Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/943 E. 2022/1018 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/943
KARAR NO : 2022/1018
KARAR TARİHİ : 02/06/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/12/2018
NUMARASI : 2016/1378 Esas 2018/1531 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 02/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 02/06/2022

Davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili ile davalı arasında gelinlik alım satımı ile ilgili ticari ilişki bulunduğunu, müvekkilinin işletmesinde davalı tarafça seçilen ve siparişi verilen ürünlerin davalıya gönderilmek suretiyle teslim edildiğini, siparişi verilen ürünlerin davalı yana teslim edilmediği yönünde itiraz bulunmadığını, sipariş edilen mallar haricinde üç adet gelinliğin davalıya konsinye mal olarak teslim edildiğini, gönderi suretiyle teslimi yapılan ürünlerin faturalarının da ürünler ile birlikte davalıya gönderildiğini, konsinye mal olarak davalıya teslim edilen üç parça gelinlik ile ilgili fatura düzenlenmediğini, faturalardan kaynaklanan borcun müvekkiline ödenmemesi üzerine İzmir 14.İcra Dairesi’nin 2016/13075 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını beyanla davalının yetki ve borca ilişkin itirazının iptali ile takibin devamına, davalının takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesi talebiyle işbu davayı açtıklarını beyan etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ticari ilişkiye konu ürünlerin müvekkiline tesliminden sonra …’ın …bank Bornova Şubesi hesabına 4.470,00 TL’sinin ödendiğini, ürünlerin ayıplı çıkması sonucu 2.970,00 TL’nin tekrar müvekkili hesabına iade edildiğini, kalan 15.455,20 TL tutarındaki ürünlerin ise ayıplı mal niteliğinde olduğunu ve davacı tarafça iade alınacağı bildirildiğinden depoda iade için bekletildiği beyanıyla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEMECE :
Dava; Ticari ilişkiden kaynaklanan bakiye alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.
Davanın hukuki dayanağı İİK 67. maddesidir.
Harçlandırılan dava değeri 23.684,65 TL’dir.
İzmir 14. İcra Müdürlüğü’ne ait 2016/13075 E. sayılı takip dosyasının incelenmesinde; alacaklısının davacı, borçlusunun davalı olduğu, 22.895,20.-TL üzerinden takibe geçildiği, takip dayanağının faturalardan kaynaklı alacak olarak gösterildiği, 11/10/2016 tarihinde ödeme tebliğinin yapıldığı, davalı borçlunun 13.10.2016 tarihinde itiraz dilekçesi vererek yetkiye, borca ve faize tüm ferileriyle birlikte itiraz edildiği, takibin bu nedenle durduğu, davanın yasal süreler içeriside açıldığı anlaşılmıştır.
Davacı ile davalı tarafın davacının davalıya faturaya konu gelinlik giyim ürünleri teslim sonrasında ürünlerin ayıplı olup olmadığı, söz konusu ayıbın açık ya da gizli ayıp türüne göre süresi içerisinde ve usulüne uygun ayıp ihbarında bulunup bulunmadığı, davacının davalıya satmış olduğu ürünler nedeniyle alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarı hususlarında uyuşamadıkları görülmüştür.
Uyuşmazlık noktası, taraflar arasındaki ticari ilişki göz önüne alınarak davacı tarafın alacaklı olup olmadığı, kendisine faturaya konu mallara ilişkin süresinde ve usule uygun bir ihbar yapılıp yapılmadığı bu hususta defterlerinde herhangi bir kayıt olup olmadığı hususunda inceleme yapılmasına karar verilmiş, rapor alınmıştır. Alınan 14.09.2017 havale tarihli raporda; Taraflar arasında ticari alışverişin 20/01/2016 tarihli fatura ile başladığını, davacı muhasebe kayıtlarına göre 19.924,40 TL davacı …’ın davalı … Giyim …’ndan alacaklı olduğunu, ancak açılan icra dosyasında ise asıl alacak toplamının 22.895,20 TL olduğu belirtilmiş ise de aradaki farkın kaynağı tespit edilemediğini, taraflar arasında Noter aracılığı ile karşılıklı olarak ihtarnameler düzenlenmiş ise de düzenlenen ihtarnamelerin dosya kapsamında fotokopi olmaları sebebi ile tebliğ şerhleri bulunmadığından bu konuda değerlendirme yapılamadığını, davacının yasal defterlerinin sahibi lehine delil teşkil ettiğini, icra takip tarihi olan 06/10/2016 tarihinde davacının davalıdan alacak bakiyesinin 19 924,40 TL olduğunu, aynı şekilde dava tarihi olan 03/11/2016 tarihinde davacının davalıdan alacak bakiyesinin 19 924,40 TL olduğunu, davalı tarafın dava dilekçesine cevap içeren beyanında 4 470,00 TL nin … hesabına aktarıldığı belirtilmiş ise de incelenen yasal defterler … adına olması sebebi ile … tahsilatı ile ilgili bir tespit yapılamadığını, davalının iade beyanı olan 2.970,00.-TL lik iade davacı kayıtlarında bulunduğunun bildirildiği görülmüştür.
Davalı tarafın bulunduğu Gaziantep Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak, davalı tarafın defter ve belgeleri ile davacı tarafından takibe konu edilen faturalardaki mallar üzerinde inceleme yapılarak uyuşmazlık noktası, söz konusu ürünlerde gizli yada açık ayıp olup olmadığı, ayıba karşı süresi içerisinde usule uygun ayıp ihbarında bulunup bulunmadığı hususunda rapor düzenlenmesi istenmiştir. Talimat mahkemesinde alınan raporda; davacı ile davalı arasında ticari ilişki bulunduğunu, davacının davalı 2016 yılı Ocak-Haziran döneminde toplam 22.895,20.-TL’lik mal satışı gerçekleştirdiğini, davacıya 2.970,00.-TL lik malın iade edildiğini, davalının satın aldığı toplam mal bedelinin 19.925,20,.-TL olduğunu, takip tarihinde kadar davacı adına yapılan bir ödeme belgesine rastlanmadığını, davalının ayıplı olduğunu söylediği ürünler ile ilgili iade işlemini davacı tarafın kabul etmiyorsa, ayıplı ürünlerin ayıp ve kusurlarını mahkeme kanalı ile bir bilirkişiye tespit ettirip, davacı tarafa mahkeme kanalı ile tebliğ etmediğini, davalının yasal sürede ayıplı mal ihbarında bulunmadığının bildirildiği görülmüştür.
Satım sözleşmesi, Türk Borçlar Kanunu’nun 207 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan hükümlere göre satım, satıcının satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Satım sözleşmesinin geçerli olabilmesi için icap ve kabul iradelerinin birleşmesi gerekli ve yeterlidir. Sözleşmenin yazılı yapılması geçerlilik için şart değildir. Yazılı yapılması ispat bakımından önem taşımaktadır. Buna göre, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça ve aksine bir adet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler. Karşılıklı edimlerin ifasında, satıcı malı teslim ettiğini önce kanıtlamalıdır. Bu ispatlandığında bedelin alıcı tarafından ödendiği ispatlanmalıdır. 6100 sayılı HMK’nın 190/1 maddesi gereğince ispat yükü, özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Davacı tarafça takip satış faturalarına dayalı olarak başlatılmış, davalı taraf icra takibine sunduğu dilekçesinde satın alınan ürünlerin ayıplı çıktığını savunmuştur. Bu durumda ispat yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçmiştir. Davalı taraf yapmış olduğu ayıp savunması karşısında takibe konu faturanın dayanağı olan ürünleri teslim almış sayılacağından ürünlerin ayıplı olduğunu, buna ilişkin süresi içinde ihbarda bulunduğunu ispat etmelidir. Davacı taraf, alacağını sunduğu faturalara dayandırmıştır. Esas itibariyle açıklanan bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davacının faturaya konu ürünü davalıya teslim ettiği ve alacaklı olduğu değerlendirilmelidir. Nitekim davacı ve davalı defterlerinin incelenmesi sonucu sunulan bilirkişi raporlarında da davacının davalıdan 19.924,40 TL alacaklı olduğu, bu hususta defterlerin birbirini doğruladığı görülmüş, davalının renk farklılığı nedeniyle ayıp iddiasında bulunduğu, gelen ürünlerin beyaz olması gerekirken sarı renkte olduğu yönündeki iddiasının niteliği itibariyle TTK.23/1-c maddesi kapsamında kaldığı, fatura ve ihtarname tarihleri dikkate alındığında süresi içinde ayıp ihbarında bulunduğunu ispatlayamadığı anlaşılmış, davacı yanın davalı yana özel bir üretimde bulunmadığı, aralarında eser sözleşmesi değil, satım sözleşmesinin bulunduğu, davacı ve davalı defterlerinde yapılan inceleme neticesinde davacının 19.924,40 TL alacaklı olduğu, davalının davacıya ödeme yaptığına dair belge ibraz etmediği, bu hususta açıkça yemin deliline başvurmadığı, davacının davasının kısmen kabulüne, takibin 19.924,40 TL alacak üzerinden devamına, alacağın belli ve bilinir nitelikte olduğu, başka bir ifadeyle belirlenebilir bulunduğu, inkar tazminatı koşullarının da gerçekleştiği benimsenerek davalı aleyhine kabul edilen miktar üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. İhtarname gideri yargılama giderleri içinde hesaplanmıştır.
İSTİNAF BAŞVURU :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı tarafça sözleşme yapıldığı sırada var olmayan gösterilen numüne üzerinden sipariş verilmesine göre sözleşmenin eser sözleşmesi mahiyetinde olduğunu ve ayıbın tanıkla ispat edilebileceğini, tutarı yargılamayı gerektiren likit olmayan bir alacak için icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini, satıcının ürünlerin numuneye uygun olduğunu kanıtlaması gerektiğini davanın kısmen kabulünün yüzeysel bir yorum olduğunu beyanla kararın aldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava, fatura alacağının tahsili için başlatılan takipte itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davalı tarafça davacı ile aralarında eser sözleşmesi bulunduğu iddia edilmiş ise de;
6098 sayılı TBK’nın 470 vd. maddelerinde eser sözleşmesi düzenlenmiştir. Yasada, eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Eser sözleşmesi bir iş görme sözleşmesi olmakla birlikte, bu sözleşmede önemli olan husus çalışmanın kendisinden çok, bu çalışmadan ortaya çıkan ve objektif olarak gözlenmesi kabul olan sonuçtur. Hizmet sözleşmesinin konusu insan emeği, insan faaliyeti iken, eser sözleşmesinde konu bir şeyin, eserin ücret karşılığında imalıdır
Davalı tarafça numüneler üzerinden verilen sipariş üzerine özel bir ölçü veya özelliğe göre değil, standart bir üretim talep edilmiş olmasına göre taraflar arasndaki sözleşme eser sözleşmesi olmadığından mahkemece satış sözleşmesi olarak nitelendirilmesinde bir usulsüzlük yoktur.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına; gerekçeli, tarafların ve mahkemenin denetimine elverişli, oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenmiş olmakla Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu uyarınca karar verilmiş bulunmasına; göre davalı vekilinin tüm istinaf itirazları yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK m. 353/1,b.1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/12/2018 tarih 2016/1378 Esas 2018/1531 Karar sayılı kararına karşı davalının istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı taraftan alınması gereken 1.361,03 TL istinaf nispi karar harcından başlangıçta alınan 340,25 TL’nin mahsubu ile eksik yatırılan 1.020,78 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca yapılan inceleme sonucunda; HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince oy birliği ile kesin olmak üzere karar verildi. 02/06/2022