Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/150 E. 2023/1500 K. 12.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/150
KARAR NO : 2023/1500
KARAR TARİHİ : 12/09/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/10/2019
NUMARASI : 2017/1321 Esas 2019/1023 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 12/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 12/09/2023

Davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı borçlu şirket tekstil alanında faaliyet göstermiş olduğu, araların mal alım-satım ilişkisinin bulunduğu, iş bu ticari ilişkiye istinaden müvekkilinin davalıdan 7.900,35 TL bakiye alacağının bulunduğu, müvekkili şirketin cari hesap alacağının ödenmemesi sebebiyle borçlu şirket aleyhine İzmir 9. İcra Müdürlüğü’nün 2017/11714 Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin 13.09.2017 tarihinde davalı borçluya tebliğ edildiği, davalı 19.09.2017 tarihinde itiraz dilekçesi sunarak icra takibine, ödeme emrine, borca, faizlerine ve tüm ferilerine haksız, dayanaksız ve kötüniyetli olarak itiraz ettiği, bunun üzerine takibin durduğu, bu nedenle iş bu davayı ikame etme gereğinin doğduğu, davalı borçlu 16.01.2017 tarihli sipariş sözleşmesi ile 2.000 metre ve 3.000 metrelik kesik elyaf ceplik sipariş ettiği, 18.195,84 TL bedelli fatura kesildiği ve davalıya tebliğ edildiği, davalı tarafından 3.000 metrelik ürünün iadesi istenmiş ve davalının iade talebini müvekkilinin kabul ettiği, bunun üzerine davalı tarafından 29.03.2017 tarihli 10.368,00 TL bedelli iade faturası kesildiği, iş bu faturanın müvekkili tarafından cari hesaba işlendiği, müvekkilinin borçludan 7.900,35 TL cari hesap alacağının bulunduğu, bu nedenle fazlaya ilişkin tüm haklar saklı kalmak kaydıyla davalı borçlunun İzmir 9. İcra Müdürlüğü’nün 2017/11714 Esas sayılı dosyasına vaki itirazının iptaliyle takibin devamına, davalı borçlu haksız ve kötüniyetli olduğundan ve alacağın borçlu tarafından bilinmesi ve likit olduğundan, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili firmanın tekstil sektöründe üretici olarak faaliyet gösterdiği, müvekkili firma almış olduğu sipariş üzerine üreteceği pantolonlarda kullanılmak üzere davacıdan ceplik kumaş tedarik etmeye karar verdiği, bunun üzerine davacı firma 02.01.2017 tarihinde numune kumaş gönderdiği, bu numune kumaşın testleri geçmesi neticesinde aynı renk ve kaliteye sahip olmak koşuluyla 10.789 metrelik ceplik kumaş sipariş edildiği, müvekkiline ulaşan 10.789 metrelik kumaşın 7.000 metresi ceplik olarak 51.000 adet pantolonda kullanıldığı, üretim sonrası yıkamaya girmeden önce herhangi bir tüylenme bulunmayan pantolon kumaşlar, yıkamaya girdikten sonr aşırı bir tüylenme yaptığı, bu sebeple henüz kullanılmayan 3.000 metrelik kumaşın da davacıya iade edildiği, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/197 D.İş sayılı dosyasında yapılan keşif sonucu bilirkişi marifetiyle konuya ilişkin delillerin tespitinin gerçekleştirildiği, alınan bilirkişi raporuna göre davacıdan tedarik edilen kumaşların yıkamadan sonra ortaya çıkan aşırı pilling sebebiyle gizli ayıplı olduğu ve bu ayıp sebebiyle müvekkili firmanın ifa nedeniyle uğramış olduğu zarar miktarının 23.138,00 TL olduğunun belirtildiği, bu nedenle iş bu itirazın iptali davasının reddine, takibinde haksız ve kötüniyetli olan alacaklı hakkında takip konusu alacağın %20’den az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıdan tahsiline karar verilmesini savunmuştur.
MAHKEMECE: “…Mahkememizce yapılan yargılama sırasında tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi açısından talimatla davacı şirkete ait ticari defter ve kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, alınan bilirkişi raporuna göre icra takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 7.900,36 TL alacaklı bulunduğu, taraflar arasındaki ticari ilişkinin 29.03.2017 tarihine kadar devam ettiği ve taraflar arasındaki cari hesap alacak bakiyesini oluşturan meblağın davacı tarafça davalı adına düzenlenen 31.01.2017 tarihli 1819584 nolu faturadan kaynaklandığı, zira bu faturadan sonra davalı tarafça yapılan 10.368,00 TL’lik davalı adına alacak kaydıyla davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 7.900,36 TL alacaklı olduğunun tespit edildiğinin bildirildiği, yine mahkememizce yapılan yargılama sırasında davalı şirkete ait ticari defter ve kayıtlar üzerinde yapılan incelemede davalı tarafça davacı adına düzenlenen ve davalı defterlerinde kayıtlı olmasına rağmen, davacı defterlerinde kayıtlı olmayan 04.04.2017 tarihli ve 23.138,00 TL’lik reklamasyon faturası dışında taraf kayıtlarının birbirini doğruladığı, bu fatura hariç tutulduğunda davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 7.900,35 TL alacaklı olduğu, bu fatura esas alındığında ise takip tarihi itibariyle davalının davacıdan 15.237,65 TL alacaklı olduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır.
Davalı tarafın ayıp savunmasının değerlendirilmesi açısından mahkemece yapılan yargılama sırasında bilirkişi heyetinden alınan kök ve ek raporda sonuç olarak davalı tarafça inceleme sırasında ibraz edilen 5 adet numune pantolondaki cepliklerin dava konusu kumaşlardan olup olmadığının tespitine yarar bir belgenin dosyaya sunulmadığı gibi davaya konu ceplik kumaşların hangi nitelikte ve hangi özellikte olacağına dair taraflar arasındaki sözleşmede bir kaydın bulunmadığı, davaya konu kumaşlardaki boncuklanma ayıbının görünür hale gelmesine söz konusu pantolonlara üretim sırasında uygulanan yıkama işleminin neden olduğu, bu nedenle bu ayıbın gizli ayıp niteliğinde bulunmadığı, bu kapsamda davalı tarafın ayıp savunmasını kanıtlayamadığından yine davalının düzenlemiş olduğu reklamasyon faturasından davacının sorumlu olmadığı, ancak her iki tarafın tekstil konusunda tecrübeli olmaları nedeniyle boncuklanma ayıbının ortaya çıkmaması için daha uygun ceplik kumaş seçmeleri gerektiğinden bu ayıptan eşit oranda sorumlu olacakları sonuç ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Dosyaya getirtilen İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/197 D.İş sayılı dosyasının incelenmesinden davalı tarafça 02.03.2017 tarihinde ilgili mahkemeye sunulan dilekçe ile davalı tarafça davacıya verilen ceplik kumaş siparişi üzerine gönderilen kumaşların kullanılmasından sonra kumaşlarda yıkama işlemine girdikten sonra aşırı tüylenme olduğu, bu ayıbın giderilmesi için 4 adet işçinin sırf bu konuda mesai yaptığı ve pantolonların satışa hazır hale getirilebilmesi için dışarıdan hizmet alınarak fazladan bedel ödenmek zorunda kalındığının bizzat davalı tarafından iş bu dilekçede bildirildiği, dilekçe içeriğinden davalının en geç bu dilekçe tarihi itibariyle dava konusu ürünlerdeki ayıptan haberdar olduğunun anlaşıldığı, mahkememizce yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda da ayıbın gizli ayıp olmadığı, yıkama sonucu ortaya çıktığının tespit edilmiş olduğu bildirilmiş olup, davalı tarafça davacıya dava konusu bu ayıplarla ilgili olarak İzmir 30. Noterliği’nin 06.04.2017 tarihli ihtarnamesiyle ayıp ihbarında bulunulduğu, taraflar arasındaki ilişkinin alım satıma dayalı olması nedeniyle dava konusu ihtilafa uygulanması gerekli olan TTK 23/c maddesi uyarınca bu kapsamda ayıp ihbarının süresi içerisinde yapılmadığının kabulünün gerektiği gibi alınan bilirkişi raporunda da inceleme sırasında sunulan pantolonlardaki ceplik kumaşların dava konusu kumaşlarla aynı kumaşlar olduğuna dairde bir tespitin dosyada mevcut bulunmadığı, yine sözleşmede davalı tarafça hangi kalitede mal istendiğinin kararlaştırılmadığı, ayıbın görünür hale gelmesine söz konusu pantolonlara üretim sırasında uygulanan yıkama işleminin neden olduğu bu kapsamda davalının ayıba ilişkin savunmasını kanıtlayamadığı da bildirilmiş olduğundan mahkememizce davalının ayıp savunması yerinde görülmemiş olup, davalı tarafça düzenlenip davalı defterlerinde kayıtlı olmasına rağmen davacı defterlerinde kayıtlı olmayan 04.04.2017 tarihli 23.138,36 TL’lik reklamasyon faturası hariç tutulduğunda takip tarihi itibariyle her iki taraf defterlerinde kayıtlı olan davacı taraf cari hesap bakiyesi olan 7.900,35 TL’nin davalı tarafça ödenmediği anlaşılmakla, davanın kabulüne, davalı borçlunun İzmir 9. İcra Müdürlüğü’nün 2017/11714 Esas sayılı icra takip dosyasına vaki itirazının iptaliyle 7.900,35 TL asıl alacak üzerinden takip tarihinden itibaren davacı talebini aşmamak üzere değişen oranlarda avans faizi işletilerek takibin devamına, likit olduğundan kabul edilen kısım üzerinden %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verme gereği doğmuştur.” gerekçesi ile;
“Davanın KABULÜNE, davalı borçlunun İzmir 9. İcra Müdürlüğü’nün 2017/11714 Esas sayılı icra takip dosyasına vaki itirazının iptaliyle 7.900,35 TL asıl alacak üzerinden takip tarihinden itibaren davacı talebini aşmamak üzere değişen oranlarda avans faizi işletilerek takibin devamına,
Kabul edilen kısım üzerinden hesaplanan 1.580,07 TL %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkile teslim edilen malların ayıplı olduğuna ilişkin ileri sürdükleri gerekçe ve dayanaklarının Mahkemece eksik incelendiğini, firmalarının zararlarının belirlenmesi için İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/197 D. İş dosyasında mahkeme huzurunda keşif yapıldığını ve konuya ilişkin tüm delillerin tespiti gerçekleştirildiğini, taraflar arasında imzalanan sözleşmede önceden alınan numunelerin testlerde başarı olması neticesinde yazılı sözleşme imzalandığını, bilirkişinin ek raporunda “davaya konu boncuklanma ayıbının görünür hale gelmesine “üretim sırasında uygulanan yıkama işleminin” neden olduğunu ve bu nedenle bu ayıbın gizli ayıp olmadığı kanaatinde olduklarını” belirten talihsiz bir beyanda bulunduklarını, bilirkişinin hem ayıbın görünür hale gelmesine üretim sırasında uygulanan yıkama işleminin sebep olduğunu hem de bu ayıbın gizli ayıp olmadığını söyleyerek kendisiyle çelişmesi, ayıp – gizli ayıp – açık ayıp hukuki tanımlamalarından bihaber olduğunun göstergesi olduğunu, bilirkişi raporunun tespit dosyasındaki rapor ile çeliştiğini, 3.bilirkişi raporu alınması gerektiğini, sipariş sözleşmesinin 4.maddesinin yıkama öncesi görülemeyen ve yıkama sonrası çıkabilecek hatalardan satıcı sorumludur ve oluşacak zararı karşılamakla yükümlüdür olduğunu
istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava: itirazın iptali davasıdır.
HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf incelemesi istinafa başvuran vekilinin dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlarda res’en gözetilerek yapılmıştır.
Davacı taraf, davalı ile aralarında mal alış verişi olduğunu, davalının cari hesaptan kaynaklı borcunu ödemediğini iddia etmiştir.
Davalı ise; davacıya 10.789 mt ceplik kumaş sipariş ettiklerini kumaşların yıkama işlemi sonrası tüylendiğini, finishing işlemi yapmak zorunda kaldıklarını, dışarıdan hizmet aldıklarını, zarara uğradıklarını, kumaşların ayıplı olduğunu, kullanılmayan 3000 mt kumaşın davacıya iade edildiğini, İzmir 2 ATM d.iş dosyasında keşif sonucu rapor aldırıldığını, ayıp dolayısıyla uğradıkları zararın 15.237,65 TL olduğunu, bu miktar kadar kendilerinin davacıdan alacaklı olduklarını ileri sürmüştür.
İlk derece mahkemesince aldırılan bilirkişi raporlarına göre davacı defterlerinde takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 7.900,35 TL alacaklı olduğu, davalı defterlerinde ise takip tarihi itibariyle davalının davacıdan 15.237,65 TL alacaklı göründüğü, taraf defterlerindeki farkın davalının düzenlemiş olduğu 23.138 TL bedelli reklamasyon faturasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Davaya konu kumaşların ayıplı olup olmadığına ilişkin ilişkin ilk derece mahkemesince aldırılan 09/04/2019 tarihli bilirkişi raporunda davalı tarafça numune olarak incelemeye sunulan kumaşların dava konusu kumaşlar olup olmadığının belirlenemediğini, bağımsız test laboratuvarlarından alınmış karşılaştırmalı rapor olmadığını, ancak mahkemece ayıp kabul edilirse tarafların zarar-ziyan konusunda ortak sorumlu olacaklarının belirtildiği anlaşılmıştır.
TTK 23/1-c maddesinde; “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır. ” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Somut olayımızda; ilk derece mahkemesince de belirtildiği üzere; davalı tarafça dava konusu kumaşların ayıplı olup olmadığı hususunda ispat yükünü yerine getirmediği, mahkemeye sunulan 5 adet numunenin dava konusu kumaşlar olup olmadığının net olarak ortaya konulamadığı, bir an için ayıbın davalı tarafça ispatlandığı kabul edilse dahi davalının TTK nın 23/c maddesinde belirtilen ihbar sürelerine uymadığı, dosyada bulunan İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/197 D. İş sayılı dosyasına davalı tarafça sunulan 02/02/2017 tarihli dilekçe ile davalının ayıptan haberdar olduğunun anlaşıldığı, ancak davalının 06/04/2017 tarihinde davacıya ayıp ihbarına ilişkin İzmir 30. Noterliğinin 10040 yevmiye numaralı ihtarnamesini gönderdiği, dolayısıyla ayıp ihbarının süresinde yapılmadığı kanaatine varılmıştır.
Tüm bu bilgiler ışığında; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ilk derece tarihli irsaliyeye göre mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına; davalının ayıp savunmasını sunduğu delillerle ispat edememesine, ayıp kabul edilse dahi davalının süresinde ayıp ihbarında bulunmamış olmasına göre davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK m. 353/1-b-1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08/10/2019 tarih, 2017/1321 Esas ve 2019/1023 Karar sayılı kararına karşı davalının istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı taraftan alınması gereken 1.580,07 TL istinaf nispi karar harcından başlangıçta alınan 135,00 TL’nin mahsubu ile eksik yatırılan 1.445,07 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca yapılan inceleme sonucunda; HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince oy birliği ile kesin olmak üzere karar verildi. 12/09/2023