Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/28 E. 2023/1297 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/28
KARAR NO : 2023/1297
KARAR TARİHİ : 12/07/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/11/2019
NUMARASI : 2018/424 Esas 2019/684 Karar
DAVANIN KONUSU : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 12/07/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 12/07/2023

Davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili dava dilekçesi ve tavzih dilekçesi ile; müvekkili firmanın yaklaşık olarak 2013 – 2014 yılları aralığında davalı şirkete ait alışveriş merkezi ve şubelerinde “işleten sıfatıyla” meyve ve sebze satışı yaptığını, taraflar arasındaki ticari ilişkinin konsinye şeklinde olup müvekkili firma tarafından yaş sebze meyve tedariki sağlanmakta, müvekkilinin işleten sıfatıyla hareket ettiğinden ve satışı gerçekleşen (kasadan geçen) ürünlerin davalıya fatura edildiğini, ancak davalının asıl ve büyük firma olma durumunu kötüye kullanarak “iade faturası, fiyat farkı faturası, miktar farkı faturası ve benzeri” adlar altında müvekkili firmaya dayanaksız faturalar kestiğini, küçük çaplı müvekkili firmadan haksız kazanç elde ettiğini, karşı tarafın düzenlediği faturaların hiçbirin miktar ve birim fiyatları yazmadığını, sadece toplam, KDV ve genel toplam ibarelerine ilişkin tutarlar yer aldığını, iade faturası olarak kesilmelerine rağmen iade sebepleri ve kime ilişkin tutarlar yer aldığını, iade faturası olarak kesilmelerine rağmen iade sebepleri ve kime iade edildiklerinin yazılmadığı gibi imzanın da bulunmadığını, keza fiyat farkı ve miktar faturalarında da hiçbir açıklama bulunmadığını, bu hususun 6585 sayılı Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 6.maddesi, TBK.’nun 27.maddesi, belirtilen Kanuna dayalı olarak çıkartılan sebze ve meyve ticareti ve toptancı halleri hakkında yönetmeliğin 34/11.maddesine aykırı olduğunu bildirerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla yapılan kesintilere ilişkin şimdilik 9.800,00 TL iade faturasından kaynaklanan alacak, 100,00 TL fiyat farkı faturasından kaynaklanan alacak ve 100,00 TL miktar farkı faturasından kaynaklanan alacak olmak üzere toplam 10.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının 2013 – 2014 yıllarında gerçekleşen ticari ilişki gereği kesilen ve bugüne kadar herhangi bir itirazda bulunmadığını, faturalara kötüniyetli olarak itiraz ettiğini, bir kısım faturaların kanuna aykırı olduğu iddiasının gerçek dışı olduğunu, 6585 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten bir sene öncesinde taraflar arasındaki ilişkinin sona erdiğini bildirerek, davanın reddini savunmuştur.
MAHKEMECE: “Dava, TBK.’nun 207 vd.madde hükümlerine göre açılmış mal tedarikine ilişkin satım sözleşmesinden kaynaklanan bakiye semen alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Taraflar arasında mal tedariki sözleşmesi kurulduğu ve dava tarihinden önce sona ermiş olduğu,
Ticari ilişki sürecinde davalı tarafından davacı hakkında “iade faturası, fiyat farkı faturası, miktar farkı faturası ve benzeri” adlar altında faturalar kesildiği, bu faturaların cari alacaktan düşülerek ödemeler yapıldığı,
Hususlarında ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık ve çözülmesi gereken sorun; davalı tarafından kesilen ve “uyuşulan noktalar” bölümünde belirtilen faturaların içeriğinin bir iş ya da hizmet karşılığı olup olmadığı, bu yönüyle hukuka aykırı olup olmadığı, fatura bedellerinin davalı tarafından davacıya iadesinin gerekip gerekmediği noktalarındadır.
Toplanan delillerin, özellikle taraflara ait ticari defter kayıtları ve belgelerin, bilirkişi kök rapor ve ek raporunun değerlendirilmesi sonucunda:
Taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2013 yılı öncesinde başladığı ve meyve ve sebze ürenlerini davalıya satıp teslim ettiği, dava tarihinden önce taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin sona erdiği,
Sözleşme ilişkisi sürecinde satılıp teslim edilen ürünlere karşılık davalı şirket tarafından davacı şirket adına:
04.01.2013 tarih 26,75 TL; 21.01.2013 tarih 53,55 TL; 15.02.2013 tarih 15,15 TL; aynı tarih 57,57 TL; 26.08.2013 tarih 227,35 TL olmak üzere toplam 380,37 TL tutarlı fiyat farkı faturası düzenlediği,
04.01.2013 tarih 51,61 TL; 24.01.2013 tarih 10,01 TL; 05.07.2013 tarih 4,04 TL tutarlı olmak üzere toplam 65,66 TL tutarlı miktar farkı faturası düzenlediği,

24.10.2013 tarih 12.697,78 TL; 24.10.2013 tarih 14.304,34 TL ve 24.10.2013 tarih, 20.834,38 TL tutarlı olmak üzere toplam 47.836,50 TL tutarlı davacı şirketin sözü edilen fatura tarihlerinde kayıtlarına aldığı, ancak 30.06.2014 tarihinde ters kayıt atarak hesaplarından çıkardığı toplam 47.836,50 TL mal iadesi faturası düzenlediği,
Bu üç çeşit faturaların toplam tutarları kadar davacı tarafından davalıya ürün teslim edildiği anlaşılmaktadır.
Ne var ki, ispat yükü kendisine düşen davalı şirket yukarıda belirtilen fiyat farkı faturaları ve miktar farkı faturalarını davacıya tevdii ettiğini ve bu faturaların karşılığında bir hizmet verdiğini ya da bu faturalarla ilgili hakkının bulunduğunu ispatlayamamıştır. Keza, iade faturalarına konu ürünlerin davalı tarafından davacıya teslimi de ispatlanamamıştır. Bu bağlamda, sözleşme konusunun yaş sebze ve meyve oluşu nedeniyle belirli ve kısa sürelerde tüketilen mallardan olması, kargo hizmetlerine ilişkin kayıtların ilgili firmalarca saklanma süresinin uygulamada 1 yıl – PTT Kargo ve Kurye Gönderileri Hakkında Yönetmeliğin 47/4.madde hükmünde 2 yıl- olması, fatura tarihlerinden dava tarihine kadar 5 yıl geçmiş olması ve dosya içeriği bir bütün olarak dikkate alındığında, dava dışı … Ltd. Şti.’ne davalı tarafından davacıya gönderilen gönderi kayıtlarının celbi talebi yerinde görülmemiştir.
Öte yandan, faturanın bir tarafa ait ticari defterde kayıtlı olması başlıbaşına fatura içeriği ürünün defter sahibine teslim edildiğini göstermez. Bu bakımdan iade faturalarını ticari defterine kaydedip sonra ters kayıt yapılması, iade faturası içeriği ürünlerin davacı tarafından teslim alındığını ispata yeterli değildir.
Bu açıklamalar ışığında, davacının davalıdan işbu davaya konu edilen -davalı tarafından düzenlenen ve karşılığı bulunmayan- 100,00 TL fiyat farkı faturası, 65,66 TL miktar farkı faturası ve 9.800,00 TL iade faturası nedeniyle toplam 9.965,66 TL alacağının bulunduğu, davaya konu edilen tutardan bu miktar (9.965,66 TL) karşılığı davacı tarafından davalıya ürün teslim edilmesine rağmen ürün bedelinin ödenmemiş olduğu anlaşıldığından aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.” gerekçesi ile,
“Davacı tarafından açılan dava ile ilgili olarak: 9.800,00 TL iade faturasından kaynaklanan alacak, 100,00 TL fiyat farkı faturasından kaynaklanan alacak, 65,66 TL miktar farkı faturasından kaynaklanan alacak olmak üzere toplam 9.965,66 TL’nin dava tarihi 24.07.2018’den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, miktar farkı alacağı yönünden fazlaya ilişkin istemin reddine, sair alacak talepleri yönünden davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına,” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; şirketleri tarafından 24.10.2013 tarih 12.697,78 TL; 24.10.2013 tarih 14.304,34 TL ve 24.10.2013 tarih, 20.834,38 TL tutarlı olmak üzere toplam 47.836,50 TL tutarlı fatura kesildiğini ve davacıya iletildiğini, davacı tarafça söz konusu faturaların kabul edilerek ticari defterlere kaydedildiğini, davacı tarafın yaklaşık bir yıl sonra kabul edip deftere işlediği faturalarla ilgili olarak ters kayıt atarak şirketlerini borçlu çıkarttığını, davacı tarafın faturalara yasal süresinde itiraz etmediğini, ispat yükünün yer değiştirdiğini, faturanın ticari defterlere işlenmesinin malın teslim alındığına ilişkin karine teşkil etmediğini, davacı tarafın kendisine ulaşmayan veya mündericatını teslim almadığı bir faturayı defterlerine işlemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, mahkemece yanılgılı gerekçe ile ispat yükünün davacıya yükletilerek yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığını, davacının kestiği iade faturaları nedeniyle alacaklı olduğunu ispat edemediğini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, mal tedarikine ilişkin satım sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Eldeki davada, uyuşmazlığın her iki tarafı tacir olup, uyuşmazlık konusu iş her iki tarafın da ticarî işletmesi ile ilgilidir. Bu nedenle fatura, faturaların delil olma niteliği üzerinde de durmakta yarar vardır.
Dava konusu faturanın düzenleme tarihi itibariyle somut olay bakımından uygulanması gereken 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) fatura tanımlanmamıştır.
Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 229. maddesinde “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır” hükmünü haizdir.
Bu hüküm çerçevesinde, 24.12.2003 tarihli ve 25326 Sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 27.06.2003 tarihli ve 2001/l E., 2003/l K. sayılı kararında fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 21. maddesine göre; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdî bir ilişkinin bulunması gerekir. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağın mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdî ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır.
Tek başına fatura düzenlenmesi akdî ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticarî defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdî ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Ancak, eğer fatura, alıcının ticarî defterlerinde kayıtlı değilse, satıcı alacak iddiasını diğer delillerle ispat etmelidir.
Davanın açıldığı tarihte ve yargılama sırasında yürürlükte bulunan HMK’nın “Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesi;
“(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır”.şeklindedir
7251 sayılı Kanunu’nun 23. maddesi ile yapılan değişiklik ile 6100 sayılı Kanun’un 222. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi” ibaresi “diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya birinci cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir;“Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz”.
Mahkemece sözleşme ilişkisi sürecinde satılıp teslim edilen ürünlere karşılık davalı şirket tarafından davacı şirket adına:
04.01.2013 tarih 26,75 TL; 21.01.2013 tarih 53,55 TL; 15.02.2013 tarih 15,15 TL; aynı tarih 57,57 TL; 26.08.2013 tarih 227,35 TL olmak üzere toplam 380,37 TL tutarlı fiyat farkı faturası düzenlediği,
04.01.2013 tarih 51,61 TL; 24.01.2013 tarih 10,01 TL; 05.07.2013 tarih 4,04 TL tutarlı olmak üzere toplam 65,66 TL tutarlı miktar farkı faturası düzenlediği,
24.10.2013 tarih 12.697,78 TL; 24.10.2013 tarih 14.304,34 TL ve 24.10.2013 tarih, 20.834,38 TL tutarlı olmak üzere toplam 47.836,50 TL tutarlı davacı şirketin sözü edilen fatura tarihlerinde kayıtlarına aldığı, ancak 30.06.2014 tarihinde ters kayıt atarak hesaplarından çıkardığı toplam 47.836,50 TL mal iadesi faturası düzenlediği kabul edilmiştir.
Ek bilirkişi raporunda; davacı kayıtlarına göre 58.682,35 TL alacaklı olduğu, davalı kayıtlarında bakiyenin 0 ( sıfır) olduğu, davacı tarafından uygunsuz olarak oluşturulmuş olan kayda göre davalı tarafından ilgili 47.836,50 TL toplam bedelli 3 faturanın bedelinin talep edilebilmesinin mümkün olmadığı, toplam tutarı 2.395,37 TL olan fiyat farkı ve ciro prim faturası açıklamasının bulunduğu 10 adet faturanın davacıya teslim edildiğine dair belge sunulmadığından bu fatura bedellerinin davacıya ödenmesi gerekebileceği görüşü belirtilmiştir.
Somut olayda, taraflar arasında cari hesap ve sözleşme ilişkisi bulunduğu hususunda uyuşmazlık bulunmayıp, davacı dava dilekçesinde fiyat farkı, miktar farkı ve iade faturaları nedeniyle alacağı bulunduğunu iddia etmiş, davalı ise davacının 2013 – 2014 yıllarında gerçekleşen ticari ilişki gereği kesilen ve bugüne kadar herhangi bir itirazda bulunmadığını, faturalara kötü niyetli olarak itiraz ettiğini savunmuştur. Alınan bilirkişi raporuna göre taraf defterlerinin birbiri ile uyumlu olmadığı, davacının davalı tarafından düzenlenen faturaları ticari defterlerine kaydetmiş olduğu, faturalara süresinde itiraz ve iade ettiğine ilişkin iddia ve delil ileri sürmediği dikkate alındığında, davalının bu faturalara dayalı alacağının varlığını HMK’nın 222. maddesi uyarınca ispatlamış olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu durumda mahkemece, davacının 3 adet iade faturasından kaynaklı alacaklı olduğu yönündeki iddiasını yazılı ve kesin delil ile ispatlayamadığından alacak isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, bilirkişi raporu yanlış yorumlanarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
HMK’nın 353/1-b-2 maddesinde yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına gerek duyulmadığı takdirde düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verileceği öngörülmüştür.
Bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince mahkeme kararı kaldırılarak aşağıdaki şekilde yeniden hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM : gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A-6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
1-Davalı vekilinin yatırmış olduğu 170,19 TL nispi ve 44,40 TL maktu olmak üzere toplam 214,59 TL istinaf karar harcının istek halinde kendisine ödenmesine,
2-Davalı vekilinin yatırdığı 121,30 TL istinaf kanun yolu başvuru harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Davalı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama gideri 48,90 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf eden yararına istinaf vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
B-Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/11/2019 tarihli, 2018/424 Esas 2019/684 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca yeniden esas hakkındaki kararla;
KALDIRILAN HÜKMÜN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
1-Alacak istemiyle açılan davanın KISMEN KABULÜ ile;
a-100,00 TL fiyat farkı faturasından kaynaklanan alacak, 65,66 TL miktar farkı faturasından kaynaklanan alacak olmak üzere toplam 165,66 TL’nin dava tarihi 24.07.2018’den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
b-Miktar farkı alacağı yönünden fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
c-İade faturasından kaynaklanan alacak talebinin REDDİNE,
d-Fiyat farkı alacak talepleri yönünden davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına,
2-Alınması gereken 269,85 TL ilam harcından peşin yatırılan 170,78 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 99,07 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 170,78 TL peşin harç ile 35,90 TL başvurma harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yargılama gideri olarak yapılan toplam 806,00 TL’nin davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 13,35 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye miktarın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yargılama gideri olarak yapılan toplam 56,00 TL’nin davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 55,07 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye miktarın davalı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı vekili için kabul edilen bedel üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap olunan 165,66 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalı vekili için red edilen bedel üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
8-Yatırılan gider avansının varsa kullanılmayan kısmının, 6100 Sayılı Kanunun 333. Maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
9-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 12/07/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.