Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/899 E. 2022/1142 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/899
KARAR NO : 2022/1142

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/12/2018
NUMARASI : 2016/500 Esas 2018/1578 Karar
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ : 23/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 23/06/2022
İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/500 Esas ve 2018/1578 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalılar/vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…DAVA: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacı banka ile davalı şirket arasında imzalanan sözleşme sonucunda davalıya kredi kullandırıldığını, bu kredi sözleşmesinde … ve …’in müşterek borçlu müteselsil kefil olduklarını, kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın ihtarname ile kat edilerek borcun ödenmesinin ihtar olunduğunu, borcun ödenmemesi üzerine, davalılar aleyhine İzmir 17. İcra Müdürlüğünün 2016/4487 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, davalıların itirazı üzerine takibin durduğunu, davalıların itirazının haksız olduğunu, borca itirazın iptali ile yapılan takibin devamına, davalının %20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesini karar ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili, cevap dilekçesinde özetle; Her ne kadar davalılardan … Şti. ile davacı banka arasında krdei sözleşmesi var ise de diğer davalıların sözleşmedeki sıfatının müşterek borçlu müteselsil kefil olmadığını, 6098 sayılı Borçlar Kanununda müşterek borçlu kavramı bulunmadığını, bu nedenle … ve …’in yasada bulunmadığı için müşterek borçlu olmasının düşünülemediğini, yine … ve …’in müteselsil kefil sıfatınında bulunmadığını, davacının ihtarnamesinin yasal şartları içermediğini, bu nedenle de gerçersiz olduğunu, hesap özetini içermediği gibi geçerli bir kat ihtarı da olmadığını, faize faiz işletilmesi de yasal olarak mümkün olmadığını, haksız ve yersiz işbu davanın reddine , davalılar lehine %20 den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep etmiştir,
DELİLLER: İzmir 17. İcra Müdürlüğü’nün 2016/4487 E sayılı dosyası, kredi sözleşmesi, banka kayıtları, bilirkişi raporu delil olarak değerlendirilmiştir.
Dosya içerisinde bulunan İzmir 17. İcra Müdürlüğü’nün 2016/4487 E sayılı dosyasının incelenmesinde; Davacı tarafından davalılar aleyhine 30.529,78-TL asıl alacak, 200,74-TL faiz, 586,93-TL ihtar masrafı, 10,04-TL %5,00 BSMV olmak üzere toplam 31.327,49-TL’nin tahsili için icra takibi başlatıldığı, davalının itirazı üzerine icra takibinin durduğu anlaşılmıştır.
Davacının davalılardan icra takip tarihi itibariyle alacaklı olup olmadığının tespiti için yapılan bilirkişi inelemesi sonucunda rapor düzenlenmiş, rapora itiraz üzerine bilirkişiden alınan ek raporun sonuç kısmına göre; “…davacı banka belge ve kayıtları üzerinde yapılan incelemeler sonucunda; 21/03/2016 takip tarihi itibariyle toplam banka alacağı aşağıdaki gibi hesap ve tespit edilmiştir. 27.432,76-TL 11/03/2016 tarihli ana para, 2.999,73-TL kat tarihine kadar işlemiş faiz+vergiler, 125,73-TL işlemiş faiz %16,50 (11.03.2016-21.03.2016) 10 gün, 6,28-TL faizin % gider vergisi, 97,29-TL muhtelif borç hesabı, 586,93-TL ihtar masrafı olmak üzere 21/03/2016 tarihi itibariyle toplam 31.248,72-TL olduğu, iş bu borçtan davalı şirket ile davalı … ve …’in müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olduğu, …” şeklinde rapor sunulduğu görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, Genel Kredi Sözleşmesinden kaynaklanan alacak için yapılan icra takibineİİK’nun 67. Maddesi gereğince açılmış itirazın iptali davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı ile davalı şirket arasında imzalanan ve diğer davalıların müşterek borçlu müteselsil kefil olduğu genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredi ve kredi kartı nedeniyle davacının alacaklı olup olmadığı, varsa miktarının ne olduğudur.
Davacı ile davalı şirket arasında 18.05.2015 tarihinde genel kredi sözleşmesi imzalanmış, diğer davalı sözleşmede müteselsil kefil olarak yer almış, bu sözleşme kapsamında asıl borçluya krediler kullandırılmış, krediler ödenmediğinden hesap 11.03.2016 tarihinde kat edilmiştir. Davalı asıl borçlu ile kefillere 15.3.2016 tarihli hesap kat ihtarnamesi gönderilmiş, borçlular ihtarnameye 24.3.2015 tarihli cevabi ihtarname ile itiraz etmişlerdir.
Davacının alacağının hesaplanması için bankacı bilirkişiden alınan ve ayrıntısı yukarıda açıklanan rapora göre davacının alacağı;takibin 27.432,76.-TL asıl alacak, 2.999,73.-TL kat tarihine kadar işlemiş faiz ve vergiler, 125,73.-TL kat tarihinden sonra işlemiş temerrüt faizi, 6.28.- faizin %5 gider vergisi, 97,29.-TL muhtelif borç, 586,93.-TL ihtar masrafı olmak üzere toplam 31.248,72.-TL olarak belirlenmiştir. Bilirkişinin yasal faiz oranları ile banka iç genelgeleri ve sözleşme kapsamında kararlaştırılan faiz oranlarını, temerrüt tarihini, temerrüt tarihinde yapılan ödemeleri ve sözleşme gereği banka kayıtlarını esas alan hesaplamasının yerinde olduğu kanaatine varılmıştır.
Davalı kefiller kefaletin 6098 s. TBK.nın 583. Maddesine uygun olmadığını iddia etmişlerdir. Kefalet sözleşmeleri incelendiğinde, kefalet limitinin belirli olduğu tüm yazıların elle yazılı olduğu, kefiller eş olduğu bu nedenle eşlerin birbirinin kefaletine izinlerinin olduğunun kabul gerektiği anlaşılmıştır. Yine faizler yönünden 6098 s. TBK.nın 88 ve 120. Maddeleri uyarınca yasal ve temerrüt faizi uygulanması gerektiği belirtilmiş ise de sözleşme ticari nitelikte olduğundan bu sözleşmede anılan hükümlerin uygulama olanağı bulunmamaktadır. Bu nedenle bilirkişi tarafından belirlenen faizlerin sözleşmeye uygun olması nedeni ile bu yöndeki itiraz da kabul edilmemiştir.
Yapılan ödemelerin düşülmediği itirazının incelenmesinde de, sözleşmenin 7.1. Maddesinde banka kayıt ve defterlerinin tek delil olacağının hüküm altına alınması, bilirkişisinin de hesaplamaları banka kayıtlarını esas alarak yapması nedeni ile bu itiraz kabul edilmemiştir. Diğer yandan ödeme borcu sonlandıran bir işlem olduğundan yargılamanın her aşamasında dikkate alınması gerekmekte ise de, davalılar banka kayıtlarında olan ödemeler dışında başka ödemeler olduğunu yazılı delillerle ispat edememişlerdir. Bu nedenlerle bu itirazlar da kabul edilmemiştir.
Eldeki dava, tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile anılan yargılamada hüküm altına alınan alacağı da içermekte olduğu gibi, davalıların borçları o dosya kapsamı ile belirlenmiş, bilirkişi incelemesinde ve yargılama sırasında bu alacak miktarı dikkate alınarak davacının alacağı belirlenmiştir.
Davacı banka alacağını ispat ettikten sonra borcun ödendiğini kanıtlama yükümlülüğü kendinde olan davalılar yargılama boyunca borcun ödendiğini ispat edememiştir.
Tüm bu açıklamalara göre, davacının sözleşme ve kredi kullandırması nedeni ile davalılardan raporda belirtilen miktar ve kalemler üzerinden alacaklı olduğu, davacının alacağını ispat ettikten sonra davalıların yazılı delillerle borcunu ödediğini ispat etmesi gerektiği ancak davalıların bu yönde bir delil ibraz etmediği… ” gerekçesi ile davanın KABULÜ ile, İzmir 17.İcra Dairesinin 2016/4487 sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptaline, takibin 27.432,76.-TL asıl alacak, 2.999,73.-TL kat tarihine kadar işlemiş faiz ve vergiler, 125,73.-TL kat tarihinden sonra işlemiş temerrüt faizi, 6.28.- faizin %5 gider vergisi, 97,29.-TL muhtelif borç, 586,93.-TL ihtar masrafı olmak üzere toplam 31.248,72.-TL.nin taleple bağlı kalınarak 31.000,00.-TL si üzerinden devamına, takipten sonra asıl alacağın tüm borçlular yönünden %16.50 TL temerrüt faizi ile %5 gider vergisi uygulanmasına, İİK’nun 67.Maddesi uyarınca hüküm altına alınan alacağın %20’si oranında hesaplanan 6.200,00.-TL icra inkar tazminatının davalılardan alınarak (davalı şirketin 713,44.-TL sinden sorumlu olmak kaydı ile) davacıya verilmesine karar verilmiş, verilen bu karara karşı davalılar/vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalılar/vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece eksik ve hatalı incelemeye dayalı bilirkişi ve ek bilirkişi raporu esas alınarak karar tesis edildiğini, raporlara yaptıkları itirazlarının ve yeni bilirkişi incelemesi taleplerinin dikkate alınmadığını, davalılardan … ve …’in sözleşmedeki sıfatının müşterek borçlu/müteselsil kefil olmadığını öncelikle 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nda müşterek borçlu kavramının bulunmadığını, davalı … ve …’in müteselsil kefil sıfatının da olmadığını, TBK’nın yürürlüğe girdiği 1.7.2012 tarihinden sonra 1.1.2013 tarihinde sözleşmenin imzalandığını, sözleşmenin TBK’nın kefalet sözleşmesinde şekil şartını düzenleyen 583. maddesi şartlarını içermediğini, davacının keşide ettiği ihtarnameye ihtarname ile cevap verilip itiraz edildiğini, davacının ihtarnamesinin yasal şartları içermediğini, bilirkişi raporundaki asıl alacak miktarının hatalı düzenlendiğini, müvekkili şirket tarafından yapılan ödemelerin dikkate alınmadığını, asıl alacak içinde faiz de yer almakta olup faize faiz işletilmesinin yasal olarak mümkün olmadığını, son ihtarnamede kendilerince kabul edilmeyen ancak bilirkişinin asıl alacak olarak düzenlediği 27432,76-TL den sonra 2.631,56–TL, 202,63-TL, 10,13-TL, 328,46-TL, 25,29-TL, 1,26-TL olarak pek çok ödeme yapıldığını, her iki rapordaki işlemiş ve işleyecek faiz oranlarının da hatalı olduğunu, Türk Borçlar Kanunu’nun Genel İşlem Koşulları başlıklı 20.maddesine aykırı olduğunu ve TBK md 21 gereğince yazılmamış sayılması gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine borçlu ve kefillerin yaptığı vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle genel kredi sözleşmesine kefil olan davalı gerçek kişilerin müteselsil kefaletlerinin yasaya uygun ve geçerli olmasına, genel işlem koşullarına aykırı bir durumun olmamasına, hükme esas alınan bilirkişi raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun olmasına, davalılar tarafından ödeme iddiasının yasal delillerle ispatlanamamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalılar/vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/12/2018 tarih ve 2016/500 Esas 2018/1578 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalılar/vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 2.117,61.TL nispi ilam harcından peşin olarak alınan 528,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 1.589,21.TL harcın davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 23/06/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.