Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/206 E. 2023/1517 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/206
KARAR NO : 2023/1517

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/11/2019
NUMARASI : 2018/707 Esas 2019/708 Karar
DAVA : MENFİ TESPİT
KARAR TARİHİ : 14/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 14/09/2023

Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/707 Esas ve 2019/708 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirket ve davalı … arasında çeşitli mal alım satımı konusunda anlaşma yapıldığını, satım konusu mallara istinaden 2018 yılı 7.ay içerisinde toplam bedeli 454.300,00 TL olan 6 adet fatura düzenlendiğini, buna karşılık müvekkili tarafından keşide tarihleri 2018 yılı 11 ve 12.aylar olan toplam 454.000,00 TL bedelli 12 adet çekin keşide edilerek teslim edildiğini, ne var ki davalı-satıcı firmanın faturalara konu malları müvekkili şirkete teslim etmediğini, şifahi görüşmeler ve ihtarname tebliğinden sonra satıcı firmanın 6 adet çeki iade ettiğini, buna karşılık … … Şubesine ait:
20.11.2018 keşide tarihli 39.000,00 TL bedelli;
20.11.2018 keşide tarihli 40.000,00 TL bedelli;
25.11.2018 keşide tarihli 30.000,00 TL bedelli;
30.11.2018 keşide tarihli 42.500,00 TL bedelli;
20.12.2018 keşide tarihli 35.000,00 TL bedelli;
30.12.2018 keşide tarihli 25.000,00 TL bedelli çeklerin davalı firma tarafından müvekkiline iade edilmediğini, bunan üzerine davalı … hakkında dolandırıcılık nedeni ile İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu, bu çeklerden 20.11.2018 keşide tarihli 39.000,00 TL bedelli ve 20.11.2018 keşide tarihli 40.000,00 TL bedelli iki adet çekin ibraz tarihinden önce davalı … A.Ş.’ye temlik edildiğini ve adı geçen davalı tarafından çek bedellerinin muhatap bankadan tahsil edildiğini, malların teslim edilmemesi ve yasadan kaynaklanan inceleme ve araştırma yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeni ile faktoring şirketinin çek bedellerini iade etmesi gerektiğini bildirerek:
a)Sözü edilen 20.11.2018 keşide tarihli 39.000,00 TL bedelli ve 20.11.2018 keşide tarihli 40.000,00 TL bedelli çeklerden dolayı müvekkilinin davalılara borçlu olmadığının tespitine,
b)Çeklerin toplam bedeli olan 79.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüd faizi ile birlikte davalı … A.Ş.’den tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı … A.Ş.vekili cevap dilekçesi ile; müvekkili şirketin diğer davalı firma ile mevzuata uygun şekilde faktoring sözleşmesi imzaladığını ve bildirim formu imzalatıldığını, davacı şirketin 08.08.2018 tarihli taahhüt dilekçesi ile fatura muhtevası malları tam ve istenildiği şekilde teslim aldığını beyan ettiğini, iddiaların yersiz olduğunu bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı … – …, davaya cevap vermemiştir.
GEREKÇE VE HÜKÜM :
Davacı taraf ve davalı … A.Ş.delil ve belgelerini ibraz etmişler, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/55490 soruşturma sayılı dosyası celbedilmiş, davacıya ait ticari defter kayıt ve belgeler incelenmek suretiyle muhasebe uzmanı bilirkişi … tarafından 28.08.2019 havale tarihli rapor düzenlenmiştir.
Dava, İİK.’nun 72.madde hükmüne göre açılmış dava konusu 2 adet çekten dolayı borçlu olunmadığının tespiti ve istirdatı istemine ilişkindir.
Davacı şirket ve davalı … arasında ticari ilişkinin bulunduğu, bu çerçevede satım konusu mallara istinaden 2018 yılı 7.ay içerisinde toplam bedeli 454.300,00 TL olan 6 adet fatura düzenlendiği, buna karşılık davacı tarafından keşide tarihleri 2018 yılı 11 ve 12.aylar olan toplam 454.000,00 TL bedelli 12 adet çekin keşide edilerek teslim edildiği, sonrasında satıcı firmanın 6 adet çeki iade ettiği, buna karşılık … … Şubesine ait:
20.11.2018 keşide tarihli 39.000,00 TL bedelli;
20.11.2018 keşide tarihli 40.000,00 TL bedelli;
25.11.2018 keşide tarihli 30.000,00 TL bedelli;
30.11.2018 keşide tarihli 42.500,00 TL bedelli;
20.12.2018 keşide tarihli 35.000,00 TL bedelli;
30.12.2018 keşide tarihli 25.000,00 TL bedelli çeklerin davalı firma tarafından davacıya iade edilmediği, bu çeklerden 20.11.2018 keşide tarihli 39.000,00 TL bedelli ve 20.11.2018 keşide tarihli 40.000,00 TL bedelli iki adet çekin ibraz tarihinden önce davalı … A.Ş.’ye temlik edildiği ve adı geçen davalı tarafından çek bedellerinin tahsil edildiği,
Hususlarında ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşulmayan noktalar ve çözülmesi gereken sorun; davacı ve davalı … arasındaki ticari ilişki çerçevesinde düzenlenen ve iade edilmeyen 6 adet çek karşılığı tutarlara ilişkin faturalar içeriği ürünlerin, özellikle dava konusu iki adet çekin (toplam 79.000,00 TL bedelli) karşılığı ürünlerin davalı … tarafından davacıya teslim edilip edilmediği, davalılar arasında gerçekleştirilen faktoring sözleşmesinin Kanun ve yönetmeliklere uygun olup olmadığı, bu çerçevede dava konusu iki adet çekten dolayı davacının davalılara borçlu olup olmadığı ve davalı … A.Ş.tarafından tahsil edilen 79.000,00 TL iki adet çek bedelinin davacıya iadesinin gerekip gerekmediği noktalarındadır.
Tüm dosya içeriği ve delillerin, özellikle çekler, ödeme belgeleri, irsaliyeli fatura ve davacı şirket tarafından düzenlenen 08.08.2018 tarihli davalı faktoring şirketine hitaplı taahhütnamenin değerlendirilmesi sonucunda:
Davalı … (…) tarafından davacıya düzenlenen 6 adet fatura karşılığı davacı tarafından davalı …’a -fatura bedeli kadar- çek verilmiş ise de, malların teslim edilmediği gerekçesiyle davacı tarafından davalı …’a 6 adet fatura bedeli kadar iade faturasının düzenlendiği; davacı tarafından düzenlenen iade faturasının davalı …’a noter aracılığıyla tebliğ edildiği; davacı tarafından davalı …’a verilen 12 adet çekin 10 adedinin davacıya iade edildiği; davalı …’ın davacıya düzenlediği irsaliyeli faturalardan 07.07.2018 tarihli 83939 sıra nolu KDV dahil 88.500,00 TL tutarlı irsaliyeli faturada teslim alan bölümünde davacı çalışanın isim ve imzasının bulunduğu; nitekim davalılar arasında yapılan faktoring sözleşmesi gereği dava konusu çeklerin davalı … A.Ş.’ne verildiği ve sözleşme ekinde bulunan davacı taahhütnamesinde “…dava konusu çekleri davalı …’a keşide etmesinin sebebinin 07.07.2018 tarihli 83939 sıra nolu 88.500,00 TL tutarlı irsaliyeli faturaya konu malları teslim almasından dolayı olduğu ve dava konusu edilen çeklerin tarihlerinde nakden ve tamamen ödeneceğini kabul ettiği…” hususlarının belirtildiği, hal böyle olunca davalılar arasındaki faktoring işleminin hukuka uygun olduğu ve davacının dava konusu 39.000,00 TL ve 40.000,00 TL tutarlı çeklerden dolayı borçlu olduğu, davalı faktoring şirketinin tahsil ettiği çek bedellerinin iadesi isteminin hukuki bir dayanağının bulunmadığı…” gerekçesi ile davanın REDDİNE karar verilmiş, verilen bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı firmanın faturalara konu malları teslim etmediğini, müvekkilinin ticari dürüstlüğü ve iyi niyetinin kötüye kullanıldığını, müvekkili Şirket tarafından kendisine temin edilmeyen mallara karşılık olarak iade faturası düzenlenerek Karşıyaka 5. Noterliğinin 06.09.2018 tarihli 26890 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalı firmaya gönderilip 17.09.2018 tarihinde tebliğ edildiğini, davalı firmanın iade faturasına herhangi bir itirazının bulunmadığını ve bir kısım çeklerin müvekkili şirkete teslim edildiğini, dava konusu 2 adet çekin ibraz tarihinden önce çeklerin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, çek bedellerinin ibraz tarihinde ihtirazi kayıtla ödeneceğini ve ödenen çek bedellerinin iadesi için hukuki yollara başvurulacağının yazılı olarak bildirilmesine rağmen 2 adet çekin davalı firma tarafından temlik verildiğini ve 20.11.2018 tarihinde davalı … A.Ş tarafından muhatap bankaya ibraz edilerek çek bedellerinin tahsil edildiğini, emtianın teslimine ilişkin belgenin davalı firmanın davalı faktoring şirketinden kredi temin edebilmesi amacıyla verildiğini ancak gerçekte faturaya konu malların müvekkili şirkete teslim edilmediğini, yapılan işlemin haksız ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, çekten dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
”…İspat, bir olayın veya hukuksal durumun varlığı veya yokluğu hakkında hâkimde kanaat uyandırmak için girişilen, ispat yükü üzerinde olan tarafın deliller vasıtasıyla yürüttüğü inandırma faaliyetidir.
İddia ve savunmaya dayanak gösterilen ve mahkemenin karar vermesinde etkili olacak olgulardan hangisinin kim tarafından ispat edileceği hususu ispat yükü kavramıyla ilgilidir. İspat yükünün ne şekilde dağılacağına ilişkin genel kural 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguları ispatla yükümlüdür.”
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlığını taşıyan 190. maddesinin 1. fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmış; 2. fıkrada ise, karinelerin varlığı hâlinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir. Buna göre
“(1)İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”
İspat yükü üzerine düşen taraf ancak ispata “elverişli” deliller ile iddiasının haklılığını kanıtlayabilir. Kanun koyucu HMK’nın 200. maddesinde belli miktarın üzerindeki uyuşmazlıklar yönünden bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukukî işlemlerin senetle ispatını zorunlu kılmış ve bu miktar dâhilinde kalan bir alacağın takdiri delillerle ispatına imkân vermemiştir. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.09.2021 tarihli ve 2017/(19)11-936 E., 2021/1090 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı TTK) kambiyo senetlerine ilişkin hükümleri poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş; bono ve çek hakkında ise ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir.
Çek, 6102 sayılı TTK’nın üçüncü kitabı ile 5941 sayılı Çek Kanunu ve bu Kanun uyarınca çıkarılan tebliğlerle düzenlenen bir kıymetli evraktır. 6102 sayılı TTK’nın 670 vd. düzenlemelerine göre çek de poliçe ve bono gibi bir kambiyo senedidir ve 780-823. maddeleri arasında düzenlenen çeke 818. maddenin yaptığı atıflar çerçevesinde poliçeye ilişkin hükümlerin uygulanması kabul edilmiştir (Bozer, Ali /Göle, Celal: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara, 2018, s. 221).
Çek, 6102 sayılı TTK’da tanımlanmamıştır. Çeke ait hükümler göz önüne tutularak çek şöyle tarif edilebilir: Çek, Kanun’un öngördüğü belirli şekil şartlarına bağlı, soyut ve kayıtsız şartsız bir bedelin ödenmesi konusunda sadece bankalar üzerine düzenlenebilen, kıymetli evraktan sayılan özel bir havaledir (Tuna., Ergun/ Göç Gürbüz, Diğdem:Ticaret Hukuku Prensipleri Kıymetli Evrak, Ankara 2018, s. 268).
Bu havalenin yazılı şekilde yapılması, belli şekil şartlarını içermesi ve kayıtsız şartsız bir ödeme yetkisi biçiminde olması gerekir. Çek düzenleyen, muhataba belirli bir bedeli lehtara ödeme, lehtara da tahsil yetkisi veren bir kambiyo senedidir. Çek bir ödeme aracıdır. Ancak poliçe ve bonodaki gibi kredi işlevine haiz değildir. Ticari hayatta yaygın olarak ileri tarihli çek düzenlenerek çekin kredi veya teminat aracı olarak kullanıldığı görülmektedir. Bu kullanım şeklinin dahi çekin ödeme aracı olma özelliğini ortadan kaldıramayacağı unutulmamalıdır. Çek muhatap banka tarafından görüldüğünde meşru hamil olan kişiye nakden ödenir.
…Bilindiği gibi, kural olarak çek bir ödeme aracı olup, mevcut bir borcun tasfiyesi amacıyla verilmektedir. Çekin ödeme dışında başka bir amaçla (örneğin avans olarak) verildiğini iddiasının davacı tarafça (HMK’nın 200. maddesi gözetilerek) ispatlanması gerekmektedir…” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.11.2021 tarih ve 2017/(19)11-1662 Esas 2021/1357 Karar sayılı İlamı)
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle somut olaya uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nın 201. maddesi uyarınca çeke bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve çekin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler tanıkla ispat olunamaz. Davalı taraf, takibe dayanak çekin bedelsiz olduğunu kabul etmediğine göre davacı şirket işbu çekin bedelsiz ve kötüniyetli olarak verildiğini yukarıda açıklandığı şekilde geçerli delillerle ispat etmek zorundadır. Bunun dışında elinde kayıtsız şartsız borç ikrarını içerir çek bulunan davalı tarafın ayrıca alacağının nereden kaynaklandığını açıklama mecburiyeti bulunmadığı gibi çekte yazılı miktarda alacaklı olduğunu kanıtlama yükümlülüğü de bulunmamaktadır. O halde, davacı taraf, dava konusu çekin iddia edildiği şekilde bedelsiz ve kötüniyetli olarak davalı tarafta kaldığını, emtianın davacı tarafa teslimine dair 08.08.2018 tarihli belgenin geçerliliğini ortadan kaldıran ve malların kendisine teslim edilmediğini davacının geçerli başka yazılı delillerle ispatlayamamasına (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 21.04.2021 tarih ve 2020/5900 Esas 2021/3916 Karar sayılı İlamı), yargılamada eksiklik bulunmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/11/2019 tarih ve 2018/707 Esas 2019/708 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 5.396,49.TL maktu karar harcından peşin olarak alınan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 5.352,09.TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadan karar verildiğinden davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 14/09/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.