Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/611 E. 2022/1013 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/611
KARAR NO : 2022/1013

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/04/2018
NUMARASI : 2017/166 Esas 2018/431 Karar
DAVA : BANKA TEMİNAT MEKTUBUNUN HÜKÜMSÜZLÜĞÜNÜN TESPİTİ
KARAR TARİHİ : 02/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 02/06/2022

İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/166 Esas ve 2018/431 Karar sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonucunda davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalı … A.Ş.’nin açmış olduğu 2012/108728 ihale kayıt numaralı ihaleleyi kazanarak, İzmir ili, …, …, …. ilçelerinin el bilgisayarı/endeksör ile endeks okuması ve düzenlenecek fatura bildiriminin aboneye bırakılması işini üstlendiğini, taraflar arasında 07.12.2012 tarihli hizmet alım sözleşmesi imzalandığını, söz konusu hizmet alım sözleşmesinin 12. maddesi ile teminata ilişkin hükümlerin düzenlendiğini, 12.1.2. maddesi uyarınca da müvekkili … tarafından bu işe ilişkin olarak … Bankası’nın 10.12.2012 tarihli, 800221 seri numaralı ve 92.205,00.TL bedelli kesin teminat mektubunun davalıya verildiğini, teminat mektuplarına esas olan ve müvekkili … tarafından üstlenilen işlere ilişkin sözleşmelerin 15.07.2013 tarihinde … A.Ş. ile müvekkili tarafından karşılıklı olarak feshedildiğini, fesih tarihi itibariyle müvekkili tarafından alt işveren olarak üstlenilen işlerin eksiksiz olarak yerine getirildiğini, müvekkilinin sözleşmede belirtildiği gibi bu iş nedeni ile davalıya herhangi bir borcu olmadığı gibi aynı iş nedeniyle SGK’ya, çalıştırdıkları kişiler nedeni ile prim borcu da kalmadığını, davalı … AŞ’den yukarıdaki teminat mektubunu da içeren teminatların müvekkile iadesi için iadeli taahhütlü başvuru yapıldığını, SGK’ya söz konusu iş nedeniyle SGK kurumuna çalıştırılan işçilerin prim borçlarına yönelik borcunun olmadığını, bu sebeple teminatın iadesinde sakınca olmadığının davalıya bildirildiğini, teminat mektubunun iadesine yönelik SGK’nın soğuk damgalı yazısının davalıya gönderilmesine rağmen, … A.Ş. kesin hesapları yapmadığı gibi dava konusu teminat mektubunu da geçen süre içerisinde iade etmediğini ileri sürerek … Bankası A.Ş. tarafından düzenlenen 10.12.2012 tarihli, 800221 seri numaralı ve 92.205,00.TL bedelli teminat mektubunun hükümsüzlüğü ile davalıdan alınarak müvekkili …’a teslimine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; yapılan işlemlerin hukuka uygun olduğunu, davacının ihale bitimi nedeniyle doğan ve şirketleri tarafından hakedişlere dahil edilerek ödenen personel kıdem tazminatlarını ve sair işçilik alacaklarını çalışanlara ödemeyerek yükümlülüğünü yerine getirmediğini bu nedenle davacının şirketlerine borcunun bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, ”…Dava, teminat mektubunun iadesi davasıdır. Taraflar arasındaki ihtilaf, teminat mektubunun iadesi şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğidir.
V-1- Davalı … A.Ş.’nin açmış olduğu 2012/108728 ihale kayıt numaralı ihaleleyi davacının kazandığı, İzmir ili, …, …, … ilçelerinin el bilgisayarı/endeksör ile endeks okuması ve düzenlenecek fatura bildiriminin aboneye bırakılması işini üstlendiğini, taraflar arasında 07.12.2012 tarihli hizmet alım sözleşmesi imzalandığı, söz konusu hizmet alım sözleşmesinin 12. maddesi ile teminata ilişkin hükümlerin düzenlendiği 12.1.2. maddesi uyarınca … Bankası’nın 10.12.2012 tarihli, 800221 seri numaralı ve 92.205,00 TL bedelli kesin teminat mektubunun davalıya verildiği, sözleşmelerin 15.07.2013 tarihinde … A.Ş. ile müvekkil tarafından karşılıklı olarak feshedildiğini anlaşılmaktadır.
2- Davacının, sözleşmenin feshedilmesi ve SGK’ya, çalıştırdıkları kişiler nedeni ile prim borcu da kalmadığını, sözleşmenin 12.4.1. Maddesi uyarınca teminat mektubunun iadesini talep ettiği, davalının da aynı hüküm nedeniyle çalıştırılan işçilerin açtıkları işçilik alacakları ve kıdem tazminatı davaları nedeni ile asıl işveren sıfatı ile sorumlu olması, devam eden işçi alacağı ve kıdem tazminatı davaları nedeni ile davalının borcunun sona ermediğini belirterek davanın reddini istediği anlaşılmaktadır.
3- Sözleşme hükümlerinde; teminat mektubunun iadesi sadece SGK’ya çalıştırdıkları kişiler nedeni ile prim borcu kalmamasına değil, davalı idareye karşı borcunun da olmaması şartına bağlanmıştır. Davalı tarafından belirtilen İş Mahkemelerinde görülen bir kısım dava dosyaları getirtilmiş olup davalının bu davalarda asıl iş veren sıfatı ile davalı olduğu bu hale göre davacının dava tarihi itibari ile davalıya hiç bir borcu olmadığını ispat edememiştir.
VI- Tüm bu açıklamalara göre, teminat mektubunun iadesi koşulları oluşmadığı…” gerekçesi ile davanın REDDİNE,
karar verilmiş, verilen bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının zorlama bir yorumla hukuka ve özellikle İş Kanun’un 6. maddesinin amir hükümlerine aykırı olduğunu, davaya konu teminat mektubuna esas olan ve müvekkili … tarafından üstlenilen işlere ilişkin sözleşmelerin 15.07.2013 tarihinde … A.Ş. ile müvekkili tarafından karşılıklı olarak feshedilmiş olup, müvekkili şirketin işbu teminat mektubuna konu sözleşmelerden kaynaklı olarak olası işçi tazminatlarından sorumlu tutulabileceği kanuni sürenin 15.07.2015 tarihinde sona erdiğini, ilk derece mahkemesi Hakimliğince yapılan 15/02/2018 tarihli duruşma zaptı incelendiğinde, iki nolu ara kararının “Dava niteliği gereği bilirkişi incelemesi yapılmasına yer olmadığına” karar verildiğini ve üçüncü celsede de davanın reddine karar verilerek usuli bir hata yapıldığını, İlk Derece Mahkemesi Hakimliğince yapılması gerekenin, dosyanın kül halinde bilirkişi kuruluna göndermek ve Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 04.07.2002 tarihli, 2002/1364 Esas, 2002/3704 Karar sayılı ilamında belirtildiği şekilde “davacı müvekkilinin çalıştırdığı işçiler için ödenmesi gereken kıdem tazminatı varsa, bilirkişiden alınacak bir raporla miktarının saptanması ve sözleşmedeki teminat mektubunun iadesi bakımından gerekli diğer koşulların da yerine getirilip getirilmediğini” bilirkişi marifetince tespit ettirmesi olduğunu, davalı şirket vekilinin cevap dilekçesinde belirttiği üzere Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununun kesin teminat ve ek kesin teminatların geri verilmesi maddesinin yorumlanması ve eldeki davaya uygulanması gerektiğini, davalı şirket ile imzalanan 07.12.2012 tarihli hizmet alım sözleşmesinin madde 12.4.1-”Taahhüdün, sözleşme ve ihale dokümanı hükümlerine uygun olarak yerine getirildiği, yüklenicinin bu işten dolayı İdareye herhangi bir borcunun olmadığı tespit edildikten ve Sosyal Güvenlik Kurumundan ilişiksiz belgesinin getirildiği saptandıktan sonra; alınmış olan kesin teminat ve varsa ek kesin teminatların, alınan mal veya yapılan iş için bir garanti süresi öngörülmesi hâlinde yarısı, garanti süresi dolduktan sonra kalanı, garanti süresi öngörülmeyen hâllerde ise tamamı yükleniciye iade edilir” şeklinde olduğunu, davalı şirketin haksız olarak teminat mektubunu iade etmemesinin ve müvekkilinin riskinin devam ettiği müddetçe iade etmeyeceğini iddia etmesinin hayatın olağan akışıyla bağdaşmayacağı gibi bu tür bir davranışı da hukuk düzeninin korumadığını, müvekkilii şirketin yasanın öngördüğü bir biçimde işçilerin kıdem tazminatlarından sorumluluğunu inkar etmediğini ancak bu sorumluluğun ne şekilde ve ne zaman ortaya çıkacağı belli değilken ve davalı şirketin gerek müvekkili şirkete ve gerekse halen hizmet sözleşmesini yürüttüğü işçileri devralan şirkete rücu hakkı her zaman mevcut iken ve işçilerin hiçbirine yargı derecatından geçip ödediği/ödemek zorunda kaldığı her hangi kıdem ve ihbar tazminatı mevcut değilken, müvekkili şirket tarafından verilen teminat mektubunun sonsuz bir tarihe kadar elinde tutmasının adalet ve hukuk mantığı ile bağdaşmasının da söz konusu olmadığını, taraflar açısından münfesih hale gelmiş olan sözleşme kapsamında, kanunun emredici hükümlerine açıkça aykırı olarak davalı şirketin uhdelerinde bulunan teminat mektubunu iade etmemesinin ve ilk derece mahkemesini davanın reddine karar vermesinin hukuki hiçbir gerekçesi olmadığını, davaya konu 07.12.2012 tarihli hizmet alım sözleşmesinin 12. maddesi kapsamında müvekkili … tarafından davalı şirkete teslim edilmeyen ve bu işe ilişkin olarak … Bankası’nın 10.12.2012 tarih ve 800221 seri numaralı, 92.205,00 TL bedelli kesin ve süreli teminat mektubunun vade tarihinin 31.01.2017 olduğunu, her ne kadar dava dilekçesinde 10.12.2012 tarih ve 800221 seri numaralı, 92.205,00 TL bedelli kesin ve süreli teminat mektubunun hükümsüzlüğü ile davalıdan alınarak müvekkili …’a teslimine karar verilmesini talep etselerde teminat mektubunun üzerinde öngörülen geçerlilik süresini 31.01.2017 tarihinde doldurduğu için, davaya konu mektubun teminat olma vasfını yitirmiş olduğunu, muhatap bankanın (…’ye devredilen …) iş bu mektup yönünden hiçbir sorumluluğunun kalmadığını buna göre İlk Derece Mahkemesince, dava konusu mektubun süresinin dolmuş olması ve teminat olma vasfını yitirmiş olmasından dolayı iş bu talep konusunda karar verilmesine yer olmadığına dair karar vermesi gerekmekteyken yine hukuka aykırı olarak davanın reddine karar verilmesinin hukuken hatalı olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, banka teminat mektubunun hükümsüzlüğünün tespiti istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Teminat mektubu, mevzuatımızda açıkça düzenlenmemiştir Pozitif bir temele dayanmayan teminat mektubu kurumu, ticari hayatın bir gereği olarak ve sözleşme serbestisi kapsamında vücut bulmuştur. Muhatap, lehtar ve garanti eden olmak üzere bünyesinde üçlü bir ilişki içeren teminat mektubu, (doktrinde tartışmalar mevcut olmakla birlikte) esas olarak üçüncü kişinin fiilini taahhüt niteliğinde olması nedeniyle bir tür garanti sözleşmesidir. 11.06.1969 Tarih 1969-4 Esas-1969-6 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da teminat mektubunun mahiyeti itibariyle üçüncü kişinin fiilini taahhüt niteliğinde bir garanti sözleşmesi olduğu kabul edilmiştir. Banka teminat mektubu ile garanti eden banka, kayıtsız ve şartsız bir ödeme yükümlülüğü altına girmemekte, aksine üçüncü kişi durumunda bulunan lehtarın edimini ifa etmemesi ya da sair rizikoların ortaya çıkması halinde muhatabın uğrayacağı zararları teminat altına almayı amaçlamaktadır.
Teminat mektuplarının vadeli (süreli) ya da vadesiz (süresiz) olarak düzenlenmeleri mümkündür. Teminat mektubunu düzenleyen banka yönünden borç, riskin gerçekleşmesinden sonra bankadan ödeme talebinde bulunulmasıyla muaccel hale gelecektir.
HMK’nın 114/1-h maddesi uyarınca davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması dava şartı niteliğindedir. Aynı Kanunun 115. maddesi uyarınca mahkeme, kamu düzeninden sayılan dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.
Bu açıklamalar ışığında, taraflar arasında imzalanan 7.12.2012 tarihli hizmet alım sözleşmesinin 12.1.2. maddesi uyarınca davacı tarafından davalı şirkete verilen … Bankası’nın 10.12.2012 tarihli, 800221 seri numaralı ve 92.205,00.TL bedelli kesin teminat mektubunun geçerlilik süresi 31.01.2017 tarihinde dolması ve 31.01.2017 tarihinden sonra teminat olma vasfını yitirmiş olmasına rağmen bu tarihten sonra 14.02.2017 tarihinde davacı tarafından davalı aleyhine teminat mektubunun hükümsüzlüğünün tespiti ile iadesi istemiyle açılan bu davada, davacının hukuki yararı bulunmamaktadır. Hukuki yarar dava koşulu olup, 31.01.2017 tarihinde geçerlilik süresi dolan ve hükümsüz kalan … Bankası’nın 10.12.2012 tarihli, 800221 seri numaralı ve 92.205,00.TL bedelli kesin teminat mektubunun hükümsüzlüğünün tespitine yönelik 14.02.2017 tarihinde açılan davanın, davacının hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle HMK’nın 114/1-h ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekirken mahkemece re’sen gözetilmesi gereken bu husus gözetilmeden işin esasına girilerek yukarıda yazılı gerekçe ile davanın esastan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, doğru görülmemiştir.
Bu itibarla, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazının kabulü ile 6100 sayılı HMK’ nun 355. ve 353/(1)-b-2. maddeleri gereği yerel mahkemece verilen karar kaldırılarak esasa ilişkin yeniden hüküm tesisine, kararın kaldırılma sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına dair aşağıda belirtilen şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
I-Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun KABULÜ ile; İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/04/2018 tarih ve 2017/166 Esas, 2018/431 Karar sayılı sayılı hükmün HMK’nın 355. ve 353/(1)-b-2 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA,
II-KALDIRILAN HÜKMÜN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
”1-Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın HMK’ nun 114/1-h ve 115/2. maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli olan 80.70.TL maktu karar harcından peşin olarak alınan 1.538.74.TL harcın tenzili ile bakiye 1.458.04.TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar ittihazına mahal olmadığına,
5-Davalı bu davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT. 7/2. madde ve fıkrası hükmü de dikkate alınarak 5.100.00.TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-HMK.’ nın 333. maddesi gereğince taraflarca yatırılan gider/delil avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,” şeklinde HÜKÜM TESİSİNE,
III-Kararın kaldırılma sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
IV-İstinaf başvurusunun kabulü nedeniyle davacıdan alınan istinaf karar peşin harcının davacıya iadesine,
V-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan toplam 29,00-TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
VI-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
VII-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesine ilişkin işlemlerin mahal mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’ nın 362/(1)-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 02/06/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.