Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/237 E. 2023/1635 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/237
KARAR NO : 2023/1635

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/09/2019
NUMARASI : 2018/1016 Esas 2019/976 Karar
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ : 05/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 05/10/2023

İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1016 Esas ve 2019/976 Karar sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında otomobil alımı hususunda anlaştıklarını ve müvekkil şirkete ait 85.000 TL tutarında çek düzenleyerek, alacağı otomobilin bedeli olarak davalıya verdiğini, davalı tarafın çeki tahsil ettiğini, buna rağmen müvekkiline otomobilini teslim etmediğini, müvekkilinin ödemiş olduğu 85.000 TL’ nin geri alınması amacıyla İzmir 11. İcra Müdürlüğünün 2018/8656 esas sayılı takip başlatıldığını, davalı tarafın borcun tamamına ve ferilerine itiraz edip takibi durdurduklarını, açıklanan nedenlerle davalının icra takibine yaptığı itirazın iptali ile karşılıksız alınan 85.000 TL’ nin, çekin tahsil tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili … A.Ş tarafından … A.Ş.’ne ait 951469 numaralı 85.000 TL çek karşılığı 10.10.2017 tarihinde 2017 Model … araç … adına Karşıyaka 7. Noterliği 13644 yevmiye numarası ile satışı yapıldığını, söz konusu davanın kötüniyetli olduğunu, çekin 10.10.2017 tarihinde … tarafından müvekkiline … plakalı araç satış bedeli olarak verildiğini, Karşıyaka 7. Noterliğinin 10.10.2017 tarihli satış sözleşmesi karşılığında …’tan 951469 numaralı çekın alındığını, satım işleminin gerçekleştirildiğini, 951469 numaralı çekin 11.10.2017 tarihinde … … şubesine tevdi edildiğini, araç satım sözleşmesi karşılığında … tarafından müvekkile teslim edilen çek karşılığı 10.10.2017 tarihinde tahsilat makbuzu kesildiğini, 11.10.2017 tarihinde ise söz konusu çekin … … Şubesine teslim edildiğini, 10.10.2017 tarihinde … tarafından müvekkil şirkete verilen çekin, 11.10.2017 tarhinde …na tahsil için tevdi edildiğini, davacı tarafın icra dosyasında çekin keşide tarihinin 08.12.2017 olduğunu beyan ettiğini, davacı tarafın 10.10.2017 tarihinde çekin verilmesinden yaklaşık 1 yıl sonra 19.07.2018 tarihinde ben araba almak için çek verdim arabamı vermediler demesinin açıkça, iyiniyetten uzak ve kötüniyetli olduğunu açık bir şekilde gösterdiğini, davacı tarafın dava dilekçesinden de anlaşılacağı üzere; müvekkil şirketle araç alımı konusunda hangi davacı şirket yetkilisinin çeki verdiğini, hangi model ve plakalı araç alımı konusunda anlaştıklarını, herhangi bir ihtar vs. olmadığını, hal böyle iken hiç bir ticari alışverişte bir eşya üzerinde anlaşma olmadan işlem yapılmayacağı gibi yaklaşık 1 yıl sonra benim arabamı vermediler diyerek iş bu davayı açmanın gerçeklikten uzak olduğunu, açıklanan nedenlere haksız davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER:
Taraflarca gösterilen tüm deliller toplanmış, İzmir 11. İcra Dairesi’nin 2018/8656 esas sayılı takip dosyası getirtilmiş, dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi raporu alınmıştır.
İzmir 11. İcra Dairesi’nin 2018/8656 esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde, alacaklısının … A.Ş, borçlusunun … San. Tic. A.Ş olduğunu, 85.000,00 TL asıl alacak,5.594,06 TL asıl alacağın işlemiş faizi olmak üzere toplam 90.594,06 TL asıl alacak üzerinden ilamsız takip başlatıldığını, borçlunun 25/07/2018 tarihli dilekçesi ile takibe, borcun tamamına ve ferilerine itiraz ettiği görülmüştür.
Davanın davalı vekilinin talebi doğrultusunda …’a ihbar edildiği görülmüştür.
… … Şubesine yazı yazılarak 51469 nolu çekin tevdi kayıtlarının ve fotokopisinin mahkememize gönderilmesinin istenildiği, … cevabı yazısında çek fotopisinin mahkememize gönderildiği görülmüştür.
Davacı vekilinin 16/04/2019 tarihli dilekçe ile; takibe haksız şekilde itiraz eden davalı tarafın, icra takip çıkışı miktarı ve likit olan 90.594,06 tl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, sonuç olarak İzmir 11. icra müdürlüğü 2018/8656 Esas numaralı takiple ilgili, itirazın iptaline ve takibin devamına karar verilmesini, bu kapsamda karşılık edimi yerine getirilmeksizin tahsil edilen çek tutarının, faize faiz yürütülmesi anlamına gelmemek üzere takip tarihinden itibaren işletilecek ticari faizinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, İİK 67. madde gereğince açılan itirazın iptali davasıdır.
Dava, İİK 67. madde gereğince yasal 1 yıllık süre içerisinde açılmıştır.
Davacı vekilinin, müvekkili şirketin otomobil satıcı olan davalı şirket ile otomobil alımı konusunda anlaştıklarını ve 951469 numaralı 85.000.00 TL çeki düzenleyerek alacağı otomobilin bedeli olarak davalıya verdiğini, davalı tarafın 11/12/2017 tarihinde çeki tahsil etmiş olmasına rağmen otomobil satış işlemini yapmadığı ve otomobili teslim etmediğini beyan ederek ödemiş oldukları 85.000,00 TL’nin geri alınması için takip yaptıklarını, davalı tarafında borca itiraz ederek takibin durdurulmasını sağladıkları bu nedenle itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava ettiği, davalı vekilinin de, müvekkili tarafından davacı şirkete ait 951469 numaralı 85.000,00 TL çek karşılığı 10/10/2017 tarihinde … model … aracı … adına Karşıyaka 7 Noterliği 13644 yevmiye numarası ile satışının yapıldığını, çekin 10/10/2017 tarihinde … tarafından müvekkiline … plakalı araç satış bedeli olarak verildiğini, çekin alındığını, satım işleminin gerçekleştirildiğini, açılanan davanın haksız ve kötüniyetli olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini beyan etmiştir.
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davalı, davaya konu çekin otomobil satışına ilişkin olduğunu kabul etmiş, çek karşılığı dava dışı … adına otomobil satışının yapıldığını ve …’tan çekin alındığını savunarak ispat yükünü üzerine almıştır. Doktrinde davalının bu savunmasına “bağlantılı bileşik ikrar” denilmektedir. Bağlantılı bileşik ikrarda bulunan taraf, diğer tarafın ileri sürdüğü vakıayı ikrar eder, fakat ikrarına bu vakıadan çıkan hukuki sonucu hükümden düşüren ve bu vakıanın doğumu ile ilgili bulunmayan başka bir vakıa ileri sürer. Bu durumda ikrarın bölünebileceği, dolayısıyla ispat yükünün davalıya düşeceği kabul edilmektedir. Bu kapsamda dosyaya ibraz edilen Karşıyaka 7 Noterliği 13644 yevmiye numaralı araç satış sözleşmesinin incelenmesinde, taraflarının davalı şirket ve dava dışı … olduğu, satıcının araç satış bedelini tamamen aldığını ve aracı teslim ettiğini, alıcının da satış bedelinin tamamını ödeyerek aracı teslim aldığını beyan ettiği, araç satış sözleşmesi tarihinin 10/10/2017 tarihi olduğu, ihbar olunun …’ın 10/04/2019 tarihli duruşmadaki, davacı şirket ile ilgili hiç kimseyi tanımadığı, herhangi bir ticari ilişki ve hukukunun bulunmadığı, 10/10/2017 tarihinde davalı şirketten 85,000,00 TL bedelli 2017 model … marka araç satın aldığı, aracın parasını kendilerine verdiği, beyanı karşısında davalının icra takibine dayanak çeki … tarafından müvekkiline … plakalı araç satış bedeli olarak verildiği yönündeki iddiasını ispatlayamadığı…” gerekçesi ile, Davacının davasının kabulü ile, İzmir 11. İcra Dairesi’nin 2018/8656 esas sayılı takip dosyasına davalı borçlu tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin aynen devamına, 90.594,06.TL alacak üzerinden hesaplanacak %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının, müvekkili şirket ile arasında bir satış ilişkisinin bulunduğunu iddia ettiğini, müvekkili ile davacı arasında böyle bir ticari ilişkinin kurulmadığını, bu ilişkiyi ispat edecek, fatura vs. yazılı belge bulunmadığını, öncelikli olarak davacının, müvekkili ile arasında bir satış sözleşmesi yapıldığını ispatla mükellef olduğunu, yerel mahkeme kararında yer alan, davaya konu çekin otomobil satışına ilişkin olduğunun kendilerince kabul edildiği ve çek karşılığı dava dışı … isimli kişiye araç satışı yapıldığı şeklindeki savunmalarının “bileşik bağlantılı ikrar” olduğu ve bu nedenle ispat külfetinin davalı müvekkiline geçtiği şeklindeki gerekçeye katılmalarının mümkün olmadığını, takip dosyasına müvekkili şirketin antetli dilekçesi ile sunulan 24.07.2018 tarihli dilekçedeki beyanların, müvekkili şirket açısından bağlayıcı olmadığını çünkü dilekçenin, müvekkili şirketin yetkili temsilcileri tarafından sunulmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere yukarıda anılan 24.07.2018 tarihli beyan dilekçesinde, müvekkili ile davacı … AŞ arasında sözleşmenin varlığının kabulüne dair bir ibarenin de bulunmadığını, satış sözleşmesinden 2 ay sonra alıcının sözleşme uyarınca araç teslim edilmemesine karşın verdiği çekin karşılığını hesaba yatırmasının, mantık kanunlarına ve ticari hayatın doğasına aykırı olduğunu, tacir olan davacının, varlığını iddia ettiği satış sözleşmesi uyarınca aracın teslim edilmemesi halinde, basiretli bir tacir olarak müvekkilini ihtara düşürerek aracın teslimini talep etmesi gerektiğini, arada bir sözleşme olduğu iddiasının, gerekirse taraf ticari defter ve belgeleri incelenerek değerlendirilmesi gerektiğini, eksik inceleme yapıldığını, davada ıslahın usulen mümkün olmadığını, temerrüdün oluşmadığını, alacağa çek tarihinden itibaren faiz işletilmesinin, TBK’nın taşınır satışına ilişkin hükümlerine aykırı olduğunu, tanık dinletme taleplerinin gerekçesiz olarak reddedilmesinin adil yargılanma hakkının ihlali olduğunu, icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, çekten kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
İspat, bir olayın veya hukuksal durumun varlığı veya yokluğu hakkında hâkimde kanaat uyandırmak için girişilen, ispat yükü üzerinde olan tarafın deliller vasıtasıyla yürüttüğü inandırma faaliyetidir.
İddia ve savunmaya dayanak gösterilen ve mahkemenin karar vermesinde etkili olacak olgulardan hangisinin kim tarafından ispat edileceği hususu ispat yükü kavramıyla ilgilidir. İspat yükünün ne şekilde dağılacağına ilişkin genel kural 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguları ispatla yükümlüdür.”
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlığını taşıyan 190. maddesinin 1. fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmış; 2. fıkrada ise, karinelerin varlığı hâlinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir. Buna göre
“(1)İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”
İspat yükü üzerine düşen taraf ancak ispata “elverişli” deliller ile iddiasının haklılığını kanıtlayabilir. Kanun koyucu HMK’nın 200. maddesinde belli miktarın üzerindeki uyuşmazlıklar yönünden bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukukî işlemlerin senetle ispatını zorunlu kılmış ve bu miktar dâhilinde kalan bir alacağın takdiri delillerle ispatına imkân vermemiştir. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.09.2021 tarihli ve 2017/(19)11-936 E., 2021/1090 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
İspat yükü ilk önce kural olarak davacıya düşer; yani davacı davasını dayandırdığı olguları ispat etmelidir. Hâkimin kendisine ispat yükü düştüğünü bildirdiği taraf, uyuşmazlık konusu olguyu ispat edemezse davayı kaybeder. O taraf davacı ise davası reddedilir, davalı ise mahkûm edilir.
Kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, karşı (kendisine ispat yükü düşen) tarafın iddiasını (olguyu) ispat etmesini bekleyebilir. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, diğer (kendisine ispat yükü düşmeyen) tarafın onun iddiasının aksini (hilafını) ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilmemiş (yani dava bakımından yok) sayılır.
İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle davalı tarafından çeke dayalı olarak davacıdan tahsil edilen bedel karşılığında araç devrinin yapıldığı yönündeki savunmasının kesin delillerle ispatlanamamasına, yargılamada eksiklik bulunmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/09/2019 tarih ve 2018/1016 Esas 2019/976 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 6.188,48.TL nispi karar harcından peşin olarak alınan 1.547,12.TL harcın mahsubu ile bakiye 4.641,36.TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 05/10/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.