Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2019/711
KARAR NO : 2022/377
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/11/2018
NUMARASI : 2017/855 Esas, 2018/974 Karar
DAVANIN KONUSU : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtirazın İptali)
BAM KARAR TARİHİ : 24/02/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 24/02/2022
Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; müvekkili banka ile davalı … Şti. arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinin davalı … tarafından müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığını, borcun ödenmediğini, hesap kat ihtarı ile davalıların temerrüte düşürüldüğünü, alacağın tahsili için başlatılan takibe ise, itiraz edildiğini belirterek, İzmir 10. İcra Müdürlüğünün 2017/8420 esas sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptali, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili; davaya cevap vermemiş, davanın reddi gerektiğini yargılama aşamasında savunmuştur.
Mahkemece; davalı şirketin lehtar sıfatıyla imzaladığı davalı …’in ise, müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğu, genel kredi sözleşmelerinde bilirkişi marifeti ile yapılan inceleme sonunda, banka alacağının 98.265,64 TL asıl alacak. 4.585,93 TL faiz ve ferileri toplamı olan 103080,87 TL olduğunu tespit edildiği, takipten sonra 28/12/2017 tarihinde 17.462,73 TL’nin ödendiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile toplam 103.080,87 TL üzerinden takibin devamına, bu miktar üzerinden itirazın iptaline, davalı şirketin takip talebinde belirtilen 628,00 TL miktarla sınırlı olmak üzere borçtan sorumlu olduğuna ve icra inkar tazminat talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararına karşı, davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davacı vekili; icra takip dosyasına davalı şirketin 628,00 TL’lik kısmından sorumlu olacağına dair hususun sehven eklendiğini, bu hususun karardan kaldırılması gerektiğini, borçlunun temerrütü halinde uygulanacak faiz oranının sözleşmede belirlendiğini, faizin bilirkişi tarafından eksik hesaplandığını, icar takibinde takip çıkışı olarak 105.947,87 TL raporda 104.260,07 TL hesaplandığını aradaki 1.687,80 TL farkın sebebinin bilirkişi raporunda açıklanmadığını, bu nedenle davanın tam kabulü gerektiğini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
Dava; davalı … Şti.nin asıl borçlu davalı …’in müşterek borçlu müteselsil kefil olduğu, genel kredi sözleşmelerinden kaynaklanan borcun tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Somut olayda; davalı şirketin asıl borçlu, diğer davalının müşterek borçlu müteselsil kefil olduğu ve eş rızasının alındığı 09/11/2012 tarihinde 300.000 TL’lik, 24/09/2014 tarihinde 200.000 TL’lik, 09/01/2015 tarihinde 500.000 TL ve 12/05/2016 tarihinde 500.000 TL bedelli ticari krediler, esnek krediler akdedildiği, 30/04/2017 tarihinde hesap kat ihtarının davalı kefile tebliği edilerek, 10/05/2017 tarihinde temerrüte düşürüldüğü, kredi lehtarı davalı şirkete ise, ihtarnamenin tebliğ edilemediği dosya kapsamından anlaşılmıştır. Hesap kat ihtarı sonrasında 23/05/2017 tarihinde 1290,00 TL kısmi ödeme ve 28/12/2017 tarihinde 17.462,73 TL tahsilat yapıldığı da sabittir.
İzmir 10. İcra Müdürlüğünün 2017/8420 esas sayılı takip dosyasında davacının alacaklı, davalıların borçlu olduğu, 99.547,28 TL asıl alacak ve feriler toplamı olarak 105.947,87 TL takip çıkışından davalı şirketin 628,00 TL’lik kısmı ile sınırlı olmak üzere talep edildiği, 23/06/2017 tarihinde başlatılan ilamsız icra takibinde davalıların borca, faize ve ferilerini itiraz etmesi ile takibin durduğu, davanın ise, 25/07/2017 tarihinde açıldığı da anlaşılmıştır.
İtirazın iptali davaları icra takibi ile sıkı sıkıya bağlıdır. İcra takibinde, takip talebi alacaklı tarafından ve ödeme emri, takip talebine uygun şekilde icra dairesi tarafından doldurulur. Takip talebine aykırı şekilde düzenlenen ödeme emri hukuki sonuç doğurmaz.
Bu açıklamalara göre, dava dayanağı takip dosyasında davalı-borçluya takip talebine uygun şekilde düzenlenmiş ödeme emrinde davalı şirketin borçlu olduğu miktar gösterilmiş, mahkemece gerekçeli karar da talep gibi hüküm kurulmuştur. Ancak, dosya kapsamında; kısa karar ile gerekçeli karar arasında davalı şirketin sorumlu olduğu miktarın gösterilmesi hususunda çelişki bulunmaktadır.
Davacı taraf, her ne kadar istinaf sebepleri arasında talep ettikleri takip çıkışı ile hüküm arasında 1.687,80 TL’lik fark bulunduğunu ve davanın tamamının kabulü gerektiğini belirtmiş ise de; miktar itibariyle kesinlik sınırında kaldığından, bu yöndeki istinaf isteminin reddi gerekmiştir.
Anayasa’nın 141/3. maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı HMK’da da yer verilmiştir. Hükümde yer alması gereken hususların neler olduğu HMK’nın 297. Maddesinde düzenlenmiş olup, 2. fıkrasına göre; hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
HMK’nın 298/2. maddesinde ise gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz hükmü mevcuttur. HGK’nın 24.02.2010 Tarihli 2010/1-86 Esas ve 2010-108 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.” Hüküm ve gerekçenin çelişkili olması halinde yasaya uygun biçimde, gerekçeyi içeren bir hüküm olduğundan söz edilemez. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması; yukarıda açıklanan ve Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair anayasa ve yasa hükümlerine de açıkça aykırıdır.
O halde, yukarıda açıklanan hususlara göre, denetime açık ve gerekçeli karar verilmesi için, sair istinaf sebepleri incelenmeksizin HMK 353/1-a-4 maddesi gereğince, yerel mahkemenin kararının kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,
2-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 13/11/2018 tarih ve 2017/855 Esas, 2018/974 Karar sayılı sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Yukarıda yapılan açıklamalara göre davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından, davacı yararına istinaf vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından alınan 44,40 TL istinaf maktu karar harcının istek halinde İADESİNE
6-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından alınan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
7-İstinaf yargılama giderlerinin esas kararla birlikte ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a-4 maddesi gereğince oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.24/02/2022