Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/284 E. 2023/1599 K. 26.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/284
KARAR NO : 2023/1599
KARAR TARİHİ : 26/09/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/11/2019
NUMARASI : 2017/1016 Esas 2019/1051 Karar
DAVANIN KONUSU : Alacak
BAM KARAR TARİHİ : 26/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 26/10/2023

Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı … San ve Paz. A.Ş.’den uzun yıllara dayanan ticari ilişki sonucunda İzmir 26.İcra Dairesi’nin 2015/4086 Esas sayılı takip dosyasına konu 894.738,75-TL alacağının olduğunu, davalı … şirketi ortaklarının, kendileri ile akrabalarına kurdurdukları … San ve Tic. A.Ş.’ne, … Şirketinin mal varlığını muvazaalı olarak aktardıklarını, faaliyetlerinin … San ve Tic A.Ş üzerinden devam ettirdiklerini, daha sonra kurulan şirketin tüzel kişilik perdesinden faydalanarak haciz tehdidinden kurtulduklarını, her iki şirketin ticari ikametgahının aynı olduğunu, borçlu şirketin diğer davalı şirketin kiracısı olarak gösterildiğini, davalı her iki şirketin ortak ve yöneticilerinin aynı veya yakın akraba olduklarını, her iki şirketin de … ailesinin aile şirketi olduğunu, aralarında organik ilişkinin bulunduğunu, bu durumun hukuki olarak nam-ı müstehar (perdeyi kaldırma projesi) ve kanuna karşı hile muvazaa sebebiyle butlan kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, bu nedenle alacaklarından … San ve Tic AŞ’nin de sorumlu olduğunu ileri sürerek, 894.738,75-TL alacaklarının 20/03/2015 tarihinden itibaren %11.5 faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … San ve Paz. Tic. AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının müvekkilinden alacaklı olduğuna dair hiçbir delil ve belgesinin olmadığını, bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, İzmir 26. İcra Dairesi’nin 2015/4082 esas sayılı takibinde borca itirazları nedeniyle takibin durduğunu, … San ve Tic AŞ’nin … Kollektif şirketi ünvanı ile 16/06/1958 tarihinde kurulduğunu, kuruluş sırasında yer alan … …’in müvekkili şirketin ortağı … … ile aynı kişi olmadığını, … Kollektif şirketinin 05/02/2013 tarihinde anonim şirkete dönüştüğünü, … San Tic AŞ ünvanını aldığını, müvekkili … San ve Paz AŞ’nin ise 28/03/1969 tarihinde ambalaj üretimi ve ticareti amacıyla kurulduğunu, her iki şirketin faaliyet konuları ve ortaklarının birbirinden farklı olduğunu, her iki şirket arasında iktisadi bütünlük veya yönetsel bütünlük bulunmadığını, davalı şirketlerin ikametgah adreslerinin aynı adres olmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı … San ve Tic AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin … Kollektif şirketi ünvanı ile 16/06/1958 tarihinde kurulduğunu, şirketin faaliyet konusunun hırdavat ağırlıklı olarak kırtasiye ürünleri üretmek ve satmak olduğunu, kurucu ortakların … …, … … ve … … olup tek malvarlığı arsayı 1970 yılında satın alıp 1976 yılında üzerine defter ve zarf üretmek üzere fabrika binası inşa ettiklerini, 1995 yılında şirket ortaklarının yaşlanması ve sağlık durumlarından dolayı ticareti bırakarak sahip oldukları tek gayrimenkulü kiraya vermeye başladıklarını, şirketi 2013 yılında nevi değiştirerek anonim şirkete dönüştüğünü, şu anki ortaklık yapısının … …, … … ve … … şeklinde olduğunu, şirketin 1995 yılından beri hiçbir faaliyetinin bulunmadığını, mal almadığını, mal üretmediğini, 1995 yılından beri sadece gayrimenkulünü kiraya vererek tahsil ettiği kira için fatura düzenlediğini, 2016 yılında tüm kiracıların gayrimenkulü boşalttıklarını, 2016 yılından beri kiraya verdiği gayrimenkulde bulunmadığını, … San ve Paz Tic AŞ’nin 1979 yılında kurulduğunu, faaliyet konusunun ambalaj malzemesi üretimi ve ticareti olduğunu, kurucu ortaklarının … …, … …, … …, … …, … …, … … olduğunu, ortaklık yapısının zaman içinde değişiklik gösterdiğini, buna göre ortakların … …, … …, (kurucu … … değil), … …, … olduğunu, şirketin … Ve Paz tic AŞ’nin sahibi olduğu gayrimenkulü 1995 yılında kiraladığını, 2016 yılına kadar müvekkili şirketin kirası olarak kaldığını ve bu yıl içinde kiralananı terkettiğini, davalı iki şirket arasındaki tek hukuki ilişkinin bu gayrimenkul kiralamadan ibaret olup bunun dışında iki şirket arasında emtia alışı, sermaye transferi, demirbaş, makine transferi, işçi transferi dışında bir ticari ilişkinin olmadığını, davalı her iki şirket arasında kiracı kira veren ilişkisi dışında hiçbir ilişki olmadığını, iddiaların doğru olmadığını, her iki şirketin ayrı tüzel kişilik olduğunu, bu nedenle haksız davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: “Mahkemece yapılan yargılama neticesinde toplanan tüm deliller karşısında;davacı şirket ile davacı şirkete borçlu olduğu iddia edilen … San ve Paz. Tic. AŞ arasındaki ticari ilişkinin 2010-2015 yılları arasında gerçekleştiği, davalı … San ve Tic AŞ’nin diğer davalı … San ve Paz. Tic AŞ’den önce 1958 yılında … Kollektif şirketi ünvanı ile kurulduğu, 2003 yılında ünvan değişikliği ile … San ve Tic AŞ ünvanını aldığı, … San ve Paz. Tic. AŞ’nin 1979 yılında kurulduğu, … Şirketinin 2010-2015 yılları arasında herhangi bir ticari mal alım satım şeklinde ticari faaliyetinin olmadığı, sadece kiraya verdiği gayrimenkulü nedeniyle kira faturaları düzenlediği, aynı yıllarda … şirketinin oldukça çok mal alım satım ilişkinin olduğu, … şirketinin … Şirketinin kiracısı olduğu, … Şirketi tarafından kendisine fatura düzenlendiği ve ödendiği bunun dışında davacı şirket arasında bir ticari ilişkinin bulunmadığı, dolayısıyla ileri sürüldüğü gibi … Şirketinin kaynaklarının … şirketine aktarılması veya muvazaa sonucu doğuracak bir ilişkinin söz konusu olmadığı, her iki davalının ayrı tüzel kişilikler olduğu, dolayısıyla … San ve Tic AŞ’nin … San Paz Tic AŞ’nin borcundan sorumluluğunu gerektirir bir halin ortaya çıkmadığı kanaatine varılmakla ispatlanamayan davanın reddine karar vermek gerekmiştir” şeklindeki gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince verilen kararın dava dosyasına ibraz ettikleri belgelere, TMK’nın 2.maddesine ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına aykırı haksız ve mesnetsiz olduğunu, davalı şirketler arasındaki açık organik ilişkinin tespitine yönelik beyan ve delillerinin gözardı edildiğini, dava dosyasındaki resmi belgelerdeki gerçeklere aykırı hükmün tesis edildiğini, davalı her iki şirketin ticari ikametgahının aynı olduğunu, her iki şirketin ortak ve yöneticilerinin aynı ve/veya akraba olduklarını, hal böyle iken gerek mahkemenin gerekse bilirkişi tarafından bu hususa hiç değinilmediğini, araştırma dahi yapılmadığını, ilk derece mahkemesince, davalı …in, kendisine ait işyerini davalı/borçlu …’a kiraladığı, bu kiralama dışında hiçbir ticari faaliyetinin olmadığı, yani davalı şirketin tek ticari faaliyetinin davalı …la olan kiralama faaliyeti olduğunu, bu yerin aynı zamanda (kiralama ilişkisi devam ettiği halde) ticari ikametgahı olduğu, bu yerin aynı zamanda …ın ticari ikametgahı olduğunun taraflarınca belgeleriyle ispat edilmesine, kiralama ilişkisinin davalılarca kabul edilmesine ve bilirkişi raporunda kira ilişkisi tespit edilmesine rağmen davalı …in adeta bir tabela şirketi olduğu hususunun gözardı edilerek karar verildiğini beyanla ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; davacı şirketin davalılardan … San. Ve Pazarlama Tic. A.Ş’ den olan davaya konu alacağının, her iki davalı şirket arasında organik ve fiili bağ bulunduğundan tüzel kişilik perdesinin aralanması suretiyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, her iki şirketinde aynı aile şirketine ait olması nedeni ile her iki davalı şirket arasında organik ve fiili bağ bulunduğu, davalı … San ve Tic. A.Ş.’ye, diğer davalı … Şirketinin mal varlığının muvazaalı olarak aktarıldığı, bu şekilde davalıların, davalı … San ve Tic A.Ş üzerinden hileli yollarla, tüzel kişilik perdesi altına gizlenmek suretiyle davacıdan mal kaçırmayı amaçladıkları iddiası ile davacı şirketin davalılardan borçlu … San. Ve Pazarlama Tic. A.Ş’ den olan davaya konu alacağının, tüzel kişilik perdesinin aralanması suretiyle her iki davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Her iki davalı vekili ayrı ayrı sunmuş oldukları cevap dilekçeleri ile davalı … San ve Tic A.Ş’nin 16.06.1958 tarihinde kurulduğu, … San. Ve Pazarlama Tic. A.Ş ‘nin ise daha sonra 1979 yılında kurulduğu, her iki şirketin ikametgah adresleri ayrı olduğu gibi yönetim kurulu ile ortaklarının da farklı olduğunu, her iki şirket arasında sadece kira ilişkisinin bulunduğu ve ayrı tüzelkişiliklere sahip olduklarından davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde her iki davalı yönünde de davanın esastan reddine karar verilmiştir.
İş bu kararı davacı vekili İstinaf etmiştir.
İzmir 26. İcra Müdürlüğü’nün 2015/4082 esas sayılı icra takip dosyasının incelenmesinden; davacı şirket tarafından davalılardan … San. Ve Pazarlama Tic. A.Ş hakkında 20/03/2015 tarihinde 893.893,84 TL asıl alacak, 844,91 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 894.738,75 TL üzerinden ilamsız icra takibinin başlatıldığı, davalı borçlunun icra takip dosyasına sunmuş olduğu itiraz dilekçesi kapsamında takibin durduğu anlaşılmıştır.
İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1203 esas, 2018/269 karar sayılı kararının incelenmesinde; davacı … San ve Tic. A.Ş tarafından davalı … San. Ve Pazarlama Tic. AŞ hakkında 26/11/2015 tarihinde İzmir 26. İcra Müdürlüğü’nün 2015/4082 esas sayılı icra takip dosyası ile başlatılan icra takibine vaki davalının itirazının iptali açısından açılan davanın yapılan yargılaması neticesinde 02/03/2018 tarihli karar ile “davacının davasının kısmen kabulüne, davalının İzmir 26. İcra Müdürlüğü’nün 2015/ 4082 esas sayılı takip dosyasında yaptığı itirazın iptaline, takibin aynı koşullarda devamına, itirazın haksız olduğu anlaşılmakla İİK nun 67. maddesi gereği ve talepte nazara alınarak takibe konu hüküm altına alınan 893,67 TL alacağın %20 sine tekabül eden 178.778,73 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, ” karar verildiği görülmüştür. İşbu kararın davalı tarafça istinaf edilmesi üzerine İzmir BAM 17 Hukuk Dairesi’nin 2018/1697 esas, 2021/797 karar ve 27/05/2021 tarihli kararıyla “Davalı vekilinin istinaf talebinin 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince esastan kabulüne, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 02/03/2018 tarih ve 2015/1203 Esas, 2018/269 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi yerine geçilmek üzere; Davacının davasının kısmen kabulüne, davalının İzmir 26. İcra Müdürlüğü’nün 2015/4082 esas sayılı takip dosyasında yaptığı itirazın 893.893,67 TL alacak için iptaline, takibin aynı koşullarda devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, İtirazın haksız olduğu anlaşılmakla İİK’nın 67. maddesi gereği ve talepte nazara alınarak takibe konu hüküm altına alınan 893.893,67.-TL alacağın %20’sine tekabül eden 178.778,73.-TL inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,” şeklinde karar verildiği görülmüştür. İşbu kararın Temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2021/7250 esas, 2023/1444 karar ve 09/03/2023 tarihli kararıyla “Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 Sayılı Kanun’un 370.mad. birinci fıkrası uyarınca onanmasına karar verildiği görülmüştür. Bu şekilde davaya konu aynı alacakla ilgili olarak davacı tarafça davalı … San. Ve Pazarlama Tic. A.Ş hakkında İzmir 26. İcra Müdürlüğü’nün 2015/4082 esas sayılı icra dosyası ile başlatılan ilamsız icra takibine vaki davalının itirazının kaldırılmasına ilişkin kararın İstinaf ve Yargıtay denetiminden geçmek suretiyle kesinleştiği ve böylece davacı tarafça davalı hakkında başlatılan icra takibine konu asıl alacak yönününden davacının, davalılardan … San. Ve Pazarlama Tic. A.Ş ‘den hüküm altına alınan tutar kadar alacaklı olduğu hususu kesinleşmiştir.
İş bu davada üzerinde durulması gereken ihtilaf her iki davalı şirket arasında davacı tarafça iddia edildiği şekildi fiili ve organik bağın bulunup bulunmadığı, her iki davalı şirketin davcıdan mal kaçırma çabası içerisinde birlikte hareket edip etmedikleri, bu şekilde davacının tüzel kişilik perdesinin aralanması suretiyle davalı … San. Ve Pazarlama Tic. A.Ş’den olan alacağından diğer davalı … San ve Tic A.Ş’nin de müştereken ve müteselsilen sorumlu olup olmadıkları noktasında toplanmaktadır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilebilmesi açısından dosya kapsamı belgeler ile her iki davalı şirkete ait ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup, bilirkişiler Mali müşavir … ile nitelikli hesap bilirkişisi … tarafından sunulan 10/04/2019 tarihli raporda; davacı ile davalı … arasında İzmir 2.ATM’nin 2015/1203 esas 2018/269 karar sayılı dava dosyasına konu ticari ilişkinin 2010-2015 yılları arasında gerçekleştiğinin iddia edilmesi nedeniyle davalı şirketlerin 2010-2015 yılları arasındaki yasal defterlerin incelendiğini, davalı … A.Ş’nin ilgili yıllarda herhangi bir ticari mal alım satımı, gayrimenkul alım satımı yapmadığını, sadece davalı … … A.Ş ile dava dışı başka bir şirkete kira faturası düzenlendiğini, başka bir ticari ilişkinin olmadığının görüldüğünü, davalı … … A.Ş ‘nin ise aynı yıllarda oldukça çok mal alım satımının olduğunu, ortalama 800-1200 sayfa yevmiye defterinin yazılı olduğunu, davalı … … AŞ’nin düzenlediği kira faturasına karşılık ödemeler yaptığının görüldüğünü, davalıların karşılıklı cari hesapları incelendiğinde davalı … … A.Ş’nin, diğer davalı … … A.Ş’nin kiracısı olduğunu, davalı … … A.Ş.’nin diğer davalı … Amb A.Ş.’ye kira faturası düzenlediğini, fatura bedellerine karşılık ödeme yapıldığını, taraflar arasında 2010-2015 yılları arasında başka bir ticari ilişkinin olmadığını, … Kollektif Şirketinin 1958 yılında kurulduğunu ve şirket merkezinin 02/12/1995 tarihinde … … Caddesi No:… adresine taşındığı, kurucularının … …, … … ve … … olduğu, işbu şirketin 12/12/2003 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanan ilanla davalı … A.Ş.’ye dönüştürüldüğünü, davalı … A.Ş.’nin ise 02/05/1979 tarihinde kurulduğunu, kurucularının … …, … …, … …, … …, … … ve … … olduğu ve kuruluş adresinin … Caddesi No:… olduğu, … Caddesi No:… adresindeki kullanılabilir durumundaki fabrika binasının 01/01/1995 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile … Koll. Şti tarafından … .. AŞ ye 1 yıl süreli kira sözleşmesi ile kiraya verildiği, … A.Ş nin merkezinin … Sk. No:… adresinden 02/12/1995 tarihinde … … Caddesi No:… adresine taşındığı, … Cad No:… adresindeki kullanabilir durumdaki fabrika binasının 01/01/2006 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile davalı … A.Ş tarafından diğer davalı … AŞ ye 1 yıl süreli kira sözleşmesi ile kiraya verildiği, …, …, … yolu … ada … parsel sayılı taşınmazın 14/03/1972 tarihinde … Koll. Şti tarafından satın alındığı, 21/04/2014 tarihinde şirketteki ünvan değişikliği nedeni ile tapu malikinin … A.Ş olduğu ve taşınmaz üzerine daha sonra işhanı inşa edildiği, sonuç olarak … Koll. Şti. nin 23.06.1958 tarihinde kurulduğu, 12.12.2003 tarihinde unvan değiştirerek … A.Ş ünvanını aldığı, … A.Ş. nin 02.05.1979 da kurulduğu, … A.Ş. nin, … cad. No… adresindeki iş yerini ilk olarak 01.01.1995 de … koll. Şti. den kiraladığı, nam-ı müstear olayının meydana gelmesi için … A.Ş. nin ticari faaliyette bulunması ve bu ticari faaliyetini de, … A.Ş. nin yaptığı ticari faaliyetleri örtülemek için kendi üzerinden yapmasının gerektiği fakat muhasebe kısmında yapılan incelemede, … A.Ş ünvanlı (Önceki ünvanı … koll. Şti). firmanın, hiçbir ticari faaliyetinin olmayıp sadece kira geliri elde ettiği, … A.Ş.’ nin ticari faaliyet yürütmemesi nedeni ile … A.Ş adına da vekaleten faaliyet göstermiş olamayacağı ve bu nedenle de … A.Ş. nin, … A.Ş adına ve hesabına hareket etmemiş olduğunun bildirildiği görülmüştür.
Davalı … San ve Tic A.Ş’nin, diğer davalı … San ve Paz. Tic A.Ş’den önce 1958 yılında … Kollektif şirketi ünvanı ile kurulduğu, kurucularının … …, … … ve … … olduğu, kuruluş adresinin … sok, No: … olduğu ve şirket merkezinin 18.09.1992 tarihinde …. Sok,No:…,K:…’e taşındığı ve yine 27.12.1995 tarihinde ilan edilen Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yapılan ilana göre 02/12/1995 tarihinde … … Caddesi, No:… adresine şirket merkezinin taşındığı, işbu şirketin 12/12/2003 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanan ilanla davalı Ünvan değiştirerek … … A.Ş.’ye dönüştürüldüğü İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu ve dosya kapsamı belgelerden anlaşılmıştır. Yine … Ticaret Sicil Müdürlüğünden gelen 01/11/2017 tarihli yazı cevabı eklerinin incelenmesinden halen şirket merkezinin aynı adres olan … … Caddesi, No:… olarak kayıtlı olduğu görülmüştür.
Davalı … San ve Paz. Tic. AŞ’nin ise Ticaret Sicil Gazetesinin 02.05.1979 tarihli ilanı ile kurulduğu, kurucularının … …, … …, … …, … …, … … ve … … olduğu ve kuruluş adresinin … Caddesi No:… olduğu, Ticaret Sicil Gazetesinin 27.12.1995 tarihli sayısında yapılan ilan ile ….. A.Ş’ nin merkezinin … Sk. No:… adresinden 02/12/1995 tarihinde … … Caddesi No:… adresine taşındığının ilan edildiği İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu ve dosya kapsamı belgelerden anlaşılmıştır. Ayrıca İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğünden gelen 01/11/2017 tarihli cevabi yazının incelenmesinden Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 03/05/2017 tarihli sayısında yapılan ilana göre davalı şirketin … Cad. No:… … … olan adresinin … Mahallesi …. Sk. No:… … … adresi olarak değiştirildiği ve halen şirket merkezinin bu adres olduğu anlaşılmıştır.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda , her iki şirkete ait ticari defter ve kayıtlar ile ticaret sicil kayıtlarının birlikte değerlendirilmesi sonucunda; davacı şirket ile asıl borçlu şirket olan davalı … Amb. San ve Paz. Tic. AŞ arasındaki ticari ilişkinin 2010-2015 yılları arasında gerçekleştiği, davalı … .. A.Ş’nin 2010-2015 yılları arasında herhangi bir ticari mal- alım satımı şeklinde ticari faaliyetinin olmadığı, sadece kiraya verdiği gayrimenkulü nedeniyle diğer davalı şirket ile dava dışı başka bir şirkete kira faturaları düzenlediği, aynı yıllarda diğer davalı …. A.Ş’nin ise oldukça çok mal alım satım ilişkinin olduğu, … A.Ş’nin … … A.Ş’nin kiracısı olduğu, bu nedenle … … A.Ş tarafından davalı … A.Ş’ye düzenlenen kira faturalarının ödendiği, bunun dışında davalılar arasında arasında 2010-2015 yılları arasında başkaca bir ticari ilişkinin bulunmadığının tespit edildiği bildirilmiştir. Bu kapsamda her nekadar davacı tarafça, her iki davalı şirket arasında organik ve fiili bağ bulunduğundan davalı … Şirketinin kaynaklarının … şirketine aktarılmak suretiyle davalı … San ve Tic A.Ş üzerinden hileli yollarla, tüzel kişilik perdesi altına gizlenmek suretiyle davalıların davacıdan mal kaçırmayı amaçladıkları iddia edilmiş ise de; bilirkişi raporun da da tespit edildiği üzere dosya içerisinde mevcut ticaret sicil kayıtlarının incelenmesinden, davalı … San ve Tic AŞ’nin kurucular … …, … … ve … … tarafından 1958 yılında ilk olarak … Kollektif şirketi ünvanı ile kurulup ve 2003 yılında bugünkü unvanını aldığı, diğer davalı şirketin ise kurucular … …, … …, … …, … …, … … ve … … tarafından 1979 yılında kurulduğu ve farklı tüzel kişiliklere sahip iki ayrı şirket oldukları görülmüştür. Her ne kadar her iki şirketin bir kısım ortak ve yetkililerinin aynı kişiler olduğu ve yine davalı … A.Ş’nin bir dönem diğer davalı … … A.Ş’nin kiracısı olması nedeni ile bu dönemde her iki şirketin kiralanan taşınmazın bulunduğu adres itibarıyla ticaret sicil adreslerinin aynı adres olduğu ticaret sicil kayıtlarından anlaşılmış ise de, bu durum tek başına tüzel kişilik perdesinin aralanması için yeterli değildir. Zira Tüzel kişiler kendilerini oluşturan kişi veya mal topluluklarından bağımsız başlı başına varlığı olan kişiliklerdir. Bu nedenle tüzel kişiler hak ve fiil ehliyetine sahip olduklarından hukuki işlemlere kendilerini oluşturan kişilerden bağımsız olarak taraf olurlar. Böylece taraf oldukları hukuki işlemler nedeni ile kendilerini oluşturan kişilerin kişiliklerinden bağımsız olarak bizzat kendileri haklara ve borçlara sahip olurlar. Bu olguya kişiler hukukunda ayrılık ilkesi denilmektedir. Bu ilke gereğince tüzel kişilik kendisini meydana getiren kişilerle hukuki ilişki kuran 3. kişiler arasında bir nevi perde oluşturmaktadır. Esas itibarıyla Ayrılık İlkesi genel kural olup, bundan basit ve kolay bir şekilde uzaklaşılması mümkün değildir. Bu nedenle tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasındaki tek hukuki dayanak olan hakkın kötüye kullanılması ile ilgili kural, genel kural olmayıp istisnai bir kuraldır. Dava konusu somut olayda ise alınan bilirkişi raporundaki mali kayıtlara göre, davacı tarafça ileri sürüldüğü gibi alacaklılardan mal kaçırmak amacı ile davalı ….A.Ş’nin kaynaklarının … … A.Ş’ye aktarıldığına ve bu kapsamda her iki davalı arasında hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak şekilde muvazaalı bir ilişkinin söz konusu olduğuna dair bir kayda rastlanmadığının tespit edildiğinin bildirilmiş olması ve her iki davalının bu yönde işlem yaptıklarına dair başkaca da bir yazılı delilin dosya kapsamı arasında bulunmaması hususu dikkate alındığında ve yine tüzel kişilik perdesinin kaldırılması kuralının genel bir kural değil istisnai bir kural olduğu hususu da dikkate alındığında davalı … San ve Tic A.Ş’nin diğer davalı … San Paz Tic AŞ’nin borcundan sorumluluğunu gerektirir bir durumun dava konusu somut olayda mevcut olmadığı sonucuna varılmıştır. Bu kapsamda davacı tarafın, tüzel kişilik perdesinin aralanması suretiyle davacının, davalı … .. A.Ş’ den olan alacağından diğer davalı … .. A.Ş’ nin de davalı … .. A.Ş ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulması gerektiği iddiasıyla, İlk Derece Mahkemesince davalı … San ve Tic A.Ş’ hakkında davanın esastan reddine ilişkin olarak verilen kararının kaldırılmasına yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Yukarıda anlatılan gerekçelerle, İlk Derece Mahkemesince davalı … San ve Tic A.Ş’ hakkında davanın esastan reddine ilişkin olarak verilen karar yönünden dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına; göre davacı vekilinin bu davalı yönünden istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK m. 353/1-b-1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Her ne kadar mahkemece yapılan yargılama sırasında davalı asıl borçlu … .. A.Ş. hakkında da davanında esastan reddine karar verilmiş ise de, işbu davadan evvel davacı tarafça davaya konu aynı alacakla ilgili olarak 20/03/2015 tarihinde İzmir 26. İcra Müdürlüğünün 2015/4082 esas sayılı icra takip dosyasıyla davalı asıl borçlu … .. A.Ş. hakkında 893.893,84 TL asıl alacak, 844,91 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 894.738,75 TL üzerinden ilamsız icra takibinin başlatıldığı, davalının icra takip dosyasına sunmuş olduğu itiraz kapsamında takibin durduğu, davalının itirazının iptali için İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1203 esas sayılı dosyası üzerinden görülen itirazın iptali davası neticesinde 02/03/2018 tarihinde davanın kabulüne karar verildiği ve işbu kararın davalı tarafça istinaf edilmesi üzerine İzmir BAM 17 Hukuk Dairesi’nin 2018/1697 esas 2021/797 karar ve 27/05/2021 tarihli kararıyla “Davalı vekilinin istinaf talebinin 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince esastan kabulüne, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 02/03/2018 tarih ve 2015/1203 Esas-2018/269 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi yerine geçilmek üzere; Davacının davasının kısmen kabulüne, davalının İzmir 26. İcra Müdürlüğünün 2015/4082 esas sayılı takip dosyasında yaptığı itirazın 893.893,67 TL alacak için iptaline, takibin aynı koşullarda devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, İtirazın haksız olduğu anlaşılmakla İİK’nın 67. maddesi gereği ve talepte nazara alınarak takibe konu hüküm altına alınan 893.893,67.-TL alacağın %20’sine tekabül eden 178.778,73.-TL inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,” şeklinde karar verildiği görülmüştür. İşbu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2021/7250 esas 2023/1444 karar ve 09/03/2023 tarihli kararıyla temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanunun 370.mad. birinci fıkrası uyarınca onanmasına karar verildiği, bu şekilde aynı alacakla ilgili olarak davacı tarafça davalı hakkında açılan itirazın iptali davası neticesinde davacı alacağı ile ilgili olarak mahkemece verilen kararın kesinleşmiş olduğu görülmüştür. Bu kapsamda işbu davanın açıldığı tarih olan 15/09/2017 tarihinde, davacı tarafça davalılardan asıl borçlu … .. A.Ş. Hakkında 26.11.2015 tarihinde açılan itirazın iptali davası derdest ise de, sonraki aşamada kararın İstinaf ve Yargıtay aşamalarından geçerek 09/03/2023 tarihinde kesinleşmiş olduğu görülmüştür. HMK’nın “Dava Şartları” başlıklı 114. Maddesinin 1/ı maddesi gereğince “aynı davanın daha önce açılmış ve görülmekte olmaması”, aynı yasanın i) fıkrası gereğince de ” aynı davanın daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması” dava şartları arasında sayıldığından ve dava şartlarının varlığı HMK 115. Maddesi gereğince davanın her aşamasında re’sen gözetileceğinden asıl borçlu davalı … … A.Ş yönünden davanın esastan reddine dair İlk Derece Mahkemesince verilen karar yerinde olmadığından, kaldırılarak HMK 114. ve 115. maddesi gereğince kesin hüküm nedeni ile dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
Bu nedenle davalı davalı … … A.Ş yönünden HMK’nın 353/1-b-2 maddesinde yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına gerek duyulmadığı takdirde düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verileceği öngörülmüştür. Bu kapsamda İlk Derece Mahkemesinin davalı … … A.Ş hakkındaki davanın esastan reddine dair kararı kaldırılarak HMK 114. ve 115. maddesi gereğince kesin hüküm nedeni ile dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine dair HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun davalılardan … yönünden KABULÜNE, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08/11/2019 tarih, 2017/1016 Esas ve 2019/1051 Karar sayılı kararının HMK 355 ve 353/1-b-2 maddeleri uyarınca RE’SEN KALDIRILMASINA,
B-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun davalılardan … Sanayi ve Ticaret A.Ş. yönünden HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
1-Alınması gereken 269,85 TL istinaf harcından başlangıçta alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 215,45 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
2-Davacı tarafından yapılan istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,
3-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
4-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
B-İlk Derece Mahkemesi Yerine Kurulan Hüküm:
1-a-Davalılardan … hakkında açılan davanın HMK 114. ve 115. maddeleri gereğince kesin hüküm sebebiyle dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
b-Davalılardan … Sanayi ve Ticaret A.Ş. hakkında açılan davanın ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 269,85 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 15.279,91 TL harçtan mahsubu ile 15.010,06 TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde davacıya iadesine,
3-Davalılardan … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT 7/2 maddesi gereğince 17.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
4-Davalılardan … Sanayi ve Ticaret A.Ş. kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden 128.421,26 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı … tarafından yapılan 50,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
7-Davalılardan … Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından yapılan 50,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
8-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
9-Kararın dairemizce taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda; gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere …’ın karşı oyu nedeni ile oy çokluğu ile karar verildi. 26/09/2023

Muhalefet Şerhi:
Uyuşmazlık davalılardan … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin … …A.Ş.’nin borcundan müştereken ve müteselsilen sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Kural olarak tüzel kişiler kendilerini oluşturan kişilerden bağımsız ayrı kişiler olup “sınırlı sorumluluk” ilkesi çerçevesinde hukuki işlemlerde taraf olurlar. Kimi zaman sözleşme ve kanundan doğan borç ve yükümlülüklerden kurtulabilmek için tüzel kişiliğin araç olarak kötüye kullanıldığı bilinen bir gerçektir. Bunun engellenebilmesi amacıyla doktirinde “perdenin aralanması” teorisi geliştirilmiş, zaman içerisinde Yargıtay uygulamalarında da bu teori benimsenmiştir. (Yargıtay 19.HD 2010/11147 e- 2011/7567 K.- Yargıtay 19 HD 2005/8774 E – 2006/5232 K – Yargıtay 9. HD 2011/30349 e – 2011/19150 K – Yargıtay 23 HD 2012/3083 E – 2012/4296 K) perdenin aralanması ile şirket kurucusu gerçek kişilerin sorumluğuna gidilebildiği gibi, aynı şirketler içerisinde yer alan kardeş şirketler arasında da sorumluluğunun gerçekleştiğinin kabulü sağlanır. Başka bir anlatımla perdeyi aralama teorisiyle birlikte tüzel kişinin borcundan üyelerin, üyelerin borcundan tüzel kişinin özdeş kılınarak sorumlu tutulması mümkün olabilecektir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2016/5148 esas ve 2017/7084 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.) Eldeki davada da; her iki şirketin kurucu üyelerinin (… …, … … ve … …) aynı olduğu, hatta 2003 yılındaki unvan değişikliğinden önceki unvanlarının dahi aynı olduğu, perdenin aralanması teorisinde her iki muvazaalı şirketin aralarında ticari ilişkinin bulunmaması da organik bağın bulunmadığına tek başına yeterli bir delil değildir.
Bir davada maddi olayı anlatmak taraflara ait ise de anlatılan olaylara ilişkin hukuki nitelendirmeyi yapmak ise hâkimin görevidir. 6100 sayılı Kanun’un 266. maddesine göre; mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verebilir; ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemezler. Bu hükme paralel olarak; 24.11.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun 3. maddesinin iki ve üçüncü fıkralarında “(2) Bilirkişi, raporunda çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar dışında açıklama yapamaz; hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunamaz. (3) Genel bilgi ve tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.”; 03.08.2017 tarihinde yürürlüğe giren Bilirkişilik Yönetmeliği’nin 5. maddesinin iki ve üçüncü fıkraları ise, “(2) Bilirkişi, raporunda çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar dışında açıklama yapamaz; hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunamaz. (3) Genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” şeklinde düzenlemeler getirilmiştir. Yerel mahkemece benimsenen bilirkişi raporuna dayanılarak tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasına gerek olmadığı belirtilmiştir. Tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasının gerekip gerekmediği, dürüstlük kuralına aykırı davranılıp davranılmadığı ve kötüniyet olgusu hukuki nitelendirmedir. Ancak hâkim tarafından değerlendirilebilir. Bilirkişilerce yalnızca teknik hususlarda inceleme yapılabileceği, bilirkişinin hukuki değerlendirme yapmasının yasak olduğu gibi hâkimin hukuki nitelendirme yapma görevini bilirkişiye devredemeyeceği, böyle bir intibanın oluşmasına dahi izin veremeyeceği hususu tartışmasızdır.
Eldeki davanın 26/11/2015 tarihinde açıldığı, borçlu … San. Paz. A.Ş.’nin 03/03/2017 tarihine kadar diğer şirket ile aynı adreste faaliyette bulunduğu, yani 03/03/2017 tarihinde … Caddesi No:… … … adresinde … Mahallesi …. Sokak, No:… … … adresine taşınmıştır.
Her iki şirketin 2017 tarihinde aynı adreste faaliyetlerini yürütmeleri, şirket ortaklarının ve yöneticilerinin bir kısmının aynı olması, faaliyet alanlarının aynı olması, dolayısıyla davalı şirketler arasındaki güçlü organik bağ, yönetsel özdeşlik, dışa karşı yaratılan algı nedeniyle tek bir ekonomik ünite olarak değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Davalı şirketlerin farklı tüzel kişiliklere sahip olduğu yolundaki savunmaların hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup, TMK’nın 2. maddesinde öngörüldüğü gibi yasaca korunamayacağı, davalı …’nin davacıya olan borcundan dolayı diğer davalı … Sanayi ve Ticaret A.Ş. nin de müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunun kabulü gerektiğinden çoğunluğun görüşüne katılmamaktayım.26/10/2023