Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/1358 E. 2023/1459 K. 25.08.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1358
KARAR NO : 2023/1459

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/02/2020
NUMARASI : 2020/69 Esas 2020/86 Karar
DAVA : İFLASTA SIRA CETVELİNE İTİRAZ
BAM KARAR TARİHİ : 25/08/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 25/08/2023

İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/69 Esas ve 2020/86 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. Maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; “…Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müflis … San. Tİc. A.Ş.’nin iflas tasfiyesinin iflas masasınca yürütüldüğünü, müvekkilinin müflis şirketten Karşıyaka 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/383 esas ve 2014/350 karar sayılı kesinleşmiş ilamı ile alacaklı olduğunu alacağının iflas idaresi kararı ile masaya kabul edildiğini ve kesinleştiğini, … T.A.O.’nun müflis şirketten olan alacağının da masaya kabul edildiğini, davalı …’ın …tan 835.544,00 TL alacağı temlik aldığından bahisle masa alacaklısı olarak kaydının yapılmasını talep ettiğini, iflas idaresince davalının alacağının kabul edilmiş ve kesinleşmiş gibi işlem yapıldığını, yapılan temlikle alacaklı sıfatı ve alacak dayanağının değiştiğini, bu nedenle yapılan temlikle değişen alacaklının, haleften sadır olan hukuka aykırılıklar var ise yapılan temlik işlemi hukuka aykırı ve batıl ise diğer alacaklıların sıra cetvelinde değişen bu yeni duruma karşı doğan hakların kullanılabilmesinin gerektiğini ileri sürerek, sonuç olarak; İzmir İflas Müdürlüğünün 2001/1 iflas sayılı dosyasından tanzim edilen 20/02/2001 tarihli sıra cetvelindeki … alacağının …’a yapılan temlik işlemi ile alacaklı sıfatı ve alacak dayanağına ilişkin ortaya çıkan işbu yeni hukuki durum ve sonuçlar neticesinde davanın kabulü ile davalının alacaklarının masadan terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava, sıra cetveline itiraz ve iflas masasından davalının alacağının terkini istemine ilişkindir.
İflas idaresinin 07/01/2020 tarihli karar ile; davalı yönünden temlik alınan alacak kesinleştiğinden sıra cetvelinde kayıtlı bulunan alacak yönünden yeniden sıra cetveli düzenlenmesine yer olmadığına karar verildiği görülmüştür.
Kural olarak; başkasının kabul edilen alacağına veya ona verilen sıraya itiraz ediliyorsa, muteriz davasını o alacaklıya açar. Eldeki davada, davacı alacaklı tarafından temlik alan alacaklı davalı aleyhine açılmıştır.
“…Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın ve dosya üzerinden davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir…”(HUAK m.18A/2, c. 4; HUAK Yönetmeliği m.22/3). Bu dava şartı; 6100 sayılı HMK m115 ikinci fıkrası çerçevesindeki gibi tamamlanabilen bir dava şartı eksikliği olarak düzenlenmemiştir. Bir başka ifadeyle, dava şartı noksanlığının giderilmesi ve arabulucuya başvurulması için mahkemece davacıya süre verilemeyecektir. Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Dava şartı noksanlığı tespit ederse davanın usulden reddine karar verilir. Dolayısıyla eldeki davada arabuluculuğa başvuru şartı yerine getirilmeden açıldığı…” gerekçesi ile Açılan davanın arabuluculuğa başvuru şartı yerine getirilmeden açılmış olduğundan, dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İ.İ.K. m. 235’de düzenlenen sıra cetveline itiraz davaları, bir alacağın tahsiline yönelik veyahut bir alacağın tahsili yönünde bir eda hükmü tesisisini doğuracak davalar olmayıp, sıra cetvelinin düzeltilmesine yönelik davalardan olduğundan açılan sıra cetveline itiraz davasının, kendi alacakları ile ilgili yani kendi alacaklarının tahsili ile ilgili bir dava da olmayıp, sıra cetvelinde gösterilen bir başkasının alacağına itiraza ilişkin olduğunu, gerek iflastaki sıra cetvelinin mahiyeti itibarı ile gerekse İ.İ.K. M. 235/2 ve 3 hükümlerine göre açtıkları davanın, bir alacağa ilişkin olmadığının ve dolayısıyla arabuluculuk zorunluluğuna tabi olmadığının aşikar olduğunu, İflastaki sıra cetveline itiraz (kayıt terkin) davalarının arabuluculuk uygulamasına konu edilmesinin de fiilen imkansız olduğunu, davanın taraflarından başka, diğer tüm alacaklıların haklarını etkileyecek hukuki sonuçları doğurmaya matuf bir davada, sadece davacı (davayı açan alacaklı) ve davalının (terkini istenen alacaklının), hakları etkilenecek diğer iflas muhataplarının (alacaklılar, iflas idaresi) katılımı olmaksızın yapacakları arabuluculuk vasıtasıyla uzlaşmalarının, davanın tarafı olmayan diğer iflas muhataplarını da (alacaklılar ve müflisi de) bağlayacağından söz etmenin, her halde hukuken himaye görmeyeceğini, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, iflasta sıra cetveline itiraz istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
7155 sayılı Kanununun 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa eklenen 5/A maddesi ticari davalarda dava şartı olarak zorunlu arabuluculuğu öngörmüştür.
Anılan maddenin 1 numaralı fıkrası şu şekildedir:
“Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır”.
Bilindiği gibi, dava şartları mahkemece bir davanın esasına girilebilmesi için varlığı ya da yokluğu zorunlu şartlardır. Dava şartları taraflarca ileri sürülmese dahi hakim tarafından re’sen dikkate alınır. Dava şartı tamamlanmıyor ya da tamamlanamıyor ise mahkemece davanın reddine karar verilir (HMK m.115).
Bu bakımdan dava şartlarının yanlış uygulanması bir dava engeli ve mahkemeye erişim hakkı ile bu kapsamda adil yargılanma hakkına saldırı sayılır (AİHS m.6).
Özel dava şartlarının bu niteliği gereği dar biçimde yorumlanmaları gerekir.
Türk Ticaret Kanununun 5/A maddesi zorunlu arabuluculuk dava şartını “…konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri…” ile sınırlı tutmuştur.
Somut olayda dava bir alacak ya da tazminat davası olmayıp sıra cetvelinin düzeltilmesine yönelik davadır.
Nitekim doktrinde de sıra cetveline itiraz davasının, iflas idaresi tarafından düzenlenen sıra cetveline karşı tanınmış bir kanun yolu olduğu ve yalnızca sıra cetvelinin düzeltilmesi amacını taşıdığı; bu dava ile alacaklının, iflas idaresinin bir alacağı kabulü veya reddi, miktarı ve sırası ile sınırlı bir aynî hakkın mevcudiyeti ve mahiyeti hakkında vermiş olduğu kararın doğru olmadığını ileri sürerek, iflas alacaklılarından birinin maddî hukuka uygun bir şekilde garameye dâhil edilip edilmemesini talep ettiği kabul edilmektedir. Bu dava ile güdülen amaç, alacak hakkında kesin hüküm oluşturacak bir karar verilmesi olmayıp, sadece ortak borçlunun (müflisin) aktiflerinin paraya çevrilmesi sonucu elde edilen paranın dağıtımında alacaklının hangi ölçüde dikkate alınacağıdır. Davanın kabul edilmesi belirli bir para alacağının tahsilini değil sadece sıra cetvelinin düzeltilmesi sonucunu doğurur (Bkz., Hunkeler/Sprecher: Kurzkommentar, 2. Bası, Basel 2014, m.250, kn.1).
Bir iflas alacaklısının, alacağının esası yahut başka bir iflas alacaklısının sıra cetvelindeki sırasına yahut onun alacağının esasına ilişkin olarak, iflas idaresince verilmiş bulunan karara karşı çıkması halinde işlerlik kazanan sıra cetveline itiraz davası, hukuki niteliği itibarıyla doğrudan belirli bir parasal edime mahkumiyeti, yani alacağın tahsilini konu alan dava konumunda değildir. Sıra cetveline itiraz davasının işlevi, iflas masasının aktiflerinin paraya çevrilmesi sonucunda oluşan değerden, her bir iflas alacaklısının alacağı payın belirlenmesine esas teşkil edecek olan sıra cetvelinin, fiili maddi durumla örtüşen bir şekilde düzenlenmesini sağlamak, varsa bu bağlamdaki hataların giderilmesini ve kesinleşmesini bir an önce gerçekleştirmektir. Bu niteliği gözetildiğinde doğrudan alacağın tahsilini hedefleyen bir eda davası konumunda bulunmadığı aşikardır ve dolayısıyla dava şartı arabuluculuk hükümlerine tabi kılınamaz.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, iflasta sıra cetveline itiraz davası “konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri” cümlesinden olmayıp, zorunlu arabuluculuk dava şartına tâbi değildir.
Bu itibarla, davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a-4 maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun KABULÜ ile, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/02/2020 tarih ve 2020/69 Esas 2020/86 Karar sayıl hükmünün, 6100 sayılı HMK.’ nın 353/(1)-a-4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın HMK 353/(1)-a maddesi gereğince Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-Kararın kaldırılması nedeniyle başvuru sırasında alınan peşin harcın başvuru sahibi davacıya iadesine,
4-İstinaf başvurusu aşamasında başvuru sahibi davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararla hüküm altına alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf kanun yoluna başvuran davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 25/08/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.