Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/614 E. 2022/938 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/614
KARAR NO : 2022/938

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/11/2018
NUMARASI : 2014/59 Esas 2018/990 Karar
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ : 26/05/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 26/05/2022

İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/59 Esas ve 2018/990 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…Davacı vekili, mahkememize verdiği 10/02/2014 tarihli dilekçesinde; Davalının 17.139,39 TL olan cari hesap bakiyesini tüm ihtarlara rağmen ödemediğini, davalı hakkında İzmir 7.İcra Müdürlüğünün 2013/1029 sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini, itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiğini, davalı ile müvekkili arasında çeşitli miktar ve meblağlarda mal alış verişine dayalı ticari ilişki bulunduğunu, söz konusu mallara ilişkin olarak müvekkili tarafından fatura ve sevk irsaliyelerinin davalıya teslim edildiğini , TTK 21/2 md gereğince süresinde itiraz edilmeyen faturaların münderecatının davalı tarafından kabul edildiğini, mahkemece ticari defterler üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi ile belirleneceği üzere müvekkilinin taraflar arasındaki ticari ilişkiye binaen edimini yerine getirdiğini, davalının teslim aldığı faturaların bakiyelerini müvekkiline ödemediğini, davalının temerrüte düşmediği iddiası ile faiz itirazının haksız olduğunu, müvekkilinin alacağının likit alacak nitelikte olup, icra inkar tazminatına hükmedilmesine ilişkin koşulların oluştuğunu belirtmiş, davalının İzmir 7.İcra Müdürlüğünün 2013/1029 sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatının hüküm altına alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, mahkememize süresi içerisinde cevap dilekçesi ibraz etmemiş, 20/11/2019 tarihli celsede 13/12/2017 tarihli rapor doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İzmir 7 İM’nün 2013/1029 sayılı dosyasının incelemesinde; Alacaklının … AŞ borçlunun … AŞ , , borç miktarının 17.139,39 TL asıl alacak, 325,06 -TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 17.464,45 TL olduğu, ödeme emrinin borçluya 06/02/2013 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu vekilinin 08/02/2013 tarihli dilekçesi ile borca itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği belirlenmiştir.
Dava ve takip konusu edilen alacağın varlığı ve miktarını belirlenmesine yönelik olarak davalı defterleri üzerinde talimat mahkemesi vasıtasıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan 08/06/2015 tarihli bilirkişi raporunda ; Davalı ticari defterlerinin vergi incelemesinde olması nedeniyle incelemesinin yapılamadığı , davalı muavin kayıtlarına göre davalının davacıya borcunun bulunmadığı, dosya kapsamında davalının temerrüte düşürüldüğüne dair herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığından bu konuda bir değerlendirme yapılamadığı sonuç ve kanaatine varıldığı ayrıntılı ve gerekçeli olarak belirtilmiştir.
Dava ve takip konusu edilen alacağın varlığı ve miktarının belirlenmesine yönelik olarak dosya ve davacı defterleri üzerinde mahkememizce bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan 05/01/2016 tarihli bilirkişi raporunda ; Davacı tarafın 2011-2012-2013 yılı yasal defterlerinin açılış ve kapanış tasdikine sahip olduğu, bu yönüyle sahibi lehine delil sayılmasına ilişkin takdir yetkisinin mahkemeye ait olduğu, davacı taraf ticari defterleri üzerinden bakıldığında davacı şirketin davalı şirketten 17.139,39 TL asıl alacağı olduğu netice ve kanaatine varıldığı ayrıntılı ve gerekçeli olarak belirtilmiştir.
Davalı tarafın defterlerinin vergi incelemesinden dönmesinden sonra davalı defterleri inceleme yapılması için Ankara Asliye Ticaret Mahkemesine yeniden talimat yazılmış, talimat mahkemesince alınan 07/06/2017 tarihli bilirkişi raporunda ; 2009 yılı defterleri sunulmadığı için davalının 2009 yılı rakamı dışarıda tutularak yapılan hesaplamada 2012 yılı itibariyle davalının davacıya olan bakiye borcunun 25.366,35 TL olduğu, bu tutardan davacı kayıtlarında yer alan ancak davalı kayıtlarında yer almayan 8.217,29 TL’ lik ödeme düşüldüğünde davalının davacıya 17.149,06 TL tutarında borçlu olduğu, davacı firmanın bakiye rakamı olan 17.139,39 TL ile davalının 17.149,06 TL arasında farkın 9,67 TL olduğu, bu farkın 2010 yılından kaynaklandığı ancak davalı firmanın kayıtlarında bulunan 2009 yılından gelen 22.736,95 TL’ lik bakiyenin incelenmesi gerektiği, 2009 yılına ait defterlerin sunulması durumunda bu 2009 yılı da dahil edilerek alacak olup olmadığının tespitinin yapılabileceği sonucuna varıldığı ayrıntılı ve gerekçeli olarak belirtilmiştir.
Davalının 2009 yılı defterleri de celp edilerek ve bu defterler de incelenerek ek rapor düzenlemesi için yeniden Ankara ATM ye talimat yazılmış, talimat mahkemesince alınan 13/12/2017 tarihli bilirkişi raporunda ; Davalının 2009 yılı defterlerinin incelemesinden sonra davalı firma kayıtlarına göre davacı firmanın davalı firmadan alacağının olmadığı, davacı firmanın davalı firmaya 5.587,89 TL tutarında borçlu olduğu sonucuna varıldığı ayrıntılı ve gerekçeli olarak belirtilmiştir.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporunda davacının 2009 ve 2010 yılı defterlerinin incelenmediği anlaşıldığından, söz konusu defterler incelenerek ek rapor düzenlenmesi için dosya bilirkişiye tevdi edilmiş, alınan 22/03/2018 tarihli bilirkişi raporunda ;Davacı tarafın 2009 ve 2010 yılı defterlerinin açılış ve kapanış tasdikine sahip olduğu , bu yönüyle sahibi lehine delil sayılması gerektiğine dair taktir yetkisinin mahkemeye ait olduğu, davacı taraf ticari defterler üzerinden bakıldığında davacı şirketin 2009 ve 2010 yılı cari hesap hareketlerinden 2011 yılına devreden bir borç alacak bakiyesinin olmadığı, kök raporda belirtildiği üzere 2011-2012-2013 yılı cari hesap hareketlerinden davacı şirketin davalı şirketten 17.139,39 TL alacaklı olduğu, davacı tarafından davalıya düzenlenen davalı kayıtlarında olmayan 24017 ve 24018 nolu fatura ve irsaliye kopyalarının kendisi tarafından temin edilerek dosyaya konulduğu, irsaliyelerde araç plakasının yazılı olduğu, yine irsaliyelerin birinde teslim alan kısmının ambar teslim imzasının olduğu, davalının kendi yaptığı ödemenin kendi kayıtlarında olmamasının davalı kayıtlarının düzenli tutulmadığı izlenimini uyandırdığı, davacı yasal kayıtları üzerinden karar verilmesi durumunda davacı şirketin davalı şirketten takip tarihi itibariyle 17.139,39 TL alacaklı olduğu, netice ve kanaatine varıldığı ayrıntılı ve gerekçeli olarak belirtilmiştir.
Bilirkişi raporunda bahsi geçen 2 adet fatura ve bu faturalara ilişkin sevk irsaliyesi asıllarını sunmak üzere davacı tarafa mahkememizin 27/03/2018 tarihli celsesinde iki haftalık süre verilmiş, davacı tarafça faturaların ikinci suret asılları sunularak mahkeme kasasına alınmıştır.
Davacı vekiline ibraz edilen faturaların tebliği ile ilgili belgeleri sunmak üzere mahkememizin 29/05/2018 tarihli celsesinde iki haftalık süre verilmiş, davacı tarafça mahkememize sunulan 18/06/2018 tarihli dilekçede faturaların teliğine ilişkin davalı tarafından teslim alınıp imzalanmış bulunan sevk irsaliyelerinin mahkemeye 04/05/2018 tarihinde sunulduğu, irsaliyelerde de görüleceği üzere davalı şirketin ünvanının yanına veyahut teslim alan kısmına imzalar atılarak ticari ilişkiye konu ürünler ile bunlara ilişkin faturaların davalı şirket tarafından teslim alındığı belirtilmiştir.
Davacı tarafa uyuşmazlık konusu olan faturalar dışında davalı tarafa satılıp teslim edilen mallar ile ilgili örnek fatura ve sevk irsaliyeleri var ise bunları sunmak üzere mahkememizin 17/07/2018 tarihli celsesinde iki haftalık süre verilmiş, davacı tarafça mahkememize 15/09/2010 tarihli fatura ve buna ilişkin sevk irsaliyesi ibraz edilmiştir.
Toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; Davacı tarafça, davalıya satılıp teslim edilen mal bedelinin bir bölümünün ödenmediğinden bahisle alacağın tahsiline yönelik olarak davalı hakkında icra takibi başlatıldığı, davalının takibe itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği, davacı tarafça itirazın iptali için eldeki davanın açıldığı, taraflar arasında mal alım satımına dayalı ticari ilişkinin varlığı konusunda bir ihtilaf bulunmadığı , ihtilafın davacı taraf ticari defter kayıtlarında görünen 05/10/2009 tarihli 24017 nolu 12.394,13 TL bedelli fatura ile 05/10/2009 tarihli 24018 nolu 10.623,54 TL bedelli fatura ve davalı defterinde görünmeyen ancak davacı defterinde kayıtlı bulunan davalı tarafında yapılan 8.217,29 TL lik ödemeden kaynaklandığı , her iki fatura ile ilgili davacı tarafça faturaların ikinci suret asıllarının ve yine bu faturalara ilişkin sevk irsaliyelerinin sunulduğu, sevk irsaliyelerinde teslim alan bölümünde her hangi bir imzanın bulunmadığı ancak davacı tarafça sunulan 15/09/2010 tarihli faturaya ilişkin sevk irsaliyesinde de teslim alan bölümünde her hangi bir imzanın bulunmadığı buna rağmen söz konusu faturanın davalı taraf ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, bunun yanında ihtilaflı faturaların düzenlendiği tarih itibariyle davalı tarafça 22.657,18 TL lik ödeme yapıldığı, ödeme miktarı göz önüne alındığında söz konusu ödemenin ihtilaflı faturalara karşılık yapılmış olduğunu düşündürdüğü , mal teslimi yapılmaksızın bir ödeme yapılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, bu hususlar göz önüne alındığında da ihtilaf konusu faturalarda belirtilen malların davalıya teslim edildiğinin kabulünün gerektiği , bunun yanında davalı tarafın yaptığı 8.217,29 TL lik ödemenin kendi kayıtlarında bulunmadığı bu hususunda davalının kayıtlarını düzenli tutmadığını gösterdiği , tüm bu hususlar göz önüne alındığında davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 17.139,39 TL alacaklı olduğu, bu miktar üzerinden davalı tarafça yapılan itirazın haksız ve yersiz olduğu , davalının icra takibinden önce temerrüte düşürüldüğünün davacı tarafça ispat edilemediği… ” gerekçesiyle davanın KISMEN KABULÜ ile, davalının İzmir 7. İcra Müd’ nün 2013/1029 Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 17.139,39.TL asıl alacak ile asıl alacağa icra takip tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faizi ile birlikte devamına, takibin devamına karar verilen bölüm üzerinden hesaplanacak % 20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin eksik inceleme ile itiraz ettikleri hususlar araştırılmadan, bilirkişi raporları arasındaki çelişkiler giderilmeden haksız ve hukuka aykırı olarak karar verdiğini, müvekkili davalının davacı şirkete borcunun bulunmadığını, müvekkili davalı şirketin davacı şirkete ödemelerini yaptığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, cari hesap alacağına istinaden yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle hükme esas alınan bilirkişi raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun olmasına, kendisine teslim edilen mallar karşılığında bakiye bedelin ödendiğinin davalı tarafından kesin delillerle ispatlanamamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/11/2018 tarih ve 2014/59 Esas 2018/990 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 1.192,99.TL nispi harçtan peşin olarak alınan 328,60.TL harcın mahsubu ile bakiye 864,39.TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 26/05/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.