Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/331 E. 2021/1519 K. 26.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/331
KARAR NO : 2021/1519
KARAR TARİHİ : 26/10/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/12/2019
NUMARASI : 2019/97 Esas-2019/1426 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 26/10/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 26/10/2021

İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 18/12/2019 tarih ve 2019/97 Esas-2019/1426 Karar sayılı karara karşı istinaf yoluna başvurulduğu anlaşılmış olmakla, dosyada bilgi ve belgeler değerlendirilerek gereği düşünüldü:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA: Davacı vekili sunduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile davalı … … A.Ş. arasında imzalanan diğer davalıların müşterek ve müteselsil kefil olarak imzaladıkları genel kredi sözleşmesine istinaden kullandırılan kredilerin tahsili için İzmir 9. İcra Müdürlüğünün 2018/14977 esas sayılı dosyasında başlattıkları takipte itirazın iptali %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin kullandığı kredi sözleşmelerinde imzasının bulunmadığını, kefalet sözleşmesinin yasal unsurları taşımadığını, 2013 yılında çekilen krediler ile ilgili bir kısım belgeler kefil sıfatı ile imzalatıldığını, bu kredilerin 2015 yılında firma tarafından ödendiğini, kredi sözleşmesinden dolayı sorumluluğunun kalmadığını, …’ın 05/01/2015 tarihinde firma hisselerini devredip şirket ortaklığından ayrıldığını, firmadan ayrıldıktan sonra banka tarafından firmaya kullandırılan kredilerden kefil olarak sorumlu tutulamayacağını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalılar davanın reddini talep etmiştir.
MAHKEMESİNCE:
Dava konusu olayda; davacı banka ve davalı asıl borçlu … A.Ş. arasında 17/12/2010 düzenleme tarihli 500.000,00 TL limitli, 01/03/2017 düzenleme tarihli 1.000.000,00 TL limitli ve 03/05/2018 düzenleme tarihli 750.000,00 TL limitli üç adet genel kredi ve teminat sözleşmeleri ile 18/08/2017 düzenleme tarihli 60.000,00 TL ve 03/09/2018 düzenleme tarihli 60.000,00 TL limitli … Kart sözleşmeleri imzalatıldığı,
Davalı …’ın davalı … kullanan … firmasındaki hisselerini 05/01/2015 tarihinde devrederek şirket ortaklığından ayrıldığı ve temsil yetkisinin de sona erdiği ticaret sicil kayıtlarından anlaşıldığı, hal böyle olunca bu tarihten sonra kullanılan kredilerden sorumlu tutulamayacağı gibi takibe konu kullanılan kredilerde bir imzasının da bulunmadığı anlaşılmakla bu davalı yönünden davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Öte yandan, Davalı …’ın 17/12/2010 tarihli sözleşmeyi 818 Sayılı BK. hükümleri doğrultusunda 01/03/2017 ve 03/05/2018 tarihli sözleşmeleri 6098 sayılı TBK kefalet hükümleri doğrultusunda el yazısı ile kefalet tarihi, kefalet türü ve kefalet limiti yazılmak suretiyle müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı, …. A.Ş. yetkilisi … 03/05/2018 tarihli genel kredi ve teminat sözleşmesini ve 03/09/2018 tarihli … kart sözleşmesini 6098 sayılı TBK kefalet hükümleri doğrultusunda el yazısı ile kefalet tarihi, kefalet türü ve kefalet limiti yazılmak suretiyle müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı, İmzalanan sözleşmelere istinaden davalı asıl borçlu şirkete nakdi ve gayri nakdi krediler kullandırıldığı, Kredi borcunun ödenmemesi üzerine davacı bankanın hesabı kat ederek davalıları temerrüde düşürdüğü tespit edilmiştir. Yapılan incelemede açılan takibin yerinde olduğu, talep edilmesinde bir yanlışlık görülmediğinin banka defter kayıtları ile denetime elverişli ve benimsenen bilirkişi raporuyla tespit edilmiştir. Netice olarak; asıl borçlu ve müteselsil kefil davalıların kredi borcunu ödemekle yükümlü olduğu, davacının takip tarihi itibariyle takibe koyduğu asıl alacak ve fer’ilerinin yerinde olduğu, davalılar … A.Ş., … A.Ş. ve …’ın kredi sözleşmelerinden kaynaklı 06/12/2018 takip tarihi itibari ile; 339.321,77 TL asıl alacak olmak üzere, toplam 356.167,27 TL borçlu oldukları sonucuna varılmıştır. Öte yandan; borç ilişkisi davacı banka ile davalı … kullanan şirket ve müteselsil kefil davalılar arasında akdedilen ticari krediden kaynaklanmakta olduğundan; tarafların sıfatı, sözleşmenin ve el yazısı bulunan kefaleti de içeren akdin yapıldığı tarih ve nitelikleri de gözetildiğinde somut olay bakımından genel işlem koşulu ile ilgili TBK’nın 20. ve 21. maddelerinin uygulama yeri bulunmadığı anlaşılmakla tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile davanın kabulüne icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporuna itiraz ederek ek rapor alınmasını talep ettiklerini, 86948702 numaralı … hesabının 17.12.2010 tarihli sözleşmeye istinaden kullandırıldığını ve 21.12.2010 tarihinde limit tanımı yapıldığını, bu doğrultuda davalı …, … kredisi borcundan kefil olarak sorumlu olmasına rağmen davanın tamamen reddine karar verilmesi hukuka aykırı olduğunu, bilirkişi raporundaki eksiklik tamamlanmadan hüküm tesis edildiğini beyanla kararın … yönünden kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; genel kredi ve kefalet sözleşmelerine dayalı takipte itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili davalılardan … yönüyle kararı istinaf etmiş, inceleme HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olmak üzere yapılmıştır.
İzmir 9. İcra Müdürlüğünün 2018/14977 takip sayılı dosyasının incelenmesinde, davacı … tarafından, davalılar aleyhine, genel kredi sözleşmesine istinaden 7 örnek ilamsız takipte ödeme emri ile 343.568,80 TL asıl alacak, 14..611,05 TL temerrüt faizi, 730,55 TL faizin %5 gider vergisi, 1.503,90 TL noter masrafı olmak üzere toplam 360.414,30 TL ve 11.781,71 TL gayri nakdi alacak üzerinden icra takibi yapıldığı, davalı …’dan alacağın 8.718,12 TL’lik kısmının talep edildiği, yapılan icra takibine davalıların süresinde itiraz ettiği davalı …’ın kefaletin yasal unsurları taşımadığından geçerli olmadığı. kefil olduğu borcun asıl borçlu tarafından ödendiği, sonradan kullandırılan kredi ile ilgili bir sorumluluğunun bulunmadığı beyanıyla borca ve faize, faiz oranına ferilerine itiraz ettiği görülmüştür.
Dava bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmıştır.
Mahkemece aldırılan bilirkişi raporundan davacı banka tarafından davalı …’ın … kartından doğan banka alacağından sorumlu olduğunun beyan edildiği, … Kart ile ilgili olarak banka ile davalı şirket arasında imzalanan 18/08/2017 tarihli ve 03/09/2018 tarihli sözleşmelerde, davalı …’ın müteselsil kefil sıfatı ile imzasının bulunmadığından sorumluluğu da bulunmadığı belirtilmiştir.
Tüm dosya kapsamı ve mahkemenin yerinde görülen gerekçesine göre, 18/08/2017 ve 03/09/2018 tarihli … Kart sözleşmelerine istinaden krediler kullandırıldığı, bu kart sözleşmelerinde davalı …’ın imzasının dolayısıyla kefaletinin bulunmadığı , buna göre bu davalı yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir usülsüzlük bulunmadığı anlaşıldığından yerinde görülmeyen istinaf isteminin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 18/12/2019 tarih ve 2019/97 Esas-2019/1426 Karar sayılı kararına karşı davacının istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı taraftan alınması gereken 59,30 TL istinaf harcından başlangıçta alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına, belirlenen bakiye miktar 20,00-TL altında kaldığından Harçlar Kanunu’nun ilgili hükümleri uyarınca tahsili için müzekkere yazılmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 26/10/2021