Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/252 E. 2023/1905 K. 26.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/252
KARAR NO : 2023/1905

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/11/2019
NUMARASI : 2017/571 Esas 2019/1200 Karar
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ : 26/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 26/10/2023

İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/571 Esas ve 2019/1200 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”… DAVA: Davacı vekili aracılığı ile sunduğu dava dilekçesinde özetle; davacı şirket ile davalı arasında ticari ilişki bulunduğunu, davalı aleyhine İzmir 10. İcra Dairesi’nin 2016/13882 Esas sayılı dosyasından icra takibi yapıldığını, takibe borçlu davalının haksız ve kötüniyetli itiraz ettiğini, davalının cari hesap ekstreleri ve faturalara göre 20.819,67 TL borçlu bulunduğunu, faiz oranının ticari işlere uygulanan avans faizi olarak talep edilebileceğini, para alacaklarına ilişkin talep söz konusu olduğundan icra dairesine yapılan itirazın yersiz olduğunu bildirmiş ve itirazın iptali ile takibin devamına ve davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili aracılığı ile sunduğu cevap dilekçesinde özetle; İ.İ.K. 50. maddesi ve T.B.K. 89. maddesine göre para borçlarının alacaklının ödenme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilebileceği hususu belirtilmiş ise de tarafların anlaşmaları gereği davalının işyerine bağlı Karşıyaka İcra Daireleri’nin ve Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin görevli ve yetkili olduğunu, borcun dayanağına ilişkin taraflar arasında süregelen un, katıyağ gibi gıda malzemeleri alım satım ilişkisi bulunduğunu, davacının satış yetkilisinin davalı işyerine mal teslim etmesinde ödemelerin gerçekleştiği, çoğu zaman nakit, nadiren kredi kartı ile ödeme yapıldığını, icra takibine konu borç bulunmadığını, ödeme makbuzlarının bulunduğunu, ancak işyerindeki tadilat ve taşınma nedeni ile bazı makbuzların zayi olduğunu, davacının dava dilekçesi ekinde sunduğu cari hesap dökümünün gerçeği yansıtmadığını, davalının cari hesap ekstrelerinde herhangi bir imza ve onayının bulunmadığını, davacının iddiasını ispat ile mükellef olup elinde bulunan faturaları sunması gerektiğini belirterek davanın reddine, haksız ve kötüniyetli takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere davacı aleyhine tazminata hükmedilmesine, masraf ve yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVABA CEVAP: Davacı vekili sunduğu cevaba cevap dilekçesinde özetle; davalının cevap dilekçesindeki davacı şirket satış temsilcisinin mal götürüp parasını davalı işyerinde nakten aldığı yolundaki ifadenin gerçek dışı olduğunu, para alacaklarında davacı ikametindeki icra dairesi ve mahkemelerinin yetkili olduğunu, mal teslimine dair ödeme yapılmadığı, taraflar arasında sözde örtülü anlaşma ile ilgili delil sunulmadığı, bu yöndeki itirazlara itibar edilemeyeceğini, borçlu olunmadığına dair iddianın gerçeği yansıtmadığını, makbuzların zayi olduğu hususunu kabul etmediklerini bildirmiş ve davanın kabulü talep edilmiştir.
İKİNCİ CEVAP: Davalı vekili aracılığı ile sunduğu ikinci cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın cevaba cevap dilekçesini kabul etmediklerini, cevap dilekçesindeki bildirilen hususları tekrarla taraflar arasında borcun ifa yeri konusunda örtülü anlaşma bulunduğunu, sürekli mal alım satım sözleşmesi yapıldığını, işleyişin mal tesliminde bedelin ödenmesi şeklinde olduğunu, söz konusu anlaşmanın yazılı olmak zorunluluğunun bulunmadığını bildirmiş ve cevap dilekçesindeki hususları tekrarla davanın reddini talep etmişlerdir.
DELİLLER VE GEREKÇE: İzmir 10. İcra Dairesi’nin 2016/13882 Esas sayılı dosyası celbedilmiş, incelenmesinde alacaklısının davacı, borçlunun davalı olduğu, ödeme emrinin 19/10/2016 tarihinde borçluya tebliğ edildiği, ödeme emrinde talebin cari hesaba dayalı olup 20.819,67 TL olarak bildirildiği, borca süresinde 24/10/2016 tarihinde itiraz edildiği ve iş bu davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
Dava İ.İ.K. 67. maddeye göre itirazın iptali davasıdır.
Tarafların çalışanlarının belirlenmesine dair SGK yazı cevabı, davacı tarafından sunulan fatura ve tahsilat makbuzları, Çakabey Vergi Dairesi BA BS kayıtlarına ilişkin belgeleri, davacının imza örnekleri alınmış 28/01/2016 tarihli hesap mutabakatına dair belge davacı vekili tarafından dosya içerisine sunulmuştur.
İmza incelemesine dair alınan bilirkişi Zafer Karadeniz’in 28/05/2019 tarihli raporunda taraflar arasında mizaya konu belgedeki imzanın tespiti konusunda kesin bir belirleme yapılamadığı belirlenmiştir.
Davalı vekili rapora beyan dilekçesinde tanığı …’ın imza örneklerinin bilirkişi tarafından incelendiğini, 01/07/2015 tarih C596366 seri numaralı faturadaki imzanın …’ın eli ürünü olmadığı, 27/08/2015 tarih C605932 seri numaralı, 30/09/2015 tarih C611728 seri numaralı faturalar üzerindeki imzaların … eli ürünü olup olmadığının kesin olarak tespit edilemediğini, dava konusu dışında kalan faturalar iddia ve savunmaları genişletilmesi yasağına aykırı olduğunu, dosyaya sunulan faturalar cari hesap dökümleri ve resmi kayıtlar arasında açık çelişki bulunduğunu, 591818 ve 117537 seri numaralı faturaların 2015 Nisan ve Mayıs aylarına ait olup talep edilen fatura tarihleri ile uyuşmadığında, dava konusu alacağın dışında olduğunu, bir kısım faturalara alınan teslim imzalarında ismi geçen … isimli şahısın okuma yazmasının olmadığını, resmi kayıtlardaki miktarlarda tutarsızlık bulunduğunu, Çiğli Vergi Dairesi’nden gelen yazı cevabına göre davalının işletme esasına göre defter tutması nedeni ile BA bildirim bulunmayıp BS kayıtlarının ispat açısından dosyaya etkisi bulunmasa da karşılaştırılabilir BA kayıtlarının bulunmadığını bildirmiş ve davanın reddini talep etmiştir.
Davacı vekili rapora beyanında; davalı tanığı …’ın mevcut karşılaştırma imzaları ile 30/09/2015 tarih C611728 seri numaralı irsaliyeli faturada bulunan imzanın kısmi uygunluk ve benzerlik taşıdığını, irsaliyeli fatura karbon nüshasındaki teslim imzalarının sağlıklı grafolojik incelemeye elverişli olmadığı belirtilerek inceleme yapılamadığını, tanık …’ın 28/09/2018 tarihli celsede alınan beyanında işyerinde mal teslim aldığını ikrar ettiğini ve davalının kardeşinin eşi olduğunu bildirdiğini, alacağın mevcudiyetine ilişkin defter incelemesi yapılmasını istediklerini beyan etmiştir.
Smmm bilirkişisi aracılığı ile taraf defterleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde sunulan 26/08/2019 havale tarihli raporda 2015 yıl sonu itibari ile 25.819,67 TL davacının alacaklı olduğu, 2016 yılı içinde kredi kartı ve nakten yapılan 5.000,00 TL ödemenin ve icra takibine ilişkin toplam 954,35 TL masrafın davalı tarafın cari hesabına borç kaydedildiğini, takip tarihi itibari ile 20.819,67 TL alacağın mevcut olup 1.175,00 TL takip tarihinden sonra işleyen faiz alacağı bulunduğu bildirilmiş, yapılan inceleme tahsilatların büyük çoğunluğunun kredi kartı ile yapıldığı, makbuzların tamamının davacı taraf defterlerinde kayıtlı olduğu saptanmıştır.
Davalı bilirkişi raporuna itiraz ile grafolojik fatura incelemesi yönünden değerlendirme yapılmadığını, bir kısım faturalar yönünden yapılan incelemenin iddia ve savunmaları genişletilmesine yönelik olduğunu, Eylül 2015’ten sonra kesilen ve dosyaya ibraz edilen faturalar karşılaştırıldığında 606847, 606868, 606846, 610738 nolu faturaların cari hesap dökümünde yer almadığı, faturaya ilişkin itirazların değerlendirme dışı bırakıldığı, yeniden inceleme talep ettikleri bildirilmiştir.
Davacı vekili rapora beyanında takip tarihi itibari ile 20.819,67 TL alacak tespit edildiği, davanın subut bulduğu, buna göre davanın kabulü gerektiğini beyan etmiştir.
28/09/2018 tarihinde duruşmada dinlenen tanık … faturaya yönelik itirazlar bakımından dinlenmiş 605932 numaralı irsaliyeli fatura dışındaki faturalardaki imzaların kendisine ait olduğunu, davalının baldızı olduğunu, işyerinin üst katında oturup gelen malları bazen kendisinin teslim aldığını, bu nedenle faturalarda isim ve imzasının bulunduğunu, gösterilen bir kısım faturalardaki imzalarda tereddütlü olduğunu bildirmiştir.
Toplanan deliller, incelenen fatura kayıtları, tanık beyanı birlikte değerlendirildiğinde alınan smmm bilirkişisi raporu gereğince davacının davalıdan icra takibi ile talep edilen 20.819,67 TL alacağın bulunduğu tespit edilmiş olmakla davalı tarafından ödendiği iddiasına ilişkin delil sunulmadığı da nazara alınarak incelenen defter kayıtları ve makbuzlara göre davanın kabulü yolunda icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamına ve takibe konu asıl alacak miktarı üzerinden %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesi..” gerekçesi ile, davanın KABULÜNE; İzmir 10. İcra Dairesinin 2016/13882 Esas sayılı dosyasına vaki itirazın iptali ile takibin devamına, asıl alacak üzerinden %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, verilen bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; icra takibinin yetkisiz icra müdürlüğünde yapıldığını, gerekçeli kararda hukuki değerlendirme yapılmadığını, dosyadaki delillerle müvekkilinin borçlu olduğunun ispat edilemediğini, SMMM bilirkişisi tarafından hazırlanan raporun hukuka ve maddi gerçeğe aykırı olduğunu, çelişki giderilmeden, ek rapor alınmadan karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağının gözetilmediğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, cari hesap alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle hükme esas alınan bilirkişi raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun olmasına, davalının satılan ve teslim edilen malzeme bedelinin ödendiğini kesin delillerle ispatlayamamasına, yargılamada eksiklik bulunmamasına, takip konusu alacağın likit ve belirlenebilir olmasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/11/2019 tarih ve 2017/571 Esas 2019/1200 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 1.422,19.TL nispi karar harcından peşin olarak alınan 355,60.TL harcın mahsubu ile bakiye 1.066,59.TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 26.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.