafından …’a mal alınma amacıyla verildiğini, …’ında birlikte çalıştıkları kardeşi …’a cirolayıp takibe koymasını sağladığını, takibe konu senetler incelenecek olursa “malen” kaydını içerdiğinin görüleceğini, müvekkili ile …’ın mal alışverişi konusunda anlaşmış ve bu alışveriş karşılığında mal alacağı inancı ile bahsi geçen senetleri imzalayarak teslim ettiğini, davalı tarafın kardeşi adına düzenlenen senetleri teslim almasına müteakip mal tesliminde bulunmadıklarını, müvekkilinin defalarca görüşmesine rağmen davalı yanın üzerine düşen edimi yerine getirmediğini, yerel mahkemenin öncelikle bu talepleri yönünden, tarafların tacir olup olmadığını, ticari defterlerinin bulunup bulunmadığını dahi inceleme gereği görmeden karar vermiş olup bu kararın hatalı olduğunu, mahkemenin incelemediği diğer bir hususun da davalı tarafça istenilen faize de itiraz etmekle birlikte, istenilen faiz oranı ticari faize ilişkin olup, senetlerin verilme amacının da yine bir ticari mal alışverişine ilişkin olduğunu gösterdiğini, yargılama sırasında bilirkişi incelemesi yapılmış olsa idi ile sabit olacağı üzere, … ve …’ın müvekkiline kesmiş olduğu, takibe konu malen verilen senet miktarı kadar verilmiş mal olmadığı gibi kesilmiş ve teslim edilmiş faturanın da söz konusu olmadığını belirterek davalıya ve kardeşine hiçbir borcu olmaması, malen verilen ve yerine getirilmeyen iş sebebi ile bedelsiz kalan senetlerden dolayı, müvekkilinin davalı/alacaklılara borçlu olmadığının tespiti taleplerinin hiç bir incelemeye dayanmayan reddine ilişkin yönündeki kararlarının bozularak müvekkili için kabul kararı verilerek ortadan kaldırılmasına karar verilmesini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; menfi tespit istemine ilişkindir.
HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf incelemesi istinafa başvuran vekilinin dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlarda res’en gözetilerek yapılmıştır.
Anayasa’nın 141/3. maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı HMK’da da yer verilmiştir. Hükümde yer alması gereken hususların neler olduğu HMK’nın 297. Maddesinde düzenlenmiş olup, 2. fıkrasına göre; hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
HMK’nın 298/2. maddesinde ise gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz hükmü mevcuttur. HGK’nın 24.02.2010 Tarihli 2010/1-86 Esas ve 2010-108 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.” Hüküm ve gerekçenin çelişkili olması halinde yasaya uygun biçimde, gerekçeyi içeren bir hüküm olduğundan söz edilemez. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması; yukarıda açıklanan ve Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair anayasa ve yasa hükümlerine de açıkça aykırıdır.
Tüm bu bilgiler ışığında somut olayda; mahkeme kararında kısa kararla gerekçeli kararın hüküm fıkrasının farklı olduğu, kısa kararın hüküm fıkrasında; Davacı tarafından davalı aleyhine açılan menfi tespit davasının REDDİNE, şeklinde hüküm kurulmuş iken gerekçeli kararın hüküm kısmında ise; Davacı tarafından davalı aleyhine açılan menfi tespit davasının REDDİNE,
Verilen kesin süreye rağmen harçlandırılmayan 100.000 TL lik kısım için açılan davanın 03/08/2019 tarihi itibariyle H.M.K.’nun 150. maddesi uyarınca AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,.” şeklinde hüküm kurulduğu, gerekçeli kararda da 100.000 TL lik kısım için davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine ilişkin hiç bir gerekçeye yer verilmediği, dolayısıyla bu hali ile verilen kararın kamu düzenine aykırı olduğu anlaşılmıştır.
Kabule göre de; dava icra takibi nedeni ile açılan menfi tespit davası olup; davacının icra takibinin iptali ve takibe konu bonolardan kaynaklı borçlu olmadığının tespitini talep ettiğinden, mahkemece davacıya eksik harcın tamamlanması için yapılan ihtaratın yanlış olduğu, takibin tamamı üzerinden hesaplama yapılarak eksik harcın tamamlatılması, tamamlatılmadığı halde davanın tamamen işlemden kaldırılması gerekirken sadece 250.000 TL yi aşan kısım üzerinden işlemden kaldırılması da doğru olmamıştır.
Mahkemece yapılacak iş; davacıya yukarıda belirtildiği şekilde eksik harcın usulüne uygun ihtarat yapılıp tamamlattırması, ihtarat sonucuna göre işlem yapması, kısa karar ve gerekçeli karar hükmündeki çelişki olmayacak şekilde yeni bir karar vermek olmalıdır.
Sonuç olarak yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek derecede önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması nedeniyle HMK’nın 355 ve 353/1-a-6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dava dosyasının kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM:
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,
2-İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 04/12/2019 tarih ve 2018/669 Esas 2019/803 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından, davacı yararına istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-İstinaf yoluna başvuran davacıdan alınan 54,40 TL istinaf maktu karar harcının istek halinde İADESİNE,
5-İstinaf yoluna başvuran davacıdan alınan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-İstinaf yargılama giderlerinin esas kararla birlikte ilk derece mahkemesince değerlendirilmesine,
7-Gerekçede belirtilen eksikliklerin giderilmesi için dosyanın mahkemesine iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince oybirliğiyle kesin olarak karar verildi. 07/11/2023