Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/580 E. 2022/934 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/580
KARAR NO : 2022/934

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/11/2018
NUMARASI : 2017/824 Esas 2018/1130 Karar
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ : 26/05/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 26/05/2022

İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/824 Esas ve 2018/1130 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı aleyhine İzmir 22.İcra Müdürlüğü’nün 2017/6847 E. sayılı dosya üzerinden 30.562,00 ve 14.514,00 TL’lik faturalardan dolayı 7 örnek icra takibi başlatıldığını, takibin 30.05.2017 tarihinde borçlunun yapmış olduğu itiraz neticesinde durduğunu, davalının borcun 14.514,00 TL’lik kısma itiraz etmediğini, 30.562,00 TL.’lik kısma itiraz ettiğini, davalının alacağın tahsilinin gecikmesi için takibe itiraz yoluna gittiğini, itiraz tutarındaki faturaya ilişkin malları teslim almadığı iddiasını içeren bir ihtarnameyi müvekkiline gönderdiğini, oysa 01.12.2016 tarih, 17446 yevmiye nolu ihtarnamede belirttikleri gibi davalı borçlu ile müvekkil arasında bir alım satım ilişkisinin olmadığı iddiasının yerinde olmadığını, borçlu tarafından düzenlenmiş olan iade faturasının müvekkil ile aralarındaki ilişkinin varlığına delil olduğunu, itiraz edilen faturanın mevcut olduğu ve karşılığında bir ödeme yapılmadığından takibe itirazın yerinde olmadığını belirterek, davalının takibin bir kısmı için yapmış olduğu itirazın iptaline, dava konusu alacağına ihtar tarihi olan 01/12/2016 tarihinden itibaren ticari faiz işletilerek alacağın %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle ; Davacı tarafından OCL2016000G01878 fatura numaralı, 30.562,00.-TL. Tutarında bir fatura tanzim edilerek müvekkiline e-fatura şeklinde tebliğ edildiğini, ancak taraflar arasında faturaya konu alım-satım ilişkisi mevcut olmadığını, faturada bahsi geçen malların müvekkil tarafından teslim alınmadığını, 28.11.2016 tarihli İzmir 6. Noterliği 12177 yevmiye numaralı ihtarname ile bu faturaya yasal süresi içinde itiraz edilerek iade edildiğini, davacı tarafından 01.12.2016 tarihli Bornova 6. Noterliği, 17446 yevmiye numaralı ihtarname ile iade edilen faturadaki malların müvekkile teslim edildiği iddia ederek fatura bedelinin talep edildiğini, ardından İzmir 22. İcra Dairesinde 2017/6347 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını müvekkil tarafından da itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, davacının müvekkile mal sattığını ve bu malların teslim edildiğini ispat etmesi gerektiğini, Yargıtay kararlarına göre itiraz edilen faturanın alıcı aleyhine delil oluşturmayacağı, ancak ticari ilişkinin varlığı davacı tarafça ispat edilmesi gerekmesine rağmen hiçbir şekilde ispat edilmediğini, tanık dinletilmesine muvafakatlerinin olmadığını, davacının malların satıldığını ve teslim edildiğini yazılı deliller ile ispat etmesinin gerektiğin, müvekkil tarafından faturada bahsi geçen malların teslim alınmadığından böyle bir borcun da bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraf vekilleri tarafından sunulan faturalar, cari hesap ekstresi, ihtarname, Mahkememizce celp edilen İzmir 22. İcra Müdürlüğü’nün 2017/6847 Esas sayılı dosyamız içerisine alınmış, dosyanın incelenmesinde ; davacı tarafından, davalı … Şti. aleyhine 45.076,00.-TL asıl alacak üzerinden icra takibi başlatıldığı, borçlunun 30.562,00.-TL’lik kısmına itiraz ettiği ve takibin durdurulduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce dosya mali müşavir bir bilirkişiye tevdi olmuş, taraf defterleri üzerinde yapılan inceleme sonunda düzenlenen 03/05/2018 tarihli raporda özetle ; Her iki şirketin de defterlerinin e-defter kapsamında ve usulüne uygun olarak tutulduğu, davacı … Şti.’nin ticari defterlerine göre davalı …’den 2016 yıl sonu itibariyle 45.076,00.- TL. alacaklı göründüğü, 2017 yılında söz konusu tutarın şüpheli alacaklar hesabında takip edildiği, davalı …nin ticari defterlerine göre davacıya 2016 yıl sonu itibariyle 30.562,00.- TL.’lık lastik faturası için iade faturası düzenlenmesi sebebiyle 14.514,00.- TL. borçlu göründüğü, 2017 yılında söz konusu borç tutarının T C. İzmir 22. İcra Müdürlügü’ne ödemesinin yapılması nedeniyle 20l7 yılı defter kayıtlarına göre davalının davacıya ait cari hesabında bakiye kalmadığı, Davalı tarafından T.C. İzmir 22. İcra Müdürlügü’ne ödemesi yapılan 14.514,00.- TL.’nin 2017 yılında davacı tarafından kayıtlara alınmadığı, davacı … Şti. tarafından ihtilaf konusu olan 30.562,00.-TL.’lik emtianın davalıya teslim edildiğine ilişkin sevk irsaliyesi ya da yazılı bir belgenin düzenlenmediği, belirtilmiştir.
Dosya, içerisinde bulunan tüm deliller ile birlikte değerlendirildiğinde; Yargıtay uygulamalarına göre satıcının fatura konusu malları davalıya teslim ettiğini usulüne uygun delillerle ispatlaması gerekir, tek başına fatura alacağın varlığını kanıtlamaz ve malların teslim edildiğini göstermez. Olayımızda davacı faturaya konu malları davalıya teslim ettiğini ispatlayamamıştır, yeminine başvurulan davalı temsilcisi de davacı tarafından takibe konu edilen fatura içeriğindeki malların kendilerine teslim edilmediğini belirterek yemin etmiş olup davacı davasını ispatlayamadığı…” gerekçesi ile davanın REDDİNE karar verilmiş, verilen bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu malların teslimine ilişkin bir itilafın bulunmaması gerektiğini, davalı firmanın dava konusu lastiklere ilişkin bir kısım bakiye ödeme yapmasının yanında diğer dava konusu lastikler içinde iade faturası kesmesinin lastikleri teslim aldığına ilişkin delil olduğunu, davalı tarafın faturalara yasal süresi geçtikten sonra itirazda bulunduğundan bu itirazın dikkate alınmaması gerektiğini, her ne kadar hükme esas alınan bilirkişi tespitinde davalı defterlerine göre bakiye alacak kalmadığı tespitinde bulunulsa da davalının defterlerine sonradan işlediği iade faturalarının, faturalara süresinde bir itirazı olmaması nedeni ile kendi yararına bir sonuç doğuramayacağını, müvekkili şirket defterlerine göre davalının müvekkili şirkete borcu bulunduğunu, davanın reddi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, faturadan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ispat yükü başlıklı 190. Maddesinde;“(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Aynı Kanun’un Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması başlıklı 222. Maddesi; ” (1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” şeklindedir.
Türk Ticaret Kanunu’nda faturanın tanımı yapılmamıştır. Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesinde yer alan tanımlama ise; “Fatura satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari bir vesikadır” şeklindedir. Bu durumda fatura; “ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari bir belge niteliğindedir.” şeklinde tanımlanabilir.
TTK’nın 21. maddesinde faturaya ilişkin “Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir. Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır. Telefonla, telgrafla, herhangi bir iletişim veya bilişim aracıyla veya diğer bir teknik araçla ya da sözlü olarak kurulan sözleşmelerle yapılan açıklamaların içeriğini doğrulayan bir yazıyı alan kişi, bunu aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itirazda bulunmamışsa, söz konusu teyit mektubunun yapılan sözleşmeye veya açıklamalara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır.” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Bu yasal düzenlemelerden çıkan sonuç; fatura düzenlemesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğudur. Ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma halinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili olmayıp, taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belge sayılacaktır. Anılan madde hükmü ile, faturanın özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olduğu, süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenenin aleyhine, bir karine getirilmiştir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi yukarıda ayrıntısı açıklanan yasa hükmünden kaynaklı karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin alınan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmesinin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gereklidir. Maddede yer alan karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir.
Fatura sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olduğu için süresinde itiraz olunmamak suretiyle kabul edildiği varsayılan fatura içeriği ancak sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak faturada yer alması olağan sayılan satılan malın cinsi veya yapılan işin adedi, türü, bedeli gibi hususlara ilişkin delil olabilir. Sözleşmenin kuruluşu aşamasında başta var olmayıp, ifa ile ilgili hususlarda sözleşmeyi değiştiren ve diğer tarafın durumunu ağırlaştıran kayıtların sonradan faturaya konulması durumundaki buna muhatabınca itiraz edilmese dahi bu kayıtların faturanın zorunlu ve olağan içeriğinden kabul edilmesi, düzenlemenin şekline olduğu kadar amacına da aykırı düşecektir.
Sadece faturanın tebliğ edilmesi ve tebliğden itibaren sekiz gün içinde itiraz edilmemesi akdi ilişkinin varlığının kanıtı değildir. Bu nedenle akdi ilişkinin inkârı halinde faturayı düzenleyen kimsenin bu ilişkinin varlığını ve faturaya konu malların teslim edildiğini kanıtlaması gerekir.
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle hükme esas alınan bilirkişi raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun olmasına, davacı şirket tarafından kesilen e-faturanın davalı şirket tarafından süresi içerisinde iade edilmesine, faturaya konu malların davalı şirkete teslim edildiğinin usulüne uygun delillerle ispatlanamamasına, davacı tarafından teklif edilen yeminin davalı şirket yetkilisi tarafından usulüne uygun olarak icra edilmesine, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/11/2018 tarih ve 2017/824 Esas 2018/1130 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 80,70.TL maktu karar harcından peşin olarak alınan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30.TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadan karar verildiğinden davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 26/05/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.