Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/1365 E. 2021/1659 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1365
KARAR NO : 2021/1659

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/06/2020
NUMARASI : 2018/1407 Esas, 2020/284 Karar
DAVA : MENFİ TESPİT (İSTİRDAT)
KARAR TARİHİ : 25/11/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 25/11/2021

İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1407 Esas ve 2020/284 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin parti malzemesi satımı işi ile uğraşmakta olup davalı şirket ile aralarında ticari ilişkin olduğunu, taraflar arasında birçok mal alım satımı işlemi gerçekleştiğini, taraflar arasındaki ticaretin davacı müvekkili tarafından gerek çek verilmesi gerek banka havalesi gerekse de elden nakit tahsilat şeklinde sürdüğünü, taraflar arasındaki anlaşma gereği müvekkilinin sipariş ettiği malların bedellerini belirtilen ödeme şekliyle ödediğini ve akabinde davalı tarafından malların teslim edildiğini, müvekkilinin yapılacak alışveriş karşılığı olarak nakit ödemeler hariç davaya konu 10 adet çeki davalı tarafa teslim ettiğini ve teslim etmiş olmasına rağmen davalı tarafça müvekkilinin talep ettiği malların tam olarak teslim edilmediğini, müvekkilinin davalı tarafa bedelsiz kalan çekler dahil olmak üzere 198.798,38-TL fazla ödeme yaptığını, davalı tarafından çek konusu malların teslim edilmediği halde çeklerin iade edilmediğini, bu çekler üçüncü kişilerce tahsil amacıyla bankaya ibraz edildiğini, ticari itibarının zarar görmesini istemeyen müvekkilinin bu 8 adet çekin karşılıksız kaşesi işlemi görmemesi amacıyla çeklerden bir kısmına ilişkin borçlu olmamasına rağmen çek bedellerinin üçüncü kişilere ödenmesine engel olamadığını ileri sürerek öncelikle … Bankası … Şubesi 2285762 çek numaralı 30/11/2018 tarihli 47.000,00-TL bedelli ve … Bankası Hisarönü Şubesi 2285763 çek numaralı 27/12/2018 tarihli 48.000,00-TL bedelli çekler üzerine ödeme yasağı konulmasına, müvekkilinin davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine, … Bankası … Şubesi 2285762 çek numaralı 30/11/2018 tarihli 47.000,00-TL bedelli ve … Bankası Hisarönü Şubesi 2285763 çek numaralı 27/12/2018 tarihli 48.000,00-TL bedelli çeklerin müvekkiline iadesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafça müvekkiline satın alınan malları karşılığında toplamda 10 adet ve toplam bedeli 437.000,00-TL olan çeklerin verildiğini, müvekkili tarafından davacı yanın satın almayı talep etmiş olduğu malları eksiksiz ve tam olarak davacı yana teslim edildiğini, eksik mal teslim edildiğine dair iddiaların gerçek dışı olduğunu, davacı yanın her ne kadar dava dilekçesinde dava konusu edilen bedelsiz kalan 2 adet çekte dahil olmak üzere toplam 198.798,38-TL fazladan ödeme yaptığını iddia etmekte ise de müvekkilinin davacı yandan alınan tüm çeklerin tahsil edilmiş olması halinde bile bugün tarihi itibariyle 59.650,45-TL alacağının bulunduğunu, kaldı ki dava dilekçesinde 8 adet çekin kendisi tarafından ödendiğinin de açıkça kabul edildiğini, davacı yan tarafından müvekkili aleyhine daha önce malların eksik teslim edilmiş olması nedeniyle aradaki ticari ilişkiyi feshettiğine ilişkin bir ihtarının da söz konusu olmadığı gibi yine müvekkiline vermiş olduğu çek bedellerinden borçlu olmadığına dair ikame etmiş olduğu bir menfi tespit davasının da bulunmadığını belirterek öncelikle mahkememizce 28/11/2018 tarihinde dava konusu iki adet çekin ödenmemesine ilişkin verilen ihtiyati tedbir kararına itiraz ettiklerini, ihtiyati tedbir koşullarının oluşmaması ve müvekkili nezdinde telafisi imkansız ya da çok zor zararlara sebebiyet vereceği nedeniyle kaldırılmasına, davacı yanın davasının reddi ile haksız davacı aleyhine alacağın %20 sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:

Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda ”…Bilirkişi 14/06/2019 tarihli raporunda; davacının yasal defterlerine göre davalının 22/11/2018 dava tarihi itibariyle 198.798,38-TL borç bakiyesinin bulunduğu, davalının yasal defterlerine göre davacının dava tarihi itibariyle 140.008,14-TL alacak bakiyesinin bulunduğu, davalı şirket tarafından dava tarihinden sonra davacı adına 199.659,58-TL tutarında 19 adet fatura düzenlendiği, işbu faturaların davacı yasal defterlerinde kayıt altına alınmadığı, mahkememiz tarafından 199.659,58-TL tutarlı işbu fatura muhteviyatı malların davacıya teslim edildiğinin kabul edilmesi durumunda, davacı …’in davalı şirkete borcu bulunacağından … Bankası … Şubesi’ne ait 30/11/2018 vadeli 2285762 nolu 47.000,00-TL ve 30/11/2018 vadeli 2285763 nolu 48.000,00-TL bedelli çeklerin ödenmiş olması sebebiyle 95.000,00-TL tutarındaki istirdat talebinin yerinde olmayacağı, mahkememiz tarafından 199.659,58-TL tutarlı işbu fatura muhteviyatı malların davacıya teslim edilmediğinin kabul edilmesi durumunda; davacı …’in davalı şirketten alacağı bulunacağından … Bankası … Şubesi’ne ait 30/11/2018 vadeli 2285762 nolu 47.000,00-TL ve 30/11/2018 vadeli 2285763 nolu 48.000,00-TL bedelli çeklerin ödenmiş olması sebebiyle 95.000,00-TL tutarındaki istirdat talebinin yerinde olacağı yönünde görüş ve kanaatini bildirmiştir.
Tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme neticesinde düzenlenen raporda; dava tarihine kadar olan dönemde taraf defterlerinin birbiri ile uyumlu olduğu tarafların defterleri arasındaki uyumsuzluğun davalının dava tarihinden sonra düzenlemiş olduğu 19 adet faturanın davacı defterlerinde yer almaması olduğu anlaşılmıştır. Davacı bu 19 adet faturanın içeriğini kabul etmemiş ve belirtilen faturaların ve malların kendisine teslim edilmediğini, faturalarda teslim alan kısmında imzası bulunan …’nın kendi çalışanı olmadığını beyan etmiştir . Davacı 20/09/2019 tarihli beyan dilekçesinde …’nın davalı şirketin yetkilisi olan …’un da ortağı olduğu … A.Ş ‘nin çalışanı olduğunu, kendi çalışanları olmadığını beyan etmiştir. Bunun üzerine İzmir SGK ‘ya müzekkere yazılmış gelen yazı cevabında …’nın … A.Ş çalışanı olduğu davacının çalışanı olmadığı anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamına göre dava tarihinden sonra davalı tarafından düzenlenen fatura içeriği malların davacıya teslim edilmediği anlaşılmakla bilirkişi raporundaki tespit ve değerlendirmelerde dikkate alınarak davanın kabulü gerektiği…” gerekçesi ile Davanın kabulü ile; 95.000,00-TL alacağın 47.000,00-TL’sine 30/11/2018 tarihinden, 48.000,00-TL’sine 27/12/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkili tarafından 2018 yılı aralık ayında düzenlenen faturalara konu olan malların davacının yanında o dönemde çalışan …’ ya teslim edildiğinin irsaliyelerden açıkça anlaşıldığını, mahkemece SGK’ ya yazılan müzekkereye verilen cevap ile …’nın … A.Ş’de 04.01.2019 tarihinde işe başladığı ve davalı müvekkili şirkette çalışmadığının anlaşıldığını, davaya konu olan faturaların düzenlenme tarihleri ve malların teslim tarihlerine bakıldığında tüm faturaların 2018 yılı Aralık ayında düzenlendiği ve bu tarihlerde malları teslim alan …’nın müvekkili şirket çalışanı olmadığını, …’ nın SGK kayıtlarına göre, müvekkili şirketin ortağı olan …’ un ortaklığı bulunduğu … A.Ş’de 04.01.2019 tarihinde çalışmaya başlaması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, bu şirket ile müvekkili şirketin birbirinden farklı ayrı iki tüzel kişiliğe sahip iki şirket olduğunu ve bu durumun müvekkili şirketin faturalara konu malları danışıklı olarak bu kişiye teslim etmiş gibi gösterdiğine karine teşkil edemeyeceğini kaldı ki …’ nın diğer şirkette çalışmaya başlamasının teslim tarihlerinden sonra 04.01.2019 tarihi olduğunu, …’ nın davacı şirkette sigortasız olarak çalıştırılmış olmasının malların davacıya teslim edildiği gerçeğini değiştirmeyeceğini ayrıca …’ nın faturaların düzenlenme tarihlerinde nerede çalışmakta olduğu tespit edilmeden eksik inceleme ile karar verilmesinin hatalı ve hukuka aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, ticari satımdan kaynaklanan menfi tespit/istirdat istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ispat yükü başlıklı 190. maddesinde; “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Aynı Kanun’nun Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması başlıklı 222. Maddesi; ” (1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” şeklindedir.

Türk Ticaret Kanunu’nda faturanın tanımı yapılmamıştır. Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesinde yer alan tanımlama ise; “Fatura satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari bir vesikadır” şeklindedir. Bu durumda fatura; “ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari bir belge niteliğindedir.” şeklinde tanımlanabilir.
TTK’nın 21. maddesinde faturaya ilişkin “Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir. Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır. Telefonla, telgrafla, herhangi bir iletişim veya bilişim aracıyla veya diğer bir teknik araçla ya da sözlü olarak kurulan sözleşmelerle yapılan açıklamaların içeriğini doğrulayan bir yazıyı alan kişi, bunu aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itirazda bulunmamışsa, söz konusu teyit mektubunun yapılan sözleşmeye veya açıklamalara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır.” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Bu yasal düzenlemelerden çıkan sonuç; fatura düzenlemesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğudur. Ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma halinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili olmayıp, taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belge sayılacaktır. Anılan madde hükmü ile, faturanın özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olduğu, süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenenin aleyhine, bir karine getirilmiştir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi yukarıda ayrıntısı açıklanan yasa hükmünden kaynaklı karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin alınan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmesinin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gereklidir. Maddede yer alan karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir.
Fatura sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olduğu için süresinde itiraz olunmamak suretiyle kabul edildiği varsayılan fatura içeriği ancak sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak faturada yer alması olağan sayılan satılan malın cinsi veya yapılan işin adedi, türü, bedeli gibi hususlara ilişkin delil olabilir. Sözleşmenin kuruluşu aşamasında başta var olmayıp, ifa ile ilgili hususlarda sözleşmeyi değiştiren ve diğer tarafın durumunu ağırlaştıran kayıtların sonradan faturaya konulması durumundaki buna muhatabınca itiraz edilmese dahi bu kayıtların faturanın zorunlu ve olağan içeriğinden kabul edilmesi, düzenlemenin şekline olduğu kadar amacına da aykırı düşecektir.
Sadece faturanın tebliğ edilmesi ve tebliğden itibaren sekiz gün içinde itiraz edilmemesi akdi ilişkinin varlığının kanıtı değildir. Bu nedenle akdi ilişkinin inkârı halinde faturayı düzenleyen kimsenin bu ilişkinin varlığını ve faturaya konu malların teslim edildiğini kanıtlaması gerekir.
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle hükme esas alınan bilirkişi raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun olmasına, tarafların ticari defterlerine göre dava tarihi itibariyle davacı şirketin davalı şirketten alacaklı olmasına, davalı tarafından dava tarihinden sonra kesilen 19 adet faturanın davacı tarafa tebliğ edildiğinin ve faturalara konu malları teslim alan …’ nın davacı şirket yetkilisi/çalışanı olmamasına, faturalara konu malların davacı şirkete teslim edildiğinin usulüne uygun delillerle ispatlanamamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/06/2020 tarih ve 2018/1407 Esas – 2020/284 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 6.489,45.TL nispi harçtan peşin olarak alınan 1.622,37.TL harcın mahsubu ile bakiye 4.867,08.TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı ikmali/iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
6-Kararın Dairemizce taraf vekillerine tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere 25/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.