Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/324
KARAR NO : 2023/1910
KARAR TARİHİ : 26/10/2023
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/10/2019
NUMARASI : 2015/984 Esas 2019/1081 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 26/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 26/10/2023
Davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında 24/11/2011 tarihli taşeron sözleşmesi imzalandığını, iş bu sözleşmeye dayalı olarak taraflar arasında bir cari hesap ilişkisi doğduğunu, bu nedenle davalı tarafından müvekkili şirkete 42.103,70-TL borcu bulunduğunu, borca ilişkin olarak İzmir 4.İcra Müdürlüğünün 2015/10902 esas sayılı dosyası ile takibin başlatıldığını, davalı tarafın takibe itiraz etmesi nedeniyle bu davanın açıldığını, davalının itirazında belirtildiği ve iddia ettiği borçlu olmadığına ilişkin iddiasının gerçeği yansıtmadığını belirterek itirazın iptaline ve takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davaya usul ve esas yönünden itiraz ettiklerini, icra müdürlüğünün yetkisiz olduğunu, yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde İzmir 4. İcra Müdürlüğünün 2015/10902 esas sayılı dosyası ile açılan icra takibin mesnetsiz ve kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin davacı tarafa herhangi bir borcunun bulunmadığını, bunun yapılacak ticari defterlerinden tespit edilebileceğini, davacı tarafın takip ve sonrasında açılmış bulunan iş bu dava ile alacaklı olduğunun iddiasında bulunduğunu, davacının alacağının mevcut olmadığını, aksine müvekkili şirkete borçlu olduğunu, bu sebeple İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/700 esas sayılı dosyasında alacaklı olması sebebiyle açılmış bulanan davalarının derdest olduğunu, davacının kötü niyetli olduğunu, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına karar verilmesi ve davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini savunmuştur.
MAHKEMECE:
“…Dava, 24.11.2012 tarihli taşeronluk sözleşmesine uygun şekilde iş yapıldığı iddiasına dayalı yapılan iş bedelinin tahsiline yönelik İİK 67.maddesi gereğince açılan itirazın iptali davasıdır.
Dava, İİK 67. madde gereğince1 yıllık yasal süresinde açılmıştır.
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, tarafların ticari defterleri ve dosya üzerinde yapılan bilirkşşi incelemesi sonucu ibraz edilen denetim ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Taraflar arasında hizmet teslimine ilişkin bir ihtilafın olmadığını, ihtilafın cari hesap çalışmasının içeriğine yönelik olduğu, taraflar arasında akdedilmiş cari hesap sözleşmesinin bulunduğu, taraflar arasında cari hesap mutabakatının yapılmadığı,
Davalı firma tarafından hakedişlerine ilişkin düzenlenen toplamda 9 adet K.D.V dahil 4.486,932,47TL faturaların tamamına kesinti yapılması gerekir iken 3 adet KDV dahil 1.897.620,90 TL kısmına stopaj kesintisi yapıldığı, kalan 6 adet futuraya kesinti yapılmadığı, bu hususta Gelir Vergisi Kanununda avans ödemelerinden de stopaj yapılması gerektiğinin belirtildiği, davacı tarafa düzenlenen 3 adet faturaya isabet eden 48.244,60 TL stopaj tutarı, davalı firma tarafından ticari defterlerinde 193 peşin ödenen vergi ve fonlar hesabında kayıtlı olduğu diğer 6 adet faturadan stopaj vergi kesintisinin yapıldığının kayıtlı olduğu,
Davacı tarafın Vergi Dairesine yapılan avans ve hakedişlerinden dolayı stopaj yükümlüsü olarak ödenmesi gereken 90.018,77 TL tutarı, avans ödemeleri davalı tarafa yapıldıkça veya hakediş faturalarını karşı taraftan aldıkça kesinti yapacağı yere, zamanından önce ve yersiz ödeme yaptığı, yapılan ödemeleri muhtasar vergi beyannamesi ile tahakkuk edip ödediği, bu tutara ilişkin davalı firma tarafından 48.244,60 TL’nin yanı sıra kalan verginin de vergi dairesinden mahsup veya iade talep edebileceği,
Taraflar arasında uyuşmazlık konusu %3 stopaj tutarının davalı defterlerinde hakediş faturaları üzerinden hesaplanan 48.244,60 TL stopaj tutarının davacının cari hesap borcundan düşülmek suretiyle kayıtlara alınmasına karşın davacı defterlerinde ödemeler üzerinden hesaplanan 90.018,77 TL tutarın davalının cari hesap borcuna kaydedilmesi sonucu taraf defter kayıtlarındaki cari hesap işlemleri arasında 41.774,17 TL fark ortaya çıktığı, taraf defterlerindeki ödeme kaydı toplam 90.348,30 TL farklı olup, bu fark tutarının 90.018,77 TL’lik kısmının davacının ödemeler üzerinden hesapladığı, %3 stopaj tutarından kalan 329,53 TL’lik kısmının ise kur ve küsurat farkından kaynaklandığı, davacı tarafın 41.774,17 TL+329,53 TL= 42.103,70 TL alacaklı olduğu,
Kanaatine varılarak davacının davasının kabulü ile, İzmir 4.İcra Dairesi’nin 2015/10902 Esas sayılı takip dosyasına davalı borçlu tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin aynen devamına, alacak likit olduğundan 42.103,70 TL alacak üzerinden hesaplanacak %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine….” gerekçesi ile;
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
1- Davacının davasının kabulü ile;
2-İzmir 4.İcra Dairesi’nin 2015/10902 Esas sayılı takip dosyasına davalı borçlu tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin aynen devamına, 42.103,70 TL alacak üzerinden hesaplanacak %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ,….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin sözleşmenin 3.ve 6. maddesi gereği işçilik ve montaj ile beraber sözleşmeye ekli listedeki malzemelerin tedarikinden sorumlu olup ilave malzeme ve yapısal çelik tedariki davacı iş verene aittir. davacı işveren tarafından tedarik edilip müvekkile teslimi gereken malzemeler için doğmuş vergisel yükün müvekkiline yüklenmesinin yasaya aykırı olduğunu, davacı yan ile müvekkil arasında 24/11/2012 tarihinde yürürlüğe gireceği kararlaştırılan sözleşme akdedilip İşbu sözleşmenin süresinin 90 gün olarak belirlendiğini, Sözleşme kapsamında müvekkilin sorumlulukları incelendiğinde; 3.Madde gereği; işbu madde kapsamında müvekkil şirket sözleşmenin 6.maddesinde bulunan ekli şartname ve detaylara uygun olarak malzemeli(ekli listedeki malzeme) ve işçilikli olarak işin taahhüdü altına girdiği, Yapısal çelik malzemeye dahil olmadığı bu malzemenin iş veren ( davacı) tarafından sağlanacağı, 6.madde gereği; işbu madde kapsamında da ayrıntılı olarak belirtildiği gibi müvekkilin sözleşmeden kaynaklı sorumluluğu işçilik ve montaj olduğu birim fiyatı olarak ise 1,09 tl+kdv olarak belirlendiği, 6.madde gereği; yine işbu madde kapsamında müvekkilin malzemeden sorumluluğu ekli liste ile belirlenen fiyat kadar olacağı ,ilave malzemeden ise iş veren ( davacı ) sorumlu olduğu kabul edilmiştir. 19.madde gereği; işbu madde gereğince peşin ödenecek malzeme deyimi müvekkil tarafından sözleşmede ekli olan bildirilen malzemeler olarak anlaşılması gerekli olup ilave malzeme ve ya iş veren ( davacı) sorumluluğunda olan Yapısal çelik malzeme bedeli anlaşılamaz. Keza ilave malzemenin veya Yapısal Çelik malzeme bedelinin birimi fiyatı ve işin gereği ihtiyaç miktarının bilinmediğini, bilirkişi raporu ile sabit olduğu üzere müvekkilinin sözleşmeden kaynaklı sorumluluğunun işçilik +montaj işi olduğunu, Çelik malzeme tedarikinin sözleşme konusu olmayıp yapılan bir kısım avans ödemesi sözleşmeden kaynaklı olmadığını, bu nedenle sözleşme dışı ve müvekkilin tarafı olmadığı ,vergisel bir kazancın mükellefi olmadığı ,buna ilişkin faturalarda ayrıntısı belirtilerek davacıya gönderildiği itiraz edilmediği gibi iade de edilmediği ve faturaların ödendiği baz alındığında malzeme tedariki faturalarından müvekkilin sorumluluğunun bulunmadığını, işbu maddede bilirkişi heyeti vergisel olay henüz doğmadan vergi kesintisinin muhtasar beyannameye konu edilmesini hatalı olduğunu ifade ederek bunun davacının acele ve yersiz işlemi olduğunu, belirttiğini, gerçekten de yapılan fazla vergi ödemesinde müvekkilden kaynaklı bir kusur veya ihmal bulunmadığını, müvekkilinin taahhüt etmiş olduğu işçilik ve montaj işini layıkıyla yaptığını ve teslim ettiğini, davacının fazla vergi yapması ve bunu da müvekkilden tahsile çalışmasının kanuna aykırı olduğunu, eldeki davada vergi mükellefi müvekkil olsa da yasal sorumlunun davacı olduğunu, iş bitimi yılı itibari ile muhtasar beyanname vermesi gerekirken daha erken beyanname vermesinin kendi kusuru ile olduğunu, tahsil edilen fazla vergi ödemesinin müvekkil tarafından mahsup veya iadesinin yasal mevzuat gereği mümkün olmadığını, yerel mahkemenin daha bir çok husus netleştirmeden salt fazla ödeme var diye doğrudan kabul kararı vermesinde hukuki isabet bulunmadığını beyanla ve açıkladığı diğer sebeplerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava: itirazın iptali davasıdır.
HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf incelemesi istinafa başvuran vekilinin dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlarda res’en gözetilerek yapılmıştır.
Davacı taraf, Vergi Dairesine yaptığı fazla ödemenin davalıdan tahsili için davalı aleyhine icra takibi yapmış, davalının itirazı üzerine itirazın iptalini talep etmiştir.
Davalı taraf ise; davacıya borçlu olmadığını davanın reddini talep etmiştir.
Taraflar arasında 24/11/2022 tarihli Çelik İşleri ve montaj işçiliğinin yapılması konusunda sözleşme yapıldığı, sözleşmenin eser sözleşmesi olduğu, davacının işveren, davalının ise taşeron (yüklenici) olduğu, ilk derece mahkemesince taraf defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, dosyaya sunulan 28/05/2019 tarihli bilirkişi heyeti raporunun denetime elverişli ve açık olduğu, sözleşmeye dayalı kesilen hakediş faturalarının taraf defterlerinde kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; taraflar arasında akdedilen sözleşmeye göre; yapılması gereken gelir vergi tevkifatı ve bundan kimin sorumlu olduğu, davacının Vergi Dairesine fazla ödemede bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Denetime elverişli ve açık olan 28/05/2019 tarihli bilirkişi heyeti raporuna göre; taraflar arasındaki sözleşmeye göre yapılması gereken gelir vergisi tevkifatı 48.244,60 TL dir. Davacı taraf 2012 kasım ve aralık aylarındaki davalı … Ltd. Şti’ye yaptığı avans niteliğindeki 3.000.625,00 TL ödemelerinden 90.018,77TL gelir vergi kesintisi yapmış ve bu kesintiyi de muhtasar beyanname ile beyan etmiştir. Ancak 2013 Ocak Şubat ve Mart aylarında davalı tarafından düzenlenen montaj işçiliği faturaları, avansın mahsubu niteliğinde olduğu için söz konusu faturalar için ayrıca gelir vergisi kesintisi yaparak beyan gerekeceğinden davalı tarafça da mükerrer olarak tekrar 41.774,77 TL gelir vergisi ödenecektir. Yani davacı tarafça, zaten davalı tarafından yapılan işlere ilişkin davalı tarafça bildirilecek gelir vergisi, davacı tarafın avans niteliğindeki ödemelerden zamanı gelmeden kesinti yapması sonucu, davacı tarafından Vergi Dairesine fazladan ödenmiştir. Bunda davalının bir kusuru yoktur. Mükerrer bir tahsilat varsa davacı ancak bunu Vergi Dairesinden talep edebilir.
İlk derece mahkemesince yukarıda belirtilen nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
HMK’nın 353/1-b-2 maddesinde yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına gerek duyulmadığı takdirde düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verileceği öngörülmüştür.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında davalı vekilinin istinaf istemlerinin kabulü ile kararın kaldırılarak davanın reddine, davacının kötüniyetli takip yaptığı davalı tarafça ispatlanmadığından davalının tazminat talebinin reddine dair HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A-6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurularının KABULÜNE,
1-Davalı vekilinin yatırmış olduğu 719,10 TL istinaf karar harcının istek halinde kendisine ödenmesine,
2-Davalı vekilinin yatırdığı 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf eden yararına istinaf vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
B-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22/10/2019 tarih, 2015/984 Esas ve 2019/1081 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca yeniden esas hakkındaki kararla;
KALDIRILAN HÜKMÜN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
1-Davanın REDDİNE,
Davacının kötüniyetli takip yaptığı davalı tarafça ispatlanmadığından davalının tazminat talebinin REDDİNE,
2-Alınması gereken 269,85 TL red karar harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden 17.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Yatırılan gider avansının varsa kullanılmayan kısmının, 6100 Sayılı Kanunun 333. Maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve yargılama giderlerinin iadelerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 26/10/2023