Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/180 E. 2023/1288 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/180
KARAR NO : 2023/1288

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/07/2019
NUMARASI : 2017/1094 Esas 2019/779 Karar
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ : 12/07/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 12/07/2023

Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasına ilişkin olarak yapılan açık yargılama sonucunda davanın reddine dair verilen karara karşı yasal süresi içerisinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…Davacı vekili, mahkememize verdiği 27/09/2017 tarihli dilekçesinde; davacının maliki olduğu 3 adet taşınmazın davalı şirkete devrini gerçekleştirdiğini, bu satışlara ilişkin olarak davacı şirket tarafından davalı şirkete 241588 seri no’lu 05/04/2013 düzenleme tarihli 220.000,00-TL bedelli fatura, 241589 seri numaralı 05/04/2013 düzenleme tarihli 110.000,00-TL bedelli fatura ve 241591 seri numaralı 05/04/2013 düzenleme tarihli 86.000,00-TL bedelli faturanın tanzim edildiğini, faturalardan bakiye kalan 316.000,00-TL’nin ödenmediğini, alacağın tahsili için İzmir 5.İcra Müdürlüğünün 2017/5290 sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalı tarafça takibe itiraz edildiğini, itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiğini, faturaların davacı şirketin ticari defterlerine ilişkin olduğunu bu sebeple davalı borçlunun ticari defterlerine delil olarak dayanıldığını, HMK 222/5 maddesi uyarınca davalı tarafın ticari defterlerinde mahkemece görevlendirilecek bir bilirkişi vasıtasıyla inceleme yapılmasının talep edildiğini, itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu belirtmiş , davalının İzmir 5. İcra Müd’ nün 2017/5260 E. sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına, % 20 icra inkar tazminatının hüküm altına alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili mahkememize verdiği 29/11/2017 tarihli cevap dilekçesinde; davacı tarafın 3 gayrimenkul sattığını, bunların faturalandırıldığını ancak bedellerini alamadığını iddia ettiğini bu iddianın reddedildiğini, taşınmazların bedellerinin ödendiğini bu savında resmi tapu satış senedine dayandırıldığını, 241588 no’lu faturaya konu … ada … parsel no’lu taşınmaz için 05/04/2013 tarihli 2534 yevmiye no’lu resmi satış senedinde 220.000,00 TL’nin alındığının yazılı olduğunu, 241589 no’lu faturaya konu … ada … bağımsız bölüm no’lu taşınmaz için 05/04/2013 tarihli 2534 yevmiye no’lu resmi satış senedinde 110.000,00 TL alındığının yazılı olduğunu, 241591 no’lu faturaya konu … ada … bağımsız bölüm no’lu taşınmaz için 05/04/2013 tarihli 2534 yevmiye no’lu resmi satış senedinde 86.000,00 TL’nin alındığının yazılı olduğunu , faturalar ile tapu senetlerindeki bedellerin birebir uyumlu olduğunu bakiye ve alacağın bulunmadığını, bunun yanında satılan 4.bir taşınmazın daha bulunduğunu o taşınmaz için davacı tarafça 241590 no’lu faturanın tanzim edildiğini , bu faturanın da davalı ticari defterlerinde kayıtlı olduğunu , faturanın … ada … nolu bağımsız bölümde bulunan taşınmaz için kesildiğini, bu taşınmazın bedelinin ödendiğine ilişkin resmi senedin celbinin gerektiğini , alacak iddiasının faturaya dayandığı ve likit olduğunu, davacının devletin münhasır yetkilendirilmiş kurumunca tanzim edilen resmi tapu senedini inkar ettiğini ve kötü niyetli olduğunu, davacının acz içinde olduğunu ve bu sebeple HMK 84.maddesi gereğince teminat göstermesi gerektiği belirtmiş , davanın reddine, %20 kötüniyet tazminatının hüküm altına alınmasına karar verilmesini talep etmiştir .
İzmir 5 .İcra Müdürlüğünün 2017/5260 sayılı dosyasının incelemesinde ; alacaklının … Şti. , borçlunun … Şirketi, borç miktarının 316.000,00-TL, takip dayanağının 3 adet fatura olduğu, ödeme emrinin borçluya 05/05/2017 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu vekilinin 12/05/2017 tarihli dilekçesi ile borca itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verdiği belirlenmiştir.
… ili, … İlçesi, … Mahallesi, … Ada … Parsel , … İli, … İlçesi, … Mahallesi, … Parsel, …, …, … nolu bağımsız bölümde kayıtlı taşınmazların tüm kayıtları celb edilerek dosya içerisine alınmıştır.
Dava ve takip konusu edilen alacağın varlığı ve miktarının belirlenmesine yönelik olarak dosya ve taraf ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması için mahkememizce ara karar oluşturulmuş, ara karar doğrultusunda öncelikle davacı defterlerinin incelenmesi için Marmaris AHM’ ye talimat yazılmış, talimat Mahkemesince alınan 11/10/2018 tarihli bilirkişi raporunda ; davacı şirketin 2013 – 2014 yılına ilişkin ticari defterlerin açılış tasdiki ile 2013 yılı yevmiye defteri kapanış tasdiklerinin yasal süresi içerisinde yaptırıldığı, 2014 yılı yevmiye defterinin ise kapanış tasdikinin yaptırılmadığı, defter kayıtlarının birbirini teyid ettiği, ticari defterlerin sahibi lehine delil vasfı taşıyıp taşımadığı hususunun mahkemenin takdirinde olduğu, taraflar arasında 2013 yılında cari hesaba dayalı ticari ilişki bulunduğu, bu meyanda davacı şirket tarafından davalı şirket adına 05/04/2013 tarihinde 243588 sıra nolu 220.000,00-TL bedelli, 05/04/2013 tarihinde 241590 sıra nolu 78.000,00-TL bedelli, 05/04/2013 tarihinde 241591 sıra nolu 86.000,00-TL bedelli , 05/04/2013 tarihininde 241589 sıra nolu 110.000,00-TL bedelli olup, toplamda 494.000,00-TL’lik fatura düzenlendiği, düzenlenen faturaların tamamının davacı şirket ticari defter kayıtlarında davalı şirket cari hesabına borç yazılmak suretiyle kayıt altına alındıkları, davalı şirketin 11/04/2013 tarihinde cari hesaba mahsuben davacıya 78.000,00-TL ‘lik ödeme yaptığı, yapılan bu ödemeden sonra 31/12/2013 yılı sonu ile davacının 416.000,00-TL alacağının kaldığı, davacının 2014 yılı ticari defter kayıtlarında 416.000,00-TL alacaklı görünmeye devam ettiği, davacının 2015, 2016 ve 2017 yıllarına ilişkin ticari defterlerini ibraz etmemesi sebebiyle takip tarihi olan 02/05/2017 itibariyle taraflar arasındaki borç alacak tutarının tespit edilemediği ayrıntılı ve gerekçeli olarak belirtilmiştir.
Davalı taraf ticari defterleri üzerinde mahkememizce inceleme yaptırılmış, alınan 11/03/2019 havale tarihli bilirkişi raporunda; dava konusu cari hesap hareketlerinin ve bakiyesinin yasal zorunlu defterler ile birbirlerini teyid ettiği, taraflar arasında Ticaret Kanunu hükümlerine göre herhangi bir hesap mutabakatı yapılmadığı, davalı yanın yasal defterlerinin 6102 sayılı TTK 64 ve HMK 222 de belirtildiği üzere açılış ve kapanış noter onayının zamanında yapıldığı ancak defteri kebirin tüm sayfaları ve yevmiye defterinin birinci sayfasında noter onayının bulunmadığı tespit edildiğinden yasal delil niteliğine haiz olmadığı, davalının satmış olduğu gayrimenkul bedelinin 494.000,00-TL yapmış olduğu banka EFT ödemelerinin 178.000,00-TL, davalıdan almış olduğu emtia bedelinin 33.801,93-TL olduğu ve davalının davacıya olan bakiye borcunun 282.198,07-TL olduğu ayrıntılı ve gerekçeli olarak belirtilmiştir.
Son alınan bilirkişi raporunda bahsi geçen … Bankası … Şubesi’nin 12/06/2014 tarih 100.000,00-TL bedelli EFT si ile ilgili dekont örneği celb edilerek dosya içerisine alınmıştır.
Toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda davacı tarafça davalı tarafa satılan 3 adet taşınmaz ile ilgili satış bedelinin bir bölümünün ödenmediğinden bahisle alacağın tahsiline yönelik olarak davalı hakkında icra takibi başlatıldığı, davalının takibe itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği davacı tarafça itirazın iptali için eldeki davanın açıldığı, taraflar arasında mülkiyeti davacıya ait … İlçesi, … Mahallesi … Ada, … Parsel sayılı taşınmaz ile … İlçesi, … Mahallesi, … Parsel …, … ve … nolu bağımsız bölümde kayıtlı taşınmazların davalıya satışına yönelik ticari ilişki kurulduğu, … Ada … Parselin 220.000,00-TL bedelle , … Parsel … nolu bağımsız bölümün 110.000-00-TL bedelle, … parsel … nolu bağımsız bölümün 78.000,00-TL bedelle, … Parsel … nolu bağımsız bölümün 86.000,00-TL bedelle satışının yapıldığı, … ada … parsel ile ilgili 241588 seri numaralı 05/04/2013 düzenleme tarihli 220.000,00-TL bedelli , … Parsel … nolu bağımsız bölümle ilgili 241589 seri numaralı 05/04/2013 tarihli 110.000,00-TL bedelli, … Parsel … nolu bağımsız bölümle ilgili 241590 seri numaralı 05/04/2013 düzenleme tarihli 78.000,00-TL bedelli, … ada … nolu bağımsız bölümle ilgili 241591 seri numaralı 05/04/2013 düzenleme tarihli 86.000,00-TL bedelli fatura düzenlendiği, faturaların 4 ünün de her iki tarafın ticari defter ve kayıtlarında mevcut olduğu , fatura bedelleri ile taşınmazların tapuda gösterilen satış bedellerinin birbirine uyumlu olduğu, gayrimenkul satışına ilişkin akit tablolarının incelenmesinde tüm taşınmazların satış bedelinin nakden ve tamamen alındığının açıkça belirtildiği, bu husus göz önüne alındığında akit tablosunda belirtilen satış rakamlarının tahsil edildiğinin kabulünün gerektiği, taraf ticari defterlerindeki kayıtların resmi senetteki beyanı hükümden düşürmeye yeterli olmadığı, davacının davalıya satmış olduğu gayrimenkuller ile ilgili bedeli tahsil ettiği, bu sebeple yapılan takibin haksız olduğu ancak takibi kötü niyetli olduğunun davalı tarafça iddia ve ispat edilemediği incelenen tüm dosya kapsamıyla anlaşılmış, ispatlanamayan davanın ve yasal şartları oluşmayan davalının kötü niyet tazminatı isteğinin reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile Davanın REDDİNE, Yasal şartları oluşmayan davalının kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; … Şti.’nin alacaklı, iş bu dosyadaki davalının borçlu olduğu icra dosyasında … İli, … İlçesi, … Mahallesi, … Ada, … Parsel ve … İli … İlçesi … Mahallesi … Parsel …-…-… nolu bağımsız bölümlerin satışından kaynaklı olarak kalan borç miktarının tahsilinin amaçlandığını, Yerel Mahkemedeki yargılamada taşınmazların tapu kayıtları dosya içerisine alındığını, tarafların ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığını, taraflarınca HMK’nın 222/5 maddesi uyarınca karşı tarafın ticari defterlerine delil olarak dayanıldığını, yapılan bilirkişi incelemesinde davalının … Şirketine 282.198,07 Türk Lirası borçlu olduğunun tespit edildiğini, yargılama esnasında müvekkili tarafından İzmir 6. Noterliği’nin 14.03.2019 tarih ve 02303 yevmiye numaralı temliknamesi ile alacağın … Şirketi’nden temlik alındığını, yargılama sonucunda verilen red kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, ticari iş ve işlemleri düzenleyen kanunların kazuistik bir yaklaşımdan ziyade çerçeve çizici bir özelliğe sahip olduğunu, taşınmaz ve taşınır satışlarında tarafların anlaşmasına bağlı olarak paranın ödenmesinin satıştan sonra olabilmekte olduğunu fakat tapu memurları ve noter çalışanlarının bu hususların hepsini her daim göz ardı etmekte ve mutlaka ödenmiş olmasını kanuni hiç bir gerekçe olmadan şart koşmakta olduklarını, bu noktada resmi senet beyan altına atılmış bir imza olmasına rağmen çoğu durumda maddi gerçeği yansıtmadığını, karşı tarafın bir şirket olduğunu ve Vergi Usul Kanunu’na tabi bir tacir olduğunudan 7.000 Türk Lirası’nı aşan her türlü ödemesini banka aracılığı ile yapma zorunluluğunun olduğunu, dosyada karşı tarafın bedeli ödediğini gösterir bir banka dekontu sunmadığını, davalı tarafın parayı ödemiş olması durumunda bu hususu ticari defterlerine işlememe gibi bir hareketi yapmasının, ticari defterlerinde kendisini borçlu göstermeye devam ettirmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, dvalı taraf ile … Şirketi’nin geçmişten gelen bir iş ilişkisine sahip olduğundan taşınmazların devri yapılmasına rağmen bedelin sonra ödenmesinin kararlaştırıldığını, resmi senet beyanına karşı ticari defter değerlendirilmesinin Yerel Mahkemece dar bir bakış açısıyla yapılarak sonuç olarak yanlış sonuca varıldığını ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, 3 adet taşınmaz satış bedelinin bir kısmının ödenmediğinden bahisle bakiye alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
İspat, bir olayın veya hukuksal durumun varlığı veya yokluğu hakkında hâkimde kanaat uyandırmak için girişilen, ispat yükü üzerinde olan tarafın deliller vasıtasıyla yürüttüğü inandırma faaliyetidir.
İddia ve savunmaya dayanak gösterilen ve mahkemenin karar vermesinde etkili olacak olgulardan hangisinin kim tarafından ispat edileceği hususu ispat yükü kavramıyla ilgilidir. İspat yükünün ne şekilde dağılacağına ilişkin genel kural 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguları ispatla yükümlüdür.”
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlığını taşıyan 190. maddesinin 1. fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmış; 2. fıkrada ise, karinelerin varlığı hâlinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir. Buna göre
“(1)İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”
İspat yükü üzerine düşen taraf ancak ispata “elverişli” deliller ile iddiasının haklılığını kanıtlayabilir. Kanun koyucu HMK’nın 200. maddesinde belli miktarın üzerindeki uyuşmazlıklar yönünden bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukukî işlemlerin senetle ispatını zorunlu kılmış ve bu miktar dâhilinde kalan bir alacağın takdiri delillerle ispatına imkân vermemiştir. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.09.2021 tarihli ve 2017/(19)11-936 E., 2021/1090 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
İspat yükü ilk önce kural olarak davacıya düşer; yani davacı davasını dayandırdığı olguları ispat etmelidir. Hâkimin kendisine ispat yükü düştüğünü bildirdiği taraf, uyuşmazlık konusu olguyu ispat edemezse davayı kaybeder. O taraf davacı ise davası reddedilir, davalı ise mahkûm edilir.
Kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, karşı (kendisine ispat yükü düşen) tarafın iddiasını (olguyu) ispat etmesini bekleyebilir. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, diğer (kendisine ispat yükü düşmeyen) tarafın onun iddiasının aksini (hilafını) ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilmemiş (yani dava bakımından yok) sayılır.
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle taşınmazların satışı ile ilgili olarak Tapu Müdürlüğü tarafından düzenlenen resmi senette temlik eden davacı şirket yetkilisi tarafından satış bedellerini nakden ve tamamen aldığını kabul ve beyan etmesine, resmi senedin aksine taşınmazların satış bedelinin ödenmediğini ispatla yükümlü davacının iddiasını yasal yazılı delillerle ispatlanamamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışında kalan sair istinaf itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
Ancak; yemin delili, HMK’nın 225. ve devamındaki maddelerde düzenlenmiş olup yemin kesin delil niteliğindedir. Bir vakıayı ispat yükü kendisine düşen taraf, o vakıayı başka delillerle ispat edemezse, diğer tarafa yemin teklifinde bulunabilir. Yemin, iddianın ispatı yönünden başvurulacak son bir ispat vasıtasıdır. Yemin deliline dayanan taraf, iddia veya savunmasının diğer delillerle ispatlanmamış olması nedeniyle bu delile sıra gelmiş olduğunu başka türlü bilemeyeceğinden; Hakim, ispat yükü üzerine düşen tarafın, iddiasını yazılı delillerle ispat edemediği kanaatine vardığı takdirde, ispat yükü üzerine düşen tarafa, dava ya da cevap dilekçesinde dayandığı yemin delilini de re’sen hatırlatmalıdır. Aksi halde, ispat yükü üzerine düşen tarafın tüm delilleri toplanıp, değerlendirilmemiş olacağından, yemin teklifi hakkı kullandırılmadan karar verilemez. Bununla birlikte iddia veya savunmasını ispat edemeyen tarafa yemin teklif etme hakkının hatırlatılabilmesi için yemin deliline açıkça dayanılmış olması zorunludur.
Bu açıklamalar uyarınca mahkemece; temlik eden davacı vekilince dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanıldığı, resmi senede rağmen ödeme yapılmadığı iddiasını ispat yükü kendisinde olan davacının iddialarını yazılı delille ispat edemediği gözetilerek, davacıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılıp sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırmayla yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, doğru görülmemiştir.
Bu itibarla; davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kısmen kabulü ile mahkemece verilen hükmün 6100 sayılı HMK’nın 355. ve 353/(1)-a-6. maddeleri uyarınca re’sen kaldırılmasına karar verilmiştir.

HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun KISMEN KABULÜ ile, İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/07/2019 tarih ve 2017/1094 Esas 2019/779 Karar sayılı hükmünün 6100 sayılı HMK’nın 355. ve 353/(1)-a-6.maddeleri gereğince RE’SEN KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın HMK 353/(1)-a maddesi gereğince Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-Davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
4-Kararın kaldırılması nedeniyle başvuru sırasında alınan peşin harcın başvuru sahibi davacıya iadesine,
5-İstinaf başvurusu aşamasında başvuru sahibi davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararla hüküm altına alınmasına,
6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme ve harç iadesine ilişkin işlemlerin yerel mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 12/07/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.