Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/235 E. 2023/1634 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/235
KARAR NO : 2023/1634

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/11/2019
NUMARASI : 2017/135 Esas 2019/1161 Karar
DAVA : ALACAK
KARAR TARİHİ : 05/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 05/10/2023

İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/135 Esas ve 2019/1161 Karar sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirket ile davalı arasınnda ticari alım satım ilişkisi bulunduğunu, davalının müvekkilinden satın aldığı malların 8.231,31TL bedelini bugüne kadar ödemediğini, faturada belirlenen ürünlerin davalının gösterdiği yere teslim edildiğini, sevk irsaliyesinin alıcıya teslim edildiğini, davalı tarafın fatura tarihlerinde ödeme yapmadığını, bunun üzerine müvekkili tarafından İzmir 13 İcra Müdürlüğünün 2016/31 esas ve 2016/325 esas sayılı dosyaları ile icra takiplerinin başlatıldığını, davalının başlatılan ilamsız takiplere itiraz ettiğini, açıklanan nedenlerle alım satım ilişkisinden doğan faturalarda gösterilen ve davalıya teslim edilen emtia bedeli toplamı 8.231,31TL’nin yasal faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkiline söz konusu malların teslim edilmediğini, iddia edilen irsaliyelerde müvekkilinin imzasının bulunmadığını, mal teslimi öncesinde müvekkiline faturaların iletildiğini ancak davacı tarafın mal teslimi yapmaktan imtina ettiğini, buna rağmen müvekkili tarafından davacıya hem nakit hem de çek ile ödeme yapıldığını, ancak malların teslim alınamadığını, müvekkilinin davacıya 17/10/2012 tarihinde … … Ticaret Ltd. Şti. tarafından keşide edilerek müvekkiline verilen çeki ödeme amaçlı davalıya teslim ettiğini, söz konusu çek tahsil edildiği halde mal teslimi yapılmadığını, müvekkilinin borçlu değil aksine davacı taraftan alacaklı olduğunu, bu çek dışında müvekkilinin ödeme yaptığını açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Taraflarca gösterilen tüm deliller toplanmış, İzmir 13. İcra Dairesi’nin 2016/31 ve İzmir 13. İcra Dairesinin 2016/325 esas sayılı takip dosyaları getirtilmiş, dosya ve tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi raporu alınmıştır.
İzmir 13. İcra Dairesi’nin 2016/31 esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde, alacaklısının … Tic. Ltd Şti, borçlusunun … olduğu, 6.640,00 asıl alacak, 1.859,93 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 8.499,93 TL alacak üzerinden 05/01/2016 tarihinde ilamsız takip başlatıldığını, borçlunun 18/01/2016 tarihli dilekçesi ile takibe,borca itiraz ettiği görülmüştür.
İzmir 13. İcra Dairesi’nin 2016/325 esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde, alacaklısının … Tic. Ltd Şti, borçlusunun … olduğu, 1.840,01 asıl alacak, 517,67 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 2.357,68 TL alacak üzerinden 11/01/2016 tarihinde ilamsız takip başlatıldığını, borçlunun 18/01/2016 tarihli dilekçesi ile takibe,borca itiraz ettiği görülmüştür.
Dosya ve tarafların ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesine yönelik ara karar oluşturulmuş, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan 28/03/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “davacı … .. Ltd Şti’nin 2012 yılında usülüne uygun tutulmayan ve sahibi aleyhine delil olan ticari defter kayıtlarına göre 06/02/2017 dava tarihi itibariyle davalı … den 8.231,21 TL alacaklı durumda olduğu, bu tutarın aynı zamanda dava dilekçesinde davalıdan talep edilen alacak tutarına eşit olduğu, işletme hesabı esasına göre defter tutan davalı …’in 2012 yılına ait işletme defterinin yeni işe başlama nedeniyle 09/04/2012 tarihinde noterce açılış onayının yapıldığı, TTK da işletme defterinin kapanış tasdikinin yapılacağına dair bir hüküm bulunmadığı, davacı şirket tarafından davalı adına düzenlenen faturaların davalının işletme defterine kaydedildiği ancak davacı şirkete yapılan çek ödemesi ile yapıldığı idida edilen nakit ödemelerin işletme defterine kaydedilmesi olanaklı olmadığından, tarafların hesap bakiyelerinin doğal olarak birbirine eşit görünmediği, davacı şirkete 5.000 TL çek ödemesi yapıldığının, hem davacının ticari defter kayıtlarında hem davalı veklinin sunduğu “Çek alındı bordrosu” ile sabit olduğu, davacı vekili tarafından dava dosyasına eklenen takip ve dava konusu faturalar ile faturalara ilişkin sevk irsaliyelerinin içeriklerinin birbiriyle uyumlu olduğu, birbirini doğruladığı, sevk irsaliyelerinin “Teslim Alan” ve “Teslim Eden” bölümlerinde ad ve soyadı bulunmadığı yanlızca imzalanmış oldukları, dava dosyası içeriğinde, davacının davalıyı takip tarihinden önce temerrüde düşürdüğüne ilişkin herhangi bir belgeye rastlanmadığından, davacının davalıdan 8.231,21TL alacaklı olduğu yargısına varılması durumunda, davacı … … Ltd Şti nin davalı …’den 05/01/2016 takip tarihinden 06/02/2017 dava tarihine kadar geçen süre için 6.640,00 TL asıl alacak üzerinden 12/01/2016 takip tarihinden 06/02/2017 dava tarihine kadar geçen süre için 1.591,21 TL asıl alacak üzerinden işletilecek yıllık %9 oranında yasal faiz talep edebileceği, bu verilere göre davacı şirketin davalıdan talep edebileceği temerrüt faizi toplamının 805,04 TL olarak hesaplandığı” şeklinde görüş bildirilmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, alacak davasıdır.
Davalı …’in Vergi Dairesinden gelen kayıtlarına göre mutfak mobilyaları imalatı yaptığı, gerçek usulde mükellef olduğu ve bilanço hesabına tabi olduğu anlaşılmakla, açılan davada mahkememiz görevlidir.
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, toplanan deliller, denetim ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı tarafça, 080212, 080204, 080206 sıra numaralı 3 adet fatura nedeniyle davalı şirketten alacağının tahsiline yönelik olarak eldeki davanın açıldığı, davacı şirketin 2012 yılına ait defterlerin usulüne uygun olarak tutulmadığı, ancak defter ve kayıtlarına göre 8.231,21TL alacaklı olduğu, davalı tarafın defterlerinin ise usulüne uygun olarak tutulduğu, davaya konu 3 adet faturanın davalının defterlerinde de kayıtlı olduğu…” gerekçesi ile, davacının davasının kısmen kabul kısmen reddi ile, 8.231,21.TL’nin dava tarihi olan 06/02/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, verilen bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme tarafından sadece davaya konu faturaların müvekkilİ şirketin defterlerinde kayıtlı olması sebebi ile mal teslim olgusunun yerine getirildiği kanaati ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de yargılama boyunca müvekkiline mal tesliminin yapılmadığını, dosyaya sunulan irsaliyelerde müvekkiline ait imzanın bulunmadığını beyan ettiklerini, deliller toplandığı halde imza incelemesi yönünde ya da mal teslimi yönünde bir incelemenin yapılmadığını, gerekçeli kararın yetersiz ve eksik inceleme sonucunda oluşturulduğunu ve hukuka uygun olmadığını, davacı tarafın defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulmadığından davacı defterlerinin delil olma vasfının olmadığını, faturaların müvekkiline verilmesine, mal tesliminin beklenmesine rağmen mal tesliminin yapılmadığını, müvekkiline hiçbir zaman irsaliye verilmediğini, müvekkilinin mal teslimi yapılacağı düşüncesi ile faturaları ticari defterlerine işlediğini ancak KDV iadesi için işlem yapmadığını, irsaliye imzaları yönünden de bilirkişi incelemesi yapılmasının zorunlu olduğunu, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, ticari satımdan kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
İspat, bir olayın veya hukuksal durumun varlığı veya yokluğu hakkında hâkimde kanaat uyandırmak için girişilen, ispat yükü üzerinde olan tarafın deliller vasıtasıyla yürüttüğü inandırma faaliyetidir.
İddia ve savunmaya dayanak gösterilen ve mahkemenin karar vermesinde etkili olacak olgulardan hangisinin kim tarafından ispat edileceği hususu ispat yükü kavramıyla ilgilidir. İspat yükünün ne şekilde dağılacağına ilişkin genel kural 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguları ispatla yükümlüdür.”
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlığını taşıyan 190. maddesinin 1. fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmış; 2. fıkrada ise, karinelerin varlığı hâlinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir. Buna göre
“(1)İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”
İspat yükü üzerine düşen taraf ancak ispata “elverişli” deliller ile iddiasının haklılığını kanıtlayabilir. Kanun koyucu HMK’nın 200. maddesinde belli miktarın üzerindeki uyuşmazlıklar yönünden bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukukî işlemlerin senetle ispatını zorunlu kılmış ve bu miktar dâhilinde kalan bir alacağın takdiri delillerle ispatına imkân vermemiştir. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.09.2021 tarihli ve 2017/(19)11-936 E., 2021/1090 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
İspat yükü ilk önce kural olarak davacıya düşer; yani davacı davasını dayandırdığı olguları ispat etmelidir. Hâkimin kendisine ispat yükü düştüğünü bildirdiği taraf, uyuşmazlık konusu olguyu ispat edemezse davayı kaybeder. O taraf davacı ise davası reddedilir, davalı ise mahkûm edilir.
Kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, karşı (kendisine ispat yükü düşen) tarafın iddiasını (olguyu) ispat etmesini bekleyebilir. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, diğer (kendisine ispat yükü düşmeyen) tarafın onun iddiasının aksini (hilafını) ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilmemiş (yani dava bakımından yok) sayılır.
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle hükme esas alınan bilirkişi raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun olmasına, davalı tarafından ticari defterinde de kayıtlı faturalardan dolayı davacı alacak miktarının ödendiğinin kesin delillerle ispatlanamamasına, yargılamada eksiklik bulunmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/11/2019 tarih ve 2017/135 Esas 2019/1161 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 562,27.TL nispi karar harcından peşin olarak alınan 140,56.TL harcın mahsubu ile bakiye 421,71.TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 05/10/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.