Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/576 E. 2022/841 K. 12.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/576
KARAR NO : 2022/841

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/11/2018
NUMARASI : 2017/1451 Esas 2018/1208 Karar
DAVA : MENFİ TESPİT
KARAR TARİHİ : 12/05/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 12/05/2022

İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/1451 Esas ve 2018/1208 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…Davacı vekili 25/12/2017 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı şirket tarafından müvekkili aleyhine İzmir 6. İcra Müdürlüğünün 2017/15967 Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, ödeme emrinin 18.12.2017 tarihinde tebliğ olunduğunu, davalı şirketin, İzmir ilinde faaliyet sürdüren elektrik dağıtımı yapan bir şirket olduğunu, davalı şirketin müvekkilinin … Sk. … Apt. No:… K:… D:… …/… adresinde bulunan ikamet ettiği evi için yüzde elli indirimli olarak elektrik enerjisi dağıtımı sağlayacağından bahisle, güvence adı altında 4 adet boş senet aslı üzerine müvekkiline imza attırmış olduğunu, davalının müvekkili aleyhine işbu bonoların hiçbir hukuki işleme tabi edilmeyeceğini, sadece teminat için alındığını, sonrasında ise müvekkile aynen iade edileceğini beyan etmiş olmasına karşılık, iki tanesinin icra takibine konu edildiğini, bu senetler üzerinde, bono olma vasfını gösterir hiçbir unsur-ad-soyad,tutar,vade, yer almadığını, müvekkiline boş senetler üzerine imza attırıldığını, müvekkilinin davalı yana, boş, bedelsiz, tarihsiz olarak imzalayıp verdiği 4 senetten 2 tanesinin üzerine 18.09.2017 vade tarihli ve 12.500,00 TL bedelli; 16.10.2017 vade tarihli ve 12.500,00 TL bedelli yazılarak icra takibine konulduğunu, senetlerden birinin 12.500,00 TL bedelli olarak, ötekinin de 6.426,24 TL olarak kısmi takip yapıldığını, karşı tarafın neden bu tutar üzerinden işlem yaptığını da keza anlamadıklarını, müvekkilinin davalı tarafa hiçbir borcunun bulunmadığını, davaya konu senet asılları üzerinde bedeli nakden yazılı olduğunu, müvekkilinin davalı yandan nakit para aldığının ileri sürüldüğünü, senet üzerindeki nakden ibaresinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, müvekkili ile davalı şirket arasında herhangi bir abonelik sözleşmesi akdedilmediği gibi, müvekkilinin davalı şirketten elektrik enerjisi hizmeti de almadığını beyanla takibin teminat ile Tedbir Konulmak suretiyle durdurulmasına, karşı tarafın % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine, müvekkilinin davalıya borcu olmadığının tespit edilmesine, icra takibine konulmamış olan tarih ve tutarlı yazılı olup olmadığı belli olmayan, ileride piyasaya sürülmesi halinde dava açma haklarımız saklı kalmak kaydı ile diğer 1 senedin de iptal edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 18/01/2018 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu senetler üzerinde nakden ibaresinin bulunduğunu, teminata(güvence) ilişkin bir ibarenin bulunmadığını, kambiyo senedi olan bononun illetten mücerret olduğunu, davacının takibe konu bononun güvence amaçlı verildiğini ispat etmesi gerektiğini, ancak bu hususun davacı tarafça hiçbir delille ispat edilememiş olduğunu , Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında da davacı tarafın bu iddiasını ispat etmesi gerektiğinin kabul edildiğini, dilekçeleri ekinde dosyaya ibraz etmiş oldukları Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2015/13764 E. 2016/4627 K. 16.03.2016 tarihli kararının da bu yönde olduğunu, davaya konu senetlerin teminat senedi olduğuna yönelik taraflar arasında herhangi bir sözleşme de bulunmadığını, davacı tarafın imzaya itirazı mevcut olmadığından senetler geçerliliğini koruduğunu, senet üzerinde bedeli nakden ahzolunmuştur kaydının mevcut olduğunu, davacı tarafın aksini yazılı delille ispat etmesi gerektiğini beyanla hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Mahkememiz 18/01/2018 tarihli Ara kararı ile davacı vekilinin İhtiyati Tedbir Talebine ilişkin olarak; İİK nun 72/3 maddesi gereğince icra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında, mahkemece sadece icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesine karar verilebilirse de davacı tarafından dava dilekçesi ekinde sunulan deliller itibariyle yaklaşık ispat koşulu sağlanamadığından ihtiyati tedbir talebinin reddine dair karar verilmiştir.
Taraflar arasında uyuşmazlık bulunan hususların;
Davacının icra takibine konu edilen bonolar nedeniyle davalıya borçlu olup olmadığı, borçlu ise miktarı, bonoların teminat amacıyla verilip verilmediği noktalarında toplandığı tespit edilmiştir.
DELİLLER :
İzmir 6.İcra Müdürlüğü’ nün 2017/15967 E.sayılı takip dosyası dosyamız içerisindedir.
İzmir 6. İcra Müdürlüğünün 2017/15967 Esas sayılı takip dosyası getirtilerek dosyamız içerisine alınmış söz konusu dosyanın incelenmesinde; alacaklının … A.Ş., borçlunun … olduğu, 16/06/2017 Düzenleme Tarihli 18/09/2017 Vade Tarihli 12.5000,00-TL bedelli ve 16/06/2017 Düzenleme Tarihli 16/10/2017 Vade Tarihli 12.500,00-TL bedelli bonolara ilişkin 18.926,24-TL asıl alacak 549,68-TL(İşlemiş faiz, bono komisyonu, protesto gideri) olmak üzere toplam 19.475,92.-TL üzerinden icra takibine geçildiği, anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda iddia, savunma, deliller ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava; bonodan kaynaklanan menfi tespit davasıdır.
Davacı tarafça, … Sk. … Apt. No:… K:… D:… …/… adresinde bulunan taşınmazın yüzde elli indirimli olarak elektrik enerjisi dağıtımı sağlayacağından bahisle, güvence adı altında 4 adet boş senet aslı üzerine imza atmış olduğu, davalı tarafça 16/06/2017 Düzenleme Tarihli 18/09/2017 Vade Tarihli 12.5000,00-TL bedelli ve 16/06/2017 Düzenleme Tarihli 16/10/2017 Vade Tarihli 12.500,00-TL bedelli bonolara ilişkin 18.926,24-TL asıl alacak 549,68-TL(İşlemiş faiz, bono komisyonu, protesto gideri) olmak üzere toplam 19.475,92.-TL üzerinden İzmir 6.İcra Müdürlüğü’ nün 2017/15967 E.sayılı dosyası ile takip başlatıldığı, söz konusu senetlerden dolayı davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini mahkememizden talep etmiştir.
Davaya konu senetlerin teminat senedi olduğunun, davalıyla bu hususta bir anlaşma yapıldığının davacının yazılı bir delille ispat etmesi gerekmektedir. Ancak davacı bu hususta bir yazılı delil sunmadığı gibi, davalı tarafta davaya konu senetlerin teminat senedi olduğuna yönelik taraflar arasında herhangi bir sözleşme olmadığını ileri sürmüş, senet üzerinde de nakden kaydı bulunduğundan, davacı tarafın aksini yazılı delille ispat etmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Davalı taraf senetleri talil etmediğinden somut olayda ispat yükü davacıdadır. Yukarı da da belirtildiği üzere davacı iddiasını yazılı delille ve kesin delille ispat etmemiş, yemin deliline de dayanmamıştır.
Yargıtay 19. HD. nin 2014/1070 esas, 2014/16704 karar sayılı ilamıda şu şekildedir; ” ….Uyuşmazlık, dava ve takip konusu bononun taraflar arasındaki iş akdine ilişkin hukuki ilişki çerçevesinde, hile ve tehdit ile alındığı, ayrıca teminat amaçlı olarak boş şekilde imzalatıldığı iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkindir. Öncelikle dava dilekçesinde iddia edilen vakıalara göre bononun hile ve tehdit ile alındığı konusundaki ispat yükü davacıya ait olup, davacının davalının babasına ait işyerinde çalışması taraflar arasında iş akdi olduğu anlamına da gelmez. Bononun teminat amacıyla boş şekilde imzalatılıp, üzerinin anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasının ise, davalı yanın tanık dinletilmesine muvafakati bulunmaması nedeniyle HMK’nun 200’üncü maddesine göre davacı yan tarafından senetle ispat edilmesi gerekir. Öte yandan bononun bedel kısmında “nakden” kaydı bulunmakta olup, bu ibare bononun nakit para karşılığında verildiği anlamına gelmektedir. Davalı vekili de bononun ödünç para karşılığında düzenlendiğini savunduğuna göre, bononun veriliş nedeni talil edilmemiştir. Bu sebeple mahkemece, davalının senedin veriliş nedenini talil ettiği gerekçesi ile ispat yükünün tayininde hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.”
Tüm bu bilgiler ışığında; davaya konu bonoların davacı tarafça davalıya teminat olarak verildiği kesin delillerle ispatlanamadığı…” gerekçesi ile davanın REDDİNE karar verilmiş, verilen bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; elektrik dağıtımı yapan davalı şirketin tacir olduğunu, müvekkilinin davalı şirketle sözleşme yapmak için anlaşması üzerine teminat olarak 4 adet boş senet verdiğini ancak sözleşmenin yapılmadığını ve aboneliğin tesis edilmediğini, boş senetlerin iade edilmeden doldurularak icra takibi yapıldığını, borç sebebi olarak nakten yazmasının da doğru olmadığını, davalının ticari defter ve kayıtlarına delil olarak dayandıklarını ancak davalının defterlerini ibrazdan kaçındığını buna göre müvekkilinin iddiasını ispatladığını ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, icra takibine dayanak bonodan dolayı bononun teminat olarak verilmesi nedenine dayalı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
”…Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda; dava konusu bononun teminat bonosu olduğuna dair herhangi bir ibare olmadığı gibi bononun teminat bonosu olduğuna dair herhangi yazılı bir delil de davacı tarafından ibraz edilmediği, bir kambiyo senedi olan bononun keşideci tarafından bazı unsurlarının eksik olarak düzenlenmesi ve bu eksikliklerin bonoyu elinde bulunduran kişi tarafından doldurulmasının TTK’nun 778/2-f maddesi yollamasıyla TTK’nun 680.maddesi gereğince mümkün olduğu, davacının keşideci olarak imzalayıp verdiği bononun sonradan anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasını kanuni delillerle (senet,yemin) ispatlamak zorunda olduğu, dava konusu senedin verilen borç paranın teminatı olarak verildiği şeklindeki davacı beyanları ve yine senette yazılı nakden kaydı karşısında senedin talilinden ve ispat yükünün talil nedeniyle yer değiştirmesinden söz etmenin mümkün olmadığı, davacının dava konusu senedin anlaşmaya aykırı olduğuna dair yazılı delil ibraz etmediği gibi yemin deliline de dayanmadığı gerekçesi ile, davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir…” (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19.01.2022 tarih ve 2020/6396 Esas 2022/398 Karar sayılı İlamı)
”…İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, dava konusu bonoda tarafların keşideci ve lehtar olduğu, bu nedenle senedin sebepten mücerret olduğu ilkesinin uygulanamayacağı, kural olarak menfi tespit davalarında, ispat külfetinin davalıda olduğu, davacı ile aralarında ne tür ticari ilişki olduğu, senedin hangi sebepten verildiğinin davalı tarafından kanıtlanamadığı, bu nedenle davacının iddiasının haklı görüldüğü gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının davalıya 25/07/2013 ödeme tarihli 83.000 USD bedelli bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine, Gaziantep 13. İcra Müdürlüğünün 2014/70770 esas sayılı takibin iptaline, asıl alacak miktarının % 20′ si oranında kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince yapılan yargılamaya göre, kambiyo senetlerinin sebepten mücerret olduğu, borçlu olunmadığının ispat yükümlülüğü davacı borçluya ait olduğu, davacının bononun teminat bonosu olduğu yönündeki iddiasını yazılı delil ile ispatlamasının gerektiği, ancak davacının, dava konusu senedin teminat senedi olduğu ve senet nedeniyle borçlu olmadığı yönündeki iddiasını yazılı ve kesin delil ile ispatlayamadığı, bu nedenle mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken ispat külfeti konusunda yanılgıya düşülerek menfi tespit talebinin kabulüne ve icra takibinin iptaline karar verilmesinin doğru olmadığı, ancak bu yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 16/01/2018 tarih ve 2015/705 Esas, 2018/80 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir…” (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 02.12.2021 tarih ve 2020/4500 Esas 2021/6797 Karar sayılı İlamı)
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle somut olaya uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nın 201. maddesi uyarınca senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler tanıkla ispat olunamaz. Davalı taraf, takibe dayanak bononun teminat senedi olduğunu kabul etmediğine göre davacı yan işbu bononun teminat amacıyla verildiğini yukarıda açıklandığı şekilde geçerli delillerle ispat etmek zorundadır. Bunun dışında elinde kayıtsız şartsız borç ikrarını içerir bir bono bulunan davalının ayrıca alacağının nereden kaynaklandığını açıklama mecburiyeti bulunmadığı gibi bonoda yazılı miktarda alacaklı olduğunu kanıtlama yükümlülüğü de bulunmamaktadır. O halde, davacı taraf, dava konusu bononun iddia edildiği şekilde teminat olarak verildiğini geçerli başka yazılı delillerle ispatlayamamasına (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 21.04.2021 tarih ve 2020/5900 Esas 2021/3916 Karar sayılı İlamı), davacının HMK’nun 222/5. maddesi gereği münhasıran davalı şirketin defterlerine dayanması için davacının delil listesinde karşı tarafın defterlerine münhasıran dayandığını açıkça belirtip başka bir delile de dayanmaması gerekmesine (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 23.06.2020 tarh ve 2019/2622 Esas 2020/1203 Karar sayılı İlamı), kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/11/2018 tarih ve 2017/1451 Esas 2018/1208 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 80,70.TL maktu karar harçtan peşin olarak alınan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30.TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadan karar verildiğinden davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 12/05/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.