Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/153 E. 2023/1234 K. 05.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/153
KARAR NO : 2023/1234
KARAR TARİHİ : 05/07/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/11/2019
NUMARASI : 2019/280 Esas 2019/1150 Karar

DAVANIN KONUSU : Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra
Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235))
BAM KARAR TARİHİ : 05/07/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 05/07/2023

Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Davacı vekili mahkememize verdiği 25/06/2019 tarihli dilekçesinde; davacı ile müflis …Şti. arasında imzalanan nakliye sözleşmesi kapsamında davacı firmanın müflis firmaya nakliye ve buna bağlı hizmetler verdiğini, verilen hizmetler sebebiyle düzenlenen faturalar kapsamında alacaklı duruma geldiğini, alacağın zamanında tahsil edilmemesi sebebiyle müflis firma tarafından davacı firma adına keşide edilen çekler vasıtasıyla müflis aleyhine ihtiyati haciz işlemlerine başlanmak istendiğini ancak yapılan işlemlerin müflis firma tarafından iflasın ertelenmesi istemiyle başvurulan ve müflisin iflasına karar veren İzmir 2 ATM tarafından oluşturulan karar ile durduğunu, İzmir 2 ATM tarafından müflis firmanın iflasına karar verilmesi üzerine İzmir İflas Müdürlüğünün 2018/13 sayılı dosyasına 1.357.202,65 TL asıl alacak, 2.494.256,97 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 3.851.459,62 TL alacağın tahsili için iflas masasına alacak kayıt talebinde bulunulduğunu, başvuruya cevap için dosyaya masrafın pul olarak bırakıldığını, İzmir İflas Müdürlüğü tarafından 2018/13 sayılı dosyasında düzenlenen sıra cetvelinde davacı firmanın alacak kaydı ile ilgili olarak müflis şirketin mizan kayıtlarına göre müflis şirketin alacak kayıt talebinde bulunan davacı firmaya borcu bulunmadığı ve talep dilekçesi ekinde okunaklı olmayan cari hesap hareketleri dışında başkaca evrak bulunmaması nedeniyle alacak kayıt talebinin reddine karar verildiğini , davacı firma ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi ile alacağın belirlenebileceğini, davacı ile müflis arasında imzalanan nakliye sözleşmesi kapsamında nakliye hizmeti verildiği ayrıca yine taraflar arasında imzalı 09/09/2015 tarihli Sözleşme başlıklı anlaşma kapsamında da müflis firmanın sözleşmenin imzalandığı tarih itibariyle toplam borç miktarının 2.558.402,65 TL olduğunu kabul ederek, kabul edilen bu borcun 18/09/2015 – 22/11/2019 tarihleri arasında taraflar arasında belirlenen ödeme günlerinde ne şekilde ödeneceği ile ilgili olarak taahhütte bulunduğunu, müflis firma ile müflis firma yetkililerinin garantör sıfatı ile imzaladıkları bu sözleşme sonrasında müflis firma tarafından bir kısım ödemeler yapıldığını ancak ödeme ile borcun kapatılmadığını, alacağın cari hesap kayıtları ile ortada olduğunu ancak dilekçe ekinde hesap ekstresinin de ibraz edildiğini belirtmiş, İzmir İflas Müdürlüğünün 2018/13 iflas sayılı dosyasından müflis firma için oluşturulan sıra cetveline karşı yapılan itirazın kabulüne, müflis firmadan toplam 3.851.459,62 TL alacak kaydının kabul edilerek sıra cetveline kaydının yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili mahkememize verdiği 09/07/2019 tarihli cevap dilekçesinde; İzmir 2 ATM’nin 23/11/2018 tarih ve 2015/505 Esas sayılı dosyası ile … Şti nin iflasına karar verildiğini, kararın 06/03/2019 tarihinde kesinleştiğini, müflis şirketin birinci alacaklılar toplantısında iflas masasını temsilen yetkili olmak üzere iflas idaresi üyeliğine …, …. ve … ‘in seçildiğini, İzmir 3 İHM’nin 2019/111 Esas sayılı kararı ile atamalarının yapıldığını, müflis şirketin tasfiyesinin İzmir İflas Müdürlüğünün 2018/13 İflas sayılı dosyasında iflas idaresi tarafından yürütüldüğünü, İİK ‘nun 235. Maddesi uyarınca davanın cetvelin ilanından itibaren 15 gün içinde açılmasının gerektiğini, davacının davayı yasal süresi içerisinde açmadığını, davanın yasal süresi içinde açılmış olduğu kabul edilse dahi sıra cetvelinin düzenlenmesi ve reddedilen alacaklar ile ilgili olarak İflas İdaresinin görevlerinin yasada açık ve net bir şekilde belirlendiğini, dava dilekçesinde de belirtildiği üzere müflis şirketin mizan kayıtlarına göre müflis şirketin alacak kayıt talebinde bulunan davacı firmaya borcu bulunmadığı ve talep dilekçesi ekinde okunaklı olmayan cari hesap hareketleri dışında başkaca evrak bulunmaması nedeniyle alacak kayıt talebinin reddine karar verildiğini, yasal olarak İflas İdaresi tarafından davacının alacak kaydının tetkik edildiği ve özellikle müflis şirket mizan kaydında davacıya borcu bulunmadığının tespiti ile davacının okunaklı olmayan cari hesap hareketleri dışında başkaca delil sunmamış olması sebebiyle talebin reddedildiğini, bu durumun ret sebepleri de belirtilmek suretiyle bildirildiğini belirtmiş , davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEMECE: “…Her ne kadar davacı tarafça İzmir İflas Müdürlüğünün 2018/13 iflas sayılı dosyasından müflis firma için oluşturulan sıra cetveline karşı yapılan itirazın kabulü ile müflis firmadan toplam 3.851.459,62 TL alacak kaydının kabul edilerek sıra cetveline kaydının yapılmasına karar verilmesine yönelik olarak davalı hakkında mahkememize dava açılmış ise de ; 7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun ‘ un 20. Maddesi ile 6102 sayılı TTK ya eklenen 5/A maddesinde ” Bu kanunun 4. Maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır ” düzenlemesinin bulunduğu, davanın niteliği göz önüne alındığında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması gerektiği ancak arabulucuya başvuru şartı yerine getirilmeden eldeki davanın açıldığı, HMK nun 114/2 maddesinde ” diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır ” düzenlemesinin bulunduğu , söz konusu düzenleme göz önüne alındığında 6102 sayılı TTK ya eklenen 5/A maddesinde belirtilen dava şartının mevcut olmadığı , dava şartlarının varlığının HMK 115/1 maddesi gereğince davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılmasının ve dava şartı noksanlığının tespit edilmesi halinde HMK 115/2 maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmesinin gerektiği incelenen tüm dosya kapsamı ile anlaşılmış , davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile;
“HÜKÜM:Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın HMK 114/2 ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE,
2-Peşin alınan yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına ,
3-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Dair, tebliğden itibaren 2 hafta içinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. … ‘nun yüzlerine karşı açıkça okunup anlatıldı. 07/11/2019″ şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
İflas idaresi alaeyhine açılacak olan sıra cetveline itiraz davası, davalı tarafın üzerinde serbsetçe tasarruf edebileceği bir uyuşmazlık olmadığı gibi, bir para alacağının ödenmesine ilişkin alacak ve tazminat davası da olmadığını, diğer taraftan, söz konusu uyuşmazlık ile ilgili olarak kanunda açıkça bir düzenleme yer almadığı gibi, konu ile ilgili oluşturulmuş, emsal niteliğinde bir yüksek mahkeme kararı da bulunmadığını, uyuşmazlık konusu davanın hak düşürücü süreye tabi olduğunu, tüm hususlar dikkata alınmaksızın, emsal karar oluşturulması düşüncesi ile davamızın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş olmasına itiraz ettiklerini, uyuşmazlık konusu olay ile ilgili yasada açıkça bir düzenleme olmaması ve tarafımızca da uyuşmazlığın arabuluculuğa uygun olmayacağı düşüncesi arabuluculuk müessesine başvurulmaksızın 15 günlük hak düşürücü sürede dava açıldığını, Mahkemenin Kanun’da yer alan düzenlemenin aksine, davanın arabuluculuğa başvuru yapılmadan açıldığı belli olmasına rağmen, bu davanın arabuluculuğa uygun olup olmadığı yönünde ki tartışmalarında etkisi ile, davanın esasına girilmeden oluşturulacak olan tensip ile davanın reddi imkanı var iken cevap ve karşı cevap teatisi tamamlanmasından sonra duruşma günü de açarak, taraflar arasında yapılan ilk duruşmada davanın reddine karar verdiğini, istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, kayıt kabul (iflas sıra cetveline itiraz ve alacağın sıra cetveline yazdırılması) istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.

7155 sayılı Kanununun 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa eklenen 5/A maddesi ticari davalarda dava şartı olarak zorunlu arabuluculuğu öngörmüştür.
Anılan maddenin 1 numaralı fıkrası şu şekildedir:
“Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır”.
Eldeki kayıt kabul (iflas sıra cetveline itiraz ya da alacağın sıra cetveline yazdırılması) davası bakımından düzenleme iki yönden incelenmelidir.
İlk olarak anılan hükümle Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114. maddesinde gösterilen genel dava şartlarına ek olarak özel bir dava şartı getirildiğinden, bu dava şartının ne şekilde anlaşılıp uygulanacağı üzerinde durmak gerekir.
Bilindiği gibi, dava şartları mahkemece bir davanın esasına girilebilmesi için varlığı ya da yokluğu zorunlu şartlardır. Dava şartları taraflarca ileri sürülmese dahi hakim tarafından re’sen dikkate alınır. Dava şartı tamamlanmıyor ya da tamamlanamıyor ise mahkemece davanın reddine karar verilir (HMK m.115).
Bu bakımdan dava şartlarının yanlış uygulanması bir dava engeli ve mahkemeye erişim hakkı ile bu kapsamda adil yargılanma hakkına saldırı sayılır (AİHS m.6).
Özel dava şartlarının bu niteliği gereği dar biçimde yorumlanmaları gerekir.
Türk Ticaret Kanununun 5/A maddesi zorunlu arabuluculuk dava şartını “…konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri…” ile sınırlı tutmuştur.
Somut olayda dava bir alacak ya da tazminat davası olmayıp masaya kayıt davasıdır. Bilindiği gibi kayıt kabul davası bir para alacağının tahsili amacını gütmez; bu dava ile o alacağın o iflas tasfiyesinden pay alıp almayacağı hususu belirlenir.
Nitekim doktrinde de sıra cetveline itiraz davasının, iflas idaresi tarafından düzenlenen sıra cetveline karşı tanınmış bir kanun yolu olduğu ve yalnızca sıra cetvelinin düzeltilmesi amacını taşıdığı; bu dava ile alacaklının, iflas idaresinin bir alacağı kabulü veya reddi, miktarı ve sırası ile sınırlı bir aynî hakkın mevcudiyeti ve mahiyeti hakkında vermiş olduğu kararın doğru olmadığını ileri sürerek, iflas alacaklılarından birinin maddî hukuka uygun bir şekilde garameye dâhil edilip edilmemesini talep ettiği kabul edilmektedir. Bu dava ile güdülen amaç, alacak hakkında kesin hüküm oluşturacak bir karar verilmesi olmayıp, sadece ortak borçlunun (müflisin) aktiflerinin paraya çevrilmesi sonucu elde edilen paranın dağıtımında alacaklının hangi ölçüde dikkate alınacağıdır. Davanın kabul edilmesi belirli bir para alacağının tahsilini değil sadece sıra cetvelinin düzeltilmesi sonucunu doğurur (bkz., Hunkeler/Sprecher: Kurzkommentar, 2. Bası, Basel 2014, m.250, kn.1).
Dava on beş günlük hakdüşürücü süreye tâbi tutulmuş olmakla birlikte dava süresinde açılmasa dahi tasfiye sonucunda tasfiye artığı kalması halinde alacaklının bu kısma müracaat edebileceği kabul edilmektedir. Diğer bir ifade ile kayıt kabul davası subjektif bir hakkı konu almakta ve maddi hukuk hükümlerine göre incelenmekle birlikte maksadı bu tutarın “tahsili” değildir.
Yargıtay uygulaması da aynı yönde olup, davanın bu niteliği gereği alacak davalarından farklı olarak, alacak tutarı üzerinden nispi harç ve vekalet ücretine değil maktu harç ve vekalet ücretine hükmedileceği ilkesi benimsenmiştir.
Açıklananan nedenlerle kayıt kabul davası “konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri” cümlesinden olmayıp, zorunlu arabuluculuk dava şartına tâbi değildir.
İkinci olarak dava öncesi sürecin de dikkate alınması gerekir.
Borçlu davalının iflası üzerine iflas dairesince ilanlar yapılmakta ve alacaklı davacı alacağının masaya kaydı için iflas idaresine başvurmaktadır. Sınırsız bir tahkik ve tetkik yetkisiyle donatılan iflas idaresi (İİK m.230) alacaklı tarafından sunulan belgeleri değerlendirerek alacağın tamamını veya bir kısmını reddetmektedir. İflas idaresinin bu şekildeki incelemesi üzerine red ve bu durumu sıra cetveli ile ilan ettiği bir alacağın arabuluculuk sürecinde varlığını kabul etmesi çelişkili kararlara neden olacaktır.
İflas idaresinin arabuluculuk sürecinde masayı ne şekilde temsil edebileceği hususuna gelince: İcra ve İflâs Kanunu’nun 226’ncı maddesine göre iflas idaresi masanın yasal temsilcisidir. Ancak bu temsil yetkisi masanın menfaatlerinin gözetilmesi ve tasfiye ile sınırlıdır.

İflas idaresinin iki bin liraya kadar olan alacaklardan doğrudan doğruya, “daha ziyade alacaklardan” alacaklılar toplanmasının vereceği yetkiyle sulh olabileceğine ve tahkim yapabileceğine ilişkin düzenleme ise masanın borçlu olduğu halleri değil, aksine masanın alacaklı olduğu halleri ifade etmek üzere yasaya konulmuştur (İİK m.226/II). Bu nedenle masanın borçlu olduğu hallerde iflas idaresinin bir sulh ve tahkim yetkisi olduğu da düşünülemez. Bu yetkiyi haiz olmayan iflas idaresinin arabuluculukta masayı temsil etmesi ve uzlaşma suretiyle belirlenecek tutarı masaya kaydetmesi de mümkün değildir.
Alacağı bir kez reddettikten sonra arabuluculuk sürecinde ve diğer alacaklıların katılımı olmaksızın alacağın kabulü, masanın menfaatine bir temsil biçimi olarak kabul edilemez. Dolayısıyla kayıt kabul davası açılmadan önce zorunlu arabuluculuğa başvurulmasının bir dava şartı olmadığı ve iflas idaresinin arabuluculuk görüşmesine katılma yetkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bu nedenle uyuşmazlıkta arabuluculuğa başvurulmasının dava şartı olmamasına göre HMK’nın 353/1-a-4 maddesindeki düzenlemesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, esası incelenmeden kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine karar verilmesine dair aşağıdaki şekilde hükmün kurulması gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin KABULÜNE,
2- İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 07/11/2019 tarihli, 2019/280 Esas ve 2019/1150 Karar sayılı kararının HMK’nın 355. ve 353/1-a-4 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA,
3-Yukarıda yapılan açıklamalara göre davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine İADESİNE,
4-İstinaf eden davacı vekilinin yatırmış olduğu;
a-44,40 TL istinaf karar harcının istemi halinde ilk derece mahkemesi tarafından davacıya ödenmesine,
b-121,30 TL istinaf başvuru harcının ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderlerinde değerlendirilmesine,
5-Davacı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf eden ilgilisine iadesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a bendi uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 05/07/2023