Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/600 E. 2022/1055 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/600
KARAR NO : 2022/1055

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/11/2018
NUMARASI : 2017/865 Esas 2018/1167 Karar
DAVA : ALACAK
KARAR TARİHİ : 09/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 09/06/2022

İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/865 Esas ve 2018/1167 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…DAVA: Davacı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği dava dilekçesi ile özetle; Taraflar arasında 16.09.2013 tarihinde müvekkili aracı firma, davalının ise üretici-ihracatçı firma sıfatı ile yazılı sözleşme kurulduğunu, iş bu sözleşme ile davalı yanın ürettiği turşu, sebze meyve gibi gıdaların ithalatçı firma olarak tanımlanan … West … th. Street … IL, … USA adresinde faaliyet gösteren… satışının ancak müvekkil firma aracılığı ile yapılabileceğinin öngörüldüğünü, sözleşmenin 3. Maddesinde davalı üretici firmanın müvekkili firmanın yazılı onayı olmaksızın ithalatçı firmaya doğrudan satış yapamayacağının öngörüldüğünü, buna karşın davalının sözleşme hükümlerine aykırı hareket ettiği ve 11.02.2017 tarihli faturası ile ithalatçı firmaya 18.000 USD tutarında doğrudan satış yaptığının tespit edildiğinin öğrenildiğinin belirtildiğini, davanın davalı yanın davacının bilgi ve onayını almadığı dolayısıyla 16.09.2013 tarihli sözleşmenin 3. Maddesine aykırı davranışı nedeniyle ikame edildiğini, müvekkilinin bu şekilde bilgisi dışında bir satış yapıldığını bilmediğinden fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 5.000 USD üzerinden davanın açıldığını, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile taraf defter kayıtlarının incelenmesi ile tam miktarın ortaya çıkacağını beyan ettiklerini, 5.000 USD ‘nin dava tarihinden itibaren değişken faiz yürütülerek fiili ödeme günündeki TC Merkez Bankası USD efektif satış kuru üzerinden Türk Lirası karşılığının davalı yandan tahsiline, mümkün olmadığı takdirde şimdilik talep edilen 17.700,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı yandan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği cevap dilekçesi ile özetle; Davacı tarafça açılmış olan bu davanın usul ve yasaya aykırı olarak açılmış olduğu ve reddi gerektiğini, taraflar arasında 30/03/2013 tarihinde akdedilen sözleşmede her ne kadar sözleşmenin her iki tarafın tacir olarak hareket etmekte iseler de, yapılan sözleşmenin tek tarafa ticari hayatının mahvına neden olabilecek edimler yüklendiğini, zira uyulmazlığa dayanak olan sözleşmenin 3. Maddesinin ticari hayatın devamını imkânsız hale sokmakta, sözleşmenin hangi şartlar altında müvekkil firmanın davacı firmaya bağımlı kılındığı muamma bir durum halini aldığı, fesih koşulları da yer almamış olduğu, bu nedenle söz konusu maddenin uygulanmamasının gerektiği, Mahkemenin aksi kanaate varması halinde ise hakkaniyet indirimi yapılmasının gerektiğini, bu nedenlerden dolayı davacı tarafça haksız ve hukuka aykırı olarak açılmış olan bu davanın reddine, yargılama giderleri le ücret-i vekaletin davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
CEVABA CEVAP: Davacı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği cevaba cevap dilekçesi ile özetle; davalı cevaplarına nazaran taraflar arasında 16/09/2013 tarihli sözleşme ile aracılık sözleşmesi kurulduğunun açık olarak diğer yandan ayrıca ve açıkça inkar edilmediğinden davalı yanın müvekkili dışlamak suretiyle satış yaptığının zımni olarak kabul edildiğini, uyuşmazlığın s özleşmede yer alan cezai şartın geçerli olup olmadığı noktasında toplandığını, süre ve fesih koşullarının sözleşmenin kurucu unsuru olmadığından bu hususların yer almamasının sözleşmeyi geçersiz kılacağını, yine komisyon ücretinin açıkça belirtilmemesinin davalı yanın sözleşme ile yüklendiği edimi yerine getirmede temerrüde düşmesini ve buna bağlı olarak öngörülen cezai şartı ödememesini haklı çıkarmayacağını, bu nedenlerle davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; sözleşmeye aykırılık nedeni ile cezai şart bedelinin tahsili davasıdır.
Temlik Sözleşmesi: 31/10/2017 tarihli temlik sözleşmesi ile dava konusu alacak temlik eden … Şti tarafından temlik alan … Şti ‘ye temlik edilmiştir.
Sözleşme: Dava konusu alacağı temlik eden ….Şti (aracı firma) ile davalı şirket (üretici/ihracatçı firma) arasında imzalanan 16.09.2013 tarihli sözleşmenin 2. maddesinde davalı firma tarafından üretilen başta turşu edilmiş sebzeler olmak üzere her türlü gıdanın aracı firma aracılığıyla ithalatçı firma olan olarak tanımlanan … West … th. Street … IL, … USA adresinde faaliyet gösteren… Inc. satışının yapılacağı, 3. Maddesine göre Üretici/ ihracatçı firmanın ithalatçı firmaya aracı firmanın komisyon alamayacağı şeklide bilgisi ve yazılı onayı olmaksızın doğrudan satışının yapamayacağı, aksi halde ithalatçı firmaya kesilen her T.C. Maliye Bakanlığının fatura bedeli kadar miktarı aracı firmaya şartsız ve koşulsuz ödeneceği öngörülmüştür.
İhracat Belgesi: Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Ege Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğüne mahkememiz tarafından yazılan 10/08/2017 tarihli yazımıza verilen cevaba göre; davalı şirket tarafından…şirketine 15.02.2017 tarihli beyanname ile ihracat işleminin gerçekleştirdiğini, ihracat işlemine konu fatura bedelinin 18.616,96 TL olduğunun gönderildiği görülmüştür.
Bilirkişi raporu; Dava dosyasındaki belgelerle, Sayın Mahkemenin tarafımıza vermiş olduğu görev ve yetki çerçevesinde dosya üzerinden ve tarafların ticari defter kayıtları üzerinden yapılan inceleme neticesinde; davacı şirketin, 2013-2014 ve 2016 yıllarına ait ticari defterlerin usulüne uygun olarak tutulduğu, şirketin açılışa ait yasal tasdikleri ile yılsonu kapanış onaylarının süresi içerisinde yapıldığı görüldüğünden bu yıllara ait ticari defterlerin delil niteliğinin bulunduğu, 2015 yılı için kapanış onayının bulunmaması nedeniyle 2015 yılı için defterlerin delil niteliğinin bulunmadığı, raporun önceki sayfalarında ayrıntılı olarak arz olunduğu üzere; Davacı şirketin 2013-2014-2015 ve 2016 yılları yevmiye defter kayıtlarında 320.01.064 ve 320.00.046 hesap kodlu Satıcılar hesaplarında … Tarım hesabının 6.617,62 TL Borç bakiyesi ile 31.12.2016 yılı kapanış kaydının bulunduğu, yine bu yıllarda 120.02 Yurt dışı alıcılar hesabı altında dava konusu …. Şirketine ait herhangi bir kayıt bulunmadığının tespit edildiği, davalı şirketin; 2013-2015 ve 2016 yıllarına ait ticari defterlerin usulüne uygun olarak tutulduğu, şirketin açılışa ait yasal tasdikleri ile yılsonu kapanış onaylarının süresi içerisinde yapıldığı görüldüğünden ticari defterlerin delil niteliğinin bulunduğu, 2014 yılına ait yevmiye defterinin kapanış onayı yaptırılmadığından delil niteliğinin bulunmadığı, davalı şirketin incelenen 2013-2014-2015 ve 2016 yıllarına ait ticari defter kayıtlarında, M0277 kod’lu cari hesap ekstresinden görüleceği üzere davacı tarafa yapılan mal satışlarına yönelik düzenlenen faturalar ile davacının yaptığı tahsilatların mevcut olduğu, 31/12/2016 tarihi itibariyle davacının hesaplarda 6.617,61 TL borçlu görüldüğü, davalı şirket yetkilisince bu ticari ilişkinin dava konusu sözleşme ile ilgili olmayan mal alış-satış ilişkisi olduğu, bunun dışında dava konusu … şirketi ile ilgili herhangi bir kayıt bulunmadığının incelemede anlaşıldığı, Mahkemenin 17/04/2018 tarihli duruşmasında tespiti yapılan taraflar arasındaki uyuşmazlık konuları ile ilgili değerlendirmelerine göre; davalı ihracatçı firmanın … firmasına yaptığı tespit edilen satışlar: davalı ihracatçı firmanın muhasebe kayıtlarında 2013-2014-2015 ve 2016 yıllarında …. Firmasına yapılmış ihracat kaydının bulunmadığı, sözleşmenin 3.maddesi uyarınca davacının cezai şart alacağının bulunup bulunmadığı, varsa miktarı konusunda yapılan tespitlere göre; dvacının sözleşmenin 3. Maddesi gereği davlıdan cezai şart alacağının bulunup bulunmadığı, varsa miktarı hususu hukuki değerlendirme gerektirdiğinden Yüce Mahkemenin takdirlerinde olduğu, sözleşmede süre, ücret, fesih koşullarının ön görülmemiş olmasının sözleşmeyi geçersiz kılıp kılmayacağı hususuna göre; bu hususun hukuki değerlendirme gerektirdiğinden Yüce Mahkemenin takdirlerinde olduğu, sözleşmenin 3.maddesindeki cezai şart alacağının dürüstlük kuralı ve hakkaniyete aykırı olup olmadığı, sonucuna göre davalının hakkaniyet indirimi talep edip edemeyeceği konusuna göre; cezai şart miktarının fahiş olup olmadığı belirlenirken, tarafların ekonomik durumları, özel olarak borçlunun ödeme gücü, alacaklının asıl borcun ifa edilmesi halinde elde edeceği yarar ile cezai şartın ödenmesinin sağlayacağı yarar arasındaki makul adil ölçü, sözleşmeye aykırı davranılması yüzünden alacaklının uğradığı zarar, borçlunun kusur derecesi gibi durumlar dikkate alınarak belirlenmesi hususlarında Yargıtay kararlarının mevcut olduğu göz önüne alındığında, davalının hakkaniyet indirimi talep edip edemeyeceği hususunda hukuki değerlendirme ve takdirin Yüce Mahkemeye ait olacağı kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Somut olayda; dava konusu alacağı temlik eden ….Şti ile davalı şirket arasında imzalanan 16.09.2013 tarihli sözleşmenin halen yürürlükte olduğu, sözleşe uyarınca davalı firma tarafından üretilen başta turşu edilmiş sebzeler olmak üzere her türlü gıdanın yalnızca aracı firma olan ….Şti aracılığıyla ithalatçı firma olan olarak tanımlanan… Inc. satışının yapılacağı hususunda uyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlığın sözleşmenin üçüncü maddesinde kararlaştırılan cezai şartın fahiş olup olmadığı, davalının ekonomik mahfına sebep verecek ölçüde yüksek olup olmadığı noktasında toplanmaktadır
6102 sayılı TTK’nın 22 md. uyarınca; “Tacir sıfatını haiz borçlu, Türk Borçlar Kanununun 121 inci maddesinin ikinci fıkrasıyla 182 nci maddesinin üçüncü fıkrasında ve 525 inci maddesinde yazılı hâllerde, aşırı ücret veya ceza kararlaştırılmış olduğu iddiasıyla ücret veya sözleşme cezasının indirilmesini mahkemeden isteyemez.” Ancak, kararlaştırılan cezai şart miktarının ekonomik yönden borçlunun mahvına sebebiyet verecek ölçüde yüksek olduğunun saptanması durumunda cezai şarttan makul oranda indirim yapılabileceği Yargıtay uygulamalarında kabul edilmektedir. Davalı şirketin ticari ilişkisinin sözleşmedeki …. Firması ile olan ilişkisinden ibaret olmadığı, sözleşmedeki cezai şartın ise yalnızca …. Firmasına yapılacak ihracatlar yönünden geçerli olduğu, sözleşmenin yürürlüğe girdiği 16.09.2013 tarihinden dava tarihine kadar tüm ticari defter ve kayıtları incelendiğinde …. Firmasına yapılan bir ihracat kaydına rastlanmadığı ancak Ege Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğünden gelen yazı cevabına göre davalı şirket tarafından aracı firma devre dışı bırakılarak… Inc.şirketine 15.02.2017 tarihli beyanname ile bir kez doğrudan ihracat işleminin gerçekleştirdiği, ihracat işlemine konu faturanın ise 11.02.2017 tarihli olup, bedelinin 18.616,96 USD olduğu, davalının cezai şart miktarının ekonomik yönden kendisinin mahvına sebebiyet verecek ölçüde yüksek olduğunu ispat edemediği, davalı üretici/ihracatçı firma tarafından doğrudan yapılan ihracata ilişkin aracı temlik eden şirketin bilgi ve onayının da bulunmadığı anlaşılmakla sözleşmenin 3. Maddesindeki cezai şart ödenmesi koşulunun gerçekleştiği…” gerekçesiyle davanın KABULÜ ile 5.000 USD alacağın dava tarihinden itibaren 3095 SY 4/a maddesi uyarınca Devlet Bankalarının USD cinsi yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği faiz oranı üzerinden işletilecek faizi ile birlikte fiili ödeme tarihindeki merkez bankası efektif satış kuru üzerinden TL karşılığının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; eksik ve yanlış hukuki değerlendirme ile davanın kabulüne karar verildiğini, yerel mahkeme tarafından kararlaştırılan cezai şartın müvekkili şirketin ekonomik olarak nasıl etkileyeceği konusunda bir değerlendirme yapılmadığını, öngörülen cezai şartın müvekkili şirketin ekonomik mahvına sebep olup olmadığı konusunda detaylı bir inceleme yapılmadığını, taraflar arasındaki sözleşmede süre, fesih koşullarının ve herhangi bir ihbar yükümlülüğünün yer almamasının sözleşmenin geçerliliğini etkileyip etkilemediği hususunun yerel mahkemece değerlendirilmediğini, cezai şart miktarının makul olup olmadığı, dürüstlük kuralına ve hakkaniyete aykırı olup olmadığının da tespit edilmediğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, sözleşmeye aykırılık nedeniyle cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle hükme esas alınan bilirkişi raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun olmasına, taraflarca imzalanan sözleşmenin geçerli ve yürürlükte bulunmasına, mahkemece hüküm altına alınan cezai şart miktarının, tacir olan davalı şirketin ekonomik yönden yıkımına yol açacak oranda yüksek olduğunun saptanmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/11/2018 tarih ve 2017/865 Esas 2018/1167 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 1.209,08.TL nispi harçtan peşin olarak alınan 302,28.TL harcın mahsubu ile bakiye 906,80.TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 09/06/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.