Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/31 E. 2023/1799 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/31
KARAR NO : 2023/1799
KARAR TARİHİ : 19/10/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/10/2019
NUMARASI : 2017/433 Esas 2019/581 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 19/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 19/10/2023

Taraf vekilleri tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalı şirketten farklı tarihlerde ve muhtelif miktarlarda SA-001 kodlu şeffaflaştırıcı katkı ürünü satın aldığını ve bu ürünü kullanarak kendisine ait fabrikada bir takım ürünleri (ayran ve yoğurt kapları vb.) üretip piyasaya sürdüğünü, üretilen bu ürünleri satın alan müşterilerin ürünlerde koku bulunduğu ve bu hali ile kullanılmalarının mümkün olmadığı gerekçesi ile ürünleri müvekkiline iade ettiğini, iade alınan ürün miktarının 70.434 kg olduğunu, ayrıca yarı mamul hale getirilmiş müvekkili tarafından müşterilerine henüz sevkiyatı yapılmamış 29.800 kg baskısız ürünün sevkiyat işlemlerinin durdurulduğunu, böylece toplam 100.202 kg ürünün fireye ayrıldığını, 31/03/2016 tarihinde ürünlerin kırılarak imha edildiğini, durumun davalı şirkete sözlü olarak bildirilmesine, hatanın kabul edilmesine ve zararın giderileceğinin bildirilmesine rağmen sonuç alınamadığını, ayıba konu henüz kullanılmayan 72,50 kg lık kısmın davalı şirkete iade edildiğini, bilahare davalıdan yazılı talepte bulunulduğunu, bu kez davalının kusuru bulunmadığını ve zararı kabul etmediğini bildirdiğini, bunun üzerine Küçükçekmece 1.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/62 D.iş sayılı dosyası ile satım konusu maddenin problemli bir şeffaflaştırıcı olduğunun tespit edildiğini bildirerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 469.777,84 TL maddi tazminatın zararın oluştuğu 31/03/2016 dan itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın haksız olduğunu, müvekkilinin üretimini ve satışını yaptığı ürünlerle ilgili hiçbir şikayet almadığını, davacının ürünün tüm özelliklerini görerek ve bilerek aldığını ve devamında aynı ürünleri birkaç kez daha satın aldığını, müvekkilinin ürünü kullanacağı yerlere, miktarına, koku ve atık madde oranına ilişkin ürünle ilgili hiçbir taahhütte bulunmadığını, TTK’nun 23.maddesinde öngörülen usule uygun ihbarda bulunulmadığını, davacının ayıplı olduğu iddia edilen malzemenin tümünü imha ettikten günler sonra müvekkili şirketi arayarak zarar talebinde bulunduğunu, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının imha ettiğini belirttiği ürünleri tekrar üretimde kullanıp kullanmadığının belli olmadığını, bu ürünlerin maddi bir değerinin mevcut olmadığını, fireye ayrılan ürünlerin değerinin tespit edilmesi ve davacının iddia ettiği zarardan düşülmesi gerektiğini, davacının karşılaştığı sorunun muhtemelen diğer bileşenlerden kaynaklandığını, davacının bir kısım ürünlerindeki kokuyu giderecek bir katkı maddesi bulunup bulunmadığı konusunda müvekkili şirketten yardım istediğini, müvekkili şirket yetkilisinin davacı işyerine ayıp iddiası için değil sırf bu nedenle yardım amaçlı olarak inceleme için gittiğini, imalattan kaynaklı hiçbir sorun olmadığını görerek davacıya sonucu bildirdiğini, delil tespiti dosyasındaki numune örneklerin müvekkiline ait örnekler olmadığını, delil tespiti dosyasındaki bilirkişi raporunu kabul etmediklerini bildirerek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
MAHKEMECE:
“…Dosya içerisinde alınan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu olan ürünlerin davalı tarafça ayıplı olarak satıldığı, davacının satılan ürünlerle ilgili ayıbı müşterilerinden gelen şikayetle öğrendiği, dinlenen tanık beyanları ile ayıp ihbarının süresi içerisinde yapıldığı, ürünlerin tamamının davacı elinde bulunmadığı, bir kısmının imha edildiği, gerçeğe ve hukuka uygun görülerek hükme esas alınan bilirkişiler kimya mühendisi …, yüksek kimya mühendisi …, kimyager Dr. … tarafından hazırlanan raporda da görüleceği üzere, imha edilen ve hurda değeri olan ürün bedelinin 191.304,00 TL olduğu, davacı tarafın talimatla alınan bilirkişi raporunda bu ürünlerle ilgili olarak davalıya yapmış olduğu ödemenin 531.235,79 TL olması karşısında (531.235,79-191.304,00=) 339.931,79 TL yi davalıdan BK’nun 227.maddesi uyarınca, davacı tarafın davalıdan satın aldığı ve ayıplı çıkan ürün bedelinin hurda değeri düşüldükten sonra kalan kısmı isteyebileceği, alacağa dava tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesi gerektiği sonucuna varılmış, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile;
HÜKÜM :
Yukarıda açıklanan nedenlere, kararın dayandığı yasal gerekçeye, dosyadaki delillere ve heyetin taktirine göre:
I-Davanın KISMEN KABULÜNE,
339.931,79 TL nin dava tarihi olan 27/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,……” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı tarafça müvekkiline satılan ürünlerin ayıplı olduğuna dair verilen kararın yerinde olduğunu, bununla birlikte; davacı müvekkilinin alacağının eksik tespit edildiğini, müvekkilinin maddi zararının hükmedilenden çok daha fazla olduğunu, davaya konu ürünün ayıplı ürün olduğunun kesin şekilde ortaya çıktığını, dosyada alınan 09.08.2019 tarihli bilirkişi raporu ile, bardaklardaki kokunun kaynağının sa 001 nolu malzeme olduğu, diğer girdiler olmadığını, davaya konu ürünün ayıplı ürün olduğunun kesin şekilde ortaya çıktığını, ayıp ihbarının yasal süresi içinde yapıldığını, mahkemenin bu yöndeki kararının yerinde olduğunu, davalı tarafın 11.05.2016 tarihli yazıları ile 05.04.2016 tarihinde üründeki problemin kendilerine bildirilmiş olduğunu ikrar ettiklerini, bilirkişinin raporu ile ayıplı ürünler nedeniyle müvekkilin zararı bulunduğunun tespit edilmiş, yerel mahkemece de müvekkilinin zararının bulunduğu kabul edilerek hüküm kurulduğunu beyanla belirttikleri hususlarda müvekkili lehine kaldırılmasına, yeniden yapılacak yargılama sonucunda davanın kabulüne, kararın icrasının geri bırakılmasına karar verilmesini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının müvekkili şirketten bugüne kadar aldığı tüm ürünlerin toplam değerinin 10.394,53-TL olduğunu, davacının müvekkili şirketten alınan bu malzemenin sadece bir kısmını üretimde kullanması sebebi ile dolaylı olarak 531.235,79-TL zarara uğradığını iddia ettiğini, davayı kabul etmemekle birlikte davalının dolaylı zararları ile müvekkili şirketin ürün satışı arasında hiçbir şekilde illiyet bağının olmadığını, dosyada mevcut bilirkişi raporları arasında açıkça çelişki olduğunu, dosyada mevcut bilirkişi raporlarında kusur konusunda sorumluluğun davacıya ait olduğunu ve hak düşürücü süre geçtikten sonra müvekkili şirkete haber verildiği dosyada mevcut iki bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, resmi delil ve bilirkişi incelemesi ile müvekkili şirketin kusuru olmadığını, davayı kabul etmemekle birlikte, davacı şirketin ürünlerde koku olduğu şikayetini müvekkil şirkete 03.05.2016 tarihinde bildirdiğini, müvekkili şirketin sattığı ürün sebebi ile ayıptan ve zarardan hiçbir şekilde sorumluluğunun olmadığını, yerel mahkemenin bilirkişi raporları ile ayıp ihbarının süresinde yapılmadığı tespit edildiği halde, davacının yetkilisi konumunda olan davacı şirket genel müdür yardımcısının tanık beyanını esas alarak, ayıp ihbarının süresinde olduğu yönünde hatalı karar verdiğini, kusuru ve ayıbı asla kabul etmemekle birlikte müvekkili şirketin davacıya deneme numunesi gönderdiğini ve davacı deneme numunesini test ettirmeden ve uygunluğuna bakmadan kullanmışsa da burada müvekkiline hiçbir kusur yüklenemeyeceğini, davacı tarafın bu ürünü ne için ne miktarda kullanacağı hakkında müvekkili şirkete hiçbir nitelik ve özellik belirtmediğini beyanla ve açıkladıkları diğer nedenlerle ilk derece mahkemesince hatalı ve eksik incelemeye dayalı, dosyadaki resmi kayıtlar, hak düşürücü süre, kusura yönelik bilirkişi tespitlerine açıkça aykırı şekilde kurulan usul ve Yasaya aykırı kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak öncelikle davanın redddine karar verilmesini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava: Satım sözleşmesinden kaynaklı ayıp nedeni ile tazminat istemine ilişkindir.
HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf incelemesi istinafa başvuran vekilinin dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlarda res’en gözetilerek yapılmıştır.
Davacı taraf davalıdan satın almış olduğu SA-001 kodlu şeffaflaştırıcı katkı ürünü ile üretilen ürünlerin koku şikayetleri ile müşterileri tarafından kendilerine iade edildiğini, zararının oluştuğunu, davalıdan tazminini talep etmiştir.
Davalı taraf ise ; ayıp ihbarının süresinde yapılmadığını, davacıya numune gönderildiğini sonra davacının sipariş verdiğini , numuneye uygun ürünün davacıya gönderildiğini davanın reddini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümü için bilirkişi raporları aldırılmış, bilirkişiler kimya mühendisi …, yüksek kimya mühendisi …, kimyager Dr. …’ın sunduğu rapor hükme esas alınarak karar verildiği anlaşılmıştır.
Dairemizce de bilirkişiler kimya mühendisi …, yüksek kimya mühendisi …, kimyager Dr. …’ın, raporlarının denetime elverişli ve açık olması nedeniyle itibar edilmiştir.
Hükme esas alınan bilirkişi heyeti raporun da da ortaya konulduğu üzere davalı tarafça davacıya satılan SA-001 kodlu şeffaflaştırıcı katkı ürününün ayıplı olduğu, gerek yapılan laboratuvar incelemesinde gerekse de davacının müşterilerinden gelen şikayetlerden ve tüm dosya kapsamındaki delillerden anlaşılmıştır. Her ne kadar davalı taraf davacıya sattığı üründe ayıp olmadığını, kullanım alanının ne olduğunun kendilerine bildirilmediğini ileri sürmüş ise de; dosyada bulunan ve davalı tarafça düzenlenen ürün test raporlarında ürünün gıdayla temasının uygun olduğunun belirtildiği, dolayısıyla davalının bu test raporuna göre artık ürünün hangi alanda kullanılacağını bilmediğini ifade etmesinin bir önemi olmadığı, çünkü ürünün gıda ile temasının uygun olduğunu bir nevi davacıya taahhüt ettiği kanaatine varılmıştır.
Davalının ayıp bildiriminin süresinde yapılmadığı savunmasına gelince; davalının davacıya gönderdiği 11.05.2016 tarihli zarar ziyan taleplerinin kabul edilmediğine ilişkin yazısında ; davacı tarafından 05.04.2016 tarihinde kalan 150 kg ürün siparişini iptal ettiğini ve üründe koku problemi yaşandığı bilgisinin kendilerine verildiğini açıkça ikrar ettiği, dosyada bulunan ürün kırma talimatnamesinde de müşterilerden iade edilen ayıplı ürünlerin 25/04/2016 tarihinde imha edildiğinin anlaşıldığı, ayrıca davacının 13/04/2016 tarihli 72,5 kg ürünlere ilişkin toplam 1.154,93 TL bedelli SA-001 kodlu şeffaflaştırıcı katkı ürününün iadesine ilişkin kestiği faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, dolayısıyla davalının bu iade faturasını da defterine kaydederek ayıbı kabul etmiş olduğu, bu aşamadan sonra ayıp ihbarının süresinde yapılmadığını ileri sürmenin dürüstlük kuralına uymadığı anlaşılmıştır.
Davacının müşterilerden gelen iadelere ilişkin davacı defter incelemesinde ve kırılan ürünlerin miktarının bilirkişi heyetince belirlenerek hurda değeri de düşülmek suretiyle davacının zararının hesaplandığı, mahkemece de bilirkişi heyeti raporuna göre karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, dolayısıyla davacının, zararının daha fazla olduğuna ilişkin istinafının yerinde olmadığı, davalının istinaf sebeplerinin de yukarıda belirtilen nedenlerle yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına; denetime elverişli ve açık olan ve hükme esas alınan bilirkişi raporuna ve tüm dosya kapsamında sunulan delillere göre davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK m. 353/1-b-1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 09/10/2019 tarih, 2017/433 Esas ve 2019/581 Karar sayılı kararına karşı taraf vekillerinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
İstinaf kanun yoluna başvuran davacı taraftan alınması gereken 269,85 TL istinaf harcından başlangıçta alınan 3.800,00 TL’nin mahsubu ile fazla yatırılan 3.530,15 TL’nin istek halinde davacıya iadesine,
İstinaf kanun yoluna başvuran davalı taraftan alınması gereken 23.220,74 TL istinaf nispi karar harcından başlangıçta alınan 5.805,20 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 17.415,54 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Taraf vekilleri tarafından yapılan istinaf masrafının üzerlerinde bırakılmasına,
Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine,
İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Kararın dairemiz tarafından taraf vekillerine tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda; HMK’nın 361/1. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 19/10/2023